Muhyiddin-i Arabi Kuddise Sirrûh Hazretlerinden 99 Nasihat (2)
Muhyiddin-i Arabi Kuddise Sirrûh
Hazretlerinden 99 Nasihat (2)
(4. Bölüm)
Nasihat 76
·
Müslümanlardan
birini çirkin bir işte görürsen o kimsenin kendini değil, amelini gör.
·
Eğer bu
kerahatinde sadık isen (mekruhu yani çirkinliği sevmiyorsan, tasdik
etmiyorsan), onun yaptığı fenalığı sen yapma. Eğer yaparsan mürâisin
(ikiyüzlüsün).
·
Oruçlu
iken dikkat et günah işleme, Oruç Allah’ü Teâlâ’nındır. Allah’ü Teâlâ seni
oruçlu hâlinde razı olmadığı bir şey işlerken görmesin. Orucunu da iptâl eder.
·
Eğer
malın varsa, menfaati devamlı olan hayırlara sarfet.
·
Dini malûmatın
(bilgin) varsa, onları başkalarına da yay, istifade etsinler.
·
Yol
üzerinde uyuma.
·
Gece
kabirde uyumak icap ederse, yoldan çekil; Çünkü yollarda haşarat eksik olmaz.
·
Bir
yerde oturacak veya yatacaksan; “Eûzü
bi kelimâtillâhit-tammâti, min şerri mâ halak” yaratılmışların
şerrinden Allah’ü Teâlâ’ya sığınırım”, de.
Nasihat 77
·
Üç kişi
bir yerde iken, ikisinin gizli konuşması veya üçüncünün bilmediği bir lisan ile
konuşmaları caiz değildir.
·
Müslümanlar
arasında dostluk, muhabbet, ülfet gerek.
·
Her
hangi bir Müslüman’yı korkutmak veya onu şüpheye düşürmek İslâm kardeşliğine
aykırıdır.
·
Horoz
sesi işitince hemen Allah’ü Teâlâ’nın fadlını iste.
·
Merkep
anırdığı zaman da şeytanın şerrinden Allah’ü Teâlâ’ya sığın. Eşek şeytanı
görünce anırır, horoz da meleği görünce öter.
·
Gökte
bir melek var ki horoz şeklindedir. Öttüğü zaman yerdeki horozlar onun sesini
işitir ve öterler.
·
Her
halinde iyi niyetli olmaya gayret et.
·
Salih
amellere devam et.
·
Hele
gafiller, fasık ve facirler içinde bulunursan, onlara gelecek azabdan kurtulabilmek
için, o fitnelere dâhil olmadığını kalb ve azalarında isbat etmen lâzımdır.
·
Bir
kimse aksırır da “Elhamdülillâh!” demezse, ona hatırlat. Yine
demezse “Yerhâmükellah!” diye ona dua etme.
·
Bir
adamı yüzüne karşı medhedip de onu mahcub etme.
·
Birisi
seni yüzüne karşı medhederse, yerden bir avuç toprak al da; önüne döküver. “Ben
de diğer insanlar gibi topraktan yaratıldım ne kadrim var!” de.
·
Şafak
batarken çocukları evden dışarı çıkarmayınız. Çünkü o zaman şeytanların
kaynaştığı zamandır.
·
Yemek
yerken, başka birisi sana bakmasın, ona da yedir.
·
Hatip
hutbe okurken konuşanlar olursa, onlara sus deme. Senin de Cuman batıl olur.
·
İftarını
hurma ile yap. Hurma yoksa üç yudum su iç.
·
İftarda
acele et.
·
Kalbini
murakabe et. Bir mü'min hakkında kalbine kötü bir şey gelmişse, hemen onu izale
et ve hüsnü zan eyle.
Nasihat 78
·
Sohbetinde
bulunduğun veya senin sohbetine gelenlerin rütbe ve menzillerine göre muamelede
bulun.
·
Allah’ü
Teâlâ’ya verdiğin ahd rububiyetini İkrar edip her zaman ve her yerde ahdine
vefa göster.
·
Allah’ü
Teâlâ’nın âyetlerine bak, verdiği zahiri ve batını azalarını yerinde kullan,
onları şerde kullanma.
·
Peygamberlerine
uy, Kur’an-ı Kerim okuyanı dinle, tazim ile dinle.
·
Kur’an-ı
Kerim’in İçindekileri düşün.
·
Hadisi
şeriflerin sahih olanlarını öğren.
·
Ashabı
Kiram arasında zuhura gelen hadiselere dalma.
·
Hepsini
sev, her hak sahibine hakkını ver.
·
Gözünü
harama baktırma, diğer azalarını da kötü şeylerden koru.
·
Âlimlere
tazim et, şerlilere güler yüz göster ki onlar da düzelsinler.
·
Hayvanlara
şefkatle muamele eyle. Ağaçları koru ve ıslah et!
·
Sofilerin
şer’yi şerife muvafık olanlarına hürmet göster.
·
Evlâdlara
ihsan eyle.
·
Kadınlara
iyi muamelede bulun.
·
Namazı
huzur ile kıl.
·
Zekâtını
vakit geçirmeden ver.
·
Büyüklerin
şer'a muvafık emirlerini dinle ve itaat et. Hülâsa bütün mevcudata nasihatle
muamele eyle...
Nasihat 79
·
Bir şeyi
iyice bilmeden, görmeden işleme.
·
Allah’ü
Teâlâ yanında hükmünü bilmediğin bir şeyi körü körüne yapma.
·
Dünyada
ödenmesi lâzım olan hakları öde ki, Allah’ü Teâlâ seni sevsin.
·
Namazda
gözünü secde mahalline dik. Safların düzgün ve sık olmasına çalış.
·
Namazda
başka yere bakmadıkça Allah’ü Teâlâ sana nazar eder.
·
Şerefli
olmayan kazançlardan sakın. Meselâ kelp (köpek) parası, hacamat ücreti, yüzsuyu
dökerek, namustan fedakârlık ederek kazanılan paralara tenezzül etme.
·
Bakıcı,
büyücülere gitme ve böyle şeylere teşebbüs edip de para kazanmaya tenezzül
etme.
·
Kazanmaya
kudretin varken sadaka alma. Allah’ü Teâlâ’nın verdiğine şükret. Az, çok deme.
·
Mü'minlerin
iyi huyları olduğu gibi kötü huyları da olur, sen daima iyi huyları gör.
·
Allah’ü
Teâlâ ve Rasulü Sallallahü Aleyhi Vesellem’i sevenlere ve onlara yardım
edenlere buğzetme, bazı kimseler, o falanı sevmiyordu diye ona buğzeder; bu
doğru değildir, buğzettiğin, Allah’ü Teâlâ ve Rasulünü seviyorsa, onların
hatırı için sen de onu sevmeğe mecbursun. Amma, o senin hocanı, şeyhini
sevmiyorsa, varsın sevmesin. Onun, senin şeyhini sevmemesi ona buğzetmeni icap
ettirmez.
Nasihat 80
·
"Allah!
Allah!" İsim' şerifine devam et. Allah’ü Teâlâ lâfzı şerifinin
faidesi hiçbir zikirde yoktur.
·
“Allah!” kelimesinin başından elifi kaldırırsan “Lillah” kalır. Yine
Esmâi hüsna'dandır. Birinci lâm’yı kaldırırsan “Lehü” olur. O da
Esmâi hüsnadandır ikinci Lâm’yı da kaldırırsan “Hu” kalır ki, o
da Esmâi hüsnadandır. Başka kelimelerde bu yoktur.
·
Dinde
güzel şeylerle iftihar edilir. Mushafların tezyini, camilerin tezyinatı eşrat
saatındandır (eşrat saatı: kıyamet alâmetleri), diye varit olan Hadisi
Şerif’nınden ürkme! İlmi olmayan bunu tersine anlıyor.
·
Kıyamet
alâmetlerinin hepsi mezmum değildir. Şeairi Diniyyeye (Şeairi Diniyyeye:
İslâm işaretleri, İslâm’ya ait kaideler) tazim olmak kasdıyle yapılan şeyler
makbul ve memduhdur (övülmüştür).
·
Duada
haddi tecavüz etme. Meselâ sılai rahım’yi kat edecek dualar yapma. (Halamın,
teyzemin, amcamın canını al) gibi.
·
Taharatte
de suyu fazla israf etme. Abdest azalarını üçer defa yıka.
Nasihat 81
·
Kur’an-ı
Kerim’i düşünerek oku. O, zikirlerin en yükseğidir. Bir sûreye başlayınca, bitirinceye
kadar konuşma.
·
Bir
hastanın yanına girince “Yasîn” oku. Müellif Muhiddin-i Arabî Kuddise
Sirrûh der ki: Bir gün çok hastalandım. Baygın bir halde idim. Korkunç kimseler
gördüm. Bana eza etmek istiyorlardı. Derken güzel simalı ve güzel kokulu bîr
zat geldi onları hep kovaladı. Sevindim. Ve “Efendim siz kimsiniz?” diye
sordum. Ben “Yasîn” süresiyim dedi. Gözümü açtım baktım ki, babam
başucumda ağlıyor ve “Yasîn Şerif’yi” okuyordu.
Bitirdi. Gördüklerimi babama söyledim. Hastalarınıza “Yasîn Şerif”
okuyun diye emir var.
·
Ağır bir
hastanın yanında bulunursan ona “Lâ İlâhe İllAllah’ü Teâlâ’”ı
telkin et. Demezse sui zan etme. Çünkü o halde, belki başka şeyle meşguldür de
senin telkinini duymamıştır.
·
Cenazelerinizi
takip ederken eğer yürüyorsan tabutun etrafında yürü. Binekli isen, arkadan
takip et. Defnolunduktan sonra hemen bırakıp gitme. Biraz kabrin yanında bekle.
Cenaze, kabrinin başında oturanlarla ünsiyet eder.
·
Su
içtiğin kabın ağzını kapat. Gece lambaları söndür. Kapıyı kilitle. Şeytan
kilitli kapıları açamaz. Eğer kapıyı kapatırken besmele çeker, Ayet-ül Kürsî
okursan, sabaha kadar zarardan emin olursun.
·
Dünyada
bir yolcu gibi yaşa. Elindekilerin hesabını vereceğini unutma.
·
Sana
hainlik yapana sen yapma.
·
Sana tecavüz
edene sen tecavüz etme.
Nasihat 82
·
İbadetlere
neş'eli olarak başla. Eğer keselân (ağırlık) gelirse, onu bırak başka ibadete
geç. Amma, farzlar böyle değil. Onların vakti geldi mi ister neşeli, isterse
neşesiz ol, farzlar derhal işlenir.
·
Birisi,
sen ibadet ederken başka, o ibadeti güzelce ifa ederken o da öğrensin diye
niyet et. Riyadan kurtulursun.
·
İhlâsına
dikkat et.
·
Halk
içinde güzel namaz kılıp da tenhada felfes kılan, Allah’ü Teâlâ’ya hakaret
etmiştir.
·
Elinden
geldiği kadar gayret et, güzelce ibadetlerine devam et.
·
Sakın Allah’ü
Teâlâ beni şaki yazdıysa şakiyim, said yazdıysa Said’yim deme. Hayırlı
ibadetler ve hayırlı işler yapıyorsan, Said olduğuna Allah’ü Teâlâ tarafından
bir müjdedir.
·
Allah’ü
Teâlâ güzel ameller işleyenlerin ecrini zayi etmez.
·
Kabirleri
sık sık ziyaret et. Yalnız kabristanda çok oturma, mezarlara ibret nazarıyla bak.
Ahireti hatırla.
·
Kabristanda
dünya işlerini konuşmak suretiyle ölülere eza etme.
·
Yol
üstüne, gölgeliklere, ağaç altına, su kenarına, kabirlerdeki deliklere, suya
işeme!
·
Yedi
büyük günahlardan içtinap et. (Şirk, zina, katli nefs (insan öldürme), yetim
malı yemek, riba, askerden kaçmak, namuslu kadınlara, kötü ve namuslarına
dokunur sözler söylemek).
Nasihat 83
·
Hakkı
daima önde tut. Ve Allah’ü Teâlâ’nın kullarına, Allah’ü Teâlâ’nın muamele
ettiği gibi muamele et.
·
İbrahim Aleyhisselâm'a
bir müşrik misafir olmak istedi, İbrahim Aleyhisselâm; Müslüman olursan misafir
ederim, dedi. O da kabul etmedi. Döndü gitti. Cenabı Hak İbrahim Aleyhisselâm'a;
“Bir lokma ekmek için herifin dinini, babasından kalan alıştığı dinini
terk etmesini teklif ettin. O, yetmiş senedir kâfirlik yapar, ben onu
besliyorum ve rızkını kesmedim”. Buyurunca, İbrahim Aleyhisselâm yola
çıktı ona yetişti. “Gel!” dedi, “Seni misafir edeceğim.
Çünkü Rabbim senin için bana itab etti”, deyince o, hem misafir oldu ve
hem de Müslüman oldu.
·
İnsanlardan
gelen ezaya sabret, tahammül et.
·
Kimseyi
hakir görme.
·
Öfkelenince
nefsine sahip ol.
·
Aman, Allah’ü
Teâlâ’'dan başkasına kulluk etme.
·
Evinde
bulunan hayvanlara, kedi, köpek… Ne varsa onların yiyecek ve içeceklerini ihmal
etme. Onlar emanettir.
·
Haftanın
pazartesi ve perşembe günleri amellerin Allah’ü Teâlâ’ya arzolunduğu günlerdir.
O günlerde oruç tutarsan iyidir. Oruç tutamazsan iyi şeyler yap.
·
Kimseye
karşı kalbinde buğz ve adavet bulunmasın. Allah’ü Teâlâ şirk gibi kalbinde buğz
ve adavet bulunanları da affetmez.
·
Bir gün
gelip seni bırakacak arkadaşla da dostluk kurma. Daima seninle beraber
bulunacak dostlar kazan.
·
Karı,
kız, oğlan, ahbab, yâran, mal, mülk hep muvakkat dosttur. Seninle kabre
girmezler.
·
En
samimi dostun, iyi amellerindir. Kabirde, mahşerde, her yerde senden
ayrılmazlar.
·
Dostunu
bil. Yarın mahşer yerinde en bedbaht insan, başkalarına vaz-ı nasihat etmiş de
kendisini unutmuş, söyledikleri hayırlı şeyleri kendisi yapmamış, başkalarını
fenalıklardan nehyetmiş de kendisi o fenalıkları işlemiş olan kimselerdir.
·
Helâl
kazan, hırsı bırak!
·
Uykudan
uyanınca gözünden uykuyu sil, hemen Allah’ü Teâlâ’yı zikret. Şeytanın düğümünü
çözmüş olursun. Şeytan uyu diye efsun okur. Abdest alınca ikinci düğüm çözülür.
Namaz kılınca hepsi çözülür.
Nasihat 84
·
Dehre
(zamana) sövme. Dehr Allah’ü Teâlâ’nındır. Eğer dehriyle zamanı murat
ediyorsan, zamanın elinde bir şey yoktur. İşler hep Allah’ü Teâlâ’nın yed’yi
kudretindedir.
·
Malım malım
diye kasılma, senin malın yiyip bitirdiğin, giyip eskittiğin, sadaka ile elden
çıkardığındır. Bunlardan başkası aleyhindedir.
Ø “Nereden topladın,
Ø Nereye sarfettin,
Ø Niçin depo ettin?” Diye soracaklar.
·
Dinini
öğren.
·
Din
adamı âdil olur.
·
Kabir
azabından, Deccalın şerrinden, Cehennem azabından, hayâtında ve ölümünde sana
arız olacak fitnelerin şerrinden Allah’ü Teâlâ’ya sığın.
·
Peygamberimiz,
namazlarının sonunda yâni, kaide-i ahiresinde bu duayı okurlardı.
·
Kalbini
ve kalbine gelenleri daima murakabe et. Şeriat terazisine ver. Onunla ayarla.
·
Şeytan,
kürsüsünü kurar da avanesine oradan emirler verir. Allah’ü Teâlâ’nın Arşı da su
üzerindedir. Şeytan bu hareketiyle halkı iğfal etmek ister. Şeriatı
bilmeyenlerle şeytan alay eder. Ve onları çabuk aldatır.
·
Peygamberimiz
Sallâllahü Aleyhi Vesellem Medine'ye teşriflerinde İbni Seyyad denilen bir
Yahudi kâhini vardı. Rasul-ü Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem ona “Ne
görüyorsun?” diye sordu. “Deniz üzerinde kürsü görüyorum!”,
dedi. Rasul-ü Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem: “O şeytanın kürsüsüdür!”,
buyurdular.
·
Kur’an-ı
Kerim'de: Allah’ü Teâlâ’nın arşı su üzerindedir.
·
Sizi
imtihan için yâni hanginiz daha iyi işlerde bulunacak, işte o iptilâ Şeytan’ın
fitnesidir.
·
Kendisini
ilâh gibi tahayyül ettirir de oradan emirler verir.
·
O,
mü'minlerin en büyük düşmanıdır.
·
Şeytanın
şerrinden Allah’ü Teâlâ’ya sığın.
·
Bakıcı,
büyücü, aldatıcı, kendine şeyh süsü verenlere inanma. Dinin gider.
·
Elde
mizan şeriattır.
·
Ona
uymayan şeyler şeytan yoludur.
(Müminun, 23/97–98.)
(Hûd Suresi - 7) İsrâ Suresi 53
Nasihat 85
·
Devlet
adamlarına dil uzatma.
·
Kalblerde
tasarruf Allah’ü Teâlâ’nındır. Onların kalbi de yed’yi kudreti İlâhi'yededir.
·
Sen
meşru olan emirlerine hemen itaat et. Peygamberimiz, “Ulül emre itaat edin,
isterse yüzü yırtık Habeşi bir köle olsa da…” buyurdular.
·
Hıristiyan
bilginlerinden bir zat, İslâm ülkelerinden birine geldi. Dolaşırken, herkes
koşmaya başladı, işte Sultanımız geliyor, diye seviniyorlardı. O Hıristiyan zat
da bekledi. Baktı ki siyah, vaktiyle köle olduğu nişanlarından belli, yüzü
yırtık, çirkin bir yüz. Yüzüne bakınca: “Allah’ü Teâlâ’nın varlığına,
birliğine, şeriki ve naziri bulunmadığına, istediğini istediği gibi yapar
olduğuna, mülkünde istediği gibi tasarruf ancak Zat-ı Ahad’yiyetine has
olduğuna, Hazreti Muhammed’nın Sallallahü Aleyhi Vesellem de hak Peygamber
olduğuna şahadet ederim!” dedi. Dediler ki; bu imanın sebebi nedir?
Dedi ki; “Şu siyah kölenin saltanatındadır. Çünkü zahirer bu adamın
arkasına iki kişi bile düşmez. Hâlbuki bütün Ulema, Esra) ve iyyanı hep onun
önünde elpençe duruyorlar, inandım ki Allah’ü Teâlâ birdir. Kullarında istediği
gibi tasarruf ediyor. Ve Habibi de Hazreti Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem tasdik
ediyor”.
·
Yemek ve
su kaplarınızın ağızlarını kapatın. Çünkü “Senede bir gece gökten veba
yağar. Açık kaplara veba girer!” (Müslim) diye Hadisi şerif vardır.
Nasihat 86
·
Misafirlerine
ikram et. Hadisi şerifte; Allah’ü Teâlâ’ya, Ahiret gününe imanı olan
misafirlerine ikram etsin buyrulmuştur.
·
Misafirin
hakkı üç gündür. Fazla kalırsa sadaka olur. Gelip geçici ise, bir günlük hakkı
vardır.
·
Misafire
ikram, imânın şubelerindendir.
·
Hayır,
söylemek, kötü sözlerden dili tutmak da imanın şubelerindendir.
·
Bir amel
işlerken onu güzel yapmaya çalış. Çünkü amelini güzel yapan emeline muvaffak
olur. Güzel amel şer’yi şerife uygun olan ameldir. Allah’ü Teâlâ’yı görür gibi
ibadet etmekliğindir.
Nasihat 87
·
Abdestli
bulun, her farz namaz için abdest alırsan güzel olur.
·
Abdest
müstakil bir ibadetdir. Gerçi başka ibadetlerin sıhhati için şart kılınmıştır,
amma, istiklâline dokunmaz.
·
Sabah
namazını kılan kimse, Allah’ü Teâlâ’nın ahdine girmiştir, sakın ona dokunma.
·
Geceleri
gafletle geçirme namaz kıl.
·
Allah’ü
Teâlâ’nından, dininde, dünyanda, ahiretinde af ve afiyet iste.
·
Allah’ü
Teâlâ’'dan daima hayır iste.
·
“Allah’ü Teâlâ Teâlâ’dan bütün kalbiyle şehitlik dileyen
bir kimse, yatağında ölse bile Allah’ü Teâlâ ona şehitlik mertebesini ihsân
eder”. (Müslim, İmâre, 157; Nesâî, Cihâd, 36)
·
Hayırlı
işlere başkalarını da teşvik edenler sevabda müşterek olurlar.
·
Dünyada
insanlara sürur, ferahlık aşılayan ve sıkıntılarını giderenlerin Allah’ü Teâlâ
Kıyamet gününde sıkıntılarını izale eder.
Nasihat 88
·
İcrasına
muktedir bulunduğun öfkeyi yut. Allah’ü Teâlâ öfkesini yutanları ve İnsanların
kabahatlerini af edenleri metheder.
·
Peygamberimiz
Sallâllahü Aleyhi Vesellem de, öfkesini yutanın kalbine emniyet ve imân dolar,
buyurmuştur.
·
Halkın
ihtiyacına koş, onların işlerini görmek amellerin en efdalidir. Hele düşmüşlere
yardım, en büyük ibadetdir.
·
Allah’ü
Teâlâ’'dan mağfiret isterken, günahlardan Allah’ü Teâlâ’nın seni korumasını
iste. Günahı işlemişsen cezasından korumasını iste.
·
Allah’ü
Teâlâ’nın bildiği ve olduğun halin tersini gösterme. Göründüğün gibi ol.
·
Rıfk ile
muamele et. Mülayim, yumuşak olmayanlar birçok hayırlardan mahrum kalırlar.
·
Sana
birisi bir hediye takdim ederse, ona mukabelede bulun. Bir şey vermeğe kudretin
yoksa dua ile mukabelede bulun. Amma, sen birisine hediye vermişsen, sakın
karşılığını bekleme. Ve bir şey beklemediğini ona anlat. Eğer mukabele
ederseniz müteessir olurum, de. Eğer, sana bilmukabele takdim ettiği hediyeyi
kabul etmezsen, memnun olacaksa o hediyeyi kabul etme. Amma, o da gönül hoşluğu
ile sana bir hediye verir ve onu almayınca müteessir olacağını anlarsan kabul
et.
·
Aman,
gâvur olayım veyahut dinimden dönmüş olayım, gibi sözlerle yemin etme.
Selâmetle İslâmiyete dönemezsin.
·
Allah’ü
Teâlâ’yı an, gayriye yemin etmek günahtır.
·
Yalan
rüya uydurmak veya rüyaya yalan katmak yalanların en fenasıdır.
Nasihat 89
·
Hakkında
kötü bir şey söylemişlerse sükût et. Bunu sana söyleyene tearuz etme.
·
Zennunu
Mısri'ye Mütevekkil sordu: Sana zındık diyorlar ne dersin? Dedi ki; hayır desem
söyleyenleri yalancı, evet desem nefsimi yalancı yapmış olacağım bilaenaleyh
sükût ediyorum, dedi.
·
Bir
mü'mini küçük düşürecek, utandıracak şeyleri söyleme. Böyle söyleyenler
cehennemin en şiddetli yerlerinde hapsolunurlar, diye Hadis-i şerif vardır.
·
Dininle
dünyayı yeme.
·
Davul,
zurna çalıpta para kazanmak, din ile dünyayı elde etmekten daha iyidir.
·
Şundan,
bundan haber veren kâhini tastik etme.
·
Elinde,
ağzında bulaşık varken uyuma.
·
Ve
kimseye düşmanlık etme.
·
İkiyüzlü
olma.
·
Ticarette
ihtikâr yapına.
·
Birisi
bir yere oturmuş ve tekrar oturmak üzere bir yere ayrılmışsa, onun yerine
oturma.
·
Av
mubahtır ama sen av peşinde dolaşma.
·
Sana
ikram olsun diye bir sandalye veya süt veya güzel koku takdim ederlerse
reddetme.
·
Borca
girerken ödemeğe niyetin sağlam olsun, ödemeğe muvaffak olursun. Eğer niyetin
çürükse, borçlu kalırsın. Borçlu ölenlerin cenaze namazlarını Peygamberimiz
Sallâllahü Aleyhi Vesellem kılmazdı.
·
Mü'min
kardeşine üç günden fazla dargın durma. Rast gelince ilk selâmı sen ver.
Hayırlı olursun, insanlar ayağa kalksınlar, karşında el bağlasınlar diye
bekleme.
·
Şefaat
ettiğin (şefaat: Yardım etmek, destek olmak) kimsenin hediyesini ve
ziyafetini kabul etmek riyadır.
·
Kabahati
sabit veya haklı bir tasfiye ve azledilmiş kimseler hakkında şefaat caiz
değildir. Böyle bir caniye şefaatte bulunmak, Allah’ü Teâlâ’nın lâinine
sebeptir. Şefaati kabul edeni de müşkül duruma sokmuş olursun.
·
Şefaat,
haklı ve hayırlı şeylerde olur.
Muhyiddin-i Arabi Kuddise Sirrûh
Hazretlerinden 99 Nasihat (5. Bölüm)
Nasihat 90
·
Hazreti
Ali Keremullahı veche Efendimize hitaben varit olan vasiyetlerden, Hazretî Ali
der ki: Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem efendimiz bana vasiyet etti. Ve
Ya Ali bunları hıfzet hayır görürsün buyurdu.
Ø Ya Ali! Cahillikten daha beter fakirlik yok.
Ø Akıldan daha güzel mal yok.
Ø Kendini beğenmekten daha korkunç yanlışlık yok.
Ø Müşavereden daha kuvvetli yardımcı yok.
Ø Yakut (sağlam bilgi) gibi imân yok.
Ø Fenalıkları bırakmak gibi koruyucu yok.
Ø Güzel huylar gibi soy sop yok.
Ø Tefekkür (düşünmek) gibi ibadet yok.
·
Ya Ali!
Her şeyin bir âfeti vardır.
Ø Sözün âfeti yalan,
Ø İlmin âfeti unutmak,
Ø İbadetin âfeti riya,
Ø Zekâtın âfeti övünmek,
Ø Şeceatin âfeti zulüm,
Ø Cömertliğin âfeti başa kakmak,
Ø Güzelliğin âfeti kendini beğenmek,
Ø Asaletin âfeti kasılmak,
Ø Hayâtın âfeti meşru olan vazifelerini yapmaktan
utanmak,
Ø Halin âfeti yenilik,
Ø İbadetin âfeti usanmaktır.
·
Ya Ali!
Birisi seni yüzüne karşı methederse, Allah’ü Teâlâ’nın beni onların dediğinden
hayırlı eyle, bilmedikleri şeylerde beni affeyle, onların sözü ile beni sorguya
çekme, de. Onların sözlerinden sâlim kalırsın.
·
Ya Ali,
oruçlu iken, iftar ederken “Allah’ım senin rızan için oruç tuttum ve verdiğin
rızıklarla da iftar ediyorum.” de. O gün, ne kadar insan varsa hepsinin sevabı
kadar sevap kazanırsın.
·
Oruç
tutan kimsenin, Allah’ü Teâlâ yanında makbul bir duası vardır, iftar ederken
besmele çeker ve “Ey mağfireti bol Allah’ım, beni affeyle” derse af
olunur.
·
Ya Ali,
güneşe ve aya karşı oturma, arkanı dön de otur.
·
Güneşte
de çok oturma hastalık gelir.
·
Ya Ali!
Yâsin-i şerifi çok oku, aç, susuz, çıplak kalmazsın. Hastalık, korku, zindan
görmezsin, yalnız kalmazsın, her yerde hürmet görürsün. Bir şeyin kaybolmaz.
Bir hastanın başında okursan, ecel gelmişse, ölümü asan olur. Akşam okuyan,
sabaha, sabah okuyan, akşama kadar emin olur.
·
Ya Ali!
Yatarken Tebareke suresini oku! Kabir azabı görmezsin, Münkir, Nekir sual
sormaz.
·
Ya Ali!
(İhlâs Sûresi’ni)’ abdestli olarak oku. Kıyamet gününde; Ey Allah’ü Teâlâ’yı
metheden, kalk Cennet'e buyur derler.
·
Ya Ali!
Kötü sözlerden ve kötü gözlerden korunmak için “Maşaallah’” de. “Lâhavle...”
oku.
·
Ya Ali!
Zeytinyağı ye ve vücuduna çal. Şeytan yaklaşamaz.
·
Ya Ali!
Yemeğe başlarken tuzla başla. Sonunda da tuzla bitir. Birçok dertlere devadır.
·
Ya Ali!
Yemeğin başında Besmele çek, sonunda da hamd et. Sonuna kadar melekler sevap
yazarlar.
·
Ya Ali! Evinden
çıkarken Ayet-ül Kürsi'yi oku, işlerin kolaylaşır.
·
Ya Ali!
Yalnız sefere çıkma. Şeytan seninle beraber çıkar.
·
Ya Ali!
Çocuğun olursa, sağ kulağına ezan oku, sol kulağına kâmet getir. O çocuğa
şeytan zarar yapamaz.
·
Gök
aylarının başında ve ortasında şeytanlar çok faal olurlar. Kendinizi koruyun,
şerlerinden Allah’ü Teâlâ’ya sığının.
·
Ya Ali!
Sail’yi reddetme. İsterse at üzerinde gelsin, bir şey ver. Verilen sadaka
sail'den evvel Allah’ü Teâlâ’ya gider. Sabah erken sadaka vermeli. Çünkü belâ
ve musibetler sadakanın önüne geçemezler.
·
Ya Ali!
Fakirleri miskinleri sev. Allah’ü Teâlâ da seni sever.
·
Ya Ali!
Evine girince evdekilere selâm ver. Evinin bereketi artar.
·
Ya Ali
güzel huylu ol. Böyle olursan, oruç tutanların, namaz kılanların derecesine
ulaşırsın.
·
Ya Ali!
Öfkelenme. Öfkeli insana şeytan istediği şeyi yaptırır.
·
Ya Ali! Allah’ü
Teâlâ’nın affedici olduğunu unutma. Daima Allah’ü Teâlâ’dan mağfiret iste. Allah’ü
Teâlâ meleklerine buyurur ki: “Kulum benden başka kimsenin günahları mağfiret
edemez olduğunu bildi. Şahid olun. Ben kulumu affettim.”
·
Ya Ali!
Yeni bir elbise giyersen, eskisini bir fakire giydir. O elbise fakirin üzerinde
bulundukça Allah’ü Teâlâ’nın hıfzındasın.
·
Ya Ali!
Camiye girerken: “Allah’ım bana rahmet kapılarını aç!” de. Çıkarken de, “Allahım,
bana rızık kapılarını aç” de.
·
Ya Ali';
doğru, yalan ne olursa olsun, Allah’ü Teâlâ’ya yemin etme. Ağzını yemine
alıştırma. (Yeminlerinize Allah’ü Teâlâ’yı siper yapmayın.) Allah’ü Teâlâ yalan
yere yemin edenleri temizlemez. Ve onlara merhamet etmez.
·
Ya Ali!
Dört şey var ki şeytandandır:
Ø Ağlamayan göz,
Ø Katı kalb,
Ø Uzun emel,
Ø Dünya sevgisi...
·
Ya Ali!
Dişlerini temizle. Aralarında yemek parçaları kalmasın. Melekler sevmezler.
·
Hazreti
Ali Radiyallahü Anh der ki: RasuluIlah Sallallahü Aleyhi Vesellem’e, Bakara
suresinin otuz yedinci âyetindeki “Âdem, Rab'binden kelimeler belleyip onlarla
yalvardı. Allah’ü Teâlâ da tövbesini kabul buyurdu.” “Bu kelimeler ne idi?”
diye sordum. Rasulullah buyurdular ki: Allah’ü Teâlâ Âdem’yi Hindistan'a,
Havva'yı Cidde'ye, yılanı İsfihan'a, şeytan’yı Bisan'a indirdi. Cennet'te en
güzel mahlûk, yılan ile tavus idi. Âdem’yi iğfalde şeytana yardım ettikleri
için onlar da gazaba uğradılar, Hazreti Âdem Hindistan'da başını semaya
kaldıramadı, ağladı ve müteessir olarak oturdu. Bir gün Cebrail Aleyhisselâm geldi,
selâm verdi. Allah’ü Teâlâ’nın selâmını da tebliğ etti. Ve dedi ki; “Rab'bin
soruyor ben onu kudretimle yarattım, Ruhumdan Ruh nefhettim. Meleklere secde
ettirdim, Havva'yı ona eş ettim. Bu hüzün ne?” “- Ya Cebrail, civar-ı
Rab'bı Âlâdan buraya indirildim.” “Ya Âdem, şöyle dua et:
“Allah’ım Muhammed hürmetine sana iltica ediyorum. Ben günah işledim, nefsime
zulmettim. Beni affeyle.” Sonra Havva ile birleşince dediler ki: “-
Ey Rab'bimiz, kendimize yazık ettik. Eğer bizi esirgemezsen zarara
uğrayanlardan olacağız.” dualarını yaptılar. (A'râf suresi 23) İnsan,
dünyada babasının yolunda gitmeli. Babamız kusurunu itiraf etti. Allah’ü Teâlâ’'dan
mağfiret istedi. Allah’ü Teâlâ da hem affetti. Hem de en büyük saltanatı ve
elçiliği ihsan etti.
·
Şeytan, Allah’ü
Teâlâ’ya kafa tuttu, “Beni azdırdın” dedi; ebediyyen mel'un oldu.
·
Allah’ü
Teâlâ’ya boyun eğmeli, kusurlarını itiraf etmeli, Allah’ü Teâlâ’dan daima af ve
mağfiret istemeli. Âdem’yin oğlu olduğunu böylece isbat etmeli. Şeytan suyu
içip de Allah’ü Teâlâ’ya kafa tutanlar, nisbeti Âdem'e değil, şeytana bağlamış
olurlar.
·
Yılanı
öldür.
·
Ya Ali!
İnat olma. Sonra pişman olursun. Dilini daima hayıra alıştır. Ahiretin en
şiddetli azabı dildendir. İnsanların en büyük dertleri, hased, hırs, gazap,
kizb'dir. İnsanların şerlisi yalnız geçen, kimseye menfaati dokunmayan,
hizmetçilerini dövenlerdir. Daha şerlisi, hayrı umulmayan, şerrinden korkulan
kimselerdir.
Nasihat 91
·
Eba
Hüreyre'ye hitaben varid olan vasiyetler:
·
Ya Eba
Hüreyre; bir âyeti ezberledikten sonra unutmak, büyük kabahattir. Allah’ü
Teâlâ’ya böyle gelme...
·
Ya Eba
Hüreyre: Ululemr olanlara lanet etme. Allah’ü Teâlâ bir kavmi ululemrlerine
lanetlerinden dolayı Cehenneme attı.
·
Ya Eba
Hüreyre; Şeytandan başkasına sövme. Temiz lisan ile ölürsen, bütün Peygamberler
ve mü'minler Cennet'e girinceye kadar seninle müsafaha ederler.
·
Ya Eba
Hüreyre; gece yansından sonra kılınan namazlar efdâldir. Bunu ihmâl etme.
·
Ya Eba
Hüreyre; iyi şeyleri emret. Kötü şeyleri nehyet. Herkese iyilik öğret. Bir
kimseyi fenalık yaparken görürsen, şahsına bir zarar gelmeyeceğini bilirsen,
ona “Allah’ü Teâlâ’dan kork” de.
·
Ya Eba
Hüreyre; Müslümanlara güler yüz göster. Selâm ver, müsafaha et. Melekler senin
için dua ve istiğfar ederler. Allah’ü Teâlâ meleklerin dua ve istiğfarlarını
kabul eder.
·
Ya Eba
Hüreyre; iyiliği küçük görme, iyilik deyince hepsini yap. Hatta âcize bir testi
su getirmek suretiyle olsun, iyi huyların, küçük olsun, büyük olsun karşılığı
Cennet'tir.
·
Ya Eba
Hüreyre; evinde ehli ve iyâline namaz kılmayı emret. Allah’ü Teâlâ evinize bol
rızık verir. Sizin eve şeytan sokulamaz.
·
Ya Eba
Hüreyre; her Müslüman için Allah’ü Teâlâ’'dan mağfiret iste. Hepsi sana
şefaatçi olurlar.
·
Ya Eba
Hüreyre; sekerâtta olan bir kimsenin yanına girersen, ona Kelime-i Şehadet’yi
telkin et. Onun sevabları kadar sana da sevab verilir. Hatta o hastaya tevbe
ettir. Tevbe telkini sıhhatte olanlara daha faydalıdır.
·
Ya Eba
Hüreyre; ümmetime sünnetimi öğret. Ahirette nurlara gark olursun da herkes sana
gıbta eder.
·
Ya Eba
Hüreyre; misaferlere, yolculara ikram et. Hatta onları ehline tercih et.
Melekler seni sıratta teşyi ederler.
·
Ya Eba
Hüreyre; Müslümanların yollarına eza atma. Elinden geldiği kadar yollardan
ezaları kaldırmaya çalış. Bir insan, yol üzerinde gördüğü ezayı kaldırır veya
onu, üzerine toprak dökmek suretiyle örterse, Allah’ü Teâlâ da kıyamet gününde
onun ayıplarını örter.
·
Ya Eba
Hüreyre; âmâların sol elinden tut, onları gidecekleri yere kadar götür. Bu da
bir sadakadır. Sağırlara hayrı duyurmak, şaşırmışlara yol göstermek hep
sadakadır.
·
Ya Eba
Hüreyre; borcunu elinle götür ver. Melekler seni teşyi ederler. Borcunu
ödeyenlere melekler dua ederler ve Allah’ü Zül Celâl onlara ummadıkları
yerlerden rızıklar gönderir.
·
Ya Eba
Hüreyre; bir insan helâlinden mal kazanır, zekâtını verir, sonra mirasçılarına
bırakırsa, o maldan yapılan bütün hayırlı şeylerde onun hissesi vardır.
·
Ya Eba
Hüreyre; şehid olarak ölenlerin bütün günahları af olunur. Yalnız kul haklan,
bir de namuslu kimselerin namusuna dokunacak kötü sözler af olunmaz.
·
Ya Eba
Hüreyre; her günah, ahirette tasadır. Bâzı günahların tasası çok büyüktür. En
büyüğü başkasının malına, namusuna, canına karşı yapılan günahlardır.
·
Ya Eba
Hüreyre; kimseyi korkutma, seni de ahirette korkuturlar. Başkalarının sana
karşı yaptığı kabahatleri affet. Büyük mükâfat görürsün. Ya
·
Eba Hüreyre;
evinin her tarafında namaz kıl. Evinin nuru gözlerde görünür.
·
Ya Eba
Hüreyre; akşam ve sabah yemeklerinde, muhtaç akrabalarını gözet. Allah’ü Teâlâ
dünya ve ahirette dostlarına ayırdığı hayırlardan sana da büyük hisseler
ayırır.
·
Ya Eba
Hüreyre; Allah’ü Teâlâ’nın bütün mahlûkatına merhamet et. Allah’ü Teâlâ da
yarın sana merhamet eder.
·
Ebu
Hüreyre Radiyallahü Anh der ki: Rasul-ü Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem
efendimize; “Ya Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem ben bir sinek suya düşmüş
çırpınıyor, onu o halde görünce içimden bir merhamet hissederim” dedim de,
Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem üç defa “Allah’ü Teâlâ sana merhamet
etsin” buyurdular.
·
Ya Eba
Hüreyre; musibetleri sabır ile karşıla. Allah’ü Teâlâ’nın Rahmetine, mağfiretine
ve hidayetine erersin.
·
Ya Eba
Hüreyre; felâketzedeleri taziye et. Köle azad etmiş gibi sevap kazanırsın.
·
Ya Eba
Hüreyre; sabah ve akşam dilin zikrullah ile olsun; günahın kalmaz.
·
Ya Eba
Hüreyre;
Ø Kardeşinin ayıbını gizle. Allah’ü Teâlâ yardımcın
olur.
Ø Kardeşine yardım et. Akraba ve komşularına iyilik et.
Müslüman olursun.
Ø Dostlarına iyilik et mü'min olursun.
Ø Allah’ü Teâlâ’nın farz kıldığı ibadetleri yap, abid
olursun.
Ø Allah’ü Teâlâ’nın taksimine razı ol, zahid olursun.
·
Rasul-ü Ekrem
Sallallahü Aleyhi Vesellem Ebû Hüreyre'ye vasiyetlerinde buyurdular ki:
·
Ey Ebü
Hüreyre, herkes korkudan tir tir titrerken korku hissetmeyenlerin, herkes
Cehennem ateşinden feryat ederken rahat ve huzur içinde bulunanların yollarını
tut. Onlar kim Ya Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem, bana onların ahvalini
bildir ki, onları tanıyayım.
·
Onlar,
ahir zamanda gelecek ümmetlerimdendirler.
·
Onlar,
Mahşere gelirken Peygamberler gibi gelirler.
·
Karşıdan
onları görenler, Peygamber zannederler.
·
Ben
onları görünce, ah ümmetlerim ah ümmetlerim, derim.
·
Mahşer
halkı, o zaman onların Peygamber değil, benim ümmetim olduğunu öğrenirler.
·
Onlar
mahşer yerinden şimşek gibi geçerler.
·
Onların
nuru, bütün mahşer halkının gözlerini kamaştırır.
·
Ya
Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem, onların amellerini bana da öğret de
belki ben de onlar gibi olurum, dedim.
·
Buyurdular
ki: Ey Ebû Hüreyre, onların yolu zorca.
Ø Evlerinde de her türlü yemekleri varken açlığı tercih
ederler.
Ø Her çeşit elbise giymek kudreti varken elbiseye
ehemmiyet vermezler.
Ø Her türlü şerbetleri içmek mümkün iken, susuzluğa
tahammül ederler.
Ø Hep bunları Allah’ü Teâlâ’nın rızasını kazanmak,
başkalarını nefislerine tercih ettikleri için yaparlar. Hesap korkusundan
dolayı Helâl olan birçok zevklerini terk ederler.
Ø Dünyada yalnız bedenleri vardır. Dünyanın süsüne
kendilerini kaptırmazlar.
Ø Melekler, Peygamberler onların ibadetlerine hayran
olurlar. Onlara müjdeler olsun müjdeler, dedikten sonra; Allah’ü Teâlâ’nını
benimle onları birarada cem eyle, benim onlara iştiyakım var dedi ve ağladı.
·
Ve yine
buyurdular ki: Allah’ü Teâlâ arzdakilere âzab etmek murat ederse, onların yüzü
suyu hürmetine azabı kaldırır.
·
Ey Ebû
Hüreyre; işte, sen de onların yoluna git. Onlara muhalefet eden şiddetli hesaba
çarpılır.
Nasihat 92
·
Ashabdan
Ebudderda şöyle rivayet etti: Rasul-ü Ekrem Sallâllahü Aleyhi Vesellem
buyurdular ki:
Ø Ey Nas, ölüm gelmezden evvel Allah’ü Teâlâ’ya dönün,
Ø Meşguliyet gelmezden evvel iyi ameller işleyin,
Ø Allah’ınızı çok zikretmek suretiyle aranızdaki ahdi
muhafaza edin ki, saadete eresiniz.
Ø Gizli ve aşikâr çok sadaka verin, rızıklar genişlesin.
Ø Daima iyiliği emredin ki, birçok nimetlere eresiniz.
Ø Çirkin şeylerden nehyediniz ki, yardımlar göresiniz.
Ø Ey Nas: Sizin en akıllınız, ölümü çok anandır.
Ø En zekiniz ve en iyi düşüneniniz de ölüme güzel
ameller hazırlayanınızdır.
Ø Gözlerinizi açın, akıllılığın alâmeti, dünyaya
aldanmamaktır.
Ø Ebediyet âlemine doğru ihlâs ile yönelmektir.
Ø Kabir için azık hazırlamak, mahşer yerine temiz olarak
çıkmaya müstaid bir hale gelmektir.
·
Nasihat;
Peygamber nasihati:
Ø Müjdeler olsun o kimseye ki, şerefine halel getirmeden
tevazu eder.
Ø Nefsini, tahkir ettirmeden küçük gösterir.
Ø Kazandığı helâl maldan hayırlı yerlere sarf eder.
Ø Bilgin ve faziletli kimselerle düşer kalkar.
Ø Fakir ve düşkünlere merhamet eder.
Ø İşte onlara müjdeler olsun.
Ø Yine müjdeler olsun o kimseye ki, kazancı temiz, içi
temiz, dışı temiz, kimseye zararı yok.
·
Müjdeler
olsun o kimseye ki:
Ø Bildiği ile amel ediyor.
Ø Malının fazlasını muhtaçalara veriyor.
Ø Sözlerinin fazlasını imsak ediyor (tutuyor) da
söylemiyor.
·
İki
kişinin arasını düzeltmek için Peygamberimizin vasiyeti: Ashabdan Malik’yin
oğlu Enes der ki: Bir gün Rasul-ü Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem de içimizde
olduğu halde oturuyorduk. Baktık ki, Rasul-ü Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem
gülüyor. Ve ön dişleri görülüyordu, Hazreti Ömer: “Anam, babam sana feda olsun;
niye güldünüz Ya Rasulu'llah”, dedi.
·
Buyurdular
ki: Ümmetimden iki kişi, huzuru İlahi'de diz üstü geldiler de birisi, “Allah’ım
şu kardeşimden hakkımı alıver!” dedi.
Rab'bül İzze de:
“Kardeşine hakkını versene!” deyince:
“Allah’ım verecek hiçbir şeyim kalmadı, ne vereyim?”, dedi.
O vakit alacaklı:
“Ya Rabbi! günahlarımı yüklensin!”,
dedi.
Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’in gözlerinden yaşlar boşandı.
Ağladı. Sonra buyurdular ki:
“O ne müthiş bir gün ki, insan günahlarını başkasına yüklenmesini ister!”.
Ve Rasul-ü Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular ki:
“Allah’ü Teâlâ Azze ve Celle alacaklıya:
“Hele başını kaldır da cennetlere bir bak!” dedi.
O adam başını kaldırırıp bakınca dedi ki:
“Ya Rabbi! gümüşten şehirler içinde
altından köşkler görüyorum, onlar da incilerle süslenmiş. Bunlar hangi Peygamberin,
hangi Şehid’yin?”.
Allah’ü Teâlâ:
“Bunlar satılık. Bedelini kim öderse ona vereceğim!”.
O adam dedi ki:
“Ya Rabbi! buna kimin gücü yeter,
kimde var bu kadar servet?”
Allah’ü Tealâ buyurdu ki:
“Sende var, sen alabilirsin!”
“Ya Rabbi! neyimle alırım?
Alacaklısı bulunduğun kardeşini affetmekle bunları alsan!” deyince:
“Affettim Allah’ım!” dedi.
Allah’ü Tealâ: “Haydi kardeşinin elinden tut, beraberce o Cennetlere girin!”
buyurdu.
Bunu Rasul-ü Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem anlattıktan sonra buyurdular
ki:
“Allah’ü Teâlâ’'dan korkun! Aranızdaki gerginlikleri ıslah edin (düzeltin)!
Allah’ü Teâlâ da kıyamette Mü'minlerin arasını ıslah eder!”.
·
Kıyamet
alâmetlerini bildiren vasiyetler: Hazretİ Ali Kerremallahu Veche der ki;
Rasulullah Sallâllah-ü Aleyh’yi Vesellem'e kıyamet alâmetlerinden soruldu da
buyurdular ki:
Ø İnsanlar hakkı zayi ettiklerini,
Ø Namazı öldürdüklerini, gördüğün zaman,
Ø Birbiri aleyhine iftiralar çoğalıp yalan mubah gibi
olup,
Ø Rüşvet almak ve vermek âdet hükmüne girdiği zaman,
Ø Binalar yüksek yapılıp, zenginlere hürmet çoğalınca,
Ø Akılsızlar iş başına geçip kan dökmek hiçe sayılınca,
Ø Cahil, zarif, zeki; âlim, zayıf, zalim'medar, iftihar
addedilince,
Ø Camilere rastgele girip çıkanlar görülünce,
Ø Şartlar çoğalıp mushaflar süslenip minareler
yükselince,
Ø Kalbler dinden harap bir hale gelince,
Ø Müskirat içilip, boşanmalar, ansızın ölümler
çoğalınca,
Ø Fenalıklar, iftiralar, alenen yapılırsa,
Ø Allah’ü Teâlâ’'dan başkası adına yeminler yapılıp
hainler emin, eminler hain tanınınca,
Ø İçi canavar gibi olduğu halde, dışına koyun postu
giyenleri gördüğünde: kıyameti bekle, artık yaklaşmıştır.
·
Sadakaya
dair vasiyet: Peygamberimiz Sallâllahü Aleyhi Vesellem buyurdular ki; bir
dilenci bir kadına geldi. O kadının elinde bir lokma vardı. Ağzına koymak üzere
iken fakir elini uzattı. O, lokmayı fakire verdi. Bir müddet sonra o kadın bir
oğlan doğurdu. Çocuk kundakta iken ansızın bir kurt gelip çocuğu kapıp kaçtı.
Kadın, arkasından “Oğlum, oğlum!” diye bağırıyordu.
Allah’ü Teâlâ bir meleğe:
“Yetiş, çocuğu kurdun ağzından al, annesine teslim et ve benden selâm
söyle. Bİr lokma sadakana bir lokma ile mükâfat de!” buyurdu.
·
Peygamberimiz
Sallâllahü Aleyhi Vesellem bir adama şöyle vasiyet etti:
Ø Şehvetlerini kıs, fakirlik kolaylaşır.
Ø Günahı azalt, ölüm kolay getir,
Ø Malını önceden gönder, ona bir an evvel kavuşmak
istersin de ölümden korkmazsın.
Ø Verilene kanaat et. Hesabın hafif olur.
Ø Senin için deruhte edilmiş rızıkları toplarken, farz
ibadetlerinden uzak olma. Sana ayrılan gelir, ayrılmayanı da elde edemezsin.
Ø Elinden çıkmış, fırsatı kaçmış şeyler hakkında
müteessir olma. Faydasızdır.
Ø Öyle bir şeye emek ver ki, elinden çıkmasın. Sen de
orada ebedi olasın.
·
Peygamberimiz,
Asım oğlu Kays'a şöyle vasiyet etti:
Ø Ya Kays; muhakkak izzetle beraber zillet var.
Ø Hayât ile beraber ölüm de var.
Ø Dünya ile beraber Ahiret var.
Ø Her şeyin hesabı sorulacak. Her şeyin gözcüleri var.
Ø Her iyiliğin sevabı, her kötülüğün cezası var.
Ø Her geleceğin mutlaka bir muayyen zamanı var,
·
Ya Kays;
seninle beraber mezara girecek bir arkadaşın var ki, o diridir.
Ø Eğer o arkadaşın iyi ise, sana ikram edecek, kötü ise,
seni rezil edecektir.
Ø Sonra o seninle beraber Haşre çıkacak,
Ø Seninle bile baas olunacak (dirilecek).
Ø Sen yalnız ondan dolayı hesaba çekilirsin. Onun iyi
olmasına çalış.
Ø Eğer o, iyi olursa onunla rahat yaşarsın. Eğer o, kötü
olursa seni ancak o korkutur.
Ø O da senin amelin, işindir.
·
Vasiyet:
Peygamberimiz Sallâllahü Aleyhi Vesellem buyurdular ki; Beş haslet bulunmayınca
kişinin imanı kâmil olmaz.
Ø Allah’ü Teâlâ’ya tevekkül,
Ø Allah’ü Teâlâ’ya tefviz,
Ø Allah’ü Teâlâ’nın emirlerine teslim,
Ø Allah’ü Teâlâ’nın kazalarına rıza,
Ø Allah’ü Teâlâ’'dan gelen felâketlere sabır.
·
Allah’ü
Teâlâ için seven, Allah’ü Teâlâ için buğz eden, Allah’ü Teâlâ için veren, Allah’ü
Teâlâ için men eden imanını kemale erdirmiştir.
·
Vasiyet:
Peygamberimiz Sallâllahü Aleyhi Vesellem buyurdular ki:
Ø Kişi, insanlar elinden, dilinden sâlim olmadıkça
Müslümanların sırasına,
Ø Komşuların şerrinden emin olmadıkça mü'minler sırasına
geçemez.
Ø Belki hata ederim diye tamamen fenalıklardan çekkin
bulunmadıkça müttakıylerden sayılmaz.
·
Ey Nas;
Ø Gece karanlığından korkan, yoluna erken çıkar.
Ø Erken çıkan menzili maksuda varır.
Ø Ömürler sona erip de dünyaya gözünü kapayınca netice
belli olur.
Ø Mü'minin niyeti amelinden hayırlıdır.
Ø Münafıkın niyeti amelinden şerlidir.
Ø Rızıklar artmaz, eksilmez, iyi ve meşru yollardan
arayınız. Ömürler mahdut, uzamaz kısalmaz.
Ø Ömür bitmeden gözlerinizi açın.
Ø Ameller sayılıyor. Küçüğü, büyüğü hep karşına çıkacak.
Ø İyi amelleri çok işleyin.
·
Ey Nas:
Ø Kanaatte genişlik var.
Ø İktisatda maksada ulaşmak var.
Ø Çekingen
davranmakta rahatlık var.
Ø Her amelin cezası vardır.
Ø Her gelecek yakındır.
·
Hadis-i
şerif meali:
Ø “Hikmeti, ehlinden gayriye öğretmeyin. Hikmete
zulmetmiş olursunuz. Hikmeti ehlinden saklamayın. Ehline zulmetmiş olursunuz.
Ø Zalimle uğraşmayın, faziletiniz batıl olur.
Ø Mürailik etmeyin amelleriniz boşa gider.
Ø Mevcudu men etmeyin hayrınız azalır.”
·
Ey Nas:
Eşya üçtür.
Ø Birisinin iyiliği aşikârdır. Ona uyun.
Ø Birinin kötülüğü aşikârdır, ondan kaçının.
Ø Birisi de, ne olduğu sizce belli değildir. Onu Allah’ü
Teâlâ’ya havale edin.
·
Ey Nas:
Size yükte leyni, bahada ağır iki şey söyleyeyim. Dikkât edin:
Ø Sükût,
Ø Güzel huy.
·
Peygamber
vasiyeti:
Ø Haddinden fazla yemeyin. Çünkü aşırı yemek, kalbe
kasvet verir de kalbi kapatır. Azaları vazifelerinden alıkor. Kulakları sağır
eder de vaaz tesir etmez olur.
Ø Haddinden fazla oraya, buraya bakmayın! Fuzuli
nazarlar kalbe neva tohumu eker de gaflet getirir.
Ø Tamahı bırak, tamahdan kalbe şiddetli hırs gelir, kalb
dünya muhabbetine dalar ve kapanır. Bu hal, her fenalığın anahtarıdır ve
iyiliklerin batıl olmasına sebebtir.
·
Peygamberimizin
vasiyeti: Ümmetim, Dünyada üç tabaka üzerine olurlar:
Ø Mal toplamaya, yığmaya, ihtikâra rağbet etmeyenler.
Onlar dünyayı şöyle anarlar: Kimseye muhtaç olmasınlar, yiyecek ve
giyeceklerini helâlinden kazanıp kimseye yüzsuyu dökmeden dünyayı geçirsinler.
Onlar için korku ve tasa yoktur. Ahirette ferahdırlar.
Ø 2. Helâlından temiz mal kazanıp hayırlı yerlere sarf
etmek, akraba ve muhtaçlara yardım etmek, onların emelidir. Helâl olmayan bir
dirhemi almak, onlar için en korkunç şey, bir dirhemi meşru olmayan yere
sarfetmek onlar için en kötü iştir. Bunlar Ahlrette hesaba çekilirlerse, kolay
kolay azabdan kurtulamazlar. Allah’ü Teâlâ’nın affı ve rahmetine mazhar olanlar
kurtulurlar.
Ø 3) Helâl, haram düşünmeden mal toplamak, para
kazanmak, Allah’ü Teâlâ haklarını vermemek, harcadıkları yerlere israfına
harcamak, hayra gelince, cimrilik edip vermemek, ihtikârdan korkmamak, bütün
mevcud putları ile dünyaya dalıp gaflette puyan olanlardır. Bunların neticesi
Cehennem’dir.
·
Peygamberimiz
Sallâllahü Aleyhi Vesellem buyurdular ki:
Ø Sizi Cehennemden uzaklaştıran ne varsa hepsini size
anlattım.
Ø Sizi Cennete yaklaştıran ne varsa, onlara da sizi
delâlet ettim.
Ø Ruhul Kudüs kalbime şöyle üfledi:
Ø Rızkını bitirmeden kimse ölmez. Binaenaleyh, rızkınızı
kazanırken iyi, meşru yollardan kazanın.
Ø Rızkınızın biraz ağır gelmesi, sizi kötü yollara
sevketmesin.
Ø Allah’ü Teâlâ’nın fazlı olan rızkınızı, Allah’ü
Teâlâ’ya isyan olan şekillerden aramayın.
Ø Allah’ü Teâlâ’nın nzık hazinesine ancak, Allah’ü
Teâlâ’ya itaat yollarından erilir. Oralardan arayın.
Ø Herkesin rızkı var. Onu bulacak. Ona razı olana
mübarek olur ve rahatlık verir. Razı olmayana rahat ve huzur vermez.
Ø Allah’ü Teâlâ’nın hazinesinde olana talip ol ki, Allah’ü
Teâlâ seni seve;
Ø İnsanların elindekine göz dikme ki, insanlar da seni
seve.
Ø Yarın Mahşerde, dağlar gibi sevapları olan insanlar
gelecekler, onları Cehenneme atın denecek. Rasulullah Sallallahü Aleyhi
Vesellem’e sordular; bunlar namaz kılmaz mı idi?
Ø Namaz kılarlar, oruç tutarlar hatta gece namazı bile
kılarlardı.
Ø Lâkin karşılarına dünya menfaati çıktı mı hemen ona
çullanırlardı, buyurdular.
·
Peygamber
vasiyeti:
Ø Dünyaya sövmeyin.
Ø Mü'minleri hayırlara ulaştırmak için en güzel vasıta,
dünya hayâtı ile Ahiret saadetleri kazanılır.
Ø Ve Ahiretin azabından yine dünya hayâtıyla kurtulunur.
Ø Hayât, en kıymetli sermayedir.
Ø Bunun bir nefesi bütün varlıklardan daha azizdir.
Ø Binaenaleyh, bir kimse dünyaya lanet okursa, dünya da
ona, benim üzerimde Allah’ü Teâlâ’ya isyan edeni Allah’ü Teâlâ kahretsin, der.
Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’in şöyle nasihat buyurdular: Paçaları
çemreyin. İş ciddidir hazırlanın, göçme zamanı yaklaşmıştır. Azıklar
hazırlayın. Yolculuk uzundur. Yükler hafif olsun, yollar sapadır. Yükü ağır
olan geçemez.
·
Ey Nas:
Dünyanın birçok güçlükleri vardır, imanınızı iyi muhafaza edin. İmanınızı salih
amellerle kuvvetlendirin. Sabırlı ve metanetli olun ki nimetlere kavuşasınız.
Nasihat 93
·
Allah’ü
Teâlâ’nın kudsi hadislerindeki vasiyetler:
·
Allah’ü
Teâlâ’nın dostlarına tazim lâzım. Cenab-ı Hak, “dostuma hakaret eden bana ilânı
harp etmiştir. Veya ben ona ilânı harp etmişimdir.” buyurur.
·
Allah’ü
Teâlâ’nın gazabı karşısında kim durabilir?
Ø Yanımda en sevgili ibadet nasihattir.
Ø Ey Âdemoğlu, hayırlın sana geliyor, senin de şerlerin
göklere çıkıyor.
Ø Ben sana nimetler veriyorum sen ise karşılığında
günahlar işliyorsun.
Ø Her gün melekler kötü amellerini getiriyorlar. Beni
düşün, ben seni her yerde görüyorum.
Ø Benden utan da hayırlı işlere teşebbüs et.
Ø Ben de muvaffakiyetler vereyim.
Ø Emirlerimi, nehiylerimi hep bana iltica edesin diye
verdim. Benden kaçasın, isyan işleyesin diye değil.
Ø Ben Gani'yim, sen fakirsin. Dünyayı yarattım, sana
musahhar kıldım. Rızamı kazanasın diye.
Ø Benden ürkme. Benden kaçanı huzuruma kabul etmem.
Rahmetime koymam.
·
Ey Âdemoğlu,
her gün rızkın gelir sen mahzun olursun.
Ø Her gün ömrün eksilir de haberin yok.
Ø Hâlâ gülersin. Yeteri elinde varken, azdıracak şeyler
peşindesin.
Ø Aza kanaatin yok, çokla doymuyorsun.
Ø Halin ne olacak! Benim sevgili dostum kimdir bilir
misin?
Ø Cismi hafif, zevkle namazını kılar, ibadetlerini
güzelce yapar.
Ø Gizli ve aşikâr her yerde kulluğunu işler, insanlar
içinde şöhreti yok, parmakla gösterilmez.
Ø Kendi halinde, kazancı ile meşgul, kanaatli, ölünce
arkasından ağlayanlar az, dünyada bıraktığı servet de az.
Ø Kulum, sakın ibadetlerine benden başka bir garaz
(gaye) karıştırma. Eğer bir şey kanştırırsan ben orada yokum.
Ø Müşterek ameli, karışık kalbi sevmem.
·
Ey
Peygamberlerin kardeşi; ey mürşitlerin yoldaşı Habibim.
Ø Kullarıma söyle, evime sâlim bir kalble, doğru bir dil
ile temiz bir el ile tahir bir avretle girsinler.
Ø Bir kimsenin hakkı özlerinde iken sakın evime
girmesinler.
Ø Hangi bir kulum borçlu olarak namaza durursa, o hakkı
ödemedikçe namazını kabul etmem.
Ø Amma, sahibine hakkı ödenince, onun işitir kulağı,
gören gözü olurum.
Ø O benim sevgili bir dostumdur. Peygamberler, Şehidler,
Sıddîklar, Salihlere onu komşu yaparım.
·
Allah’ü
Teâlâ’nın vasiyeti:
Ø Kulum, abdestini bozar da abdest almazsa, bana cefa
etmiştir.
Ø Abdest alır da namaz kılmazsa, yine bana cefa
etmiştir.
Ø Namazlarda dua etmezse, yine bana cefa edilmiştir.
Ø Eğer dua eder de ben de onun duasını kabul etmezsem,
muhakkak ben de ona cefa et mişimdir.
Ø Hâlbuki ben cefa eden Rab değilim. Ben cefa eden Rab
değilim. Ben cefa eden Rab değilim.
·
Gecenin
üçte ikisi gidip de biri kalınca. Dünya göğünden Allah’ü Teâlâ şöyle hitab
eder:
Ø Beni sevdiklerini iddia edip de şimdi uyuyanlar
yalancıdır.
Ø Herkes sevgilisiyle tenha kalmak istemez mi? İşte ben
ahbablarıma nazırım.
Ø Onlar beni murakabeye aldılar, benimle konuşuyorlar.
Ø Yarın Cennette onların gözlerini güldüreceğim.
Ø Benden başkasından uman, beni bilmiyor,
Ø Beni bilmeyen bana kulluk edemez.
Ø Bana kulluk etmeyen gazabıma uğrar,
Ø Benden gayrisinden korkana gazabım hak olur.
Ø O Kıyamete bir insanı getirirler, kurbanlık koyun gibi
Allah’ü Teâlâ’nın divanına dikerler. Cenab-ı Hak sorar; kulum, sana nimetler,
servetler ve saman ve rütbeler verdim ne yaptın?
Ø Ya Rabbi! topladım, çoğalttım, verdiğinden daha
fazlasını bıraktım, müsaade buyur da getireyim, der.
Ø Cenab-ı Hak, getirdiğini göster. Yine o adam,
topladım, çoğalttım, daha fazla yaptım diye mırıldanır.
Ø Hiçbir şey getirmediği görülünce, Cehenneme sürüklenir...
·
Cenab-ı
Hak, Hazreti Musa Aleyhisselâm'a şöyle hitap etti:
Ø Biliyorsun ki mülküm zail olmaz. Bana taatı terketme.
Ø Yine biliyorsun ki hazinem bitmez, tükenmez.
Ø Rızık için gam yeme, ne biliyorsun ki, düşmanın ölmez.
Ø Emin olma. Ansızın bastırır.
Ø Benim seni affettiğimi mâdem ki kat’yi olarak
bilmiyorsun,
Ø Başkasının günahlarını ayıplama!
Ø Mâdem ki Cennetime daha girmedin, fikrimden emin olma!
·
Cenab-ı
Hak, Dünyaya şöyfe hitab etti:
Ø Ey Dünya, bana çalışan ve nzamı arayana benim için sen
hizmet et.
Ø Sana çalışana, sen sıkıntı ver.
·
Cenab-ı
Hak buyurdu ki;
Ø Bir kimsenin vücuduna sıhhat, maişetine genişlik
verdiğim halde, aradan beş on gün geçer de bana dönüp kulluk vazifesini
yapmazsa, o adam mahrumdur.
·
Daima
Allah’ü Teâlâ’'dan korkmalı.
Ø Cenab-ı Hak, ibrahim Aleyhisselâm'a, çok korkuyorsun
neden bu korku? Diye sordu,
Ø İbrahim Aleyhisselâm, Ya Rabbi! nasıl korkmayayım? Âdem babam sana en yakın
idi. Kudretinle yarattın. Ruhundan nefhettin. Meleklere secde ettirdin. Bir
isyanla da civarından çıkardın, deyince;
Ø Cenab-ı Hak, Aleyhisselâm'a şöyle vahyetti: Bilmez
misin Ya ibrahim. Dostun dostuna karşı isyanı çok şiddetlidir.
·
Cenab-ı
Hak, Davud Aleyhisselâm'a da şöyle vahyetti:
Ø İsrail oğullarını şehvetlerine düşüp her arzu
ettiklerini yemekten korkut, yemesinler.
Ø Şehvetlerine bağlı bulunan kalbler benden mahcuptur.
·
Cenabı
Hak, Hazreti Musa Aleyhisselâm'a şöyle nida etti:
Ø Ey Imran oğlu, sana sığınanı me'yus etme.
Ø Senden isteyeni de mahrum etme.
·
Bir gün
Musa Aleyhisselâm, kırda seyahat ederken:
Ø Bir doğan, güvercini, kovalıyordu. Güvercin Musa Aleyhisselâm’nın
omuzuna indi. Doğan güvercine hücum etmek istedi. Güvercin yeğine (elbisesine)
girdi. Doğan: Ya İmran oğlu beni mahrum etme, rızkıma mani olma!
Ø Güvercin feryad etti: Ya İmran oğlu ben sana sığındım
beni koru. Hazreti Musa Aleyhisselâm, pek çabuk müptelâ oldum, dedi ve bıçağını
aldı, baldırından kesip doğan'a vermeye kasdetti. O zaman dediler ki: “Acele
etme biz, Rabbinin elçileriyiz. Ahdini, sadakatini, bağlılığını görmeğe
geldik...”
Nasihat 94
·
Hayır
ile mevsuf (vasıflanan) ol.
·
Başkalarına
hayrı tavsiye edip kendini unutanlardan olma.
·
Arif ol.
Allah’ü Teâlâ’nından kork. İrfanı anlatanlardan olma.
·
Salihlerden
birisinin kardeşi öldü. Rüyasında gördü. Ne oldu, diye sordu. Cennete girdim.
Yiyip içip geziyorum, diye cevap verdi. Canım ben sana onları sormuyorum.
Rabbini gördün mü? Dedi. Hayır dedi. Onu ancak bilenler görüyor.
·
Müellif
Muhiddin’yi Arabî Kuddise Sirrûh der ki: O zat hemen bize geldi, anlattı. Ve
bize bu hususta bana mürşit ol diye rica etti. Bir müddet bizimle kaldı. Keşif
ve şuhud yoluyla irfan tahsil etti. Kelâm ulemasının delilleri gibi değil...
·
Kardeşim:
Söz ebesi, başkasını avlamak için konuşan, kalbi karışık, fesat, hile kibir,
hırs, tamah, buğuz ve adavetle dolu, ameli nifak ve riya, arzusu dünyada zevk
ve sefa ile yaşamak olanlarla arkadaş olma.
·
Sana Allah’ü
Teâlâ’yı anlatan içine Allah’ü Teâlâ sevgisi aşılayan, haliyle sana vâazeden
kimselerle arkadaş ol.
·
Sakın,
sana lisanı ile iyi şeyleri tavsiye edip kendi nefsinde tatbik etmeyenlerle
düşüp kalkma.
·
Kalbi
kararmış, taş gibi olmuş, merhametten eser kalmamış, gafil kimselerle olma.
·
Cisimleri
dünyada, ruhları “Muhalli Alâ”ya () bağlı kimselerle ol.
·
Sakın,
başkalarının ayıpları ile meşgul olup da kendini unutma! Bu hal, kalp körlüğü
getirir.
·
Kalbi “Muhal-li
Alâ”ya bağlı bulunan, dedikodu bilmez olur.
·
Başkalarını
tedavi edip de, kendi hastalığına bakmayan doktor gibi olma.
·
Allah’ü
Teâlâ’yı her şeye tercih edin.
·
Daima
doğruluğu iltizam edin.
·
Allah’ü
Teâlâ’yı bütün kalbinizle sevin.
·
Onun
kapısına devam edin.
·
Ölümü
hiç unutmayın.
·
Hesaplı
hareket eden kârlı olur. Hesapsız olanlar delalette kalır.
·
Sonunu
düşünen kendini korur, iyilik eken sevinç kaldırır.
·
Kanaat
edip şükredenin azı, israf edenin çoğundan çok hayırlıdır. Dışını insanlara,
içini Allah’ü Teâlâ’ya bağla.
·
Herkesle
hoş geçin.
·
Ulemanın
huzuruna varırken cahil olarak var. Yâni ilmini unut.
·
Zahitlerin
huzuruna varırken dünyayı bırak da var.
·
İrfan
ehlinin huzuruna varınca sükût et. Böyle yaparsan, bunların sohbetlerinden
istifade edersin.
·
Bir
Ehlidil'e musabip olursan, ilme dair notların falan varsa, onları imha et.
Bildiklerini unut, bildiğin yerde inat edip durma, kendinden geç.
·
Eğer,
kalb âleminde seyre başlamışsan, sakın hiçbirinde eğlenme. Gördüklerini hep
unut.
·
Efendinin
sırrını da ifşa etme ve daima; Ya Rabbi! ilmimi artır, diye dua et. İhtiyaçlarını daima
fakirim diye iste. Sakın, kendinde varlık görme. Allah’ü Teâlâ’ya fakrile zillet
ile gidilir.
·
Allah’ü
Teâlâ kullarına şöyle hitap eder: “Varlığını bırak da bana öyle gel!”
·
Ey Allah’ü
Teâlâ ile dostluğu isteyen, îmânını daima murakabe et ve güzel amellerle onu
tezyin et.
·
Bir
insan sana söğerse düşün. Söğdüğü şey sende varsa ona kızma. O kötü sıfatından
vazgeç. Söylediği kötü şey sende yoksa bu bana bir İhtardır ki muhabbetten
fazla sevgi göstermek, nifak alâmetidir.
Nasihat 95
·
İnsan
adaleti evvelâ kendi nefsinde tatbik etmeli. İnsana yakışan ne kadar güzel
şeyler varsa, onları doğru bir şekilde kendine mal etmeli.
·
Zulüm:
insana yakışmayan şeyler yapmağa denir.
·
Adalet
Hakkın terazisidir.
·
Hakkın
razı olmayacağı tarafa meyil caiz olmaz.
·
İzzeti,
şerefi Allah’ü Teâlâ’'dan bekleyeni hiç bir kuvvet zelil edemez.
·
Allah’ü
Teâlâ’ya iyice bağlanmış olana şeytan zarar yapamaz.
·
Azla
iktifa eden çoktan müstağni olur.
·
İnsanlardan
istifna eden, iflastan emin olur.
·
Musibet
anında sabır en büyük nimettir; en iyi, bekçidir. Oluruna razı olmak, başkasına
yüzsuyu döktürmez.
·
Amellerin
efdalî, sevap temin eden,
·
Malların
en faydalısı, şükürle karşılanandır.
·
Gelen
devlete itibar etme o, bir gölgedir. Çeker gider.
·
Servete
itimat etme o, bir misafirdir yarın göçer.
·
İyi
insan, kimseye eza etmeyen, kavi insan nefsine hâkim olandır.
·
Mü'min
hile bilmez; münafık, fesad saçar.
·
Hayâ
kalktı mı belâ gelir. Herkes arzusu peşinde gezer, amma ölüm de onun peşini
bırakmaz.
·
Faydasız
ilim, şifasız ilâca benzer. Güzel ilim, amel ile beraber olandır.
·
Sükûtun
güzeli, yaramaz sözlerden sükûttadır.
·
Cahile
isyan et kurtulursun. Akile itaat et kazanırsın.
·
Vasiyetsiz
yatma, isterse vücudun sıhhatte olsun. Ve genç ol. Olacak olur. Ölüm ansızın
gelir.
·
Bir
insan içini güzel yaparsa, Allah’ü Teâlâ onun dışını güzel kılar.
·
Bir
insan ahiretini güzel yaparsa, Allah’ü Teâlâ onun dünya işlerini güzel yapar.
·
Bir
insan, Allah’ü Teâlâ ile arasını düzeltirse, Allah’ü Teâlâ onun insanlarla arasını
düzeltir.
Nasihat 96
Geçmiş Peygamberlerden birinin hikâyesi.
·
Peygamber,
Allah’ü Teâlâ’nın tekliflerini ve onlarla imtihanın hikmetlerini çözemedi.
Hâlbuki Cenab-ı Hak o Peygambere ve bütün kullarına bu tekliflerdeki esrarı
tefekkür etmeyi emretmişti.
·
Halvethanesine
çekildi, tefekküre daldı ve Rabbi Alâ'ya sırriyle lisanıyle, bütün varlığı ile
şu derdi döktü.
Ya Rab:
·
Beni
sormadan yarattın.
·
Biliyorum
ki, benimle istişare etmeden de Öldüreceksin.
Ya Rab:
·
Beni
muhayyer bırakmadan emirler verdin, nehiyler ettin.
·
Aynı
zamanda beni hayırlı şeylerden alakoyan hevayı hevesi (nefsani arzuları) bende
yarattın.
·
Saptırıcı
şeytanı bana musallat ettin ve benliğime şehvetler diktin.
·
Gözlerimin
önüne süslü bir dünya koydun.
·
Sonra da
beni korkutuyorsun, menediyorsun, şiddetli azablarla beni tehdid ediyorsun.
·
Buyuruyorsun
ki. Emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Sakın hevayı hevese uyma, seni benim
yolumdan sapıtır.
·
Şeytandan
da kaç. Seni aldatmasın.
·
Dünyaya
da aldanma, şehvetlerinden de uzak dur.
·
Seni,
arzu ve emellerin fenalıklara sürüklemesin.
·
Maişetini
helâlından kazan. Eğer helâlından kazanmazsan mes'ulsün.
·
Ahireti
unutma. Dünyadan nasibini unutmadığın gibi…
·
Allah’ü
Teâlâ sana nasıl ihsan etmişse, sen de öyle ihsan da bulun.
·
Sakın
yeryüzünde fesat çıkarına.
·
Ahiretten
yüzünü çevirme, ne dünya kalır ne de Ahiret. İşte şaşkınlık da o zaman olur.
Ya Rab:
·
Bir
birine zıd çekici kuvvetler, karşılıklı haller bir arada ne yapacağım ne
işleyeceğim, nasıl hidayeti bulacağım, işlerimde hayretteyim, bir çare
bulamıyorum.
Ya Rab:
·
Bana yol
göster, elimi tut. Doğru yola delâlet buyur. Kurtuluş yollarına ulaştır.
·
Yoksa
helak olacağım, diye niyazda bulununca; Allah’ü Zül Celâl şöyle vahyetti:
·
Ey
kulum: Bana yardımın olsun diye, sana emirler vermedim.
·
İşlerse
bana zararı dokunacak diye de nehyetmedim. Belki sana emrettiğim şeyler hep
senin faiden için olduğundan sana emirler verdim.
·
Çünkü
ben senin Rabbin, Mabudun, Yaratıcın, rızıklarını veren, seni yoktan var eden,
daima seni koruyan, sahibin ve yardımcın olduğumu düşünesin ve bunları böyle
bilesin de yanlış kapı çalmıyasın diye emrettim.
·
Şunu da
unutmayasın ki, emrettiğim şeylerin hepsinde benim, muavenet, kabul ve
hidayetime, kolaylık ihsanıma, inayetime muhtaçsın.
·
Yine
bilesin ki, nehyettiğim şeylerin hepsinde korumama, muhafazama muhtaçsın.
·
Senin,
küçük, büyük, gizli, aşikâr bütün işlerin, bana gizli değildir.
·
Şunu da
iyi bil ki, sen, benim fakirimsin, her zaman bana muhtaçsın.
·
Ben sana
mutlaka lâzımım. Bensiz yaşamana imkân yok. İşte bunu böyle bil.
·
Bil de
benden yüz çevirme.
·
Başka
şeyler seni benden meşgul etmesin.
·
Beni
unutma. Benden başkasıyla meşgul olma.
·
Belki
her vakit benim zikrimde ol, beni an.
·
Bütün
işlerinde hep İhtiyaçlarını benden iste.
·
Yapacağın
bir işte bana hitap et.
·
Gizli
yerlerde bana yalvar.
·
Her
yerde beni gör, beni düşün, bana bağlan. Bana tap, başkasına değil.
·
Bil ki,
nerede olursan ol ben seninle bileyim.
·
Sen beni
görmesen de ben seni görürüm.
·
Kulum:
Bunları böyle düşünüp inanınca, sözlerimin hak olduğu sence kâfi olarak kabul
edilince, tavsif ettiğim şeylerin sahih olduğuna sence kanaat getirilince, her
şeyi arkana atar, bana, yalnız bana dönersin.
·
İşte o
zaman, seni bana yaklaştırırım, kendime ulaştırırım.
·
Sana
büyük rütbeler veririm. Benim dostlarımdan, seçkinlerimden olursun.
·
Cennet’yimde,
civarında, Meleklerimle beraber, faziletli, ikramlı, sevinçli, ferah, nimetlere
gark olmuş, lezzetler içinde, emin ve ebedi yaşarsın.
·
Kulum:
Sakın bana karşı kötü zanda bulunma, ikram ve cömertliğimden başka bir şey
hatırına gelmesin.
·
Önünden
geçmiş nimetlerimi, devamlı ihsanımı, içinde bulunduğun hayât ve sıhhat nimetlerimi
düşün.
·
Düşün
bir kerre, sen, hiçbir şey değil iken, seni biz yarattık; hem de güzel bir
surette yarattık.
·
Bak,
sana hassas bir kulak, keskin bir göz, her şeyi anlayan havas, zeki bir kalb,
parlak bir anlayış, temiz bir zihin, lâtif bir fikir, fasih bir lisan, kavi bir
akıl, tam bir bünye, güzel bir şekil, sahih bîr âza, kâmil âlât, itaatli
azalar... Verdik. Sonra sana, konuşma, söz söylemeyi ilham ettik.
·
Menfaatleri,
mazarratları, eşya üzerinde ne şekilde tasarruf edeceğini, san'atları, işleri
ilham ettik.
·
Senin
gözünün önünden perdeleri kaldırdık... Gözünü açtık ki Melekût âlemine bakasın,
gece ve gündüzün cereyanını ibretle göresin. Devreden felekleri, seyreden
yıldızları göresin.
·
Sana
vakitleri ve zamanların hesabını da öğrettik. Ayları, seneleri, günleri bu
sayede bilesin diye...
·
Karada,
denizde bulunan mâdenleri, nebatatı, hayvanları hep sana musahhar kıldık.
·
Onlarda
şahane bir tasarrufa maliksin, istediğin gibi onlara tahakküm edebilirsin.
·
Kulum:
·
Vakta ki
senin aşırı taşırı gideceğini, hâin, zalim, mütecaviz olduğunu bildim ve gördüm
de sana hadler çizdim.
·
Hükümleri,
kıyasları, âdetleri, adaletli; hak ve sevabı, hayrı ve ma’rufu, güzel âdetleri
öğrettim ki bunları bilmekle nimetlerin devamına, azab ve felâketlerin define
çalışasın.
·
Kulum:
·
Yine
bana karşı kötü zanda bulunuyorsun.
·
Hak ve
lâyık olmayan şeyleri benim hakkımda düşünüyorsun.
·
Kulum:
·
Emrettiğim
şeylerden bir iş sana güç gelirse hemen: (lâ havle ve lâ kuvvete illâ
billâhil aliyyil azîm) “İsyandan kurtuluş, ibâdetlere muvaffakiyet,
ancak Yüce ve Büyük olan Allah’ü Teâlâ’nın yardımıyla elde edilir.” de.
·
Arş’yımı
yüklenen meleklerime yükleri ağır gelince onlar böyle derler. Sana bir musibet
gelirse: "İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn = Şüphesiz biz Allah’ü
Teâlâ’ya aitiz ve ancak O'na dönücüleriz!" de.
·
Temiz
kullarım ve dostlarım hep böyle derler. Eğer ayağın kayar da bir günah
işlersen, baban Âdem’le anan Havva'nın dediklerini sen de:
(Rabbena la tuziğ kulubena ba'de iz hedeytena veheb lena min
ledunke rahmeh, inneke entel vehhab! Âli İmrân Sûresi ayet; 8). (Rabbimiz! Bizi
doğru yola eriştirdikten sonra kalplerimizi eğritme, bize tarafından bir rahmet
bağışla. Hiç kuşku yok, lutfu en bol olan yalnız sensin.) de.
·
Sana bir
iş müşkül görünür, bir karar veremezsen, doğru yolu arar da bulamazsan, dostum
İbrahim Aleyhisselâm’nın dediklerini sen de de.
·
Meal:
“O, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir.
Beni
yediren ve içirendir.
Hastalandığım
zaman bana şifa verendir.
Canımı
alacak olan, sonra beni yeniden diriltecek olandır.
Hesap günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum yine O’dur.
Rabbim!
Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat.
Arkadan gelecekler içinde iyilikle anılmayı bana nasip eyle!
Beni, naîm cennetine girenlerden eyle!
Babamı da bağışla; kuşkusuz o doğru yoldan sapanlardan oldu.
İnsanların diriltileceği gün ve Allah’ü Teâlâ’ya temiz bir kalple gelenler
dışında malın da çocukların da fayda vermeyeceği gün beni mahcup etme!"
(Şuarâ Sûresi 78-89)
Sana bir
musibet isabet edince: Hazret-i Yâkub'un dediği gibi: “innemâ eşkû bessî
ve huznî ilâllâhi ve a’lemu minallâh” (Yûsuf-86)
“Yâkub
Aleyhisselâm, şöyle dedi: “Ben kederimi ve hüznümü sadece Allah’ü Teâlâ’ya
arz ederim (şikâyet ederim)”.
Eğer
beşeriyet hâli bir günah işlersen: Musa Aleyhisselâm’nın dediği gibi: “Hâzâ
min ameliş şeytân, innehu aduvvun mudillun mubîn”. “O şeytanın işlerindendir, O
hakikat şaşırtıcı apaçık bir düşmandır!”, de.
Eğer bir
günahtan seni korumuşsam; Hazret-i Yusuf Aleyhisselâm’nın dediği gibi:
“Ve mâ
uberriu nefsî, innen nefse le emmâretun bis sûı illâ mâ rahime rabbî, inne
rabbî gafûrun rahîm”
“Ben
nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı
derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet
edendir”
Allah’ü
Teâlâ seni bir sıkıntı ile imtihan etmişse: Hazret-i Davud Aleyhisselâm’nın
yaptığını sen de yap. O Rabbisine yalvararak hemen yere kapandı.
Allah’ü
Teâlâ’nın günahkâr, hata eden kullarını görürsen, onlar hakkında ne hüküm
vereceğini de bilmezsen; İsa Aleyhisselâm’nın dediği gibi de.
“Eğer kendilerine azap edersen şüphesiz onlar
senin kullarındır. Eğer onları yargılarsan kim ne diyebilir.”
Mutlaka
sen galib ve yegâne hüküm ve hikmet sahibi olan da hakikaten sensin. Eğer Allah’ü
Teâlâ’ya istiğfar eder, Allah’ü Teâlâ’nın affını istersen; Muhammed
aleyhisselâm ve ensarın dediklerini de: “Ey rabbimiz, unuttuk veya
yanıldıysak bizi sorguya çekme. Ey rabbimiz, bizden evvelki ümmetlere
yüklediğin gibi ağır yükleri bize yükleme. Ey rabbimîz, takat getiremeyeceğimizi
bize taşıtma, bizden sadır olan günahları siliver, bağışla, bizi yarlığa, bizi
esirge, sen bizim mevlamızsın. Artık kâfirler güruhuna karşı da bize yardım
eyle”
Eğer
işin sonundan korkar, nasıl sona ereceğini bilemezsen:
“Rabbenâ
lâ tuziğ kulûbenâ ba’de iz hedeytenâ veheb lenâ min ledunke rahmeh, inneke
entel vehhâb. Rabbenâ inneke câmiun nâsi li yevmin lâ raybe fîh(fîhî),
innallâhe lâ yuhliful mîâd.” olan
duayı oku.
“Yâni Ey
Rabbimiz, bizi doğru yola ilettikten sonra kalblerimizi Hak'tan saptırma. Bize
kendi canibinden bir Rahmet ver. Şüphesiz, bağışı en çok olan sensin. Ey
Rabbimiz, muhakkak sen vukuunda hiç şüphe olmayan bir günde insanları
toplayacak olansın. Şüphesiz Allah’ü Teâlâ verdiği sözden caymaz”.
Nasihat 97
·
Ömer
ibni Abdülaziz Rahmetullahi Aleyh ve İbrahim Ethem Rahmetullahi Aleyh’in
vasiyetleri:
·
Gözünü
aç, dünyanın devamı az! Aziz’yi zelil, zengini fakir, genci ihtiyar, dirisi
ölü, yakında sana da arka çevireceğini bildiğin halde şimdilik sana doğru
gelişine aldanma!
·
Aldanmış,
bedbaht işte buna aldanandır.
·
Şehirler
kuran, nehirler açan, bağ ve bostan yapanlar nerede? Onlar da sıhhatlerine,
güçlerine, kuvvetlerine güvenen insanlardı.
·
Onların
da neş'e ve zevklerini görenler imreniyordu. Kara toprak onları ne hâle getirdi!
·
Yolun,
onların diyarına uğrayınca bir sor. Zenginlerin serveti ne olmuş? Fakirlerin
fakirlikleri kalmış mı? O bülbül diller, ahu gözler, zemin vücutlar, güzel
yüzler ne olmuş? Kurtlar mı yemiş? Allah’ü Teâlâ’nın hükmü, fermanı onları o
hâle koymuş.
·
Bizler
de onlar gibi olacağız. Dünyanın muvakkat hayâtına aklanmayalım. Orası için
hazırlık yapalım. Sonra pişmanlık fayda vermez.
Nasihat 98
·
Ömer
İbni Abdülaziz Rahmetullahi Aleyh’in bir vaazı:
·
Ey Nas; Allah’ü
Teâlâ sizi faydasız boş yere yaratmadı.
·
Sizin
için bir son merhale var. Orada Allah’ü Teâlâ hükmünü verecek.
·
Allah’ü
Teâlâ’nın rahmetinden mahrum kalanlar zararlarını anlayacak, saadet-i ebediye
diyarı olan Cennet'ten mahrum olanlar hüsran-ı ebediyeye dalacak.
·
Azı
çoğa, fâniyi baki'ye, korkuyu emniyete tercih edenler pişman olacak.
·
Siz bir
zamanlar bugünkü mezar olanların sulbünde idiniz.
·
Yarın
sizin sulbünüzdekiler de sizin sandalyelere oturacaklar.
·
Siz de
mezar olacaksınız. Bu âdet, sonuna kadar devam edecek.
·
Her gün
ve her gece, hayâtını bitirenler sevdiklerinden ayrılmış kabre giriyor.
·
Amelleriyle
baş başa kalıyor.
·
Gözünü
aç, ölüm gelmezden evvel hazırlıklı bulun.
·
Sonra
nedamet fayda vermez.
·
Başkasına
değil, yalnız Allah’ü Teâlâ’ya el avuç açan şerefli yaşar.
·
Sen de
helâlden kazan, kendi kazancına razı ol.
·
Dünyayı
temiz geçir. Ebedi neşeye erersin.
Nasihat 99
·
Vasiyetlerin
en faydalısı ve en doğrusu Kur’an-ı Kerim vasiyetidir.
·
Bak,
birkaç tanesini yazayım. Diğerlerini de sen Kur’an-ı Kerim’den yâni aslından
dinlersin.
·
Bakara
suresinden:
·
Arzda
fesat çıkarmayın.
·
Müslümanların
inandığı gibi inanın.
·
Sizi ve
sizden evvelkileri yaratan Rabbinize İbadet edin.
·
Allah’ü
Teâlâ’ya eşler koşmayın.
·
Odunu,
çırası insanlarla taşlar olan ateşten sakının.
·
Ahdimi
yerine getirin.
·
Ben de
sizin ahidlerinizi yerine getireyim.
·
Yalnız
benden korkun.
·
Size
verdiğim nimetleri hatırlayın.
·
Size
gönderilene imân edin.
·
Onu
inkâr edenlerin ilki siz olmayın.
·
Ayetlerimizi
az bir paha ile değişmeyin.
·
Ancak,
benden korkun.
·
Bilip
dururken Hakkı bâtıla karıştırıp da gerçeği gözlemeyin.
·
Namaz
kılın, zekât verin.
·
Cemaate
devam edin.
·
Hem
sabır ve hem de namazla Hak'tan yardım isteyin.
·
Öyle bir
günden korkun ki, hiç kimse kimsenin namına bir şey ödeyemez.
·
Ve ondan
herhangi bir şefaat kabul olunmaz.
·
Ondan
bir fidye de alınmaz.
·
Onlara
yardım da edilmez.
·
Arzda
fesat çıkarmayın.
·
Allah’ü
Teâlâ’dan başkasına ibadet etmeyin.
·
Anaya
babaya, hısımlara, yetimlere, yoksullara iyilik yapın.
·
İnsanlara
güzellikle söyleyin.
·
Dosdoğru
namaz kılın, zekât verin.
·
Affedin,
iyilik yapın.
·
Yapmış
olduğunuz şeyleri hep Allah’ü Teâlâ’nın huzurunda bulacaksınız.
·
Müslüman
olarak ölün.
·
Hayırlı
işlerde yarış yapın.
·
Beni
anın ben de sizi anayım.
·
Bana
şükredin, küfretmeyin.
·
Arzda
bulunan şeylerin helâl ve temiz olanlarını yiyin.
·
Şeytana
uymayın.
·
Ramazan
ayını görünce hemen oruca başlayın.
·
Dualarınıza
icabeti benden bekleyin.
·
Mallarınızı
aranızda haksız şekilde yemeyin.
·
Allah’ü
Teâlâ yolunda cömertlikler yapın.
·
Kendi
kendinizi tehlikeye atmayın.
·
Ahirete
azık hazırlayın.
·
En
hayırlı azık takvâ'dır.
·
Ey
akıllılar benden korkun.
·
Dünyanın
neresinde olursan ol namazda yüzünü Kâbe’ye çevir.
·
Şafak sökene
kadar yiyin için. Şafakla oruca başlayın.
·
O orucu
tâ kaş kararıncaya kadar (güneş batana kadar) devam ettirin.
·
Evlere
kapılarından girin.
·
Allah’ü
Teâlâ’ya şirk eden bir kadınla evlenmeyin.
·
Müşriklere
de kızlarınızı vermeyin.
·
Hayz
hâlinde kadınlara yaklaşmayın.
·
Allah’ü
Teâlâ huzuruna edeble dikilin.
·
Verdiğiniz
sadakaları başa kakmayın.
·
Sadakayı
başa kakmak suretiyle iptal etmeyin.
·
Kazançlarınızın
güzel ve temizlerinden infâk edin.
·
Pis
şeylere tenezzül etmeyin!
·
Kendin
sevmediğin şeyi başkalarına da verme.
·
Allah’ü
Teâlâ’dan korkun.
·
Eğer
faizle bir para vermişseniz kat’yiyen faizini almayın.
·
Yalnız
verdiğiniz parayı alın.
·
Öyle bir
gün gelecek ki hep o gün Allah’ü Teâlâ’ya döndürüleceksiniz.
·
O gün
herkese kazandığı şeyler tamamen verilecek.
·
Onlara
haksızlık edilmeyecek.
·
İşte o
günden korkun.
·
Muayyen
zamanlar için borçlandığınızda onu yazın. Onu yazan kâtip âdil olsun.
·
Bildiğiniz
şeylere şahitlik ederken şahitliği gizlemeyin. Kim şahitliği gizlerse onun
kalbi günahkârdır.
(Muhyiddin-i
Arabi Kuddise Sirrûh Hazretlerinden 99 Nasihat’i burada tamam oldu. Allah’ü
Teâlâ bu kıymetli eseri bu günlere ulaştıranlardan ebeden razı olsun!)
Yorumlar
Yorum Gönder