Muhyiddin-i Arabi Kuddise Sirrûh Hazretlerinden 99 Nasihat (2)

Muhyiddin-i Arabi Kuddise Sirrûh Hazretlerinden 99 Nasihat (2)


(4. Bölüm)

Nasihat 76

·          Müslümanlardan birini çirkin bir işte görürsen o kimsenin kendini değil, amelini gör.
·          Eğer bu kerahatinde sadık isen (mekruhu yani çirkinliği sevmiyorsan, tasdik etmiyorsan), onun yaptığı fenalığı sen yapma. Eğer yaparsan mürâisin (ikiyüzlüsün).
·          Oruçlu iken dikkat et günah işleme, Oruç Allah’ü Teâlâ’nındır. Allah’ü Teâlâ seni oruçlu hâlinde razı olmadığı bir şey işlerken görmesin. Orucunu da iptâl eder.
·          Eğer malın varsa, menfaati devamlı olan hayırlara sarfet.
·          Dini malûmatın (bilgin) varsa, onları başkalarına da yay, istifade etsinler.
·          Yol üzerinde uyuma.
·          Gece kabirde uyumak icap ederse, yoldan çekil; Çünkü yollarda haşarat eksik olmaz.
·          Bir yerde oturacak veya yatacaksan; “Eûzü bi kelimâtillâhit-tammâti, min şerri mâ halak” yaratılmışların şerrinden Allah’ü Teâlâ’ya sığınırım”, de.

Nasihat 77

·          Üç kişi bir yerde iken, ikisinin gizli konuşması veya üçüncünün bilmediği bir lisan ile konuşmaları caiz değildir.
·          Müslümanlar arasında dostluk, muhabbet, ülfet gerek.
·          Her hangi bir Müslüman’yı korkutmak veya onu şüpheye düşürmek İslâm kardeşliğine aykırıdır.
·          Horoz sesi işitince hemen Allah’ü Teâlâ’nın fadlını iste.
·          Merkep anırdığı zaman da şeytanın şerrinden Allah’ü Teâlâ’ya sığın. Eşek şeytanı görünce anırır, horoz da meleği görünce öter.
·          Gökte bir melek var ki horoz şeklindedir. Öttüğü zaman yerdeki horozlar onun sesini işitir ve öterler.
·          Her halinde iyi niyetli olmaya gayret et.
·          Salih amellere devam et.
·          Hele gafiller, fasık ve facirler içinde bulunursan, onlara gelecek azabdan kurtulabilmek için, o fitnelere dâhil olmadığını kalb ve azalarında isbat etmen lâzımdır.
·          Bir kimse aksırır da “Elhamdülillâh!” demezse, ona hatırlat. Yine demezse “Yerhâmükellah!” diye ona dua etme.
·          Bir adamı yüzüne karşı medhedip de onu mahcub etme.
·          Birisi seni yüzüne karşı medhederse, yerden bir avuç toprak al da; önüne döküver. “Ben de diğer insanlar gibi topraktan yaratıldım ne kadrim var!” de.
·          Şafak batarken çocukları evden dışarı çıkarmayınız. Çünkü o zaman şeytanların kaynaştığı zamandır.
·          Yemek yerken, başka birisi sana bakmasın, ona da yedir.
·          Hatip hutbe okurken konuşanlar olursa, onlara sus deme. Senin de Cuman batıl olur.
·          İftarını hurma ile yap. Hurma yoksa üç yudum su iç.
·          İftarda acele et.
·          Kalbini murakabe et. Bir mü'min hakkında kalbine kötü bir şey gelmişse, hemen onu izale et ve hüsnü zan eyle.

Nasihat 78

·          Sohbetinde bulunduğun veya senin sohbetine gelenlerin rütbe ve menzillerine göre muamelede bulun.
·          Allah’ü Teâlâ’ya verdiğin ahd rububiyetini İkrar edip her zaman ve her yerde ahdine vefa göster.
·          Allah’ü Teâlâ’nın âyetlerine bak, verdiği zahiri ve batını azalarını yerinde kullan, onları şerde kullanma.
·          Peygamberlerine uy, Kur’an-ı Kerim okuyanı dinle, tazim ile dinle.
·          Kur’an-ı Kerim’in İçindekileri düşün.
·          Hadisi şeriflerin sahih olanlarını öğren.
·          Ashabı Kiram arasında zuhura gelen hadiselere dalma.
·          Hepsini sev, her hak sahibine hakkını ver.
·          Gözünü harama baktırma, diğer azalarını da kötü şeylerden koru.
·          Âlimlere tazim et, şerlilere güler yüz göster ki onlar da düzelsinler.
·          Hayvanlara şefkatle muamele eyle. Ağaçları koru ve ıslah et!
·          Sofilerin şer’yi şerife muvafık olanlarına hürmet göster.
·          Evlâdlara ihsan eyle.
·          Kadınlara iyi muamelede bulun.
·          Namazı huzur ile kıl.
·          Zekâtını vakit geçirmeden ver.
·          Büyüklerin şer'a muvafık emirlerini dinle ve itaat et. Hülâsa bütün mevcudata nasihatle muamele eyle...

Nasihat 79

·          Bir şeyi iyice bilmeden, görmeden işleme.
·          Allah’ü Teâlâ yanında hükmünü bilmediğin bir şeyi körü körüne yapma.
·          Dünyada ödenmesi lâzım olan hakları öde ki, Allah’ü Teâlâ seni sevsin.
·          Namazda gözünü secde mahalline dik. Safların düzgün ve sık olmasına çalış.
·          Namazda başka yere bakmadıkça Allah’ü Teâlâ sana nazar eder.
·          Şerefli olmayan kazançlardan sakın. Meselâ kelp (köpek) parası, hacamat ücreti, yüzsuyu dökerek, namustan fedakârlık ederek kazanılan paralara tenezzül etme.
·          Bakıcı, büyücülere gitme ve böyle şeylere teşebbüs edip de para kazanmaya tenezzül etme.
·          Kazanmaya kudretin varken sadaka alma. Allah’ü Teâlâ’nın verdiğine şükret. Az, çok deme.
·          Mü'minlerin iyi huyları olduğu gibi kötü huyları da olur, sen daima iyi huyları gör.
·          Allah’ü Teâlâ ve Rasulü Sallallahü Aleyhi Vesellem’i sevenlere ve onlara yardım edenlere buğzetme, bazı kimseler, o falanı sevmiyordu diye ona buğzeder; bu doğru değildir, buğzettiğin, Allah’ü Teâlâ ve Rasulünü seviyorsa, onların hatırı için sen de onu sevmeğe mecbursun. Amma, o senin hocanı, şeyhini sevmiyorsa, varsın sevmesin. Onun, senin şeyhini sevmemesi ona buğzetmeni icap ettirmez.

Nasihat 80

·          "Allah! Allah!" İsim' şerifine devam et. Allah’ü Teâlâ lâfzı şerifinin faidesi hiçbir zikirde yoktur.
·          “Allah!” kelimesinin başından elifi kaldırırsan “Lillah” kalır. Yine Esmâi hüsna'dandır. Birinci lâm’yı kaldırırsan “Lehü” olur. O da Esmâi hüsnadandır ikinci Lâm’yı da kaldırırsan “Hu” kalır ki, o da Esmâi hüsnadandır. Başka kelimelerde bu yoktur.
·          Dinde güzel şeylerle iftihar edilir. Mushafların tezyini, camilerin tezyinatı eşrat saatındandır (eşrat saatı: kıyamet alâmetleri), diye varit olan Hadisi Şerif’nınden ürkme! İlmi olmayan bunu tersine anlıyor.
·          Kıyamet alâmetlerinin hepsi mezmum değildir. Şeairi Diniyyeye (Şeairi Diniyyeye: İslâm işaretleri, İslâm’ya ait kaideler) tazim olmak kasdıyle yapılan şeyler makbul ve memduhdur (övülmüştür).
·          Duada haddi tecavüz etme. Meselâ sılai rahım’yi kat edecek dualar yapma. (Halamın, teyzemin, amcamın canını al) gibi.
·          Taharatte de suyu fazla israf etme. Abdest azalarını üçer defa yıka.

Nasihat 81

·          Kur’an-ı Kerim’i düşünerek oku. O, zikirlerin en yükseğidir. Bir sûreye başlayınca, bitirinceye kadar konuşma.
·          Bir hastanın yanına girince “Yasîn” oku. Müellif Muhiddin-i Arabî Kuddise Sirrûh der ki: Bir gün çok hastalandım. Baygın bir halde idim. Korkunç kimseler gördüm. Bana eza etmek istiyorlardı. Derken güzel simalı ve güzel kokulu bîr zat geldi onları hep kovaladı. Sevindim. Ve “Efendim siz kimsiniz?” diye sordum. Ben “Yasîn” süresiyim dedi. Gözümü açtım baktım ki, babam başucumda ağlıyor ve “Yasîn Şerif’yi” okuyordu. Bitirdi. Gördüklerimi babama söyledim. Hastalarınıza “Yasîn Şerif” okuyun diye emir var.
·          Ağır bir hastanın yanında bulunursan ona “Lâ İlâhe İllAllah’ü Teâlâ’ı telkin et. Demezse sui zan etme. Çünkü o halde, belki başka şeyle meşguldür de senin telkinini duymamıştır.
·          Cenazelerinizi takip ederken eğer yürüyorsan tabutun etrafında yürü. Binekli isen, arkadan takip et. Defnolunduktan sonra hemen bırakıp gitme. Biraz kabrin yanında bekle. Cenaze, kabrinin başında oturanlarla ünsiyet eder.
·          Su içtiğin kabın ağzını kapat. Gece lambaları söndür. Kapıyı kilitle. Şeytan kilitli kapıları açamaz. Eğer kapıyı kapatırken besmele çeker, Ayet-ül Kürsî okursan, sabaha kadar zarardan emin olursun.
·          Dünyada bir yolcu gibi yaşa. Elindekilerin hesabını vereceğini unutma.
·          Sana hainlik yapana sen yapma.
·          Sana tecavüz edene sen tecavüz etme.

Nasihat 82

·          İbadetlere neş'eli olarak başla. Eğer keselân (ağırlık) gelirse, onu bırak başka ibadete geç. Amma, farzlar böyle değil. Onların vakti geldi mi ister neşeli, isterse neşesiz ol, farzlar derhal işlenir.
·          Birisi, sen ibadet ederken başka, o ibadeti güzelce ifa ederken o da öğrensin diye niyet et. Riyadan kurtulursun.
·          İhlâsına dikkat et.
·          Halk içinde güzel namaz kılıp da tenhada felfes kılan, Allah’ü Teâlâ’ya hakaret etmiştir.
·          Elinden geldiği kadar gayret et, güzelce ibadetlerine devam et.
·          Sakın Allah’ü Teâlâ beni şaki yazdıysa şakiyim, said yazdıysa Said’yim deme. Hayırlı ibadetler ve hayırlı işler yapıyorsan, Said olduğuna Allah’ü Teâlâ tarafından bir müjdedir.
·          Allah’ü Teâlâ güzel ameller işleyenlerin ecrini zayi etmez.
·          Kabirleri sık sık ziyaret et. Yalnız kabristanda çok oturma, mezarlara ibret nazarıyla bak. Ahireti hatırla.
·          Kabristanda dünya işlerini konuşmak suretiyle ölülere eza etme.
·          Yol üstüne, gölgeliklere, ağaç altına, su kenarına, kabirlerdeki deliklere, suya işeme!
·          Yedi büyük günahlardan içtinap et. (Şirk, zina, katli nefs (insan öldürme), yetim malı yemek, riba, askerden kaçmak, namuslu kadınlara, kötü ve namuslarına dokunur sözler söylemek).

Nasihat 83

·          Hakkı daima önde tut. Ve Allah’ü Teâlâ’nın kullarına, Allah’ü Teâlâ’nın muamele ettiği gibi muamele et.
·          İbrahim Aleyhisselâm'a bir müşrik misafir olmak istedi, İbrahim Aleyhisselâm; Müslüman olursan misafir ederim, dedi. O da kabul etmedi. Döndü gitti. Cenabı Hak İbrahim Aleyhisselâm'a; “Bir lokma ekmek için herifin dinini, babasından kalan alıştığı dinini terk etmesini teklif ettin. O, yetmiş senedir kâfirlik yapar, ben onu besliyorum ve rızkını kesmedim”. Buyurunca, İbrahim Aleyhisselâm yola çıktı ona yetişti. “Gel!” dedi, “Seni misafir edeceğim. Çünkü Rabbim senin için bana itab etti”, deyince o, hem misafir oldu ve hem de Müslüman oldu.
·          İnsanlardan gelen ezaya sabret, tahammül et.
·          Kimseyi hakir görme.
·          Öfkelenince nefsine sahip ol.
·          Aman, Allah’ü Teâlâ’'dan başkasına kulluk etme.
·          Evinde bulunan hayvanlara, kedi, köpek… Ne varsa onların yiyecek ve içeceklerini ihmal etme. Onlar emanettir.
·          Haftanın pazartesi ve perşembe günleri amellerin Allah’ü Teâlâ’ya arzolunduğu günlerdir. O günlerde oruç tutarsan iyidir. Oruç tutamazsan iyi şeyler yap.
·          Kimseye karşı kalbinde buğz ve adavet bulunmasın. Allah’ü Teâlâ şirk gibi kalbinde buğz ve adavet bulunanları da affetmez.
·          Bir gün gelip seni bırakacak arkadaşla da dostluk kurma. Daima seninle beraber bulunacak dostlar kazan.
·          Karı, kız, oğlan, ahbab, yâran, mal, mülk hep muvakkat dosttur. Seninle kabre girmezler.
·          En samimi dostun, iyi amellerindir. Kabirde, mahşerde, her yerde senden ayrılmazlar.
·          Dostunu bil. Yarın mahşer yerinde en bedbaht insan, başkalarına vaz-ı nasihat etmiş de kendisini unutmuş, söyledikleri hayırlı şeyleri kendisi yapmamış, başkalarını fenalıklardan nehyetmiş de kendisi o fenalıkları işlemiş olan kimselerdir.
·          Helâl kazan, hırsı bırak!
·          Uykudan uyanınca gözünden uykuyu sil, hemen Allah’ü Teâlâ’yı zikret. Şeytanın düğümünü çözmüş olursun. Şeytan uyu diye efsun okur. Abdest alınca ikinci düğüm çözülür. Namaz kılınca hepsi çözülür.

Nasihat 84

·          Dehre (zamana) sövme. Dehr Allah’ü Teâlâ’nındır. Eğer dehriyle zamanı murat ediyorsan, zamanın elinde bir şey yoktur. İşler hep Allah’ü Teâlâ’nın yed’yi kudretindedir.
·          Malım malım diye kasılma, senin malın yiyip bitirdiğin, giyip eskittiğin, sadaka ile elden çıkardığındır. Bunlardan başkası aleyhindedir.
Ø “Nereden topladın,
Ø Nereye sarfettin,
Ø Niçin depo ettin?” Diye soracaklar.
·          Dinini öğren.
·          Din adamı âdil olur.
·          Kabir azabından, Deccalın şerrinden, Cehennem azabından, hayâtında ve ölümünde sana arız olacak fitnelerin şerrinden Allah’ü Teâlâ’ya sığın.
·          Peygamberimiz, namazlarının sonunda yâni, kaide-i ahiresinde bu duayı okurlardı.
·          Kalbini ve kalbine gelenleri daima murakabe et. Şeriat terazisine ver. Onunla ayarla.
·          Şeytan, kürsüsünü kurar da avanesine oradan emirler verir. Allah’ü Teâlâ’nın Arşı da su üzerindedir. Şeytan bu hareketiyle halkı iğfal etmek ister. Şeriatı bilmeyenlerle şeytan alay eder. Ve onları çabuk aldatır.
·          Peygamberimiz Sallâllahü Aleyhi Vesellem Medine'ye teşriflerinde İbni Seyyad denilen bir Yahudi kâhini vardı. Rasul-ü Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem ona “Ne görüyorsun?” diye sordu. “Deniz üzerinde kürsü görüyorum!”, dedi. Rasul-ü Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem: “O şeytanın kürsüsüdür!”, buyurdular.
·          Kur’an-ı Kerim'de: Allah’ü Teâlâ’nın arşı su üzerindedir.
·          Sizi imtihan için yâni hanginiz daha iyi işlerde bulunacak, işte o iptilâ Şeytan’ın fitnesidir.
·          Kendisini ilâh gibi tahayyül ettirir de oradan emirler verir.
·          O, mü'minlerin en büyük düşmanıdır.
·          Şeytanın şerrinden Allah’ü Teâlâ’ya sığın.
·          Bakıcı, büyücü, aldatıcı, kendine şeyh süsü verenlere inanma. Dinin gider.
·          Elde mizan şeriattır.
·          Ona uymayan şeyler şeytan yoludur.
(Müminun, 23/97–98.)
(Hûd Suresi - 7) İsrâ Suresi 53

Nasihat 85

·          Devlet adamlarına dil uzatma.
·          Kalblerde tasarruf Allah’ü Teâlâ’nındır. Onların kalbi de yed’yi kudreti İlâhi'yededir.
·          Sen meşru olan emirlerine hemen itaat et. Peygamberimiz, “Ulül emre itaat edin, isterse yüzü yırtık Habeşi bir köle olsa da…” buyurdular.
·          Hıristiyan bilginlerinden bir zat, İslâm ülkelerinden birine geldi. Dolaşırken, herkes koşmaya başladı, işte Sultanımız geliyor, diye seviniyorlardı. O Hıristiyan zat da bekledi. Baktı ki siyah, vaktiyle köle olduğu nişanlarından belli, yüzü yırtık, çirkin bir yüz. Yüzüne bakınca: “Allah’ü Teâlâ’nın varlığına, birliğine, şeriki ve naziri bulunmadığına, istediğini istediği gibi yapar olduğuna, mülkünde istediği gibi tasarruf ancak Zat-ı Ahad’yiyetine has olduğuna, Hazreti Muhammed’nın Sallallahü Aleyhi Vesellem de hak Peygamber olduğuna şahadet ederim!” dedi. Dediler ki; bu imanın sebebi nedir?
Dedi ki; “Şu siyah kölenin saltanatındadır. Çünkü zahirer bu adamın arkasına iki kişi bile düşmez. Hâlbuki bütün Ulema, Esra) ve iyyanı hep onun önünde elpençe duruyorlar, inandım ki Allah’ü Teâlâ birdir. Kullarında istediği gibi tasarruf ediyor. Ve Habibi de Hazreti Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem tasdik ediyor”.
·          Yemek ve su kaplarınızın ağızlarını kapatın. Çünkü “Senede bir gece gökten veba yağar. Açık kaplara veba girer!” (Müslim) diye Hadisi şerif vardır.

Nasihat 86

·          Misafirlerine ikram et. Hadisi şerifte; Allah’ü Teâlâ’ya, Ahiret gününe imanı olan misafirlerine ikram etsin buyrulmuştur.
·          Misafirin hakkı üç gündür. Fazla kalırsa sadaka olur. Gelip geçici ise, bir günlük hakkı vardır.
·          Misafire ikram, imânın şubelerindendir.
·          Hayır, söylemek, kötü sözlerden dili tutmak da imanın şubelerindendir.
·          Bir amel işlerken onu güzel yapmaya çalış. Çünkü amelini güzel yapan emeline muvaffak olur. Güzel amel şer’yi şerife uygun olan ameldir. Allah’ü Teâlâ’yı görür gibi ibadet etmekliğindir.

Nasihat 87

·          Abdestli bulun, her farz namaz için abdest alırsan güzel olur.
·          Abdest müstakil bir ibadetdir. Gerçi başka ibadetlerin sıhhati için şart kılınmıştır, amma, istiklâline dokunmaz.
·          Sabah namazını kılan kimse, Allah’ü Teâlâ’nın ahdine girmiştir, sakın ona dokunma.
·          Geceleri gafletle geçirme namaz kıl.
·          Allah’ü Teâlâ’nından, dininde, dünyanda, ahiretinde af ve afiyet iste.
·          Allah’ü Teâlâ’'dan daima hayır iste.
·          “Allah’ü Teâlâ Teâlâ’dan bütün kalbiyle şehitlik dileyen bir kimse, yatağında ölse bile Allah’ü Teâlâ ona şehitlik mertebesini ihsân eder”. (Müslim, İmâre, 157; Nesâî, Cihâd, 36)
·          Hayırlı işlere başkalarını da teşvik edenler sevabda müşterek olurlar.
·          Dünyada insanlara sürur, ferahlık aşılayan ve sıkıntılarını giderenlerin Allah’ü Teâlâ Kıyamet gününde sıkıntılarını izale eder.

Nasihat 88

·          İcrasına muktedir bulunduğun öfkeyi yut. Allah’ü Teâlâ öfkesini yutanları ve İnsanların kabahatlerini af edenleri metheder.
·          Peygamberimiz Sallâllahü Aleyhi Vesellem de, öfkesini yutanın kalbine emniyet ve imân dolar, buyurmuştur.
·          Halkın ihtiyacına koş, onların işlerini görmek amellerin en efdalidir. Hele düşmüşlere yardım, en büyük ibadetdir.
·          Allah’ü Teâlâ’'dan mağfiret isterken, günahlardan Allah’ü Teâlâ’nın seni korumasını iste. Günahı işlemişsen cezasından korumasını iste.
·          Allah’ü Teâlâ’nın bildiği ve olduğun halin tersini gösterme. Göründüğün gibi ol.
·          Rıfk ile muamele et. Mülayim, yumuşak olmayanlar birçok hayırlardan mahrum kalırlar.
·          Sana birisi bir hediye takdim ederse, ona mukabelede bulun. Bir şey vermeğe kudretin yoksa dua ile mukabelede bulun. Amma, sen birisine hediye vermişsen, sakın karşılığını bekleme. Ve bir şey beklemediğini ona anlat. Eğer mukabele ederseniz müteessir olurum, de. Eğer, sana bilmukabele takdim ettiği hediyeyi kabul etmezsen, memnun olacaksa o hediyeyi kabul etme. Amma, o da gönül hoşluğu ile sana bir hediye verir ve onu almayınca müteessir olacağını anlarsan kabul et.
·          Aman, gâvur olayım veyahut dinimden dönmüş olayım, gibi sözlerle yemin etme. Selâmetle İslâmiyete dönemezsin.
·          Allah’ü Teâlâ’yı an, gayriye yemin etmek günahtır.
·          Yalan rüya uydurmak veya rüyaya yalan katmak yalanların en fenasıdır.

Nasihat 89

·          Hakkında kötü bir şey söylemişlerse sükût et. Bunu sana söyleyene tearuz etme.
·          Zennunu Mısri'ye Mütevekkil sordu: Sana zındık diyorlar ne dersin? Dedi ki; hayır desem söyleyenleri yalancı, evet desem nefsimi yalancı yapmış olacağım bilaenaleyh sükût ediyorum, dedi.
·          Bir mü'mini küçük düşürecek, utandıracak şeyleri söyleme. Böyle söyleyenler cehennemin en şiddetli yerlerinde hapsolunurlar, diye Hadis-i şerif vardır.
·          Dininle dünyayı yeme.
·          Davul, zurna çalıpta para kazanmak, din ile dünyayı elde etmekten daha iyidir.
·          Şundan, bundan haber veren kâhini tastik etme.
·          Elinde, ağzında bulaşık varken uyuma.
·          Ve kimseye düşmanlık etme.
·          İkiyüzlü olma.
·          Ticarette ihtikâr yapına.
·          Birisi bir yere oturmuş ve tekrar oturmak üzere bir yere ayrılmışsa, onun yerine oturma.
·          Av mubahtır ama sen av peşinde dolaşma.
·          Sana ikram olsun diye bir sandalye veya süt veya güzel koku takdim ederlerse reddetme.
·          Borca girerken ödemeğe niyetin sağlam olsun, ödemeğe muvaffak olursun. Eğer niyetin çürükse, borçlu kalırsın. Borçlu ölenlerin cenaze namazlarını Peygamberimiz Sallâllahü Aleyhi Vesellem kılmazdı.
·          Mü'min kardeşine üç günden fazla dargın durma. Rast gelince ilk selâmı sen ver. Hayırlı olursun, insanlar ayağa kalksınlar, karşında el bağlasınlar diye bekleme.
·          Şefaat ettiğin (şefaat: Yardım etmek, destek olmak) kimsenin hediyesini ve ziyafetini kabul etmek riyadır.
·          Kabahati sabit veya haklı bir tasfiye ve azledilmiş kimseler hakkında şefaat caiz değildir. Böyle bir caniye şefaatte bulunmak, Allah’ü Teâlâ’nın lâinine sebeptir. Şefaati kabul edeni de müşkül duruma sokmuş olursun.
·          Şefaat, haklı ve hayırlı şeylerde olur.

Muhyiddin-i Arabi Kuddise Sirrûh Hazretlerinden 99 Nasihat (5. Bölüm)

Nasihat 90

·          Hazreti Ali Keremullahı veche Efendimize hitaben varit olan vasiyetlerden, Hazretî Ali der ki: Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem efendimiz bana vasiyet etti. Ve Ya Ali bunları hıfzet hayır görürsün buyurdu.
Ø Ya Ali! Cahillikten daha beter fakirlik yok.
Ø Akıldan daha güzel mal yok.
Ø Kendini beğenmekten daha korkunç yanlışlık yok.
Ø Müşavereden daha kuvvetli yardımcı yok.
Ø Yakut (sağlam bilgi) gibi imân yok.
Ø Fenalıkları bırakmak gibi koruyucu yok.
Ø Güzel huylar gibi soy sop yok.
Ø Tefekkür (düşünmek) gibi ibadet yok.

·          Ya Ali! Her şeyin bir âfeti vardır.
Ø Sözün âfeti yalan,
Ø İlmin âfeti unutmak,
Ø İbadetin âfeti riya,
Ø Zekâtın âfeti övünmek,
Ø Şeceatin âfeti zulüm,
Ø Cömertliğin âfeti başa kakmak,
Ø Güzelliğin âfeti kendini beğenmek,
Ø Asaletin âfeti kasılmak,
Ø Hayâtın âfeti meşru olan vazifelerini yapmaktan utanmak,
Ø Halin âfeti yenilik,
Ø İbadetin âfeti usanmaktır.
·          Ya Ali! Birisi seni yüzüne karşı methederse, Allah’ü Teâlâ’nın beni onların dediğinden hayırlı eyle, bilmedikleri şeylerde beni affeyle, onların sözü ile beni sorguya çekme, de. Onların sözlerinden sâlim kalırsın.
·          Ya Ali, oruçlu iken, iftar ederken “Allah’ım senin rızan için oruç tuttum ve verdiğin rızıklarla da iftar ediyorum.” de. O gün, ne kadar insan varsa hepsinin sevabı kadar sevap kazanırsın.
·          Oruç tutan kimsenin, Allah’ü Teâlâ yanında makbul bir duası vardır, iftar ederken besmele çeker ve “Ey mağfireti bol Allah’ım, beni affeyle” derse af olunur.
·          Ya Ali, güneşe ve aya karşı oturma, arkanı dön de otur.
·          Güneşte de çok oturma hastalık gelir.
·          Ya Ali! Yâsin-i şerifi çok oku, aç, susuz, çıplak kalmazsın. Hastalık, korku, zindan görmezsin, yalnız kalmazsın, her yerde hürmet görürsün. Bir şeyin kaybolmaz. Bir hastanın başında okursan, ecel gelmişse, ölümü asan olur. Akşam okuyan, sabaha, sabah okuyan, akşama kadar emin olur.
·          Ya Ali! Yatarken Tebareke suresini oku! Kabir azabı görmezsin, Münkir, Nekir sual sormaz.
·          Ya Ali! (İhlâs Sûresi’ni)’ abdestli olarak oku. Kıyamet gününde; Ey Allah’ü Teâlâ’yı metheden, kalk Cennet'e buyur derler.
·          Ya Ali! Kötü sözlerden ve kötü gözlerden korunmak için “Maşaallah’” de. “Lâhavle...” oku.
·          Ya Ali! Zeytinyağı ye ve vücuduna çal. Şeytan yaklaşamaz.
·          Ya Ali! Yemeğe başlarken tuzla başla. Sonunda da tuzla bitir. Birçok dertlere devadır.
·          Ya Ali! Yemeğin başında Besmele çek, sonunda da hamd et. Sonuna kadar melekler sevap yazarlar.
·          Ya Ali! Evinden çıkarken Ayet-ül Kürsi'yi oku, işlerin kolaylaşır.
·          Ya Ali! Yalnız sefere çıkma. Şeytan seninle beraber çıkar.
·          Ya Ali! Çocuğun olursa, sağ kulağına ezan oku, sol kulağına kâmet getir. O çocuğa şeytan zarar yapamaz.
·          Gök aylarının başında ve ortasında şeytanlar çok faal olurlar. Kendinizi koruyun, şerlerinden Allah’ü Teâlâ’ya sığının.
·          Ya Ali! Sail’yi reddetme. İsterse at üzerinde gelsin, bir şey ver. Verilen sadaka sail'den evvel Allah’ü Teâlâ’ya gider. Sabah erken sadaka vermeli. Çünkü belâ ve musibetler sadakanın önüne geçemezler.
·          Ya Ali! Fakirleri miskinleri sev. Allah’ü Teâlâ da seni sever.
·          Ya Ali! Evine girince evdekilere selâm ver. Evinin bereketi artar.
·          Ya Ali güzel huylu ol. Böyle olursan, oruç tutanların, namaz kılanların derecesine ulaşırsın.
·          Ya Ali! Öfkelenme. Öfkeli insana şeytan istediği şeyi yaptırır.
·          Ya Ali! Allah’ü Teâlâ’nın affedici olduğunu unutma. Daima Allah’ü Teâlâ’dan mağfiret iste. Allah’ü Teâlâ meleklerine buyurur ki: “Kulum benden başka kimsenin günahları mağfiret edemez olduğunu bildi. Şahid olun. Ben kulumu affettim.”
·          Ya Ali! Yeni bir elbise giyersen, eskisini bir fakire giydir. O elbise fakirin üzerinde bulundukça Allah’ü Teâlâ’nın hıfzındasın.
·          Ya Ali! Camiye girerken: “Allah’ım bana rahmet kapılarını aç!” de. Çıkarken de, “Allahım, bana rızık kapılarını aç” de.
·          Ya Ali'; doğru, yalan ne olursa olsun, Allah’ü Teâlâ’ya yemin etme. Ağzını yemine alıştırma. (Yeminlerinize Allah’ü Teâlâ’yı siper yapmayın.) Allah’ü Teâlâ yalan yere yemin edenleri temizlemez. Ve onlara merhamet etmez.
·          Ya Ali! Dört şey var ki şeytandandır:
Ø Ağlamayan göz,
Ø Katı kalb,
Ø Uzun emel,
Ø Dünya sevgisi...
·          Ya Ali! Dişlerini temizle. Aralarında yemek parçaları kalmasın. Melekler sevmezler.
·          Hazreti Ali Radiyallahü Anh der ki: RasuluIlah Sallallahü Aleyhi Vesellem’e, Bakara suresinin otuz yedinci âyetindeki “Âdem, Rab'binden kelimeler belleyip onlarla yalvardı. Allah’ü Teâlâ da tövbesini kabul buyurdu.” “Bu kelimeler ne idi?” diye sordum. Rasulullah buyurdular ki: Allah’ü Teâlâ Âdem’yi Hindistan'a, Havva'yı Cidde'ye, yılanı İsfihan'a, şeytan’yı Bisan'a indirdi. Cennet'te en güzel mahlûk, yılan ile tavus idi. Âdem’yi iğfalde şeytana yardım ettikleri için onlar da gazaba uğradılar, Hazreti Âdem Hindistan'da başını semaya kaldıramadı, ağladı ve müteessir olarak oturdu. Bir gün Cebrail Aleyhisselâm geldi, selâm verdi. Allah’ü Teâlâ’nın selâmını da tebliğ etti. Ve dedi ki; “Rab'bin soruyor ben onu kudretimle yarattım, Ruhumdan Ruh nefhettim. Meleklere secde ettirdim, Havva'yı ona eş ettim. Bu hüzün ne?” “- Ya Cebrail, civar-ı Rab'bı Âlâdan buraya indirildim.” “Ya Âdem, şöyle dua et: “Allah’ım Muhammed hürmetine sana iltica ediyorum. Ben günah işledim, nefsime zulmettim. Beni affeyle.” Sonra Havva ile birleşince dediler ki: “- Ey Rab'bimiz, kendimize yazık ettik. Eğer bizi esirgemezsen zarara uğrayanlardan olacağız.” dualarını yaptılar. (A'râf suresi 23) İnsan, dünyada babasının yolunda gitmeli. Babamız kusurunu itiraf etti. Allah’ü Teâlâ’'dan mağfiret istedi. Allah’ü Teâlâ da hem affetti. Hem de en büyük saltanatı ve elçiliği ihsan etti.
·          Şeytan, Allah’ü Teâlâ’ya kafa tuttu, “Beni azdırdın” dedi; ebediyyen mel'un oldu.
·          Allah’ü Teâlâ’ya boyun eğmeli, kusurlarını itiraf etmeli, Allah’ü Teâlâ’dan daima af ve mağfiret istemeli. Âdem’yin oğlu olduğunu böylece isbat etmeli. Şeytan suyu içip de Allah’ü Teâlâ’ya kafa tutanlar, nisbeti Âdem'e değil, şeytana bağlamış olurlar.
·          Yılanı öldür.
·          Ya Ali! İnat olma. Sonra pişman olursun. Dilini daima hayıra alıştır. Ahiretin en şiddetli azabı dildendir. İnsanların en büyük dertleri, hased, hırs, gazap, kizb'dir. İnsanların şerlisi yalnız geçen, kimseye menfaati dokunmayan, hizmetçilerini dövenlerdir. Daha şerlisi, hayrı umulmayan, şerrinden korkulan kimselerdir.

Nasihat 91

·          Eba Hüreyre'ye hitaben varid olan vasiyetler:
·          Ya Eba Hüreyre; bir âyeti ezberledikten sonra unutmak, büyük kabahattir. Allah’ü Teâlâ’ya böyle gelme...
·          Ya Eba Hüreyre: Ululemr olanlara lanet etme. Allah’ü Teâlâ bir kavmi ululemrlerine lanetlerinden dolayı Cehenneme attı.
·          Ya Eba Hüreyre; Şeytandan başkasına sövme. Temiz lisan ile ölürsen, bütün Peygamberler ve mü'minler Cennet'e girinceye kadar seninle müsafaha ederler.
·          Ya Eba Hüreyre; gece yansından sonra kılınan namazlar efdâldir. Bunu ihmâl etme.
·          Ya Eba Hüreyre; iyi şeyleri emret. Kötü şeyleri nehyet. Herkese iyilik öğret. Bir kimseyi fenalık yaparken görürsen, şahsına bir zarar gelmeyeceğini bilirsen, ona “Allah’ü Teâlâ’dan kork” de.
·          Ya Eba Hüreyre; Müslümanlara güler yüz göster. Selâm ver, müsafaha et. Melekler senin için dua ve istiğfar ederler. Allah’ü Teâlâ meleklerin dua ve istiğfarlarını kabul eder.
·          Ya Eba Hüreyre; iyiliği küçük görme, iyilik deyince hepsini yap. Hatta âcize bir testi su getirmek suretiyle olsun, iyi huyların, küçük olsun, büyük olsun karşılığı Cennet'tir.
·          Ya Eba Hüreyre; evinde ehli ve iyâline namaz kılmayı emret. Allah’ü Teâlâ evinize bol rızık verir. Sizin eve şeytan sokulamaz.
·          Ya Eba Hüreyre; her Müslüman için Allah’ü Teâlâ’'dan mağfiret iste. Hepsi sana şefaatçi olurlar.
·          Ya Eba Hüreyre; sekerâtta olan bir kimsenin yanına girersen, ona Kelime-i Şehadet’yi telkin et. Onun sevabları kadar sana da sevab verilir. Hatta o hastaya tevbe ettir. Tevbe telkini sıhhatte olanlara daha faydalıdır.
·          Ya Eba Hüreyre; ümmetime sünnetimi öğret. Ahirette nurlara gark olursun da herkes sana gıbta eder.
·          Ya Eba Hüreyre; misaferlere, yolculara ikram et. Hatta onları ehline tercih et. Melekler seni sıratta teşyi ederler.
·          Ya Eba Hüreyre; Müslümanların yollarına eza atma. Elinden geldiği kadar yollardan ezaları kaldırmaya çalış. Bir insan, yol üzerinde gördüğü ezayı kaldırır veya onu, üzerine toprak dökmek suretiyle örterse, Allah’ü Teâlâ da kıyamet gününde onun ayıplarını örter.
·          Ya Eba Hüreyre; âmâların sol elinden tut, onları gidecekleri yere kadar götür. Bu da bir sadakadır. Sağırlara hayrı duyurmak, şaşırmışlara yol göstermek hep sadakadır.
·          Ya Eba Hüreyre; borcunu elinle götür ver. Melekler seni teşyi ederler. Borcunu ödeyenlere melekler dua ederler ve Allah’ü Zül Celâl onlara ummadıkları yerlerden rızıklar gönderir.
·          Ya Eba Hüreyre; bir insan helâlinden mal kazanır, zekâtını verir, sonra mirasçılarına bırakırsa, o maldan yapılan bütün hayırlı şeylerde onun hissesi vardır.
·          Ya Eba Hüreyre; şehid olarak ölenlerin bütün günahları af olunur. Yalnız kul haklan, bir de namuslu kimselerin namusuna dokunacak kötü sözler af olunmaz.
·          Ya Eba Hüreyre; her günah, ahirette tasadır. Bâzı günahların tasası çok büyüktür. En büyüğü başkasının malına, namusuna, canına karşı yapılan günahlardır.
·          Ya Eba Hüreyre; kimseyi korkutma, seni de ahirette korkuturlar. Başkalarının sana karşı yaptığı kabahatleri affet. Büyük mükâfat görürsün. Ya
·          Eba Hüreyre; evinin her tarafında namaz kıl. Evinin nuru gözlerde görünür.
·          Ya Eba Hüreyre; akşam ve sabah yemeklerinde, muhtaç akrabalarını gözet. Allah’ü Teâlâ dünya ve ahirette dostlarına ayırdığı hayırlardan sana da büyük hisseler ayırır.
·          Ya Eba Hüreyre; Allah’ü Teâlâ’nın bütün mahlûkatına merhamet et. Allah’ü Teâlâ da yarın sana merhamet eder.
·          Ebu Hüreyre Radiyallahü Anh der ki: Rasul-ü Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem efendimize; “Ya Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem ben bir sinek suya düşmüş çırpınıyor, onu o halde görünce içimden bir merhamet hissederim” dedim de, Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem üç defa “Allah’ü Teâlâ sana merhamet etsin” buyurdular.
·          Ya Eba Hüreyre; musibetleri sabır ile karşıla. Allah’ü Teâlâ’nın Rahmetine, mağfiretine ve hidayetine erersin.
·          Ya Eba Hüreyre; felâketzedeleri taziye et. Köle azad etmiş gibi sevap kazanırsın.
·          Ya Eba Hüreyre; sabah ve akşam dilin zikrullah ile olsun; günahın kalmaz.
·          Ya Eba Hüreyre;
Ø Kardeşinin ayıbını gizle. Allah’ü Teâlâ yardımcın olur.
Ø Kardeşine yardım et. Akraba ve komşularına iyilik et. Müslüman olursun.
Ø Dostlarına iyilik et mü'min olursun.
Ø Allah’ü Teâlâ’nın farz kıldığı ibadetleri yap, abid olursun.
Ø Allah’ü Teâlâ’nın taksimine razı ol, zahid olursun.
·          Rasul-ü Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem Ebû Hüreyre'ye vasiyetlerinde buyurdular ki:
·          Ey Ebü Hüreyre, herkes korkudan tir tir titrerken korku hissetmeyenlerin, herkes Cehennem ateşinden feryat ederken rahat ve huzur içinde bulunanların yollarını tut. Onlar kim Ya Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem, bana onların ahvalini bildir ki, onları tanıyayım.
·          Onlar, ahir zamanda gelecek ümmetlerimdendirler.
·          Onlar, Mahşere gelirken Peygamberler gibi gelirler.
·          Karşıdan onları görenler, Peygamber zannederler.
·          Ben onları görünce, ah ümmetlerim ah ümmetlerim, derim.
·          Mahşer halkı, o zaman onların Peygamber değil, benim ümmetim olduğunu öğrenirler.
·          Onlar mahşer yerinden şimşek gibi geçerler.
·          Onların nuru, bütün mahşer halkının gözlerini kamaştırır.
·          Ya Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem, onların amellerini bana da öğret de belki ben de onlar gibi olurum, dedim.
·          Buyurdular ki: Ey Ebû Hüreyre, onların yolu zorca.
Ø Evlerinde de her türlü yemekleri varken açlığı tercih ederler.
Ø Her çeşit elbise giymek kudreti varken elbiseye ehemmiyet vermezler.
Ø Her türlü şerbetleri içmek mümkün iken, susuzluğa tahammül ederler.
Ø Hep bunları Allah’ü Teâlâ’nın rızasını kazanmak, başkalarını nefislerine tercih ettikleri için yaparlar. Hesap korkusundan dolayı Helâl olan birçok zevklerini terk ederler.
Ø Dünyada yalnız bedenleri vardır. Dünyanın süsüne kendilerini kaptırmazlar.
Ø Melekler, Peygamberler onların ibadetlerine hayran olurlar. Onlara müjdeler olsun müjdeler, dedikten sonra; Allah’ü Teâlâ’nını benimle onları birarada cem eyle, benim onlara iştiyakım var dedi ve ağladı.
·          Ve yine buyurdular ki: Allah’ü Teâlâ arzdakilere âzab etmek murat ederse, onların yüzü suyu hürmetine azabı kaldırır.
·          Ey Ebû Hüreyre; işte, sen de onların yoluna git. Onlara muhalefet eden şiddetli hesaba çarpılır.

Nasihat 92

·          Ashabdan Ebudderda şöyle rivayet etti: Rasul-ü Ekrem Sallâllahü Aleyhi Vesellem buyurdular ki:
Ø Ey Nas, ölüm gelmezden evvel Allah’ü Teâlâ’ya dönün,
Ø Meşguliyet gelmezden evvel iyi ameller işleyin,
Ø Allah’ınızı çok zikretmek suretiyle aranızdaki ahdi muhafaza edin ki, saadete eresiniz.
Ø Gizli ve aşikâr çok sadaka verin, rızıklar genişlesin.
Ø Daima iyiliği emredin ki, birçok nimetlere eresiniz.
Ø Çirkin şeylerden nehyediniz ki, yardımlar göresiniz.
Ø Ey Nas: Sizin en akıllınız, ölümü çok anandır.
Ø En zekiniz ve en iyi düşüneniniz de ölüme güzel ameller hazırlayanınızdır.
Ø Gözlerinizi açın, akıllılığın alâmeti, dünyaya aldanmamaktır.
Ø Ebediyet âlemine doğru ihlâs ile yönelmektir.
Ø Kabir için azık hazırlamak, mahşer yerine temiz olarak çıkmaya müstaid bir hale gelmektir.
·          Nasihat; Peygamber nasihati:
Ø Müjdeler olsun o kimseye ki, şerefine halel getirmeden tevazu eder.
Ø Nefsini, tahkir ettirmeden küçük gösterir.
Ø Kazandığı helâl maldan hayırlı yerlere sarf eder.
Ø Bilgin ve faziletli kimselerle düşer kalkar.
Ø Fakir ve düşkünlere merhamet eder.
Ø İşte onlara müjdeler olsun.
Ø Yine müjdeler olsun o kimseye ki, kazancı temiz, içi temiz, dışı temiz, kimseye zararı yok.
·          Müjdeler olsun o kimseye ki:
Ø Bildiği ile amel ediyor.
Ø Malının fazlasını muhtaçalara veriyor.
Ø Sözlerinin fazlasını imsak ediyor (tutuyor) da söylemiyor.
·          İki kişinin arasını düzeltmek için Peygamberimizin vasiyeti: Ashabdan Malik’yin oğlu Enes der ki: Bir gün Rasul-ü Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem de içimizde olduğu halde oturuyorduk. Baktık ki, Rasul-ü Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem gülüyor. Ve ön dişleri görülüyordu, Hazreti Ömer: “Anam, babam sana feda olsun; niye güldünüz Ya Rasulu'llah”, dedi.
·          Buyurdular ki: Ümmetimden iki kişi, huzuru İlahi'de diz üstü geldiler de birisi, “Allah’ım şu kardeşimden hakkımı alıver!” dedi.
Rab'bül İzze de:
“Kardeşine hakkını versene!” deyince:
“Allah’ım verecek hiçbir şeyim kalmadı, ne vereyim?”, dedi.
O vakit alacaklı:
“Ya Rabbi!  günahlarımı yüklensin!”, dedi.
Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’in gözlerinden yaşlar boşandı. Ağladı. Sonra buyurdular ki:
“O ne müthiş bir gün ki, insan günahlarını başkasına yüklenmesini ister!”.
Ve Rasul-ü Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular ki:
“Allah’ü Teâlâ Azze ve Celle alacaklıya:
“Hele başını kaldır da cennetlere bir bak!” dedi.
O adam başını kaldırırıp bakınca dedi ki:
“Ya Rabbi!  gümüşten şehirler içinde altından köşkler görüyorum, onlar da incilerle süslenmiş. Bunlar hangi Peygamberin, hangi Şehid’yin?”.
Allah’ü Teâlâ:
“Bunlar satılık. Bedelini kim öderse ona vereceğim!”.
O adam dedi ki:
“Ya Rabbi!  buna kimin gücü yeter, kimde var bu kadar servet?”
Allah’ü Tealâ buyurdu ki:
“Sende var, sen alabilirsin!”
“Ya Rabbi!  neyimle alırım?
Alacaklısı bulunduğun kardeşini affetmekle bunları alsan!” deyince:
“Affettim Allah’ım!” dedi.
Allah’ü Tealâ: “Haydi kardeşinin elinden tut, beraberce o Cennetlere girin!” buyurdu.
Bunu Rasul-ü Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem anlattıktan sonra buyurdular ki:
“Allah’ü Teâlâ’'dan korkun! Aranızdaki gerginlikleri ıslah edin (düzeltin)! Allah’ü Teâlâ da kıyamette Mü'minlerin arasını ıslah eder!”.
·          Kıyamet alâmetlerini bildiren vasiyetler: Hazretİ Ali Kerremallahu Veche der ki; Rasulullah Sallâllah-ü Aleyh’yi Vesellem'e kıyamet alâmetlerinden soruldu da buyurdular ki:
Ø İnsanlar hakkı zayi ettiklerini,
Ø Namazı öldürdüklerini, gördüğün zaman,
Ø Birbiri aleyhine iftiralar çoğalıp yalan mubah gibi olup,
Ø Rüşvet almak ve vermek âdet hükmüne girdiği zaman,
Ø Binalar yüksek yapılıp, zenginlere hürmet çoğalınca,
Ø Akılsızlar iş başına geçip kan dökmek hiçe sayılınca,
Ø Cahil, zarif, zeki; âlim, zayıf, zalim'medar, iftihar addedilince,
Ø Camilere rastgele girip çıkanlar görülünce,
Ø Şartlar çoğalıp mushaflar süslenip minareler yükselince,
Ø Kalbler dinden harap bir hale gelince,
Ø Müskirat içilip, boşanmalar, ansızın ölümler çoğalınca,
Ø Fenalıklar, iftiralar, alenen yapılırsa,
Ø Allah’ü Teâlâ’'dan başkası adına yeminler yapılıp hainler emin, eminler hain tanınınca,
Ø İçi canavar gibi olduğu halde, dışına koyun postu giyenleri gördüğünde: kıyameti bekle, artık yaklaşmıştır.
·          Sadakaya dair vasiyet: Peygamberimiz Sallâllahü Aleyhi Vesellem buyurdular ki; bir dilenci bir kadına geldi. O kadının elinde bir lokma vardı. Ağzına koymak üzere iken fakir elini uzattı. O, lokmayı fakire verdi. Bir müddet sonra o kadın bir oğlan doğurdu. Çocuk kundakta iken ansızın bir kurt gelip çocuğu kapıp kaçtı. Kadın, arkasından “Oğlum, oğlum!” diye bağırıyordu.
Allah’ü Teâlâ bir meleğe:
“Yetiş, çocuğu kurdun ağzından al, annesine teslim et ve benden selâm söyle. Bİr lokma sadakana bir lokma ile mükâfat de!” buyurdu.
·          Peygamberimiz Sallâllahü Aleyhi Vesellem bir adama şöyle vasiyet etti:
Ø Şehvetlerini kıs, fakirlik kolaylaşır.
Ø Günahı azalt, ölüm kolay getir,
Ø Malını önceden gönder, ona bir an evvel kavuşmak istersin de ölümden korkmazsın.
Ø Verilene kanaat et. Hesabın hafif olur.
Ø Senin için deruhte edilmiş rızıkları toplarken, farz ibadetlerinden uzak olma. Sana ayrılan gelir, ayrılmayanı da elde edemezsin.
Ø Elinden çıkmış, fırsatı kaçmış şeyler hakkında müteessir olma. Faydasızdır.
Ø Öyle bir şeye emek ver ki, elinden çıkmasın. Sen de orada ebedi olasın.
·          Peygamberimiz, Asım oğlu Kays'a şöyle vasiyet etti:
Ø Ya Kays; muhakkak izzetle beraber zillet var.
Ø Hayât ile beraber ölüm de var.
Ø Dünya ile beraber Ahiret var.
Ø Her şeyin hesabı sorulacak. Her şeyin gözcüleri var.
Ø Her iyiliğin sevabı, her kötülüğün cezası var.
Ø Her geleceğin mutlaka bir muayyen zamanı var,
·          Ya Kays; seninle beraber mezara girecek bir arkadaşın var ki, o diridir.
Ø Eğer o arkadaşın iyi ise, sana ikram edecek, kötü ise, seni rezil edecektir.
Ø Sonra o seninle beraber Haşre çıkacak,
Ø Seninle bile baas olunacak (dirilecek).
Ø Sen yalnız ondan dolayı hesaba çekilirsin. Onun iyi olmasına çalış.
Ø Eğer o, iyi olursa onunla rahat yaşarsın. Eğer o, kötü olursa seni ancak o korkutur.
Ø O da senin amelin, işindir.
·          Vasiyet: Peygamberimiz Sallâllahü Aleyhi Vesellem buyurdular ki; Beş haslet bulunmayınca kişinin imanı kâmil olmaz.
Ø Allah’ü Teâlâ’ya tevekkül,
Ø Allah’ü Teâlâ’ya tefviz,
Ø Allah’ü Teâlâ’nın emirlerine teslim,
Ø Allah’ü Teâlâ’nın kazalarına rıza,
Ø Allah’ü Teâlâ’'dan gelen felâketlere sabır.
·          Allah’ü Teâlâ için seven, Allah’ü Teâlâ için buğz eden, Allah’ü Teâlâ için veren, Allah’ü Teâlâ için men eden imanını kemale erdirmiştir.
·          Vasiyet: Peygamberimiz Sallâllahü Aleyhi Vesellem buyurdular ki:
Ø Kişi, insanlar elinden, dilinden sâlim olmadıkça Müslümanların sırasına,
Ø Komşuların şerrinden emin olmadıkça mü'minler sırasına geçemez.
Ø Belki hata ederim diye tamamen fenalıklardan çekkin bulunmadıkça müttakıylerden sayılmaz.
·          Ey Nas;
Ø Gece karanlığından korkan, yoluna erken çıkar.
Ø Erken çıkan menzili maksuda varır.
Ø Ömürler sona erip de dünyaya gözünü kapayınca netice belli olur.
Ø Mü'minin niyeti amelinden hayırlıdır.
Ø Münafıkın niyeti amelinden şerlidir.
Ø Rızıklar artmaz, eksilmez, iyi ve meşru yollardan arayınız. Ömürler mahdut, uzamaz kısalmaz.
Ø Ömür bitmeden gözlerinizi açın.
Ø Ameller sayılıyor. Küçüğü, büyüğü hep karşına çıkacak.
Ø İyi amelleri çok işleyin.
·          Ey Nas:
Ø Kanaatte genişlik var.
Ø İktisatda maksada ulaşmak var.
Ø  Çekingen davranmakta rahatlık var.
Ø Her amelin cezası vardır.
Ø Her gelecek yakındır.
·          Hadis-i şerif meali:
Ø “Hikmeti, ehlinden gayriye öğretmeyin. Hikmete zulmetmiş olursunuz. Hikmeti ehlinden saklamayın. Ehline zulmetmiş olursunuz.
Ø Zalimle uğraşmayın, faziletiniz batıl olur.
Ø Mürailik etmeyin amelleriniz boşa gider.
Ø Mevcudu men etmeyin hayrınız azalır.”
·          Ey Nas: Eşya üçtür.
Ø Birisinin iyiliği aşikârdır. Ona uyun.
Ø Birinin kötülüğü aşikârdır, ondan kaçının.
Ø Birisi de, ne olduğu sizce belli değildir. Onu Allah’ü Teâlâ’ya havale edin.
·          Ey Nas: Size yükte leyni, bahada ağır iki şey söyleyeyim. Dikkât edin:
Ø Sükût,
Ø Güzel huy.
·          Peygamber vasiyeti:
Ø Haddinden fazla yemeyin. Çünkü aşırı yemek, kalbe kasvet verir de kalbi kapatır. Azaları vazifelerinden alıkor. Kulakları sağır eder de vaaz tesir etmez olur.
Ø Haddinden fazla oraya, buraya bakmayın! Fuzuli nazarlar kalbe neva tohumu eker de gaflet getirir.
Ø Tamahı bırak, tamahdan kalbe şiddetli hırs gelir, kalb dünya muhabbetine dalar ve kapanır. Bu hal, her fenalığın anahtarıdır ve iyiliklerin batıl olmasına sebebtir.
·          Peygamberimizin vasiyeti: Ümmetim, Dünyada üç tabaka üzerine olurlar:
Ø Mal toplamaya, yığmaya, ihtikâra rağbet etmeyenler. Onlar dünyayı şöyle anarlar: Kimseye muhtaç olmasınlar, yiyecek ve giyeceklerini helâlinden kazanıp kimseye yüzsuyu dökmeden dünyayı geçirsinler. Onlar için korku ve tasa yoktur. Ahirette ferahdırlar.
Ø 2. Helâlından temiz mal kazanıp hayırlı yerlere sarf etmek, akraba ve muhtaçlara yardım etmek, onların emelidir. Helâl olmayan bir dirhemi almak, onlar için en korkunç şey, bir dirhemi meşru olmayan yere sarfetmek onlar için en kötü iştir. Bunlar Ahlrette hesaba çekilirlerse, kolay kolay azabdan kurtulamazlar. Allah’ü Teâlâ’nın affı ve rahmetine mazhar olanlar kurtulurlar.
Ø 3) Helâl, haram düşünmeden mal toplamak, para kazanmak, Allah’ü Teâlâ haklarını vermemek, harcadıkları yerlere israfına harcamak, hayra gelince, cimrilik edip vermemek, ihtikârdan korkmamak, bütün mevcud putları ile dünyaya dalıp gaflette puyan olanlardır. Bunların neticesi Cehennem’dir.
·          Peygamberimiz Sallâllahü Aleyhi Vesellem buyurdular ki:
Ø Sizi Cehennemden uzaklaştıran ne varsa hepsini size anlattım.
Ø Sizi Cennete yaklaştıran ne varsa, onlara da sizi delâlet ettim.
Ø Ruhul Kudüs kalbime şöyle üfledi:
Ø Rızkını bitirmeden kimse ölmez. Binaenaleyh, rızkınızı kazanırken iyi, meşru yollardan kazanın.
Ø Rızkınızın biraz ağır gelmesi, sizi kötü yollara sevketmesin.
Ø Allah’ü Teâlâ’nın fazlı olan rızkınızı, Allah’ü Teâlâ’ya isyan olan şekillerden aramayın.
Ø Allah’ü Teâlâ’nın nzık hazinesine ancak, Allah’ü Teâlâ’ya itaat yollarından erilir. Oralardan arayın.
Ø Herkesin rızkı var. Onu bulacak. Ona razı olana mübarek olur ve rahatlık verir. Razı olmayana rahat ve huzur vermez.
Ø Allah’ü Teâlâ’nın hazinesinde olana talip ol ki, Allah’ü Teâlâ seni seve;
Ø İnsanların elindekine göz dikme ki, insanlar da seni seve.
Ø Yarın Mahşerde, dağlar gibi sevapları olan insanlar gelecekler, onları Cehenneme atın denecek. Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’e sordular; bunlar namaz kılmaz mı idi?
Ø Namaz kılarlar, oruç tutarlar hatta gece namazı bile kılarlardı.
Ø Lâkin karşılarına dünya menfaati çıktı mı hemen ona çullanırlardı, buyurdular.
·          Peygamber vasiyeti:
Ø Dünyaya sövmeyin.
Ø Mü'minleri hayırlara ulaştırmak için en güzel vasıta, dünya hayâtı ile Ahiret saadetleri kazanılır.
Ø Ve Ahiretin azabından yine dünya hayâtıyla kurtulunur.
Ø Hayât, en kıymetli sermayedir.
Ø Bunun bir nefesi bütün varlıklardan daha azizdir.
Ø Binaenaleyh, bir kimse dünyaya lanet okursa, dünya da ona, benim üzerimde Allah’ü Teâlâ’ya isyan edeni Allah’ü Teâlâ kahretsin, der. Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’in şöyle nasihat buyurdular: Paçaları çemreyin. İş ciddidir hazırlanın, göçme zamanı yaklaşmıştır. Azıklar hazırlayın. Yolculuk uzundur. Yükler hafif olsun, yollar sapadır. Yükü ağır olan geçemez.
·          Ey Nas: Dünyanın birçok güçlükleri vardır, imanınızı iyi muhafaza edin. İmanınızı salih amellerle kuvvetlendirin. Sabırlı ve metanetli olun ki nimetlere kavuşasınız.

Nasihat 93

·          Allah’ü Teâlâ’nın kudsi hadislerindeki vasiyetler:
·          Allah’ü Teâlâ’nın dostlarına tazim lâzım. Cenab-ı Hak, “dostuma hakaret eden bana ilânı harp etmiştir. Veya ben ona ilânı harp etmişimdir.” buyurur.
·          Allah’ü Teâlâ’nın gazabı karşısında kim durabilir?
Ø Yanımda en sevgili ibadet nasihattir.
Ø Ey Âdemoğlu, hayırlın sana geliyor, senin de şerlerin göklere çıkıyor.
Ø Ben sana nimetler veriyorum sen ise karşılığında günahlar işliyorsun.
Ø Her gün melekler kötü amellerini getiriyorlar. Beni düşün, ben seni her yerde görüyorum.
Ø Benden utan da hayırlı işlere teşebbüs et.
Ø Ben de muvaffakiyetler vereyim.
Ø Emirlerimi, nehiylerimi hep bana iltica edesin diye verdim. Benden kaçasın, isyan işleyesin diye değil.
Ø Ben Gani'yim, sen fakirsin. Dünyayı yarattım, sana musahhar kıldım. Rızamı kazanasın diye.
Ø Benden ürkme. Benden kaçanı huzuruma kabul etmem. Rahmetime koymam.
·          Ey Âdemoğlu, her gün rızkın gelir sen mahzun olursun.
Ø Her gün ömrün eksilir de haberin yok.
Ø Hâlâ gülersin. Yeteri elinde varken, azdıracak şeyler peşindesin.
Ø Aza kanaatin yok, çokla doymuyorsun.
Ø Halin ne olacak! Benim sevgili dostum kimdir bilir misin?
Ø Cismi hafif, zevkle namazını kılar, ibadetlerini güzelce yapar.
Ø Gizli ve aşikâr her yerde kulluğunu işler, insanlar içinde şöhreti yok, parmakla gösterilmez.
Ø Kendi halinde, kazancı ile meşgul, kanaatli, ölünce arkasından ağlayanlar az, dünyada bıraktığı servet de az.
Ø Kulum, sakın ibadetlerine benden başka bir garaz (gaye) karıştırma. Eğer bir şey kanştırırsan ben orada yokum.
Ø Müşterek ameli, karışık kalbi sevmem.
·          Ey Peygamberlerin kardeşi; ey mürşitlerin yoldaşı Habibim.
Ø Kullarıma söyle, evime sâlim bir kalble, doğru bir dil ile temiz bir el ile tahir bir avretle girsinler.
Ø Bir kimsenin hakkı özlerinde iken sakın evime girmesinler.
Ø Hangi bir kulum borçlu olarak namaza durursa, o hakkı ödemedikçe namazını kabul etmem.
Ø Amma, sahibine hakkı ödenince, onun işitir kulağı, gören gözü olurum.
Ø O benim sevgili bir dostumdur. Peygamberler, Şehidler, Sıddîklar, Salihlere onu komşu yaparım.
·          Allah’ü Teâlâ’nın vasiyeti:
Ø Kulum, abdestini bozar da abdest almazsa, bana cefa etmiştir.
Ø Abdest alır da namaz kılmazsa, yine bana cefa etmiştir.
Ø Namazlarda dua etmezse, yine bana cefa edilmiştir.
Ø Eğer dua eder de ben de onun duasını kabul etmezsem, muhakkak ben de ona cefa et mişimdir.
Ø Hâlbuki ben cefa eden Rab değilim. Ben cefa eden Rab değilim. Ben cefa eden Rab değilim.
·          Gecenin üçte ikisi gidip de biri kalınca. Dünya göğünden Allah’ü Teâlâ şöyle hitab eder:
Ø Beni sevdiklerini iddia edip de şimdi uyuyanlar yalancıdır.
Ø Herkes sevgilisiyle tenha kalmak istemez mi? İşte ben ahbablarıma nazırım.
Ø Onlar beni murakabeye aldılar, benimle konuşuyorlar.
Ø Yarın Cennette onların gözlerini güldüreceğim.
Ø Benden başkasından uman, beni bilmiyor,
Ø Beni bilmeyen bana kulluk edemez.
Ø Bana kulluk etmeyen gazabıma uğrar,
Ø Benden gayrisinden korkana gazabım hak olur.
Ø O Kıyamete bir insanı getirirler, kurbanlık koyun gibi Allah’ü Teâlâ’nın divanına dikerler. Cenab-ı Hak sorar; kulum, sana nimetler, servetler ve saman ve rütbeler verdim ne yaptın?
Ø Ya Rabbi!  topladım, çoğalttım, verdiğinden daha fazlasını bıraktım, müsaade buyur da getireyim, der.
Ø Cenab-ı Hak, getirdiğini göster. Yine o adam, topladım, çoğalttım, daha fazla yaptım diye mırıldanır.
Ø Hiçbir şey getirmediği görülünce, Cehenneme sürüklenir...
·          Cenab-ı Hak, Hazreti Musa Aleyhisselâm'a şöyle hitap etti:
Ø Biliyorsun ki mülküm zail olmaz. Bana taatı terketme.
Ø Yine biliyorsun ki hazinem bitmez, tükenmez.
Ø Rızık için gam yeme, ne biliyorsun ki, düşmanın ölmez.
Ø Emin olma. Ansızın bastırır.
Ø Benim seni affettiğimi mâdem ki kat’yi olarak bilmiyorsun,
Ø Başkasının günahlarını ayıplama!
Ø Mâdem ki Cennetime daha girmedin, fikrimden emin olma!
·          Cenab-ı Hak, Dünyaya şöyfe hitab etti:
Ø Ey Dünya, bana çalışan ve nzamı arayana benim için sen hizmet et.
Ø Sana çalışana, sen sıkıntı ver.
·          Cenab-ı Hak buyurdu ki;
Ø Bir kimsenin vücuduna sıhhat, maişetine genişlik verdiğim halde, aradan beş on gün geçer de bana dönüp kulluk vazifesini yapmazsa, o adam mahrumdur.
·          Daima Allah’ü Teâlâ’'dan korkmalı.
Ø Cenab-ı Hak, ibrahim Aleyhisselâm'a, çok korkuyorsun neden bu korku? Diye sordu,
Ø İbrahim Aleyhisselâm, Ya Rabbi!  nasıl korkmayayım? Âdem babam sana en yakın idi. Kudretinle yarattın. Ruhundan nefhettin. Meleklere secde ettirdin. Bir isyanla da civarından çıkardın, deyince;
Ø Cenab-ı Hak, Aleyhisselâm'a şöyle vahyetti: Bilmez misin Ya ibrahim. Dostun dostuna karşı isyanı çok şiddetlidir.
·          Cenab-ı Hak, Davud Aleyhisselâm'a da şöyle vahyetti:
Ø İsrail oğullarını şehvetlerine düşüp her arzu ettiklerini yemekten korkut, yemesinler.
Ø Şehvetlerine bağlı bulunan kalbler benden mahcuptur.
·          Cenabı Hak, Hazreti Musa Aleyhisselâm'a şöyle nida etti:
Ø Ey Imran oğlu, sana sığınanı me'yus etme.
Ø Senden isteyeni de mahrum etme.
·          Bir gün Musa Aleyhisselâm, kırda seyahat ederken:
Ø Bir doğan, güvercini, kovalıyordu. Güvercin Musa Aleyhisselâm’nın omuzuna indi. Doğan güvercine hücum etmek istedi. Güvercin yeğine (elbisesine) girdi. Doğan: Ya İmran oğlu beni mahrum etme, rızkıma mani olma!
Ø Güvercin feryad etti: Ya İmran oğlu ben sana sığındım beni koru. Hazreti Musa Aleyhisselâm, pek çabuk müptelâ oldum, dedi ve bıçağını aldı, baldırından kesip doğan'a vermeye kasdetti. O zaman dediler ki: “Acele etme biz, Rabbinin elçileriyiz. Ahdini, sadakatini, bağlılığını görmeğe geldik...”

Nasihat 94

·          Hayır ile mevsuf (vasıflanan) ol.
·          Başkalarına hayrı tavsiye edip kendini unutanlardan olma.
·          Arif ol. Allah’ü Teâlâ’nından kork. İrfanı anlatanlardan olma.
·          Salihlerden birisinin kardeşi öldü. Rüyasında gördü. Ne oldu, diye sordu. Cennete girdim. Yiyip içip geziyorum, diye cevap verdi. Canım ben sana onları sormuyorum. Rabbini gördün mü? Dedi. Hayır dedi. Onu ancak bilenler görüyor.
·          Müellif Muhiddin’yi Arabî Kuddise Sirrûh der ki: O zat hemen bize geldi, anlattı. Ve bize bu hususta bana mürşit ol diye rica etti. Bir müddet bizimle kaldı. Keşif ve şuhud yoluyla irfan tahsil etti. Kelâm ulemasının delilleri gibi değil...
·          Kardeşim: Söz ebesi, başkasını avlamak için konuşan, kalbi karışık, fesat, hile kibir, hırs, tamah, buğuz ve adavetle dolu, ameli nifak ve riya, arzusu dünyada zevk ve sefa ile yaşamak olanlarla arkadaş olma.
·          Sana Allah’ü Teâlâ’yı anlatan içine Allah’ü Teâlâ sevgisi aşılayan, haliyle sana vâazeden kimselerle arkadaş ol.
·          Sakın, sana lisanı ile iyi şeyleri tavsiye edip kendi nefsinde tatbik etmeyenlerle düşüp kalkma.
·          Kalbi kararmış, taş gibi olmuş, merhametten eser kalmamış, gafil kimselerle olma.
·          Cisimleri dünyada, ruhları “Muhalli Alâ”ya () bağlı kimselerle ol.
·          Sakın, başkalarının ayıpları ile meşgul olup da kendini unutma! Bu hal, kalp körlüğü getirir.
·          Kalbi “Muhal-li Alâ”ya bağlı bulunan, dedikodu bilmez olur.
·          Başkalarını tedavi edip de, kendi hastalığına bakmayan doktor gibi olma.
·          Allah’ü Teâlâ’yı her şeye tercih edin.
·          Daima doğruluğu iltizam edin.
·          Allah’ü Teâlâ’yı bütün kalbinizle sevin.
·          Onun kapısına devam edin.
·          Ölümü hiç unutmayın.
·          Hesaplı hareket eden kârlı olur. Hesapsız olanlar delalette kalır.
·          Sonunu düşünen kendini korur, iyilik eken sevinç kaldırır.
·          Kanaat edip şükredenin azı, israf edenin çoğundan çok hayırlıdır. Dışını insanlara, içini Allah’ü Teâlâ’ya bağla.
·          Herkesle hoş geçin.
·          Ulemanın huzuruna varırken cahil olarak var. Yâni ilmini unut.
·          Zahitlerin huzuruna varırken dünyayı bırak da var.
·          İrfan ehlinin huzuruna varınca sükût et. Böyle yaparsan, bunların sohbetlerinden istifade edersin.
·          Bir Ehlidil'e musabip olursan, ilme dair notların falan varsa, onları imha et. Bildiklerini unut, bildiğin yerde inat edip durma, kendinden geç.
·          Eğer, kalb âleminde seyre başlamışsan, sakın hiçbirinde eğlenme. Gördüklerini hep unut.
·          Efendinin sırrını da ifşa etme ve daima; Ya Rabbi!  ilmimi artır, diye dua et. İhtiyaçlarını daima fakirim diye iste. Sakın, kendinde varlık görme. Allah’ü Teâlâ’ya fakrile zillet ile gidilir.
·          Allah’ü Teâlâ kullarına şöyle hitap eder: “Varlığını bırak da bana öyle gel!”
·          Ey Allah’ü Teâlâ ile dostluğu isteyen, îmânını daima murakabe et ve güzel amellerle onu tezyin et.
·          Bir insan sana söğerse düşün. Söğdüğü şey sende varsa ona kızma. O kötü sıfatından vazgeç. Söylediği kötü şey sende yoksa bu bana bir İhtardır ki muhabbetten fazla sevgi göstermek, nifak alâmetidir.

Nasihat 95

·          İnsan adaleti evvelâ kendi nefsinde tatbik etmeli. İnsana yakışan ne kadar güzel şeyler varsa, onları doğru bir şekilde kendine mal etmeli.
·          Zulüm: insana yakışmayan şeyler yapmağa denir.
·          Adalet Hakkın terazisidir.
·          Hakkın razı olmayacağı tarafa meyil caiz olmaz.
·          İzzeti, şerefi Allah’ü Teâlâ’'dan bekleyeni hiç bir kuvvet zelil edemez.
·          Allah’ü Teâlâ’ya iyice bağlanmış olana şeytan zarar yapamaz.
·          Azla iktifa eden çoktan müstağni olur.
·          İnsanlardan istifna eden, iflastan emin olur.
·          Musibet anında sabır en büyük nimettir; en iyi, bekçidir. Oluruna razı olmak, başkasına yüzsuyu döktürmez.
·          Amellerin efdalî, sevap temin eden,
·          Malların en faydalısı, şükürle karşılanandır.
·          Gelen devlete itibar etme o, bir gölgedir. Çeker gider.
·          Servete itimat etme o, bir misafirdir yarın göçer.
·          İyi insan, kimseye eza etmeyen, kavi insan nefsine hâkim olandır.
·          Mü'min hile bilmez; münafık, fesad saçar.
·          Hayâ kalktı mı belâ gelir. Herkes arzusu peşinde gezer, amma ölüm de onun peşini bırakmaz.
·          Faydasız ilim, şifasız ilâca benzer. Güzel ilim, amel ile beraber olandır.
·          Sükûtun güzeli, yaramaz sözlerden sükûttadır.
·          Cahile isyan et kurtulursun. Akile itaat et kazanırsın.
·          Vasiyetsiz yatma, isterse vücudun sıhhatte olsun. Ve genç ol. Olacak olur. Ölüm ansızın gelir.
·          Bir insan içini güzel yaparsa, Allah’ü Teâlâ onun dışını güzel kılar.
·          Bir insan ahiretini güzel yaparsa, Allah’ü Teâlâ onun dünya işlerini güzel yapar.
·          Bir insan, Allah’ü Teâlâ ile arasını düzeltirse, Allah’ü Teâlâ onun insanlarla arasını düzeltir.

Nasihat 96

Geçmiş Peygamberlerden birinin hikâyesi.
·          Peygamber, Allah’ü Teâlâ’nın tekliflerini ve onlarla imtihanın hikmetlerini çözemedi. Hâlbuki Cenab-ı Hak o Peygambere ve bütün kullarına bu tekliflerdeki esrarı tefekkür etmeyi emretmişti.
·          Halvethanesine çekildi, tefekküre daldı ve Rabbi Alâ'ya sırriyle lisanıyle, bütün varlığı ile şu derdi döktü.

Ya Rab:
·          Beni sormadan yarattın.
·          Biliyorum ki, benimle istişare etmeden de Öldüreceksin.

Ya Rab:
·          Beni muhayyer bırakmadan emirler verdin, nehiyler ettin.
·          Aynı zamanda beni hayırlı şeylerden alakoyan hevayı hevesi (nefsani arzuları) bende yarattın.
·          Saptırıcı şeytanı bana musallat ettin ve benliğime şehvetler diktin.
·          Gözlerimin önüne süslü bir dünya koydun.
·          Sonra da beni korkutuyorsun, menediyorsun, şiddetli azablarla beni tehdid ediyorsun.
·          Buyuruyorsun ki. Emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Sakın hevayı hevese uyma, seni benim yolumdan sapıtır.
·          Şeytandan da kaç. Seni aldatmasın.
·          Dünyaya da aldanma, şehvetlerinden de uzak dur.
·          Seni, arzu ve emellerin fenalıklara sürüklemesin.
·          Maişetini helâlından kazan. Eğer helâlından kazanmazsan mes'ulsün.
·          Ahireti unutma. Dünyadan nasibini unutmadığın gibi…
·          Allah’ü Teâlâ sana nasıl ihsan etmişse, sen de öyle ihsan da bulun.
·          Sakın yeryüzünde fesat çıkarına.
·          Ahiretten yüzünü çevirme, ne dünya kalır ne de Ahiret. İşte şaşkınlık da o zaman olur.

Ya Rab:
·          Bir birine zıd çekici kuvvetler, karşılıklı haller bir arada ne yapacağım ne işleyeceğim, nasıl hidayeti bulacağım, işlerimde hayretteyim, bir çare bulamıyorum.

Ya Rab:
·          Bana yol göster, elimi tut. Doğru yola delâlet buyur. Kurtuluş yollarına ulaştır.
·          Yoksa helak olacağım, diye niyazda bulununca; Allah’ü Zül Celâl şöyle vahyetti:
·          Ey kulum: Bana yardımın olsun diye, sana emirler vermedim.
·          İşlerse bana zararı dokunacak diye de nehyetmedim. Belki sana emrettiğim şeyler hep senin faiden için olduğundan sana emirler verdim.
·          Çünkü ben senin Rabbin, Mabudun, Yaratıcın, rızıklarını veren, seni yoktan var eden, daima seni koruyan, sahibin ve yardımcın olduğumu düşünesin ve bunları böyle bilesin de yanlış kapı çalmıyasın diye emrettim.
·          Şunu da unutmayasın ki, emrettiğim şeylerin hepsinde benim, muavenet, kabul ve hidayetime, kolaylık ihsanıma, inayetime muhtaçsın.
·          Yine bilesin ki, nehyettiğim şeylerin hepsinde korumama, muhafazama muhtaçsın.
·          Senin, küçük, büyük, gizli, aşikâr bütün işlerin, bana gizli değildir.
·          Şunu da iyi bil ki, sen, benim fakirimsin, her zaman bana muhtaçsın.
·          Ben sana mutlaka lâzımım. Bensiz yaşamana imkân yok. İşte bunu böyle bil.
·          Bil de benden yüz çevirme.
·          Başka şeyler seni benden meşgul etmesin.
·          Beni unutma. Benden başkasıyla meşgul olma.
·          Belki her vakit benim zikrimde ol, beni an.
·          Bütün işlerinde hep İhtiyaçlarını benden iste.
·          Yapacağın bir işte bana hitap et.
·          Gizli yerlerde bana yalvar.
·          Her yerde beni gör, beni düşün, bana bağlan. Bana tap, başkasına değil.
·          Bil ki, nerede olursan ol ben seninle bileyim.
·          Sen beni görmesen de ben seni görürüm.
·          Kulum: Bunları böyle düşünüp inanınca, sözlerimin hak olduğu sence kâfi olarak kabul edilince, tavsif ettiğim şeylerin sahih olduğuna sence kanaat getirilince, her şeyi arkana atar, bana, yalnız bana dönersin.
·          İşte o zaman, seni bana yaklaştırırım, kendime ulaştırırım.
·          Sana büyük rütbeler veririm. Benim dostlarımdan, seçkinlerimden olursun.
·          Cennet’yimde, civarında, Meleklerimle beraber, faziletli, ikramlı, sevinçli, ferah, nimetlere gark olmuş, lezzetler içinde, emin ve ebedi yaşarsın.
·          Kulum: Sakın bana karşı kötü zanda bulunma, ikram ve cömertliğimden başka bir şey hatırına gelmesin.
·          Önünden geçmiş nimetlerimi, devamlı ihsanımı, içinde bulunduğun hayât ve sıhhat nimetlerimi düşün.
·          Düşün bir kerre, sen, hiçbir şey değil iken, seni biz yarattık; hem de güzel bir surette yarattık.
·          Bak, sana hassas bir kulak, keskin bir göz, her şeyi anlayan havas, zeki bir kalb, parlak bir anlayış, temiz bir zihin, lâtif bir fikir, fasih bir lisan, kavi bir akıl, tam bir bünye, güzel bir şekil, sahih bîr âza, kâmil âlât, itaatli azalar... Verdik. Sonra sana, konuşma, söz söylemeyi ilham ettik.
·          Menfaatleri, mazarratları, eşya üzerinde ne şekilde tasarruf edeceğini, san'atları, işleri ilham ettik.
·          Senin gözünün önünden perdeleri kaldırdık... Gözünü açtık ki Melekût âlemine bakasın, gece ve gündüzün cereyanını ibretle göresin. Devreden felekleri, seyreden yıldızları göresin.
·          Sana vakitleri ve zamanların hesabını da öğrettik. Ayları, seneleri, günleri bu sayede bilesin diye...
·          Karada, denizde bulunan mâdenleri, nebatatı, hayvanları hep sana musahhar kıldık.
·          Onlarda şahane bir tasarrufa maliksin, istediğin gibi onlara tahakküm edebilirsin.
·          Kulum:
·          Vakta ki senin aşırı taşırı gideceğini, hâin, zalim, mütecaviz olduğunu bildim ve gördüm de sana hadler çizdim.
·          Hükümleri, kıyasları, âdetleri, adaletli; hak ve sevabı, hayrı ve ma’rufu, güzel âdetleri öğrettim ki bunları bilmekle nimetlerin devamına, azab ve felâketlerin define çalışasın.
·          Kulum:
·          Yine bana karşı kötü zanda bulunuyorsun.
·          Hak ve lâyık olmayan şeyleri benim hakkımda düşünüyorsun.
·          Kulum:
·          Emrettiğim şeylerden bir iş sana güç gelirse hemen: (lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm) “İsyandan kurtuluş, ibâdetlere muvaffakiyet, ancak Yüce ve Büyük olan Allah’ü Teâlâ’nın yardımıyla elde edilir.” de.
·          Arş’yımı yüklenen meleklerime yükleri ağır gelince onlar böyle derler. Sana bir musibet gelirse: "İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn = Şüphesiz biz Allah’ü Teâlâ’ya aitiz ve ancak O'na dönücüleriz!" de.
·          Temiz kullarım ve dostlarım hep böyle derler. Eğer ayağın kayar da bir günah işlersen, baban Âdem’le anan Havva'nın dediklerini sen de:
(Rabbena la tuziğ kulubena ba'de iz hedeytena veheb lena min ledunke rahmeh, inneke entel vehhab! Âli İmrân Sûresi ayet; 8). (Rabbimiz! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra kalplerimizi eğritme, bize tarafından bir rahmet bağışla. Hiç kuşku yok, lutfu en bol olan yalnız sensin.) de.
·          Sana bir iş müşkül görünür, bir karar veremezsen, doğru yolu arar da bulamazsan, dostum İbrahim Aleyhisselâm’nın dediklerini sen de de.
·          Meal: “O, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir.
Beni yediren ve içirendir.
Hastalandığım zaman bana şifa verendir.
Canımı alacak olan, sonra beni yeniden diriltecek olandır.
Hesap günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum yine O’dur.
Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat.
Arkadan gelecekler içinde iyilikle anılmayı bana nasip eyle! Beni, naîm cennetine girenlerden eyle!
Babamı da bağışla; kuşkusuz o doğru yoldan sapanlardan oldu.
İnsanların diriltileceği gün ve Allah’ü Teâlâ’ya temiz bir kalple gelenler dışında malın da çocukların da fayda vermeyeceği gün beni mahcup etme!"
(Şuarâ Sûresi 78-89)
Sana bir musibet isabet edince: Hazret-i Yâkub'un dediği gibi: “innemâ eşkû bessî ve huznî ilâllâhi ve a’lemu minallâh” (Yûsuf-86)
“Yâkub Aleyhisselâm, şöyle dedi: “Ben kederimi ve hüznümü sadece Allah’ü Teâlâ’ya arz ederim (şikâyet ederim)”.
Eğer beşeriyet hâli bir günah işlersen: Musa Aleyhisselâm’nın dediği gibi: “Hâzâ min ameliş şeytân, innehu aduvvun mudillun mubîn”. “O şeytanın işlerindendir, O hakikat şaşırtıcı apaçık bir düşmandır!”, de.
Eğer bir günahtan seni korumuşsam; Hazret-i Yusuf Aleyhisselâm’nın dediği gibi:
“Ve mâ uberriu nefsî, innen nefse le emmâretun bis sûı illâ mâ rahime rabbî, inne rabbî gafûrun rahîm”
“Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir”
Allah’ü Teâlâ seni bir sıkıntı ile imtihan etmişse: Hazret-i Davud Aleyhisselâm’nın yaptığını sen de yap. O Rabbisine yalvararak hemen yere kapandı.
Allah’ü Teâlâ’nın günahkâr, hata eden kullarını görürsen, onlar hakkında ne hüküm vereceğini de bilmezsen; İsa Aleyhisselâm’nın dediği gibi de.
 “Eğer kendilerine azap edersen şüphesiz onlar senin kullarındır. Eğer onları yargılarsan kim ne diyebilir.”
Mutlaka sen galib ve yegâne hüküm ve hikmet sahibi olan da hakikaten sensin. Eğer Allah’ü Teâlâ’ya istiğfar eder, Allah’ü Teâlâ’nın affını istersen; Muhammed aleyhisselâm ve ensarın dediklerini de: “Ey rabbimiz, unuttuk veya yanıldıysak bizi sorguya çekme. Ey rabbimiz, bizden evvelki ümmetlere yüklediğin gibi ağır yükleri bize yükleme. Ey rabbimîz, takat getiremeyeceğimizi bize taşıtma, bizden sadır olan günahları siliver, bağışla, bizi yarlığa, bizi esirge, sen bizim mevlamızsın. Artık kâfirler güruhuna karşı da bize yardım eyle”
Eğer işin sonundan korkar, nasıl sona ereceğini bilemezsen:
“Rabbenâ lâ tuziğ kulûbenâ ba’de iz hedeytenâ veheb lenâ min ledunke rahmeh, inneke entel vehhâb. Rabbenâ inneke câmiun nâsi li yevmin lâ raybe fîh(fîhî), innallâhe lâ yuhliful mîâd.” olan duayı oku.
“Yâni Ey Rabbimiz, bizi doğru yola ilettikten sonra kalblerimizi Hak'tan saptırma. Bize kendi canibinden bir Rahmet ver. Şüphesiz, bağışı en çok olan sensin. Ey Rabbimiz, muhakkak sen vukuunda hiç şüphe olmayan bir günde insanları toplayacak olansın. Şüphesiz Allah’ü Teâlâ verdiği sözden caymaz”.

Nasihat 97

·          Ömer ibni Abdülaziz Rahmetullahi Aleyh ve İbrahim Ethem Rahmetullahi Aleyh’in vasiyetleri:
·          Gözünü aç, dünyanın devamı az! Aziz’yi zelil, zengini fakir, genci ihtiyar, dirisi ölü, yakında sana da arka çevireceğini bildiğin halde şimdilik sana doğru gelişine aldanma!
·          Aldanmış, bedbaht işte buna aldanandır.
·          Şehirler kuran, nehirler açan, bağ ve bostan yapanlar nerede? Onlar da sıhhatlerine, güçlerine, kuvvetlerine güvenen insanlardı.
·          Onların da neş'e ve zevklerini görenler imreniyordu. Kara toprak onları ne hâle getirdi!
·          Yolun, onların diyarına uğrayınca bir sor. Zenginlerin serveti ne olmuş? Fakirlerin fakirlikleri kalmış mı? O bülbül diller, ahu gözler, zemin vücutlar, güzel yüzler ne olmuş? Kurtlar mı yemiş? Allah’ü Teâlâ’nın hükmü, fermanı onları o hâle koymuş.
·          Bizler de onlar gibi olacağız. Dünyanın muvakkat hayâtına aklanmayalım. Orası için hazırlık yapalım. Sonra pişmanlık fayda vermez.

Nasihat 98

·          Ömer İbni Abdülaziz Rahmetullahi Aleyh’in bir vaazı:
·          Ey Nas; Allah’ü Teâlâ sizi faydasız boş yere yaratmadı.
·          Sizin için bir son merhale var. Orada Allah’ü Teâlâ hükmünü verecek.
·          Allah’ü Teâlâ’nın rahmetinden mahrum kalanlar zararlarını anlayacak, saadet-i ebediye diyarı olan Cennet'ten mahrum olanlar hüsran-ı ebediyeye dalacak.
·          Azı çoğa, fâniyi baki'ye, korkuyu emniyete tercih edenler pişman olacak.
·          Siz bir zamanlar bugünkü mezar olanların sulbünde idiniz.
·          Yarın sizin sulbünüzdekiler de sizin sandalyelere oturacaklar.
·          Siz de mezar olacaksınız. Bu âdet, sonuna kadar devam edecek.
·          Her gün ve her gece, hayâtını bitirenler sevdiklerinden ayrılmış kabre giriyor.
·          Amelleriyle baş başa kalıyor.
·          Gözünü aç, ölüm gelmezden evvel hazırlıklı bulun.
·          Sonra nedamet fayda vermez.
·          Başkasına değil, yalnız Allah’ü Teâlâ’ya el avuç açan şerefli yaşar.
·          Sen de helâlden kazan, kendi kazancına razı ol.
·          Dünyayı temiz geçir. Ebedi neşeye erersin.

Nasihat 99

·          Vasiyetlerin en faydalısı ve en doğrusu Kur’an-ı Kerim vasiyetidir.
·          Bak, birkaç tanesini yazayım. Diğerlerini de sen Kur’an-ı Kerim’den yâni aslından dinlersin.
·          Bakara suresinden:
·          Arzda fesat çıkarmayın.
·          Müslümanların inandığı gibi inanın.
·          Sizi ve sizden evvelkileri yaratan Rabbinize İbadet edin.
·          Allah’ü Teâlâ’ya eşler koşmayın.
·          Odunu, çırası insanlarla taşlar olan ateşten sakının.
·          Ahdimi yerine getirin.
·          Ben de sizin ahidlerinizi yerine getireyim.
·          Yalnız benden korkun.
·          Size verdiğim nimetleri hatırlayın.
·          Size gönderilene imân edin.
·          Onu inkâr edenlerin ilki siz olmayın.
·          Ayetlerimizi az bir paha ile değişmeyin.
·          Ancak, benden korkun.
·          Bilip dururken Hakkı bâtıla karıştırıp da gerçeği gözlemeyin.
·          Namaz kılın, zekât verin.
·          Cemaate devam edin.
·          Hem sabır ve hem de namazla Hak'tan yardım isteyin.
·          Öyle bir günden korkun ki, hiç kimse kimsenin namına bir şey ödeyemez.
·          Ve ondan herhangi bir şefaat kabul olunmaz.
·          Ondan bir fidye de alınmaz.
·          Onlara yardım da edilmez.
·          Arzda fesat çıkarmayın.
·          Allah’ü Teâlâ’dan başkasına ibadet etmeyin.
·          Anaya babaya, hısımlara, yetimlere, yoksullara iyilik yapın.
·          İnsanlara güzellikle söyleyin.
·          Dosdoğru namaz kılın, zekât verin.
·          Affedin, iyilik yapın.
·          Yapmış olduğunuz şeyleri hep Allah’ü Teâlâ’nın huzurunda bulacaksınız.
·          Müslüman olarak ölün.
·          Hayırlı işlerde yarış yapın.
·          Beni anın ben de sizi anayım.
·          Bana şükredin, küfretmeyin.
·          Arzda bulunan şeylerin helâl ve temiz olanlarını yiyin.
·          Şeytana uymayın.
·          Ramazan ayını görünce hemen oruca başlayın.
·          Dualarınıza icabeti benden bekleyin.
·          Mallarınızı aranızda haksız şekilde yemeyin.
·          Allah’ü Teâlâ yolunda cömertlikler yapın.
·          Kendi kendinizi tehlikeye atmayın.
·          Ahirete azık hazırlayın.
·          En hayırlı azık takvâ'dır.
·          Ey akıllılar benden korkun.
·          Dünyanın neresinde olursan ol namazda yüzünü Kâbe’ye çevir.
·          Şafak sökene kadar yiyin için. Şafakla oruca başlayın.
·          O orucu tâ kaş kararıncaya kadar (güneş batana kadar) devam ettirin.
·          Evlere kapılarından girin.
·          Allah’ü Teâlâ’ya şirk eden bir kadınla evlenmeyin.
·          Müşriklere de kızlarınızı vermeyin.
·          Hayz hâlinde kadınlara yaklaşmayın.
·          Allah’ü Teâlâ huzuruna edeble dikilin.
·          Verdiğiniz sadakaları başa kakmayın.
·          Sadakayı başa kakmak suretiyle iptal etmeyin.
·          Kazançlarınızın güzel ve temizlerinden infâk edin.
·          Pis şeylere tenezzül etmeyin!
·          Kendin sevmediğin şeyi başkalarına da verme.
·          Allah’ü Teâlâ’dan korkun.
·          Eğer faizle bir para vermişseniz kat’yiyen faizini almayın.
·          Yalnız verdiğiniz parayı alın.
·          Öyle bir gün gelecek ki hep o gün Allah’ü Teâlâ’ya döndürüleceksiniz.
·          O gün herkese kazandığı şeyler tamamen verilecek.
·          Onlara haksızlık edilmeyecek.
·          İşte o günden korkun.
·          Muayyen zamanlar için borçlandığınızda onu yazın. Onu yazan kâtip âdil olsun.
·          Bildiğiniz şeylere şahitlik ederken şahitliği gizlemeyin. Kim şahitliği gizlerse onun kalbi günahkârdır.

(Muhyiddin-i Arabi Kuddise Sirrûh Hazretlerinden 99 Nasihat’i burada tamam oldu. Allah’ü Teâlâ bu kıymetli eseri bu günlere ulaştıranlardan ebeden razı olsun!)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis