Muhyiddin-i Arabi Kuddise Sirrûh Hazretlerinden 99 Nasihat (1)


Muhyiddin-i Arabi Kuddise Sirrûh Hazretlerinden 99 Nasihat (1)

Nasihat 1

·     Bütün Müslümanlara, dinlerinde devamlı birlik ve bir gibi olmalarını, hiçbir suretle dinde ayrılık yapmamalarını vasiyet ederim. Allah’ü Teâlâ’nın yardımı birliktedir. Müslümanlar ayrılığa düşmezlerse onları kimse mağlup edemez. Dinin hükümlerini nefsinde ihlâs ile tatbik edeni kimse aldatamaz. Cin ve Şeytan o insana galebe edemez.
·     Allah’ü Teâlâ Esmâ-i hüsnâsıyla bilinir. Cenabı Hak'kın asarından Kudret ve azametini düşün, Zât ve mahiyetini düşünme. Esmâ-i hüsnânın çokluğu, bir merkezde düşünülürse Tevhid olur. Tevhid, kuvvettir. Daima Allah’ü Teâlâ’dan başkasını unut... Zâkir olursun. Böyle olan kimse her yerde zâkir'dir. Kal ve lisaniyle Allah’ü Teâlâ’nın zikrine devam edenlerin kalbine Allah’ü Teâlâ Zâti Ahadiyetine karşı iştiyak nuru ilka eder. Gözü açılana ilâya gelir...
·     Hayâ makamında Fetih başlar. Fetih, kalb gözünün Tevfık-ı Rabbani ile açılmasıdır. Bu göz açıldı mı Ahlâk, Fazilet, Doğruluk o kimse için asla değişmeyen, değiştirilemeyen bir haslet olur, Onsuz yaşayamaz.

Nasihat 2

·     Bir yerde bir günah işlemiş isen oradan ayrılmadan bir de iyilik, ibadet işle, bir elbise üzerinde iken işlemiş isen O elbiseyi çıkarmadan evvel bir de ibadet yap.
·     Vücudundan ayrılan sakal, bıyık, saç, tırnak, kir gibi şeylerde, senden ayrılırken tahir bulun. Ve Allah’ü Teâlâ’yı zikret. Çünkü onlara sahibini nasıl terk ettin diye sorarlar. "Tırnak ve saçta sinir vardır". Fakat keserken duymaz. Vücutta bâzı kısımların Ruhla alâkası vardır, duyarlar. Bâzı kısımlar da cesede, cana aittir, duygu yoktur.
·     Hiç olmazsa Allah’ü Teâlâ’dan mağfiret İste... Allah’ü Teâlâ’dan af ve mağfiret istemen bir duadır. Dua da ibadettir unutma. Abdestsiz kat’yiyyen tırnak, saç, sakal kesme. Abdest almadan yıkanma.
·     Cünub iken su içme, yemek yeme, hatta kelâm etme, konuşma. Niçinini sorma. Bana yanaşamazsın. Vasiyetimi tut. Sonun hayırlı olur.
·     Geçmiş günahlarından birini hatırlayınca hemen tevbe, istiğfar et. Ve Allah’ü Teâlâ’yı zikret. Çünkü Rasulü Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem “Her işlediğin suçun peşinden bir de iyilik yap ki onu mahvetsin, zira hasenat seyyiati yok eder!” buyurmuşlardır.

Nasihat 3

·     Nerede öleceğini, ne vakit ruhunu vereceğini bilemezsin... Onun için Rabbine her hâlinde hüsnü zan et! Sui zan etme. Tâ ki Rabbine hüsnü zan ile kavuşasın. Hadis-i Kudsi'de buyurur: “Ben kulumun zannı üzereyim. Bana karşı hayır zan'da bulunsun!”. Bu haber bir vakit ile takyîd buyrulmamıştır. Hatta zannın ilim derecesine çıkar...
·     De ki: “Rabbim affeder, mağfiret eder. Günahlarımdan beni temizler!”. Günahkârlara rahmetinden ümidinizi kesmeyin; çünkü Rabbiniz bütün günahları yargılar. Bu âyet'tir. Bir kavli şerifte hiçbir günah tahdid edilmeden mağfiret beyan buyrulmuş, bir de cenıian ile te'kid edilmiştir. Allah’ü Teâlâ’nın Rahmeti gazabına galiptir. Günahkârlara da kulum diye şeref bahşetmesi ne büyük lütf-u İlâhidir. (Kul) kelimesi Hak namına kelâm eden, konuşan demektir. Allahımıza hudutsuz şükürler olsun...

Nasihat 4

·     Gizli, aşikâr, tenhada, kalabalıkta Allah’ü Teâlâ’nın zikrine devam et. Allah’ü Teâlâ: "Siz beni anın ben de sizi anayım!" der. Allah’ü Teâlâ’yı çok zikreden erkeklerle, “Allah’ü Teâlâ’yı çok zikreden kadınlara pek büyük mükâfatlar hazırlanmıştır”, buyrulur.
·     Zikir, dil ile olduğu gibi kalb ile de olur. Hatta bütün azalarla olur. Zikir, zikrettiği Zâttan başkasını tamamen unutmaktadır. Daha doğrusu zikir, Maliki ceseden ve ruhan talep etmektir. Zikir çok büyük bîr ihsandır mü'minlere... "Ve lâ zikrullahü ekber" Allah’ü Teâlâ daima kendi zat-ı ecel-li âlâlarını teşbih ve zikreder.
·     En büyük zikir Allah’ü Teâlâ’nın zikridir. Buradaki ayette en büyük zikir hak ile zikre iştiraktir. Sana senden yakın olanla...
·     Gafil olma. Gafillerin sözüne bakma... Onlar bana yetişemezler...
·     Zikir:
Ø Kalben: Kalben, esmayı sükûn ve huzur içinde dil ile zikirle elde edilir.
Ø Sırren: Esmada erimektir.
Ø Fiilen ki en kıymetli zikirdir. Bu zikir Allah’ü Teâlâ’nın emirlerinde gizlidir. Fiilen, Rasulün sünnetlerinde yaptığı hareketlerde görünür...
·     Zekât, sadaka el Rezzak esmasını fiilen zikirdir.
·     Merhamet ve şefkat; El Rahim, El Rahman esmalarının fiili zikridir. Muzır diye telâkki ettiğimiz hayvanlara bile şefkat ve merhamet şamildir.
·     Rasulü Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem fiili zikrin tam kendisi idi. Ahlâkı ve bütün sünnetleriyle... Bu zikre giren büyük bir tahdidat altındadır. Rasul'e abdestli bulunmak, yerde yatmak, Teheccüd namazı kılmak, misvak kullanmak farzdı. Fiili zikir olmasa diğerleri bir şey ifade etmez.
·     Namaz da bir zikirdir. Miraca gitmektir, ibadet bundan dolayı farzdır. "Farz" demek mecburi demek değildir. Hak'ka yanaşmak için muhakkak şarttır. Hak'ka yanaşmanın edebidir, usulüdür bunsuz olmaz demektir.

Nasihat 5

·     İşlenilen günahın günah olduğuna inanmak ve onun bir kabahat olduğunu bilmek tâattir. Daha günahı işlerken içine ibâdet karışıyor demektir. Bu ibâdetin karışması affa sebeptir. Bir de o günaha istiğfar ve tevbe edilirse, tâat tarafı kuvvetleniyor günaha galebe ediyor.
·     Günahı günah bilmek ve işlerken günah olduğuna inanmak işlemenin sonunda nedamete (için yanmasına) sebep olur. İşte bu haller günahları yıkayan en İyi hallerdir. Allah’ü Teâlâ’nın affı ve Rahmeti çok vâsidir. Allah’ü Teâlâ’ya doğru bir karış gidene Allah’ü Teâlâ’nın rahmeti bir arşın gelir. Bir arşın gidene bir kulaç gelir. Yürüyerek gidene koşarak gelir mealinde Hadis-i Kudsi vardır.
·     Allah’ü Teâlâ’dan bize gelen feyizler, Ahkâm-ı ilâhiye'ye imân ile mütenasiptir, imânın ne kadar kuvvetlenirse feyz o kadar fazlalaşır...

Nasihat 6

·     Daima hayra ve hayırlı işlere niyetli ol. O hayrı işlemeğe muvaffak olamazsan dahî mükâfatını görürsün. Yine hatırına gelen bütün serleri de terk etmeğe azimli ol. Yine hatırına gelen fenalıkları da terk etmeğe azmet. Kader galebe eder de o şerri işlersen zararını görmezsin. Hatıra gelen şerleri terk etmeğe azimli olan, her fena hatıradan dolayı sevap kazanır.
·     Sevap: Allah’ü Teâlâ’nın ve Peygamberin yapılmasını istediği ve yapılmamasından hoşnut oldukları şeylere denir.
·     Bir Hadis-i Kudsî'de: “Kulum bir sevap, bir iyilik işlemeyi düşünürse, hemen bir sevap yazarım. Eğer onu işlerse en az on misli sevap yazarım.
·     Bir fenalık düşünürse, onu işlemezse affederim, işlerse bir misli günah yazarım”. Buyrulur.
·     Günahlarda adalet var. Sevaplarda fazlalık var.
·     İyi iş, güzel âmel yapanlara daha güzel bir de ziyadesi var. "Burada Allah’ü Teâlâ yazarım diyor" Hakk’ın kudretiyle yazıldığı için "yazarım" buyuruyor, tahdid etmiyor.

Nasihat 7

·     İslâm kelimesi “Lâ İlâhe İllallah”dır, ona devam et. Bu, zikirlerin efdâlidir. Hadis-i şerifte Ben ve benden evvel geçen bütün Peygamberlerin söylediği en efdâl zikir “Lâ İlâhe İllallah”dır buyrulmuştur. Bir Hadis-i Kudsi'de: Benden gayri yedi gökler ve onlarda bulunanlar ve yine benden gayri yedi kat yerler ve içinde bulunanlar terazinin bir gözünde olsa, “Lâ İlâhe İllallah” da diğer kefesinde olsa, Kelime-i İslâm ağır gelir... Sözünün inceliğini düşün. Düşün de ona göre devam et... Bu zikrin feyzini ancak buna devam eden ve bunu kalbe muhkem yerleştiren anlar... Bu kelimede hem nefi hem de ispat vardır. “Lâ İlâhe” ile aynını nefi ederken “İllallah” ile de varlığını ispat ediyor. Sen de ilmen değil hükmen aynını nefi edersin.
·     Hak'kın varlığını hem ilmen hem de hükmen ispat, edersen, Tevhid’nın zevkine erersin. “Lâ İlâhe İllallah” lâfzı, mübarekinin nefi ve ısbat İle birlikte bulunması ve böyle olmasında büyük bir hikmet ve büyük bir sırrın Hak tarafından ilânı vardır. Ona da devam et ve ehlini bulursan ondan talim eyle...

Nasihat 8

·     Sakın “Lâ İlâhe İllallah”ın ehline düşman olma, onun Allah’ü Teâlâ dostları ile dostluğu vardır. Kelimei tevhidin ehli olanların bilfarz yer dolusu günahları olsa yalnız şirk bulunmasa, Allah’ü Teâlâ onları kadar mağfiretle karşılar.
·     Allah’ü Teâlâ’ya düşman olan müşriktir. Ondan uzaklaşmalı. Bilmeyerek veya te'vile müsait ağzından bozuk şeyler çıkmış ise, bununla Allah’ü Teâlâ’nın kullarına düşman olunmaz...
·     Allah’ü Teâlâ’ya düşman olduğu belli olmayan kimselere düşmanlık etme... Allah’ü Teâlâ’ya düşman, müşriktir, dedik. Fiilini söylemeyen de âsi, günahkâr (mü'min) veya daha akıbeti belli olmayandır. Allah’ü Teâlâ kendi dostuna düşmanlık edene ilânı harb eder. Allah’ü Teâlâ’nın kullarına daima şefkât ve merhametle muamele et.
·     Allah’ü Teâlâ gâvuruna da dinsizine de rızık veriyor. Hattâ şefkât ve merhametini bütün hayvanat ve mahlûkata teşmil et. Onları yaratanın hatırı büyüktür, de.

Nasihat 9

·     Allah’ü Teâlâ’nın, üzerine farz kıldığı ibadetlere devam et. Farzlar arasındaki nafileleri de kıl, işle. Amelinden hiçbir şeyi küçük görme. Allah’ü Teâlâ o ameli yaratırken hakir görmedi. Allah’ü Teâlâ her emrini itinâ ve inayetle vermiştir. Farzların edasına itinâ eden, Allah’ü Teâlâ’ya en sevgili ibadetlerle kulluk etmiş ve yaklaşmıştır. Farzları kendisine vazifei asliye kabul eden ve nefsinde tatbik eden Hak'kın gözü ve kulağı olur. Seninle işitir, seninle görür.
·     Hak'kın eli senin elindir. Sana hakkıyla biâd edenler, ancak Allah’ü Teâlâ’ya biâd etmiş olurlar. Allah’ü Teâlâ’nın eli onların elleri üzerindedir. Onların elleri Allah’ü Teâlâ’nın eli olduğu surette onların elleri üstündedir. Mubayaa (satın alma) ismi faildir. Fail Allah’ü Teâlâ’dır. Onların elleri Allah’ü Teâlâ’nın elidir. Onların elleriyle Allah’ü Teâlâ mubayaa (satın alma) etmiştir. Hâlbuki mubavaa(satın alma) edenler de onlardır.
·     Nafilelere devam eden, Allah’ü Teâlâ’nın sevgisine nail olur. O kadar ki, Hak onun işitir kulağı, görür gözü olur.
·     Farzları eda eden de bunun aksi olduğu gibi farzlarda mecburi kulluk vardır. O asıldır.
·     Nafilelerde kulluk ihtiyaridir. Nafileye nafile denmesi zait olduğu içindir. Sen de vücudda zaidsin. Çünkü Allah’ü Teâlâ vardı sen yoktun. Sonra sen oldun. Vücud hades zaid oldu demek, sen vücud hakkında nafilesin, binaenaleyh senin için nafile denilen ameli yapmak lâzımdır. Zira o, senin aslındır.
·     Farz olan amelleri de yapmak lâzımdır. Çünkü onlar da vücudun aslıdır ki, Hakk’ın vücududur. Farzların edası ile sen onun için oldun.
·     Nafileyi eda ile de sen, senin için oldun. Sen onun için olmaklığın bakımından Onun sana muhabbeti, sen, senin için olduğun cihetteki muhabbetinden çok üstündür.
·     Kudsi Hadis: “Kulum, farz kıldığını ibadetlerle bana yaklaştığı gibi hiçbir şeyle yaklaşamadı. Kulum, nafilelerle de bana yaklaşır. O kadar ki, onu severim. Sevince de işitir kulağı, görür gözü, tutar eli, yürür ayağı olurum. Benden isteyince mutlaka veririm. Bana sığınınca mutlaka onu korurum, işlediğim işler içinde, Mümin kulumun ruhunu kabzetmekteki tereddüdüm kadar, hiçbir şeyde tereddüt etmedim. O, ölümden hoşlanmaz. Ben de onu müteessir etmek istemem!”.
·     Allah’ü Teâlâ muhabbetinin verdiği neticeye bak; kulun nafilesi de ancak, farzları ikmal ettikten sonra sahih olur. Nafilelerin içinde de birçok farzlar ve nafileler vardır.
·     Kıraat, Rükû, Sücud ve benzerleri farzlar gibi. Nafilelerde farzların bulunması, farzları ikmâl ediyor.
·     Bir Hadis-î sahihde: Cenabı Hak, kulumun namazına bakın. Tamam mı, noksan mı? Tam ise, tam yazılır, eğer bir şey noksan ise, bakın kulumun nafilesi var mı? Eğer nafilesi varsa, farzını onlardan ikmal ediniz. Buyurur, işte, ameller böylece zabta geçer.
·     Nafilenin mutlaka farzlardan aslı bulunmalı. Farzlarda aslı bulunmayan, yeni uydurulmuş bir ibadet demektir. Zahir buna bid'at der. Ruhbaniyyet icad ettiler buyurur Rasul-ü Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem. Bunlardan bir kısmına, güzel adetlerdir der. Ve bunları icad edenler, kıyamete kadar sevap kazanırlar. Bunlar, Şeriatın aslına, ruhuna uygun olan bid'atler ki, bid'ati hasene tâbir edilmiştir.
·     Şeriate uymayan ve şer olanlar, bid'ati seyyie'dir. Kötü âdetlerdir, iyi âdetlere uyup, amel etmekte sevap vardır, lâkin o iyi olan bir şeyi, Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem'den sadır olmamıştır diye terk etmekte daha ziyade ecir vardır.
·     Rasulullah'a sünnetlerde tabi olmaktan, sünnet olmayan şeylerde. Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem terk ettiği için terkine uymak, şeriatın ruhuna daha uygundur.
·     Çünkü Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem, ümmetine birçok şeylerin teklifinden hoşlanmaz. Bu da güzeldir diye birçok ibadetten ibda doğru değildir. “Kolaylaştırın güçleştirmeyin, müjdeleyin nefret ettirmeyin!” (Hadis)
·     “Allah’ü Teâlâ size kolaylık murad eder, güçlük murat; etmez.” (Ayet)
·     Ahmet ibni Hanbel, kavun yemedi. Niçin? Dediler. Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem nasıl yedi bilemiyorum da ondan, dedi.
(Muhiddin-i Arabî Kuddise Sirrûh hazretleri), bu dokuzuncu vasiyetinde çok büyük bir bahse temas etmiştir.
·     Hülâsa bid'atlerin iyi olmadığı neticesine varıyor. O halde, Rasulüllah’ın yapmadığı şeylerden kat’yi surette kaçmak, yaptığı şeyleri nasıl yaptığını bilmeden, yapmaktan uzak durmak en emin tarikdir).

Nasihat 10

·     İşlerine riayet ettiğin gibi, sözlerine de riayet et.
·     Sözlerin de amellerin cümlesindendir. Ağızdan çıkan her sözün, mutlaka yanında gözcüler vardır. Allah’ü Zül Celâl. Allah yolunda şehid olanlara ölü diyenleri yalancılıkla itham ediyor. Onlar, ölü değil diridir buyuruyor. "Şehid" insanda “Nûr-i Muhammedî” bulunduğundan Hak, Şehid'e kıymet vermiştir...
·     Sözüne dikkat et. Allah’ü Teâlâ çirkin lâkırdıların aşikâre söylenmesini sevmez.
·     Şeriat’nın ölçüsüyle konuş, aşırı gitme. Meselâ Burç değişti, yıldız şöyle oldu da yağmur yağdı diyenler, Allah’ü Teâlâ’ya küfür, yıldıza imân ettiler.
·     Hadîs-i Şerifte: “İnsanları yüzükoyun Cehennem'e sürükleyen, dillerinin söylediği sözlerdir!”. Buyruldu...
·     Yine Hadis-i Şerifte: “Bir adam Allah’ü Teâlâ’nın gazabını celbeden bir kelime söyler, ona da ehemmiyet vermez Hâlbuki o kelime onu Cehennemin yetmiş yıllık derinliklerine uçurur”. Bir kimse de, Allah’ü Teâlâ’nın razı olacağı bir kelime söyler de onun götüreceği yeri bilmez. Hâlbuki o kelime, ona yükseklerin yükseğine çıkarır!” buyrulmuştur.

Nasihat 11

·     Sakın, elinle ruh sahibi bir mahlûkun tasvirini yapma. Tasvir yapanlar kıyamette en şiddetli azaba giriftar olurlar. Tasvir yapanlara kıyamette denir ki, şu yarattığın şeyi dirilt veya ona bir ruh ver bakalım. Tabii veremez.
·     Hadis-i Kudsi'de: “Benîm gibi yaratmaya yeltenenlerden daha zalim kim olabilir!”. Onlar, bir karıncayı veya bir buğday tanesini veya bir arpa tanesini yaratsınlar imkânı mı var? Burada fotoğraf akla gelir.

Nasihat 12

·     Kardeşini, hastaları ziyaret et. Onlarda ne ibret alınacak şeyler var.
·     Allah’ü Teâlâ’ya karşı aczini ve fakrını düşün.
·     Allah’ü Teâlâ’nın, lütfuyla sana bahşettiği sıhhatini ve o sıhhatle yapmış olduğun ibadetlerini, Allah’ü Teâlâ’nın ihsanı bil ve şükret.
·     'Allah’ü Teâlâ hasta kulunun yanındadır. Hastaya dikkatle bak. O daima Allah’ü Teâlâ’ya sığınır. Doktor da baksa, ilâçta alsa, şifayı Allah’ü Teâlâ’dan bekler. Onun dili daima Allah’ü Teâlâ’'ladır. Kalbiyle Allah’ü Teâlâ’nına iltica eder. Allah’ü Teâlâ’dan gaflet etmez. Allah’ü Teâlâ onunladır.
·     Allah’ü Zül Celâl, kıyamet gününde Ey Âdemoğlu, ben hasta oldum da beni ziyarete gelmedin, diyecek. “Ya Rabbi! Sen Rabbülâleminsin nasıl seni ziyaret edebilirim, deyince; bilmiyor musun falan kulum hasta idi onu ziyaret etmedin. Eğer ziyaret etse idin, beni onun yanında bulurdun”. Yâni, hastanın dili ve kalbi, “Ya Şafi” diye feryad ediyor.
·     Ey Âdemoğlu, senden yemek istedim de yedirmedin. Ya Rabbi! Sen Rabbülâlemin'sin ben sana nasıl yemek yedirebilirim. Bilmiyor musun falan kulum senden yiyecek istedi de yedirmedin.
·     Eğer ona yedirse idin, onu benim yanımda bulurdun. Ey Âdemoğlu, senden su istedim. Beni sulamadın. Ya Rabbi!  Sen Rabbülâlemin'sin ben seni nasıl sularım. Bilmez misin falan kulum senden su istedi de onu sulamadın. Eğer onu sulasa idin, Onu benim yanımda bulurdun.
·     Rasul-ü Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular ki; Allah’ü Zül Celâl, zatını kulu menziline koydu. Binaenaleyh Allah’ü Teâlâ’ya huzur eden, her halinde Allah’ü Teâlâ’yı zikreden, her yiyecek ve içecek isteyeni Hak görür.
·     Onun dileğini derhal yerine getir. Sakın me'yus etme. Hiç bir şey yoksa tatlı dille güler yüz göster.
·     Senden yiyecek, içecek isteyen, seni Hak menziline çıkardı.
·     Saile dikkat et. İsterken Allah’ü Teâlâ adına ister onu, o halinde öyle konuşturan Zatın hatırına hemen sen de, varsa istediğini ver.
·     İmam-ı Hasan'la İmam-ı Hüseyin efendilerimizden, sail bir şey isterse, derhal vermek için güler yüzle karşılarlar ve meccanen ahırete muhtaç olduğumuz şeyleri götürmeğe gelen aziz kardeşim diye taltif ederlerdi.
Nasihat 13

·     Sakın Kimseye zulmetme, Zulüm, insanı kıyamette karanlıklar içinde bırakır. Zülüm, hak sahiplerine haklarını vermemektir.
·     Sıkışmış birini görür de, onun sıkıntısını giderecek kudret de sende varsa, bil ki senin malında, onun hakkı vardır. Onun haline muttali oluşun, hakkını vermek içindir. Vermezsen mes'ulsün. Eğer mali kudretin yoksa tatlı dil ile ona yardım vazifendir. Senin için, ona maddeten yardıma hiç imkân yoksa o zaman ona dua edersin. Bunları ihmâl eder yapmazsan zalimsin.
·     Saili (dilenciyi) kovma.
·     Komşulara hediye vermek, açları doyurmak, susuzları kandırmak, çıplakları giydirmek, şaşırmışları yola koymak, suçlu ve kabahatlileri affetmek Din'dir. Dindarlıktır...
·     Sen de Allah’ü Teâlâ’nın fakirisin. Allah’ü Teâlâ’nın, âlemlerde hiçbir şeye ihtiyacı yoktur.
·     Bununla beraber duaları kabul eder. Muhtaç olanların ihtiyacını verir, zararlı şeyleri defeder, faydalı şeyleri ulaştırır.
·     Sen de, Allah’ü Teâlâ’nından dileklerini yüz aklığı ile isteyebilmek için elinden geleni yapmalısın. Kudsi Hadis meali: “Ey kullarım, zulmü nefsime haram kıldım. Kendi aranızda da haram kıldım. Artık kimseye zulmetmeyin
·     Kullarım, hepiniz şaşırmıştınız. Yalnız benim hidayet nasib ettiğim kimseler müstesna. Benden hidayet isteyin, sizi hidayete ulaştırayım.
·     Kullarım, hepiniz açsınız. Yalnız benim doyurduklarını müstesna. Yiyeceklerinizi benden isteyin sizi doyurayım.
·     Kullarım, hepiniz çıplaksınız yalnız benim giydirdiklerim müstesna. Benden giyinmeyi isteyin. Ben sizi giydireyim.
·     Kullarım, siz gece gündüz hatalar, suçlar işliyorsunuz. Ben günahlarınıza mağfiret ediyorum. Benden mağfiret isteyin sizi affedeyim, mağfiret edeyim!”
·     Bak, dikkat et. Hak Tealâ, bunların hepsini sen istemeden veriyor, bununla beraber, istemeni emrediyor ki, isteğine icabet edip tekrar vermek için...
·     İstemeden verdiğini, RAHMAN ismi şerifinin tecelliyatı bil. İstedikten sonra vereceğini beyan buyurması da…
·     İhtiyaçlarını daima Rabbinden istemeyi sana talim içindir. Bunlar ayrı ayrı makamlardır.
·     Kulların yaradılışındaki hikmet, Allah’ü Teâlâ’ya ibadet yâni, Allah’ü Teâlâ’ya tezellül ve ihtiyaçlarını açıklamaktır, ibadetlerin, Allah’ü Teâlâ’ya kulluk borcu olduğunu unutma. Allah’ü Teâlâ’yı bilmek için yol, kulluk yoludur.
·     Sana vasiyetim: Hakkın emirleri ve nehiyleri karşısında teslimiyetle boyun eğ ve dersini al. Tâ ki, bu emirler ve nehiylerinde senden istenilen nedir, bunu bilesin.
·     Sakın istemeyenlerden olma. Birisinden istemeyen, umum hakkında da cimrilik etmiş olur.
·     Eğer, sözü uzattım, çok söylediysem, kendini levmet.
·     Cahil isen, öğrettim. Unutmuş isen, hatırlattım.
·     Mü'min isen, Mü'minlere vâzu menfaat verir. Burada sen, ben yok. Hepimize vâzu menfaat verir.
·     Yukarıdaki Hadis’yi Kudsi'nin tamamı, kullarım siz bana zarar yapamazsınız. Menfaat de yapamazsınız. Bunlara gücünüz yetmez.
·     Kullarım, evveliniz, ahiriniz, insanlarınız, cinleriniz, en Muttaki adamın kalbi gibi kalbe sahip olsanız bu haliniz, mülkümden bir şey artırmaz.
·     Kullarım, evveliniz, insanlarınız, cinlerinizin en fâcir adamın kalbi gibi olsa, bu haliniz, mülkümden bir şey eksiltmez.
·     Kullarım, evveliniz, ahiriniz, insanlarınız, cinleriniz hep, düz bir yerde toplansa, benden isteseler, ben de herkese istediğini versem, bu verişimden hazinemden hiç bir şey eksilmez. İğnenin denize dalıp çıkması kadardır, iğne denizden hiç bir şey eksiltmez; çünkü mücellâ olduğundan su almaz. Hele şu beyana bak. Zat-ı ilâhisini kulu menzilesine koyunca, Allah’ü Teâlâ’yı bilmeyen zayıf ruhlu insanlara, ne müthiş saltanatını bildiriyor.
·     Dostum: Hadis-i şerifteki işaretlere dikkat et. Hadisin sonu da şöyle: “Bunlar hep, sizin amellerinizdir. Sîzin için onları depo ettim. Yine size iade edeceğim. Hayır gören, Allah’ü Teâlâ’ya Hamd etsin. Hayırdan başka bir şey ile karşılaşan, kendini levm etsin. Hacet İstemek zillettir. Allah’ü Teâlâ’dan başkasına, zillet izhar etmek şaşkınlıktır. Nefsine zulümdür vesselam...

Nasihat 14

·          İlmiyle amel etmeyen bir âlimi görürsen, ilmine hürmeten yine ona karşı edebli davran. Çünkü ilim, Allah’ü Teâlâ’nın sanatıdır. Kötü huylarından dolayı ondan, tamamen ayrılma.
·          Allah’ü Teâlâ’nın sevdiği şeylerin sende bulunmasına çalış. Böyle yaparsan. Allah’ü Teâlâ’nın sevgisine kavuşursun, saadete erersin. Kerametler diyan olan Cennet'te, ilâhî tecelliye mazhar olursun.
·          İnsan, sevdiği ile beraberdir. Allah’ü Teâlâ’nın sevdiği şeyler çoktur. Vasiyet ve nasihat kastiyle bazılarını sana söyleyeyim: Allah’ü Teâlâ için süslenmek, bu, müstakil bir ibadettir. Hele namaz için mutlaka lâzımdır. Ey Âdemoğulları, her namazda ziynetlerinizi alın emrine bak. Birisi, Ya Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem ayakkabılarımın ve elbisemin güzel olması hoşuma gider dedi de
·          Peygamberimiz, “Allah’ü Teâlâ Cemil'dir; güzelleri sever!”. Buyurdu. Allah’ü Teâlâ’nın süs olarak, kullan için yarattığı şeyleri kim haram eder. Kimsenin haddi değildir. Bunlar, niyete tabi, niyeti güzelse, kimsenin bir şey demeğe hakkı yoktur.
·          Allah’ü Teâlâ’ya karşı süslü bulunmak, en güzel bir haslettir. Cebrail Aleyhisselâm, çok vakit en güzel insan hazreti “Dihye Radiyallahü Anh” suretine temessül eder de, Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’e öyle gelirdi. Bu tecmili bilmeyen ve nefsinde tatbik etmeyen, birçok faziletlerden mahrum kalır. Allah’ü Teâlâ’nın hususi muhabbetine eremez. El verir ki süslenende de kibir, aceb, şımarıklık olmasın.
·          Allah’ü Teâlâ’nın sevdiği şeylerden biri de, fitneye tutulunca, Allah’ü Teâlâ’ya dönmektir. Allah’ü Teâlâ fitneye uğrayıp da tövbekâr olanları sever. Fitne ve musibetler, Allah’ü Teâlâ imtihanıdır, insanlar, kendilerinin ne mal olduklarını, böyle imtihanlarla anlarlar.
·          Lâf ile dâvalar sabit olmaz. Fitnelerin en büyüğü, kadın, mal, evlâd ve mevki fitneleridir. Bunlarla imtihana çekilen kimseye yaraşan, bunların aynına takılıp kalmamalı. Bunları ihsan eden Allah’ü Teâlâ’ya rücu edip; “Ya Rabbi!  bu nimetleri sen verdin!” deyip şükretmeli.
·          Hadis’i şerifte şöyle varid oldu: “Cenabı Hak, Hazreti Musa Aleyhisselâm'a, bana hakkıyla şükret diye vahyetti. Musa Aleyhisselâm sordu; Ya Rabbi!  hakkıyla şükür nasıl olur? Ya Musa, Nimeti benden görürsen hakkıyla şükretmiş olursun! Buyurdu”.
·          Bir insan, nimeti verene şükretmezse, Allah’ü Teâlâ’nın hususi muhabbetini fevt etmiş olur. Netice, birçok nimetlerden de mahrum kalır.
·          Kadın fitnesinden Allah’ü Teâlâ’ya rücu şekli: Kadına muhabbet, onda Hakk’ı görmeye vesile olmalı.
·          Bunun iki yolu vardır Birinci: Erkeğin kadına muhabbeti, küllün cüz'e muhabbeti kabilindendir: Belki kadına muhabbet, bir şeyin kendi nefsine muhabbeti kabilindendir. Zira kadın yaratılışında kendi şeklini gösterir. Nasıl ki, insanı kâmil Hakk’ın Esma ve sıfatlarını göstermekle suret’yi Hak ise, kadın da suret bakımından erkeğin ayinesidir. Bir şey, bakanın karşısında mücellâ ayna gibi parlak olursa, bakan onu değil, kendini görür. İşte, kadına olan muhabbetin şiddeti ona, kendini gösteriyor. Kendi de, Esma ve sıfat’yı ilâhiyenin tecelligâhı olduğundan Hakk’ın suretidir. Kadın ayinesinden, suret’yi Hakkı görmekle Hakta fani oluyor. Muhabbet’yi hakkınca, Hak'ta karar kılıyor.
·          İkinci yol: Kadınlarda teessür kabiliyeti vardır. Ona infisâl denir. Onlardan insan doğması yâni, iyân’yı emsâl’yin zuhuru, tekvin sıfatına mahal olduklarındandır. Görülenleri hep açığa çıkaran kadındır.
·          Âlemde görülen şeylerde hep, Esmâ’yi Hakkın tecellisini izhar ettiğinden, Haktan hakkını alan her Esma, kadın kapısından zuhura gelmiştir.
·          Binaenaleyh bu bakımdan kadına muhabbet, Allah’ü Teâlâ’ya muhabbettir. Muayyen bir kadına bağlılık, iki şahıs arasındaki ruhani münasebettendir. Bu da, ikinci bir münasebettir.
·          Mal fitnesinden Allah’ü Teâlâ’ya rücûun sureti: Mal ve servet sahiplerine bütün kalplerde meyi ve tazim vardır. İsterse bahil olsun. Bâzı İşler, mal ile kolaylaşır.
·          Arifler, malda da vechi ilâhiyi aradılar. Malı olan “karz-ı hasen” (güzel ödünç vermeye denir) verir. Allah’ü Teâlâ’nın karz-ı hasen verin emrine muhatap olur. Sadaka verildi mi yed’yillâhi'ye (Allah’ü Teâlâ’nın eline) düşer, vuslata sebep olur. Kulum, senden yiyecek istedim vermedin derken Allah’ü Teâlâ kendini sail menziline tenzil ediyor. Ehli servet, verici mevkiinde bulunuyor.
·          Mal muhabbeti fitnedir amma; insanı Allah’ü Teâlâ’nın rızasına da götürür.
·          Evlâd fitnesinden Allah’ü Teâlâ’ya rücu: Evlâd, babanın sim, ciğer paresi, ona muhabbet nefse muhabbettir. Allah’ü Teâlâ kulunu kendinden çıkan şeyle imtihan ediyor. Evlâdına muhabbeti, mükellef bulunduğu hukuku yerine getirmeğe, perde olacak mı olmayacak mı?
·          Nebi Aleyhisselâm “Muhammed’yin kızı Fatıma, sirkat etse idi onun da elini keserdim!” demekle, hakkı ikameyi tercih ediyor. Hz. Ömer, oğluna haddi icra ediyor. Allah’ü Teâlâ’nın hükmünü ifade, nefsine hiç sıkıntı gelmiyor. Nefsinde Hakkı ikame ettiğinden dolayı, inşirah duyması evlât fitnesinden Allah’ü Teâlâ’ya rücuûnu ısbat ediyor. Çocuğu ölüp de sabreden babaya, Cennet'ten başkası verilmez buyrulması, fitneden Allah’ü Teâlâ’ya rücuûn mükâfatını gösteriyor.
·          Riyaset denilen Cah fitnesinden Allah’ü Teâlâ’ya rücuûn sureti: İnsanın içinde öyle gizli şeyler var ki, insan kendini bilmez. Allah’ü Zül Celâl, zaman zaman onları meydana çıkarır, insan kendini bilmez. Doktora muayene olan insan, kendini, bende ne var diye doktora sorar.
·          Nefsini bilen, Rabbini bilir derler. Herkes nefsini bilmez. Hâlbuki nefs, kendinin aynıdır. Allah’ü Teâlâ o gizli hallerini çıkardıkça kendini bilmeğe başlar.
·          Sıddıkların kalbinden en son, riyaset muhabbeti çıkar. Söz ve riyaseti görünce adalet ve Allah’ü Teâlâ’nın kullarına hizmet, dini ihya, mü'minleri muhafaza etmeyi nefsinde görür ve riyaset ister amma, nefsi için değil Allah’ü Teâlâ için istediğinden. Riyaset yoluyla Allah’ü Teâlâ’ya gider.
           
Nasihat 15

·          Yatağa yatmadan evvel; Vitir namazını kıl. Çünkü uyuyan kimsenin ruhu kabız olunmuştur. Gelip gelmeyeceği de belli değildir. Vitri kılar da yatarsan, Allah’ü Teâlâ’nın sevdiği halde yattın. Zira Allah’ü Teâlâ Vitir'dir, Tek'dîr. Vitr’yi sever. Yâni, Allah’ü Teâlâ kendini sever. Seni kendi menziline tenzil ile inayetini ve muhabbetini izhar etti. Her adetli şeylerde Vitr'e riayet et.
·          Ey Ehli Kur’an-ı Kerim; Vitr'e riayet edin, emri vardır. Ehli Kur’an-ı Kerim, Ehlullah'dır. Yemekte, içmekte hatta sürme çekmekte Vitr’yi gözet. Hıçkırık tutarsa, yedi yudum su iç. Mücerreb'dir. Rasul-ü Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem, daima Vitr'e riayet ederlerdi. Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem, insanlara en güzel bir numunedir.

Nasihat 16

·          Aldığı şeylerde ve verdiği şeylerde Allah’ü Teâlâ’nını murakabe et. Mal, Evlâd, iyâl her ne ki alırsa, sabrını denemek içindir.
·          Sabret. Allah’ü Teâlâ Sabredenleri sever. Elinden çıkan her şeyin ivaz’yı vardır. (ıvaz-karşılık) Allah’ü Teâlâ korusun Rabbini bırakırsan işte, onun ivazı yoktur.
·          Allah’ü Teâlâ verdiği şeylerde de şükrünü imtihan eder. Şükret. Allah’ü Teâlâ şükredenleri sever. Ve şükredenlere fazlasıyla verir. Hadis' i şerif meali: “Aldığı, verdiği şeyler hep, Allah’ü Teâlâ’nındır”. Her şeyin muayyen bir eceli vardır. Eceli tamam olan gider, yerine başkası gelir. Buna böyle inan!
·          Allah’ü Teâlâ ile ol. Her halinde, aldığını ve verdiğini görürsün. Her nefesin de böyledir. Allah’ü Teâlâ’yı zikrederek geçen nefeslerine şükret. Gafletle geçenlere de istiğfar et. İstiğfar, Hakka dönmektir. Kul şanı'dır.
·          Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’in sünnetine uymak, her çeşit amellerden daha güzeldir. Buna uyun ki Allah’ü Teâlâ sizi seve! İnsan, Rasul-ü Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem’i kendine numune yapar ve işlerinde, sözlerinde, hallerinde O’na uymayı adet edinirse, o başka şeye muhtaç olmaz, onlar yeter, artar bile...

Nasihat 17

·          Allah’ü Teâlâ’nın, kullarında en büyük hakkı, şirk etmemektir. Şirk iki kısımdır. Birisi açık şirk, diğeri gizli şirktir.
·          Her şeyi yaratan, alan, veren Allah’ü Teâlâ’dır. Yalnız, dünyada birtakım sebepler koymuş, Âlemde cari hadiseleri, o sebeplere bağlamış. Onların sebepler, kanunlar olduğunu unutup onlara meyletmek ve işlerini onlara bağlayıp Allah’ü Teâlâ’yı unutmak, gizli şirktir.
·          Mü'mine en zararlı şey, esbaba bağlı olmaktır. Allah’ü Teâlâ’nın varlığını, birliğini hemen hiç inkâr eden yoktur. Allah’ü Teâlâ’nın illâh'lığında (Mabud'luğunda) şirk, açık şirk'tir. Dünya gâvurlarının ekserisi, evleviyet'le şirk edenlerdir. Allah’ü Teâlâ’yı fiillerinde Birlemeyenler, gizli şirk erbabıdırlar. Hadis’yi şerif meali: “Allah’ü Teâlâ’nın, kullarında hakkı nedir bilir misiniz? Allah’ü Teâlâ’ya ibadet etmek, hiçbir surette şirk etmemektir!”. (Nefyin siyakında vaki nekreler umum ifade eder.) Yani gizli ve açık şirk etmemektir. Sonra, Rasulüllah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu: Şirk etmeyenlerin Allah’ü Teâlâ’ya hakkı nedir bitirmişiniz? Onlara azap etmemektir. Şirkin iki nev’yinde de azab vardır.
·          Mü'min bilmeli ki; Esbab Allah’ü Teâlâ’nın kanunları ve âdetleridir. Bîr şeyin meydana gelmesinde hakiki müessir değildirler. Allah’ü Teâlâ isterse esbabsız da yapardı diye inanmalı...
·          İnsanların en zayıf yerleri Rızık'dır. Rızkını servetinden gücünden, kuvvetinden veya efendisinden bilip onlara bağlı bulunanlarla, Rab'bim bana çalışmayı emretti. Rızkımı verecek. Bunlar birer sebeptir. Bunlara sarılarak rızkımı aramak, benim vazifemdir. Bu âlemde Allah’ü Teâlâ’nın, âdeti ve kanunu böyledir, diyenler arasında fark vardır. Birisi, mü'min ve mütevekkil'dir. Sebeblere bağlı olanlarda ise, gizli şirk vardır.
·          Kendini yokla, eğer, tamamen sebeplere bağlı isen, şirk'ten daha kurtulmamışsın. Senin için azap vardır.
·          Eğer, kalbin Allah’ü Teâlâ’ya bağlı, sebeplerin varlığı, yokluğu nazarında müsavi ise, Mü'minsin. Mütekki'sin Allah’ü Teâlâ’ya şükret.

Nasihat 18

·          Aziz kardeşim. Büyüklenme. Ve böyle bir sevdaya düşme. Parmakla gösterilmeğe heves etme. Seni kimse tanımazsa tanımasın. Allah’ü Teâlâ’nın seni bilmesi kâfi.
·          Eğer, halk içinde bir mevki sahibi olmuş isen, bu Allah’ü Teâlâ’nın bir lütfudur. Sana yakışan tevazu'dur. Herkes gibi sen de topraktan yaratıldın. O toprak senin anan'dır. Anasına karşı kibirlenen âsi olur. Anaya, babaya isyan haram'dır.
·          Allah’ü Teâlâ seni yükselttikçe sen, küçül. Riyaset peşinde olma. Riyaset, kıyamette hüsran ve nedamettir. Riyasete ehl olan, riyaset peşinde dolaşmayandır. Mevki icabı eğer, çok hürmet görüyor ve çok hizmet ediyorlarsa, sen de Rabbine tevazu et.
·          Ya Rabbi!  Bu hürmetler hep mevki ve rütbeyedir beni mağrur etme diye yalvar. Bil ki azlolunduğun gün, hiç birisi kalmaz.

Nasihat 19

·          Her Cuma, Cuma namazına gitmezden evvel yıkan. Bir vacibi eda ettiğine niyetlen. Haftada bir gün yıkanmak, her Müslüman'a haktır. Onu Cumaya tesadüf ettir. Hem, temizlik yapmış olursun, hem de Hakk’ın rızasına erersin.

Nasihat 20

·          Cidal’yi bırak. Haklı, haksız cidal (kavga) Mü'mine yakışmaz Hadis’yi şerif de; “Haklı da olsa, cidali terk eden kimseye, Cennetin ortasında bir köşke kefilim. Şaka da olsa yalanı terk edene de Cennetin ortasında bir köşke kefilim!” buyurdu.

Nasihat 21

·          Güzel huylu ol. Daima iyi huylarını göster. Kötülerinden kaçın. Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem, “İyi huyları tamamlamak için gönderildim!”, der. Yine, iyi huyluya, Cennetin en âlâ yerinde bir köşk verileceğine kefilim!” buyurur.
·          Evet, iyi huyunla herkesi memnun etmek mümkün değil amma, sen, daima Allah’ü Teâlâ ile sohbettesin. Rab'bimiz buna müsaade etti, de. “Nerede olursanız olun O, sizinledir!” buyurdu. Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem da Ebu Bekr Radiyallahü Anh'a; “Mahzun olma! Allah’ü Teâlâ bizimledir!”, dedi. Musa Aleyhisselâm ve Harun Aleyhisselâm'a; “Ben sizinle beraberim, işitirim, görürüm!” buyurdu.
·          İyi huylarımızın çoğunu, Allah’ü Teâlâ’nın sohbetine tahsis edersek, yani Allah’ü Teâlâ’nın razı olduğu şeyleri yapar, razı olmadıklarından kaçınırsak, o zaman işlerimiz, Allah’ü Teâlâ ile olmuş veya halk ile olmuş, bu uğurda halk bizden memnun olacakmış veya olmayacakmış, onların ehemmiyeti kalmaz.
·          Mümin olanlar, Allah’ü Teâlâ’nın razı olduğu şeylere razı olurlar. Allah’ü Teâlâ’ya düşman ise, onların bizce hiç kıymeti yoktur. Onlar ister darılsın, ister yarılsın, Allah’ü Teâlâ düşmanlarıyla dostluk kurulmaz. İşlediği şeylerde Hakkın rızasını gözetip, Allah’ü Teâlâ için iş yapanların bütün Müminlere hatta zimmilere faydası vardır. (Zimmi) Müslümanlar ülkesinde yaşayan ekalliyet).
·          Mü ‘minin, yaratılmışların hepsine karşı yapacağı işlerde, Allah’ü Teâlâ’nın hakkı vardır. Melek, Cin, insan. Hayvan, nebat, maden, camid, mü'min, gayri mü'min kim olursa otsun herkesle, her şeyle güzel geçinmek, güzel muamele yapmak, her mü'minin Allah’ü Teâlâ’ya karşı borcu Allah’ü Teâlâ’nın da her mü'minde hakkıdır. Bu iyi veya kütü huylar ve bunların tatbiki, şerefli bir ilimdir. Her mü'min bundan sorumludur. Peygamberimiz, dinin bu kısmında da en yüksek mertebeyi ihraz edendir (kazanandır). Kur’an-ı Kerim’de: “Hiç şüphesiz, sen büyük bir ahlâk üzerindesin” buyrulmuştur.

Nasihat 22

·          Hicret et. Gâvur memleketlerinde oturma. Gâvur içinde oturmak, İslâm dinine ihanettir. Ve onlara yardım demektir. Sakın onların tab'asına geçme. Hadis’yi şerifte şöyle varid oldu: Müşriklerin içinde ikamet eden Müslümanlar'dan ben biriyim. İslâm kelimesinin itibarı kalmıyor. Nefislerine zulmederek yaşayan kimselerin canlarını melekler alırken onlara derler ki; “Siz ne işte idiniz?” Onlar da; “Biz, aciz kimselerdik!” derler. Melekler de onlara; “Allah’ü Teâlâ’nın Arz’yı geniş değil miydi, siz de hicret edeydiniz derler, işte onların varacakları barınacakları yer, Cehennem'dir!”. Ne fena bir yerdir o.
·          Mühiddini Arabî der ki: Biz, şimdi Müslümanları Beyt’yi Makdesi ziyaretten men ediyoruz. Çünkü orası (Ehli Salip ordularının Kudüs'ü işgal altında bulundurduğu zamanlar) gâvurların elindedir. (Şimdi de öyle). Hicret: Bir mânası da, Allah’ü Teâlâ ve Rasulünün, zem ettiği kötü huylardan hicret etmektedir. Yâni, Allah’ü Teâlâ’nın nehyettiği şeyleri bırakmaktır.

Nasihat 23

·          Her halinde ilmi istimal et. Hakiki cömert, nefsine ilim ile cömertlik edendir. Öğrenir, öğrendiği ile amel eder. Bilmeyenlere öğretir. Hadis-i Şerif meali: “Allah’ü Teâlâ’nın, beni ilim ve hidayetle göndermesi, yağmura benzer. Yağan yağmur, münbit yerlere isabet ederse, nebatatı bitirir. Bâzan da çorak yerlere isabet eder bir şey bitirmez amma, suyu da çekmez. O su ile arazi sulanır ve içilir. Bir yer daha var ki, ne nebat bitirir, ne de su muhafaza eder. İlmi öğrenip başkasına öğreten ve ilmiyle amel eden, birinci sınıf gibi, ilmi öğrenip başkasına öğreten, ikinci gibi, ilmi öğrenip, kendinde kalan ve amel de etmeyen, üçüncüye benzer. Ne nebat bitirir, nede suyu zapt eder!”.
·          Kardeşim, Sen, ilmi öğrenip amel edenlerden ol ki, Allah’ü Teâlâ sana Nur versin. Bu ilminle amel edersen, ikinci bir ilme varis olursun. O, Allah’ü Teâlâ’dan gelen bir ilimdir. O, ancak sünnet’yi şerife riayet sayesinde Allah’ü Teâlâ’dan gelen bir feyzdir. Bitmeyen, sonu gelmeyen ilimlerdir. Ve şerefli ilimdir.
·          Sakın, ilimsiz hocalardan olma. Başkasına faydan olsa bile kendini yakarsın, ilmîyle amel eden hocalar Mürşit’lerdir.

Nasihat 24

·          Allah’ü Teâlâ’nın mü'min kullarına selâm vermek, yemek yedirmek, ihtiyaçlarına koşmak, suretiyle sevgi göster. Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle temsil buyurdular: “Muhabbet esirgemek ve merhamette, mü'minler bir cesed gibidirler. O cesedin bir azasında ağrı olursa, vücudun her tarafından o ağrı duyulur!”. Mü'min kardeşleri hakkında bunu böyle düşünen, kardeşinin ferahıyla ferah, ezası ile müteezzi olmalıdır. Eğer, bu hal görülmezse, Din kardeşliği tahakkuk etmemiştir.
·          Demek, mü'min olunca kardeşin çoğalıyor, bir de mü'min Allah’ü Teâlâ’nın isimlerindendir. Sureta, bu ismi taşımak, nesebini Allah’ü Teâlâ’ya bağlamaktır.
·          Mü'min, mü'minin kardeşidir. Onu terk etmez. Böyle Mü'min olan, işleriyle, sözleriyle, haliyle bunu tasdik eder. Öyle olunca, Allah’ü Teâlâ’nın hıfzına girer.
·          Peygamberler mâsum'dur. Allah’ü Teâlâ dosttan da mahfuzdur...

Nasihat 25

·          Her hangi bir musibete uğrarsan, mahzun olma. "Biz Allah’ü Teâlâ’nın kuluyuz ve neticede Allah’ımıza döneceğiz" de.
·          Hazreti Ömer Radiyallahü Anh derdi ki; “Hiç bir musibet görmedim. Mutlaka onda, üç nimet vardır.
Ø Biri, o musibet dinime gelmedi,
Ø İkinci, bu gelenden daha büyük olsaydı halim ne olurdu. Allah’ü Teâlâ o büyük felâketten korudu.
Ø Üçüncüsü, günahlarıma kefaret oldu. Müminin dünyada birçok musibetlere müptelâ olması, temizlenmesi içindir. Tâ ki, tertemiz ahirete göçe.

Muhyiddin-i Arabi Kuddise Sirrûh Hazretlerinden 99 Nasihat (2. Bölüm)

Nasihat 26

·          Kur’an-ı Kerim okumaya devam et. Düşünerek, Allah’ü Teâlâ kelâmı okuduğunuz bilerek oku. Kur’an-ı Kerim, Hazreti Muhammed'e gelmiştir.
·          Sen, bu Allah’ü Teâlâ kelâmını okurken iyi kimselerin sıfatlarını görünce onlar gibi olmaya çalış. Kötü insanların sıfatlarını okuyunca onlar gibi olmamaya gayret et.
·          Kur’an-ı Kerim’i okurken, Kur’an-ı Kerim ile Kur’an-ı Kerim’de olanlarla ol. Yalnız okumakla kalma, nasıl ki hafız olmuşsan, içindeki emrolunan amelleri de öyle hıfzet. Ve işle.
·          Kıyamet gününde en şiddetli azap, bir âyeti belleyip de sonra unutana olacaktır. Bir âyetin hükmünü öğrenir de onu nefsinde tatbik etmezse, o âyet, yarın mahşerde onun aleyhine şahitlik edecektir. Allah’ım zikretmek isteyenler de, Kur’an-ı Kerim’deki zikirlerle zikretmelidirler.

Nasihat 27

·          Dinine faideli olan kimselerle arkadaş ol.
·          İlmiyle, ameliyle, güzel huylarıyle seçilmiş kimselerin sohbeti insana fayda verir.
·          Tenha yerlerde Kur’an-ı Kerim okumak, Allah’ü Teâlâ ile olmaktır.
·          Kur’an-ı Kerim okumak en büyük zikirdir. Kur’an-ı Kerim okuyanlar, Allah’ü Teâlâ’nın has kullarıdır.
·          Kur’an-ı Kerim’de Allah’ü Teâlâ’nın güzel isimleri vardır. Onlar Allah’ü Teâlâ’nın ahlâkını bildirir. Sen de onlarla ahlaklanmağa çalış.
·          Allah’ü Teâlâ’yı zikreden insanların içine karışıp da, onlardan olmayan bir kişi, Allah’ü Teâlâ’nın rahmetine kavuştu.
·          Artık sen düşün. Allah’ü Teâlâ ile Allah’ü Teâlâ’nın kitabı ile olanlar, ne kadar rahmetine gark olur. İyi dost, misk satan gibidir. Hiç olmazsa güzel kokusundan istifade edilir. Kötü arkadaş da, körük çeken gibidir. Üzerine kıvılcımı sıçramasa bile dumanı gelir.
·          İyi olduğunu zannettiğin kimseyi, kötülerle düşüp kalktığını görürsen, iyi zannettiğin kimseye kötü zanda bulunma da şöyle de: Benim kötü ve şerli gördüğüm adamlar iyi adamlarmış ki, iyi kimse ile düşüp kalkıyorlar. Ben, onlara su’yi zanda hata etmişim, de. Yâni, münasebeti hayırda gör, şerde görme.
·          Allah’ü Zül Celâl, hüsnü zandan dolayı kıyamette kimseye suâl sormayacaktır. Amma, su’yi zanda sorgu var. İnsanların, en çok gaflete düştükleri yer burasıdır.
·          Allah’ü Teâlâ’yı zikredenin hayâtı muttasıldır. Ölümle sona ermez. O daima diridir. Harp şehitlerinden daha üstün bir hayâta ermiştir.
·          Zikredenle etmeyenin benzeri, ölü ile diridir. Zikreden diri, zikretmeyen ölüdür.

Nasihat 28

·          Nefsinde ve elinin altında olanlara da Kur’an-ı Kerim’in hükümlerini, cezai kısımlarını tatbik et. Çünkü herkes çobandır. Güttüğünden mes'uldür. Nefsine sözün geçer. Nefsin ve azaların üzerinde hâkimsin.
·          Vazifeni yapmalısın. Hatırına hayır ve şer bir şey gelirse, şeriate müracaat et. Hükmü şeriatten al.

Nasihat 29

·          Sadakaya devam et. Ahirette çok büyük mükâfata nail olacakların içinde, sadaka veren erkeklerle, sadaka veren kadınlar da vardır. Sadaka, farz zekât vermek gibi. Nafile de olur. Farz olan sadakayı verenler, bencillikten kurtulurlar. Nafile sadaka verenler de büyük derecelere ererler. İnsanların mallarında zekâttan, başka daha birçok haklar vardır. Meselâ, düşkün bir kimseyi görünce, ona hediye ve karz (ödünç) olarak yardımda bulunmak insani ve İslâmi bir vazifedir.
·          İnsanın fıtratında cimrilik vardır. Binaenaleyh sadaka, nefse en ağır gelen ibadetlerdendir. Sadaka verenle vermeyeni, Peygamberimiz, demir halkalardan örülmüş cübbeyi giyene benzetmiştir. Cübbe, lügatte süngü demirinin ağaç kısmına girdiği yere denir. (Burada palto gibi şeylerdir) Şöyle ki, evvelâ, giyerken demir halkalar bir biri üzerine gelince biraz sıkar amma, yavaş yavaş tamamen vücuda yerleşince, genişler ve yerde sürünen parçalar ayak izlerini örter. Giyemeyenin kollan askıda kalır. Istıraptan kurtulamaz. Sadakayı da vere vere iyice hazmetmeli. Demir siper içine girmeli. Düşman kılıcından korunmalı. Bahil olup elini, ayağını askıda bırakıp, işe yaramaz bir hale gelmemeli.
·          Sadakayı, vücut sıhhatte, ağız tadı yerinde, parayı harcayacak çağda iken vermeli. Yoksa hayât bitmiş, eller yana gelmiş, mide hazmetmez olmuş, hayâttan ümit kalmamış, bu halde sadaka verilmemesini emrediyor. Dinlerlerse zararı yok. Amma, kim dinleyecek. Zaten, o hale gelene kadar bu işi bırakmaklığın, cimriliğin en büyük delilidir.
·          Bil ki rızkını kimse yemez. Bütün mahlûkat toplansa, rızkına mani olmak isteseler olamazlar. Elinde bulunup da başkasına ait olan rızkı da elinde tutamazsın.
·          Hatırına sadaka vermek gelince, verdiğin sadakayı sen vermedin. Hakikatte başkasına ait bulunan bir şeyi sahibine vermek suretiyle elden çıkardın. Yalnız sadaka kastıyla verdiğin için metih olunuyorsun.
·          Cömertsin (Sehi'sin), Kerim’sin, eğer elinden o malı çıkarırken tereddütlü veya zorla vermişsen ve verdikten sonra, ben verdim gibi bir tavrı cahilane takınmışsan, bu haline tövbe et. Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem, cahaletten ve kendisine cehalet yapılmasından Allah’ü Teâlâ’ya sığınırdı.

Nasihat 30

·          İnsanın, en büyük düşmanı nefsi emmaresidir. Nefsi emmare, daima kendi arzu ve heveslerini yaptırmak ister, insan da nefs ve hevasına muhalefet etmekle memurdur. Binaenaleyh bilen ve nasihati kabul eden, hayâtı boyunca mücahadededir.
·          Biraz nefsine müsamaha eden helak olur. Olgun bir irade sahibi oluncaya kadar hevayı hevesine uymamak, büyük harbe devam etmek lâzımdır.

Nasihat 31

·        Kış günlerinde soğuk su ile abdest alınca, dikkat et. Kuru bir yer kalmasın.
·     Abdest azalarını tamam yıkamak demektir.
·     Günahları mahveden, dereceleri yükselten, bir temizliktir.
·     Yaz günlerinde de hararetin elemini gidermeğe niyet et.
·     Vücuduna zarar veren şeyleri def etmekle de ecir kazanırsın.
·     Serinlemek ve telezzüz için abdest alma. Ecir kazanamazsın.

Nasihat 32

·          Her Müslümana, Müslüman olduğu için hürmet et.
·          Hakkına riayet et! Deme ki, bu sultandır, bu zengindir, bu büyüktür, bu küçüktür, bu fakirdir, bu hakirdir, kimseyi tahkir etme.
·          İslâmın hepsini bir şahıs farz et. Müslümanlar da onun azalarıdır. Gözü ağrısa her tarafında duyulur, başı ağrısa her yerinde ağrı hissedilir.
·          Mamafih her azanın bir makamı vardır. Meselâ, bir şeyi görmek için göz açılır, kulaklar değil. Bir şeyi İşitmek için de kulaklar açılır, gözler değil.
·          Öylece her Müslüman İslâmlıkta müsavi görür, her birine de lâyık olduğu, hakkı olan şeyi verir.
·          Meselâ:
Ø Âlime tazim et, sözünü dinle,
Ø Cahile nasihat et, bilmediklerini öğret,
Ø Gafili gafletten uyar,
Ø İtaatli olanı tebşir et,
Ø İtaatsiz olanları da allah’ü teâlâ’nın azabıyle korkut.
Ø Sultanın sözünü dinle,
Ø Günah olmayan emirlere itaat et.
Ø Küçüklere rıfk ile merhametle, şefkatle muamele et.
Ø Büyüklere tazim et.
·          Hadis’yi şerif meali:
Ø “Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize tazim etmeyen bizden değildir!”.
Ø Asi, günahkâr da olsalar, bütün halka merhametli ol. Çünkü hepsi Allah’ü Teâlâ’nın kulu ve mahlûkudur.
Ø Her ciğeri yanık olanı sulamada ecir vardır. Benî israil alüftelerinden (fahişelerinden) biri, bir kuyu başında hararetten ciğeri yanmış bir köpeğin dolaştığını gördü de ayağından meşini çıkardı, su doldurdu, o köpeğe içirdi. Allah’ü Teâlâ bunu kabul etti, onun kabahatlerini affetti de Cennetine koydu. Artık sen düşün!
Ø Bir insana, hele bir Müslümana yapılan iyiliği. Hayır’yı, hayır olduğu için yap.
Ø Serden, şer olduğu için kaç.
Ø İnsanların metîn ve zemmine kulak verme...

                                       
Nasihat 33

·          İşlerinde Hz. Ömer Radiyallahü Anh gibi ol. Hazreti Ömer “Allah’ü Teâlâ yolunda bizi aldatanlara aldanıveririz.” derdi. Kardeşim, bir kimse seni Allah’ü Teâlâ yolunda aldatmak isterse, sen de onun bu dalaveresine vakıf olursan, ona aldanmış gibi görünmen, hile ve hurdasını yüzüne vurmamak, onu mahcup etmemek, arkasından onun ıslahına dua etmek, şefkat göstermek güzel huylardandır, imân ve İslâm alâmetidir. Mü'min aldanıverir ve cömertlik gösterir.
·          Münafık aldatır, fesat saçar.
·          Müslüman kardeşlerine don, gömlek ol. Nefslerini, ırzlarını, evlâtlarını koru. Çünkü sen onun kardeşisin, ayna gibi gör, kendine bak. Hiçbir suretle ezalandırma. Hatta ezalanmışsa, onu ezadan kurtar. Çünkü bir şeyin nefi onun yüzü ve hakikatidir.

Nasihat 34

·          Komşu ve yakınlık haklarını koru. Kimin evi daha yakın ise, onu tercih et. Çünkü Allah’ü Teâlâ’nın sana ihsan ettiği nimetlerde komşularının hakkı vardır. Onlara ikram ederken en yakın komşundan başla. Komşularından zararı defet, isterse kâfir olsun. Onun da komşuluk hakkı vardır.
·          Acaib bir hikâye: Bir köylünün avlusuna çekirgeler iner. Başkaları çekirgeleri avlamak için gelirler. Onları ellerinde aletleriyle görünce, ne var diye sorar. Onlardan lâtife tarzında, senin komşuları avlamaya geldik derler. Hane sahibi; mademki onlar benim komşularımmış, yemin ile söylüyorum ki, onları avlamaya sizi bırakmam der ve kılıcını çeker. Komşu kelimesine riayeten bunu yapar.
·          İmam-ı Malik Rahmetullahi Aleyh'e: “Deniz domuzu yenir mi?”, dediler de, “Haram!”, dedi. “O balık değil mi?”, dediler. “Siz hınzır dediniz!”, buyurdu. (Çekirge yenilir amma, afet olan çekirgeler değil. Afet çekirgesi bir iş görmektedir. Biyolojik olarak vücudunun hıltı asiddir. Mideye zararlıdır. Bir azabın tecellisine vesiledir. Belki bir afatı refediyor, belki bir haramı kaldırıyor.
·          Daha mühim bir sebebi vardır. Amma, açıklanmaması tenbih edilmiştir.
·          Komşunun ezasını, güzel bir tarzda karşılamalı.
·          Bir köylü Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’e geldi. Ve dedi ki: Sana Kur'ân geliyormuş, en fasih kimseler bile ona muarefe edemiyorlarmış. Benim sözlerimi dinle dedi ve iyi huylara dair üç beytini okudu. Sana gelen Kur'ân ‘da bunların benzeri var mı dedi. O zaman Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem, Fussılet sûresinden şu, iki âyeti okudu. Ayetlerin meali: "İyilik, kötülüğe müsavi olmaz. Sen kötülüğü en güzel huy ne ise, onunla karşıla. O vakit görürsün ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse bile sanki senin yakın dostun olmuştur”.
·          Bu güzel huya, sabırlı olanlardan başkası kavuşturulmaz. Buna, büyük bir nasibe malik olandan başkası eriştirilmez". O, fasih köylü şair dedi ki; buna erişilmez, bundan güzeli de olmaz. Bunu insan söyleyemez. Sen Rasulullah'sın ben de iman ettim. Evet, Kur'ân-ı Hakim'în icazını onlar anladılar.
·          Kardeşine, zalim de olsa, mazlum da olsa yardım et. Zalim kardeşine şeytan vesvese verdi. Onu, başkasına zulmetmeye sürükledi. Şeytanın bu vesvesesini, ondan defetmek için yardım et.
·          Senden yardım bekleyenden elini çekme. Allah’ü Teâlâ hiçbir şeye, hiçbir yardıma muhtaç olmadığı halde; Muhammed suresinde: “Eğer, siz Allah’ü Teâlâ’ya yardım ederseniz O da size yardım eder!” buyurdu.
·          Allah’ü Teâlâ’nın yarattıklarını hakir görme. Allah’ü Teâlâ onları yaratırken hakir görmedi. Kadınlara hitaben; sakın komşularınızın hediyelerini hakir görmeyin isterse bir paça (koyun ayağı) olsun. Tahkir, cahilliktir.
·          Lanet, sövmek, bağırmak, çekiştirmek komşuluğa yakışmaz.
·          Dilini de kötü sözlere alıştırma.

Nasihat 35

·          Kibirden, bir kibre delâlet eden şeylerden çekin. Elbisen de, yürüyüşünde kibir alametleri bulunmasın.
·          Kimseden bir şey isteme. İyice muzlar (muhtaç) kalırsan (ki Allah’ü Teâlâ seni o hale bırakmaz) Bilfarz o hale düşmüş isen, tese'ül (istemek) ihtiyaç kadar caizdir, ihtiyaçtan fazla tese'ül cerahattir. Mahşere her yeri yaralı, çıbanlı olarak gelir.

Nasihat 36

·          Ensar'a mensub bir kadın veya erkek görürsen; düşmanın da olsa ona muhabbet et. İman alâmeti, Ensar’yı sevmektir. Ensar’yı kiram kalmadı deme. Ensar demek, Allah’ü Teâlâ’nın dinine yardım edenler demektir. Hangi zamanda olursa olsun Allah’ü Teâlâ’nın Dinine lisanı ile işleriyle, kalemiyle yardım edenler Ensar'dır. Onlara muhabbet imandır. "Ey iman edenler Allah’ü Teâlâ’nın yardımcıları olun" (El Saf suresi âyet 14) Bir kişinin dahi olsa hidayetine sebep olanın hayrı, güneşin doğduğu yerlerin hepsinden hayırlıdır.

Nasihat 37

·          Doğru söyle.
·          Emanetleri yerine eda et.
·          Vaadinde sadık ol.
·          Yalandan içtinap et.
·          Hain olma, vaadinden dönme.
·          Birisiyle kavga edersen haktan ayrılma.
·          Yalan, hainlik, vaadinde durmamak münafıklık alâmetlerindendir. Bir insan yalan söylerse, onun pis kokusundan Melek, otuz mil uzaklaşır.
·          Şeytan bile insana fenalığı emredince, insan onu işlerse, Allah’ü Teâlâ’dan korkusundan şeytan, onun yanından kaçar. Hemen nedamet duymasındandır.
·          Şu manevi kokuyu duy, Şeytanın kaçışından ibret al. Şeytan insana: “İnkâr et!” der de, o inkâr edince: “Ben hakikaten senden uzağım, çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’ü Teâlâ’dan korkarım!” der. (Haşir suresi âyet 16) Allah’ü Teâlâ’dan korkmayan, şeytandan eşed (şiddetli) değil mi?

Nasihat 38

·          Züppelik etme. Bu kelime Arabça'da (Elbezaze) kelimesinin zıddıdır. Bezaze, babayani, olduğun gibi, yaşadığın memleketin göreneğine uygun bir şekilde yaşamak demektir ki imandandır.

Nasihat 39

·          Hayâlı ol. Allah’ü Teâlâ’ta hayâlıdır. Hayâlı olanları sever. Kıyamette; İslâmiyet’te ihtiyarlamış, saç, sakal ağartmış olanlardan, Allah’ü Teâlâ hayâ eder. Yâni, onları affeder, azap etmez. Çünkü hayânın manası terk etmek demektir. Allah’ü Teâlâ sivrisineği misal getirmekten çekinmez Ayetinde de bu manayadır. Müşrikler, güya kendi akıllarınca, Allah’ü Teâlâ büyüktür, sivrisinekle falan misal vermez dediler. Hâlbuki en büyüğünü yaratmakla en küçüğünü yaratmakta fark yoktur. Belki sivrisineği fil suretinde yaratmak daha acayiptir. Hayânın insanda yeri çoktur. Hayâ bir san'attır ki menfaati, her şeyde, onu gösterene aittir. Hayâ, utanacak bir şey yapmamak değildir. Mü'min, her yerde, her halini gören ve bilendir, Allah’ü Teâlâ’nından utanır dünya ve ahirette kendini mahcup mevkie düşürecek bir iş işlemez. İşte bu hal, Hayâ'dır. Hayâ imandandır buyrulması, sahibini günahlardan men ettiği içindir. Peygamberimiz, hayânın hepsi hayır'dır. Hayâdan ancak hayır gelir. Utanmaya en lâyık olan da Allah’ü Teâlâ’tır buyurdular.

Nasihat 40

·          Nasihat et. Çünkü “Nasihat dindir!”. Kime nasihat edeceğiz diye sordular da Peygamberimiz, “Allah’ü Teâlâ’ya, Rasulüne, İslâm büyüklerine ve herkese!” buyurdular. Nasihat edenin çok ilme ihtiyacı vardır. Hatta yalnız bilgi kâfi değil. Aklı, fikri de sahih olmalı. Önünü, sonunu düşünmeli. Mizacı da bozuk olmamalı. Şeriatı bütün teferruatı ile yâni, mezheplerin hepsinin esaslarını bilmeli. Ahvali, zamanı da bilmeli. Hiç bir garazı (gaye) bulunmamalı. Eğer, bunlar bulunmazsa hatası çok olur. İyi huylar içinde, nsihatten daha dakiki yoktur. Hakiki nasihat edenin dostu az olur. Çünkü halkın çoğu hevayı hevese kendini kaptırmış kimseler olduğundan, “Nasılım!” sözü onlara acı gelir. Nasılı, iğne iplik manasınadır. Nasihat eden, insanları saadetlerine rapteder. Allah’ü Teâlâ’ya nasihat; Allah’ü Teâlâ’dan günahkârlara, Allah’ü Teâlâ’nın affını ve mağfiretini istemekle ve onlara şefaat etmekledir.

·          Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem'e nasihat; Peygamberliğini tasdik ve onu sevmekledir. İslâm büyüklerine nasihat; haklı İşlerinde onlara yardım ve emirlerine itaat etmekledir. Herkese nasihat; Dünya ve ahiretlerine yarayan faideli şeyleri onlara öğretmekledir.

Nasihat 41

·          İki namaz arasındaki haline riayet et, bir namazı kıldıktan sonra ikinci namaza kadar, arada hiç lakırdı etmeyen kimsenin, kitabı Arşın altında, hususi yerlere konur. İzah: İki namaz arasındaki boş vakitlerinde günah olan işler ve sözlerden ictinab eder. Amel defterine sevaplar yazdıran işler ve sözlerle iştigal eder. Ve bu hal île ikinci namazını da kılarsa, bu iki namaz arasındaki amellerini bildiren dosyası, yücelerin yücesi makamlara gider. Ve oralarda teşhir edilir. İki namaz arası olmayan zaman yoktur. Böyle olunca, boş vakitlerine dikkat et. O vakitlerde de sana fayda verecek hayırlı işlerle meşgul ol, duaya nasihat olunuyorsun. Vakitler çok kıymetlidir. Geçenlerin telâfisine imkân yoktur Elde olanların kıymetini bil, mâ-lâyani ile geçirme. Müslümanlığın güzelliklerinden biri de faydasız şeyleri terk etmektir.

Nasihat 42

·          Cemaatle namaza devam et. Camilerin hikmeti vücudu, farz namazlarını içinde kılmak içindir. Ezan ve kamet de bunun için emrolunmuştur. Yalnız kılmakla Cemaatle kılmak arasında yirmi yedi derece faik vardır. Yalnız kılmada (Settar) ismi tecelli eder. Cemaatle kılmada (Adil) esması tecelli eder.

Nasihat 43

·          “Evvabin” namazına da devam et. (“Evvâb” “dönen, Allah’ü Teâlâ’ya yönelen, tövbe eden” anlamında; çoğulu “evvâbın” “günah işlediğinde derhal tövbe edip Allah’ü Teâlâ’ya yönelen, Allah’ü Teâlâ’ya itaat ederek hayır işleyen kimseler”) Bu namaz halkın meşgul bulunduğu sabahla öğleye, öğle ile ikindiye, akşamla yatsı arasında kılınır. Gece uyuduktan sonra kalkıp, şafaktan evvel kılınan Teheccüd namazı sekiz rek'atten on iki rekate kadar kılınır. Akşamla yatsı arası Evvabin namazı, altı rekattir, Bu namazlar hep sünnettir; kılanlar feyzine ererler.

Nasihat 44

·          Yemekte, içmekte haram şeylerden korunmak nasıl lazımsa, sözlerde de öylece lâzımdır. Nasıl bileceğim dersen; şöyle, içine sıkıntı veren, başkasının görmesini, duymasını istemediğin şeyler hep günahtır.
·          Bir de, kalbine şek, şüphe veren şeyleri bırak. Kalbinin razı olduğu, hak dediği şeyleri işle. Bu hususta fetvayı kalbine sor. O, sana helâl mi yoksa haram mı söyler. Eğer, sorduğun mes'elede kalbin biraz duraklarsa, ondan vazgeç. Peygamberler yoluna git.
·          Ve iktisade riayet et. Peygamberlerin âdetleri bu idi.
·          Dünya işlerinde pek acele etme.
·          Ahiret işlerini vaktinden tehir etme. Çoluğun çocuğun için çalış. Allah’ü Teâlâ yolunda çalışmış sayılırsın. Hele, selâvat’yı şerife çok devam et...

Nasihat 45

·          Allah’ü Teâlâ için bir şeyi deruhte etmişsen, onu bozma. Ondan daha hayırlı bir şey işlemek hatırına gelirse, deruhte ettiğin şeyi yap. İkinci hayırlı hâtıra Şeylan'dandır. Birinciyi terk ettirmek için getirmiştir. O, hatıra geleni de işle. Şeytanı kahredersin. Çünkü şeytan birinciyi terk ettirmekle ahdini bozdurmak ister. Meselâ akşamla yatsı arasında Kur’an-ı Kerim okumayı âdet edindin. Bir müddet sonra bir hatıra geldi. Bu vakitte namaz kılsan daha efdâl diye ilka olundun; namaz kılıp da Kur’an-ı Kerim okumak âdetini bırakma. Kur’an-ı Kerim’i OKU! Hem de nafile namazı Kıl. Böyle yaparsan şeytan seni değil, sen şeytanı aldatmış olursun.
·          Sıla-i Rahmi terk etme. Rahim rahmandandır. Allah’ü Teâlâ ile aramızda nesep karabeti var. Sıla-i Rahim yapan, Allah’ü Teâlâ ile olan akrabalık haklarını da yerine getiriyor. Çünkü rahim, rahmanın damarlarındandır. Sıla-i Rahmi terk eden, rahman ile alâkasını kesiyor demektir.
·          Dünya ve Ahiret nimetleri hep Allah’ü Teâlâ’nın Rahman ismi şerifinin tecellileridir.
·          Birisi seninle istişare ederse, ona hakkı söyle, hakkı göster, sakın hıyanetlik etme. Hakikat ne biliyorsan onu söyle. Müsteşarın (Danışılan kimsenin) emin birisi olması lâzımdır.
·          Sakın, altın ve gümüş kaplardan yemek yeme,
·          İpekli elbise giyme.
·          Korkunç bir rü'ya görmüşsen, uyanınca sol tarafına üç kere üfle. Ve (Allah’ım, bu gördüğüm rüyanın şerrinden sana sığınırım) de, daha yatacaksan başka tarafına dön. Ve o rü'yayı kimseye söyleme.
·          Sözüme dikkat et. (Altın, gümüş ziynet olarak kadınlara mübahtır. Altın, gümüş kaplardan yemek yemek, kadınlara da haramdır.)
·          Çok kimseler istiaze ederler, amma başkalarına söyledikleri için zarar görürler. Sen söyleme, Rü'ya kuşun ayağına takıdır, söyleyip tâbir edilince, tâbir edildiği gibi düşer.
·          Güzel kokular kullan. Her abdestte misvak tutun. Ağzın temizlenir, Allah’ü Teâlâ senden razı olur. Misvak tutunup kılınan namaz, misvâksiz kılınan namazdan yetmiş kat efdâldir, diye rivayet var.
·          Yalan yere yemin etme. Yalan yemin, sahibini günaha sokar. Beldeleri harab eder.

Nasihat 46

·          Esnemek şeytandandır. Onu kes ve esnerken ses çıkarma. O ses şeytan sesidir. Namaz içinde aksırmak da şeytandandır. Amma namaz haricindeki aksırmak nimettir. Binaenaleyh Hâmd lâzımdır.
·          Falcılık ve faydasız oyunlar, eşyanın hareketlerinden kötü mânalar çıkarmak, meselâ baykuş öttü, tavşan geçti... Gibi şeyler, Müslümanlıkla bağdaşmaz.
·          Câmiye tükürme. Cami duvarına, kıbleye karşı da tükürme. Kıbleye karşı ve kıbleye arka çevirerek abdest bozmak da caiz değildir.
·          Yemek yemezden evvel ellerini yıka. Yemek yedikten sonra hem ellerini hem de ağzını yıka...
·          Hizmetçilere ağır işler emretme. Eğer yapılacak iş ağır ise, onlara yardım et. Çünkü onlar da senin gibi insandır. Yemeklerine, elbiselerine iyi bak...
·          Bir eve gelirsen üç defa izin iste. Kapı arasından içeriye bakma. Eğer izin çıkmazsa dön ve darılma...
·          Yetmiş bin “Kelime-î Tevhit” okumak suretiyle nefsini Cehennemden azat ettir. Şeyh Ebu Rebi Rahmetullahi Aleyh der ki; bir sofrada yemek yiyecektik. Benim de okunmuş yetmiş bin Tevhid’yim vardı. Hiçbir yere de bağışlamamıştım. Bizim soframızda genç, salih bir delikanlı da vardı, keşfi açıktı. Elini yemeğe sundu ve ağlamağa başladı. Ne oldu dediler. Dedi ki; İşte Cehennem, anamı da Cehennemde görüyorum. Yemedi ve mütemadiyen ağlıyordu. Şeyh Ebu Rebi der ki: İçimden şöyle niyaz ettim. Allah’ım, biliyorsun ki benim okunmuş yetmiş bin tehlilim var. Bunu bu çocuğun annesinin Cehennemden kurtarılması için Ruhuna bağışladım. Bunları hep gizli ve kalbimle söyledim. Çocuk birden ağlamayı bıraktı. Gülerek El Hamdülillah anamı Cehennemden çıkardılar dedi ve bizimle yemek yemeye başladı. Ebu Rebi der ki; Bu vakıa bana iki şeyi indirdi. Biri, bu yetmiş bin Tehlil'e dair rivayet edilen Hadis-i Şerifin sahih olduğu, diğeri de o gencin keşfinin sahih olduğudur.

·          Tehlîl okumanın tarifi:
Ø Abdestli kıbleye müteveccih oturup 25 Estagfirullah,
Ø 1 kerre Fatiha-i şerife,
Ø 3 aded İhlâs-ı şerif,
Ø 3 adet selâvat-ı şerife.
Ø Okuyup, Rasul-ü Ekrem Sâllallahu aleyhi vesellem efendimizin Ruh'u şeriflerine hediye etmeli. “Lâ ilâhe İllallah”ı dürüst okumalı.
·          yı semalara doğru çekmeli ilâhe yi sağ taraftan alıp sol memenin altındaki kalbe illallâh”ı indirmeli.
·          Her yüz âdedinde bir kere “Allahümme Ente maksudi, rıdake matlubi” “Allah’ım arzum sensin, senin rızana talibim.” demeli.
·          Günde ne kadar çekersen onları belleyip yetmiş bin olunca bir hatim olmuştur. Onu istediği yere bağışlar, isterse kendine bırakır...
·          İki kişi arasındaki husumeti ve gerginliği ıslaha çalış. (Düşmanlar barışmak isterlerse, sen de onlara yanaş) emri var.
·          Artık düşün gâvurlarla barışmayı emreden Allah’ü Teâlâ Müslümanlar arasındaki dargınlıkları gidermek için çalışan ve Müslümanlar arasını barıştıranları büyük mükâfatlarla taltif buyuracağı muhakkaktır değil mi?
·          Sakın ha; iki kişinin arasını bozma. Bu hâl dini yıkar.
·          Bedeninin sıhhatini ve boş zamanlarını ganimet bil, bunları Allah’ü Teâlâ’nın razı olacağı işlerde kullan. Bunlar gafletle boş yere harcanırsa aleyhine hüccet olur.
·          Ahirette hasmın Allah’ü Teâlâ olmamasına dikkat et. Eğer hasmın Allah’ü Teâlâ olursa mahvolursun.
·          Her sabah yüz defa “Subhânallâhi ve bihamdihî, Subhânallâhil azîm”
Anlamı: “Allah’ü Teâlâ’ya hamd ederek O’nu tüm noksanlıklardan tenzih ederim, Yüce azamet sahibi Allah’ü Teâlâ’yı tenzih ederim!” de. Günah bırakmaz.

Nasihat 47

·          Vücudundaki bütün azalarını muhafaza et. Yapacağın şey mubah bile olsa âzami haddinden fazla kullanma.
·          Azalarını serbest bırakan, kalbini sıkıntıya sokar. Herhangi âzanı haram olan bir şeyde kullanırsan, o onun zinasıdır. Harama bakan göz, haramı tutan el, harama yürüyen ayak gibi.
·          İnsanları yüzükoyun Cehenneme sürükleyen dillerinin belasıdır. Yarın hesap yerinde diller, ayaklar, eller. İşledikleri şeylere şahitlik edecekler. O hâlden kork.
·          Nefsine acı. Bir insan şer'an caiz olmayan bir şeyi yapacağı vakit, o azanın aman yapma, bu işe beni mecbur etme.
·          Yarın kıyamette aleyhine şahitlik edeceğim. Beni kötülük yaptırmak suretiyle aleyhine değil de iyilik yaptırmak suretiyle lehine şahit kıl. Dediğini, eğer o günahı işlerse, yine o azanın: “Ya Rabbi! ben nehyettim sözümü dinlemedi. Allah’ü Teâlâ’nını, beni bunun yaptığı işten 'teberri ediyorum”. Dediğini işitenler var. (Muhiddin-i Arabi Kuddise Sirrûh'un işitenlerden biri olduğu muhakkak).
·          Azaları suistimal, kalbe sıkıntı verir. Kalb Allah’ü Teâlâ içindir. Onu işgal ve ona eza Allah’ü Teâlâ’nın gazabına sebebtir.

Nasihat 48

·          Her namazında ezan oku yahut müezzini dinle. Onun okuduğu kelimeleri bitirince sen de tekrar et.
·          Ezan okurken sesini salıver çünkü müezzine sesinin ulaştığı yerlerdeki kuru, yaş ne varsa hep şahitlik edecek. Ezan okumakta ve birinci safta olanları insanlar bilseler, oraya geçmek için kur'adan başka çare de kalmasa kur'a ile oraya geçmek isterler.
·          Gençlikte ne olduğunu bilseler müsabaka ederler,
·          Sabah ve yatsı namazlarında verilen mükâfatı bilseler, sürüne sürüne camiye gelirler.
·          Tenha bir yerde, insan ezan okuyup kamet getirerek namazını kılsa, dağlar gibi melek kafileleri ardında cemâat olurlar. Ve onun duasına âmin derler.
·          İnsanlar gaflet etmesinler diye bu vasiyeti yazdım. Çünkü akıllı insan hayırlı ve faydalı şeyleri ihmal etmez. Bu herkesin şahsi menfaatidir.
·          İnsanın kendi şahsına rahmeti başkasına rahmetinden daha büyüktür. Nitekim kendi nefsine ezası, başkasına yaptığı ezadan büyük olduğu gibi. Meselâ, intihar edenin cezası katilin cezasından büyüktür.
·          Peygamberlerden sonra, insanlar üzerinde en büyük hak, ana, baba hakkıdır. Duada, nefsini ana, babasına takdim emrolunmuştur. Nuh suresinin son âyetinde buna işaret vardır.

Nasihat 49

·          Eğer Vali veya söz sahibi yâni hüküm sahibi isen, Hak söyle, Hak ile hükmet. Hevayı hevese ayma. Herkese eşit muamele et. Çünkü bizden evvel helak olan kavimler, herkese eşit muamele yapmadıkları için azaba çarpılmışlardır.
“Ey Dâvûd! Gerçekten biz seni yeryüzünde halife yaptık. İnsanlar arasında hak ile hüküm ver. Nefis arzusuna uyma, yoksa seni Allah’ü Teâlâ’nın yolundan saptırır. Allah’ü Teâlâ’nın yolundan sapanlar için hesap gününü unutmaları sebebiyle şiddetli bir azap vardır.” (Sâd Suresi 26. Ayet)
·          Hesap günü, ahiretteki hesap günü olmakla beraber dünyada nefslerini hesaba çekmeyenlere de şamildir. Çünkü nisyan terk demektir. Dünyada hesabı terk ettikleri için, bu çetin azaba uğrayacaklardır. “Hesâba çekilmeden evvel kendinizi hesâba çekiniz. En büyük arz (Allah’ü Teâlâ Teâlâ’nın huzûruna çıkarılıp O’na arz edileceğiniz gün) için (sâlih ve güzel amellerle) süsleniniz! Şüphesiz dünyadayken nefsini hesâba çeken kimse için kıyâmet günündeki hesap hafif olacaktır.” (Tirmizî, Kıyâmet, 25/2459) diye emir vardır.
Dünyada da cezalar var. Ama dünya cezaları insanları tövbe ve düşünceye sevk ettiği için faydalıdır.
·          Kardeşim: Sen de kabahatlerinden dolayı hemen tövbe ile Rabbine dön. Ahvalinde iyilik hissedince Allah’ü Teâlâ’nın senin her hâlinde feyizli, Rahmetli kapıları açılır, O kapılardan birini de sen çal ki, sana da açılsın. O andaki Feyzi Rabbani'de nefsini malınım bırakma.
·          Her hareketinde bir hayra niyetli bulun. Yapamasan da ecrine kavuşursun, Hatta bir günah işlemişsen, onun günah olduğuna inan. Bu imânınla o günahı karşılamış ve tesirini azaltmış olursun. Tevbe suresinin 102. âyetinde: günahlarını itiraf edenlerin affa nail olacakları beyan buyuruluyor.

Nasihat 50

·          Duaları, ezan okunurken, muharebe esnasında, namaza başlanacağı zamanlarda yap.
·          Duadan garaz (gaye) kabülüdür.
·          İcabetin sebepleri çoktur. Zamanın, mekânın, o andaki hâlin, ağızdan çıkan dua kelimelerinin icabette büyük tesirleri vardır. Bu dörtten birine rastlayan dualar kabul olur. En kuvvetlisi ağızdan çıkan dua kelimeleri sonra hâldir.
·          Allah’ü Teâlâ’nın haklarına ve Halkın haklarına riayet et.
·          Bil ki insan fakir ve muhtaç bir mahlûktur. İstemeğe de mecburdur.
·          Dileklerini yalnız Allah’ü Teâlâ’dan iste.
·          Bir kimse senden yapabileceğin bir şeyi isterse, kimseye duyurmadan onu ver.
·          Muhtaçlara daima yardımda bulun, böyle yaparsan Nâib-i Rahman olursun. Meselâ evlenecek bir kimseye yardım edersen, onun salih çocukları senin için devamlı sadakalar sırasına geçerler.
·          Verdiğin sadaka ve yaptığın iyilikleri başa kakma! Çünkü nimetin hakiki sahibi sen değilsin. Verdiğin sadakayı Allah’ü Teâlâ’ya veriyorsun. Gaflet etme. Karşılığı fazlasıyla sana gelecektir. Buna İnan.
·          Gafiller içerisinde gizlice Allah’ü Teâlâ’yı zikret. Bu Allah’ü Teâlâ ile halvet olmak demektir.
·          Fazla suyun olunca başkasından esirgeme.
·          Senin imamlık veya her hangi bir memuriyetini istemeyenlerin önüne geçme. Hakikaten sen o makamın ehli isen sırf şahsi garazlarından dolayı seni istemiyorlarsa onlar mes'uldürler.
·          Bir işçi çalıştırınca hemen ücretini ver. Başkaları üzerinde kendin için bir meziyet görme fazilet, şeref, izzet Allah’ü Teâlâ’nındır. Dilediğine verir.

Muhyiddin-i Arabi Kuddise Sirrûh Hazretlerinden 99 Nasihat (3. Bölüm)

Nasihat 51

·          Cünub olunca biraz bekleyeceksen, su varsa, abdest al, su yoksa teyemmüm et. Eğer cünüb olarak biraz uyuyacaksan, abdest al da Öyle uyu. Eğer cünub iken yemek yiyeceksen, su içeceksen, abdest al. Ağzını güzelce yıka. Melekler cünübe ve kâfirin ciyfesine yaklaşmazlar.
·          Kimseye gadretme. (Gadr: Söz ve ahid verdikten sonra ahdini bozmaya denir.)
·          Anana, babana isyan etme. Öf bile deme. Belki onlara daima dua et.
·          Anana, teyzene çok ikram et. Bunlar, Allah’ü Teâlâ ve Rasulünün vasiyetleridir.
·          Kimse hakkında kati hüküm verme. Hüsnü zan et. İyi görüyorum de. Allah’ü Teâlâ’ya karşı edeb böyle olur.

Nasihat 52

·          Bir cemaate imam olup namaz kıldırınca dua ederken, yalnız şahsına dua etme. Belki bütün cemaate dua et. Eğer yalnız şahsına dua edersen, hainlik etmiş olursun. Bir de, Hakkın rahmetini kullarından kıskandığın ve nefsini başkalarına tercih ettiğinden dolayı en kötü ahlâk sahibi olduğunu isbat edersin. Çünkü Allah’ü Teâlâ Mü'min kullarını medhederken onlar, başkalarını, nefislerine tercih ederler buyurur.
·          Abdestin daraldığı halde namaz kılma. Huzuru kalb, namazın ruhudur. Yemek hazır, namaz da hazırlanmışsa, evvelâ yemeğini ye. Sonra namaz kıl.
·          Ana ve babanın dualarını almaya gayret et.
·          Misafirin duası da makbuldür.
·          Aman mazlumun bed duasından sakın. Mazlumun duasıyla Allah’ü Teâlâ arasında hicab yoktur.
·          Vücudundaki zaid kılları, tırnakları kes.
·          Her işinde adaletli ol.
·          Allah’ü Teâlâ’ya ve Allah’ü Teâlâ’nın kitabına sarıl.
·          Allah’ü Teâlâ’nın razı olacağı şeylere devam et.
·          Allah’ü Teâlâ’nın büyüklüğünü düşün.
·          Haşyetullah'dan ağla. (Haşyetullah: Allah’ü Teâlâ’nın büyüklüğünü ve sonsuz kuvvet ve kudretini düşünerek titremek demektir.)

Nasihat 53

·          Hayırlı bir iş yapmışsan, ona devam et. İsterse az olsun.
·          Sen ibadeti bırakmadıkça Allah’ü Teâlâ feyzini kesmez. Bir müddet ibadet ettikten sonra bırakıvermek, Allah’ü Teâlâ ile arandaki rabıtayı kesmek gibidir. Şöyle ol: İşlemekte bulunduğun hayırlı amellerini ölünceye kadar bırakmamaya azimli ol.
·          Terk ettiğin kabahatleri de bir daha yapmamaya azimli ol. Her nefes Allah’ü Teâlâ ile olursun.
·          Ayat-ı İlâhiye'de hakdan ayrılma, Şeriate uymayan te'villere sapma,
Sadakaların en efdaline devam et. Verdiğinde gözün kalmasın. Kendisinin muhtaç olduğu şeyleri, tercihan başkalarına verenleri Allah’ü Zül Celâl metih buyuruyor. Seve seve vermişler, Allah’ü Teâlâ bize yeter demişler. Verdiklerini unutmuşlar. Eğer böyle yapamazsan, evvelâ kendini doyur ve kandır da sonra artarsa başkalarına da verirsin. Rasulüllah Sallallahü Aleyhi Vesellem, sadakanın en efdali “Veren el alan elden hayırlıdır. Yardım etmeye, geçimini üstlendiğin kimselerden başla!” Rasulullâh Sallallahü Aleyhi Vesellem: “Sadakanın hayırlısı, ihtiyaç fazlası maldan verilendir. Kim insanlardan bir şey istemezse, Allah’ü Teâlâ onu kimseye muhtaç etmez. Kim de tokgözlü olursa, Allah’ü Teâlâ onu zengin kılar.” (Buhârî, Zekât 18, Nefekât 2; Müslim, Zekât 94-97, 106, 124) buyurdu.
·          Verdikten sonra Allah’ü Teâlâ ile istiğna (gönül tokluğu) edip verdiğinde gözün kalmaması demektir. (Allah’ü Teâlâ ile istiğna: Başkasına yüzsuyu dökmemek)
·          Korktuğun ve umduğun kimselerin yanında da Hak söyle.
·          Kurban bayramı günü çok iyilik yap. Allah’ü Teâlâ katında en büyük gündür. Arefe ve Aşure günlerinden de efdaldir.
·          Her hak sahibine hakkını ver, hatta her hakka da hakkını ver.
·          Kimsede hakkın bulunduğunu görme.
·          İnsaf et. (insaf: Muhabbet, sevmek, adalet) başkalarından insaf bekleme.
·          Senden birisi özür dilerse, derhal kabul et. Kendini, başkasından özür dileyecek bir hale düşürme.

Nasihat 54

·          Secdede duayı çok yap. Secde hali, kulun Allah’ü Teâlâ’nına en yakın bulunduğu hâldir.
·          Allah’ü Teâlâ herkese yakındır. Matlup olan, kulun Allah’ü Teâlâ’ya yakınlığıdır.
·          Herkese lutf ile muamele et.
·          Hele akrabaya, ehlü iyale daima şefkatli bulun.
·          Herkese selâm ver. Eğer başkasının sana vereceğini bilirsen, o selâm versin sen al.
·          Dünyada kendinden aşağısına bak.
·          Zenginlerin servetine gözünü dikme. Fitneye uğrarsın.
·          Herkes için dünya, tatlı ve sevgilidir. Nimetler de tab'an (tab'an: Yaratılıştan, doğuştan. Huy ve tabiat itibariyle) sevgilidir. Başkasının sevgilisine göz dikme.
·          Zahidin zühdünde nimet, Abidin ibadetinde nimetler vardır. Olmasa, devamlı ibadet yapamazlar. (Zühtün ve ibadetin zevklerine kendini kaptırmak da makbul değildir. Abid has olmalı. İbadetten değil mabud'dan nasib almalı.) Ayet: “Onlardan bir sınıfa, fitneye düşürmek İçin verdiğimiz, dünyaya ait zilletlere ve debdebelere sakın gözünü dikme. Rabbinin rızkı, hem hayırlı hem de bakidir”. (TAHA) suresi 131) Debdebe: Gürültü, patırtı (hadra haşin)
·          Rabbinin sevdirdiği hayırlı ve devamlı-olan rızk, îman ve ibadetinden o anda doyduğun rızıktır. Gözünü kaptırma diye tenbih edilen o debdebe var ya o fitnedir o...
·          Birisinin sende hakkı, alacağı varsa, güzelce öde. Hatta fazlasıyla öde.
·          Sakın alacaklına eza etme.
·          Mü'min kardeşinin malına, canına, namusuna, akraba ve taallukatına bir tecavüz vaki olursa, onu koru.
·          Her işinde Allah’ü Teâlâ’nın haklarına riayet et. Aman nefsinin arzularına uyma.
·          Allah’ü Teâlâ’dan başka dost yoktur. En çok riayet edilmesi icap eden, Allah’ü Teâlâ haklarıdır.
·          Sakın canlı bir mahlûka eza etme. Kurbanını dahi keserken keskin bıçakla kes.

Nasihat 55

·          Sözlerin en güzellerini ihtiva eden Allah’ü Teâlâ’nın kitabını, içindeki hükümleri ve Allah’ü Teâlâ kitabı olduğunu düşünerek oku. Allah’ü Zül Celâl, sana da anlamak feyzini ihsan eder.
·          Kur’an-ı Kerim’i başkalarına da öğret, Naib-i Rahman olursun. (Naib: vekil) Ruh-ul Emin, O Kur’an-ı Kerim’i Hazreti Muhammed Sallâllahü Aleyhi vesellem’yin kalbine indirdi. Kur’an-ı Kerim okuyan temiz kalbli insanların kalbine, her okuyuşta yeni iner gibi feyz getirir.
·          Hayırlınız, Kur’an-ı Kerim’i öğrenip öğretendir.
·          Aman bahil olma.
·          Allah’ü Teâlâ’nın emirlerinden, nefsine zor gelenleri yap.
·          Korkak olma, Allah’ü Teâlâ sana kendine sığınmayı emretti. Sen de, her halinde Allah’ü Teâlâ’ya sığın.
·          Muin’yin (yardımcın) Allah’ü Teâlâ olunca hiç korkma. Kul, Fatiha’yi şerifeyi okurken, “sana kulluk eder, yardımı ancak senden beklerim!” deyince: Allah’ü Teâlâ bu âyetim benimle kulumun arasındadır. Kulunum istediği verilecektir, buyurur.
·          “Bizi doğru yola ilet” duasını edince de; bunlar hep kuluma aittir. Kuluma istediği verilecektir, buyurur.
·          Yalnız, bunlarda dikkat edilmesi icap eden şey, bu ve emsali âyetleri okurken, hikâye tarikiyle okumamalı. Birçok hafızlar ve âlimler, bu âyetleri, Allah’ü Teâlâ’nın kelâmını hikâye kasdi ile okudukları için hiçbir fayda göremezler. Çünkü Cenabı Hak, “kulum istediği zaman” diye buyurur, istemeğe, hikâye “istemek” demek olmadığından icabet olunmaz. Bir kısım insanlar Kur’an-ı Kerim okur ve dinlerlerken boğazlarından aşağı gitmez. Ağızlarında kalır, buyurulması, okurken kalbleri hazır olmayanlara aittir.
·          Allah’ü Teâlâ rızası için her fedakârlığa katlanan sadık Mü'mindir.
·          Dinde ve başka şeylerde kavi olanlar, nefislerinde de kavi'dirler. İmanlarında Kavi değildirler.
·          Mû'min, hassaten Allah’ü Teâlâ haklarında kavi olandır.
·          Allah’ü Teâlâ’nın bir ismi de Mü'min'dir, Senin adın da mü'min'dir. Miü'minler birbirine bağlıdırlar. Mü'min, mahlûk, müemmen Halik'a (müemmen: Emniyete alınmış, güvenilir) bağlanır ve ona dayanırsa onu hiç bir kuvvet yıkamaz.

Nasihat 56

·          Kendinde hiçbir zaman varlık görme. Daima fakir ve aciz olduğuna inan.
·          Allah’ü Teâlâ (Rabbi mahzen) dir. (Mahzen: Halis ve safi olan) Sen de Abdi mahzen ol. Allah’ü Teâlâ’nın rızası için daima hazır bulun, bu hale rabıta denir. Düşman hududunda nöbet beklemek ile rabıtadır. Muratıb’nın sevap defteri kapanmaz. Bir namazı kılıp da gelecek namaza niyet eden de ‘muratıb'dır.
·          Al’yi İmran suresinin son âyetini oku.
·          Rasul-ü Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem’in Ravzai şeriflerine varınca, Rasulullah’nın hadisi şeriflerini okuyacağın zaman evvelâ sadaka ver.
·          Sadaka mal ile olduğu gibi;
a)  Tehlil: (Lâ ilâhe illAllah’ü Teâlâ’),
b)  Tekbir: (Allah’ü Teâlâ’üekber),
c)   Tahmid: (Elhamdü Lillâh),
d)  Tesbih: (SübhanAllah’ü Teâlâ’)
e)  Havkale: (Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh), ile de olur.
f)    Bunlar, zikirlerin en üstünüdür.
Bunlar zikirlerin en cidalidir.
·          Daha açıkçası haline göre bir hayır işleyip de Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’in huzuruna o halde girenler. Hadisleri böyle temiz bir ağız ile okuyanlar Rasulallah Sallallahü Aleyhi Vesellem’den feyz alırlar.

Nasihat 57

·          Namaz kılan bir Müslümanı günahlarından dolayı tekdir etme.
·          Hadisi şerifte şöyle varid olmuştur: Bir insan mü'min kardeşine “kâfir” derse, o kelime dediği yere gider. Eğer dediği gibi ise, orada kalır, dediği gibi değilse söyleyene gelir.
·          Mü'min kardeşine kötü söz de söyleme. Allah’ü Teâlâ o sözden onu korur da söylediğin şeyi senin başına verir.
·          Mü'min kardeşinin yüzüne karşı veya arkasından yalan, sahih, hile hurda her ne ki yaptı isen karşılığı sana gelir. Cezasını sen çekersin.

Nasihat 58

·          Sakın kimse ile alay etme, eğlenme. Hele Derviş meşrebli salih, mütevazı insanlarla alay etmek, din ile alay etmek gibidir. Öylelerini küçük görüp onlara gülme.
·          Bâzı ilmine mağrur insanlar var ki, muttaki kimselerle istihza ederler. Yarın kıyamette onlarla da istihza edilecektir. Şöyle ki: Cennetin kapıları açılıp Cennet nimetleri gösterilecek, haydi girin denecek, tam girecekleri zaman kapılar yüzlerine kapanacak ve onlara; siz dünyada iken Allah’ü Teâlâ dostları ile eğlenirdiniz işte cezanız bu, haydi Cehenneme denecek.

Nasihat 59

·          İnsanların şerlisi olma. Şerli insanın dilinden, kötü sözlerinden herkes usanmış olduğu için yüzlerine gülerler, şerlerinden korkulduğu için onlara güler yüz gösterirler, işte şerrinden çekindiklerinden dolayı kendilerine ikram olunan insanlar en şerli insanlardır. Sakın sen de böyle olma.
·          Karının sırrını kimseye söyleme. Karısının sırrını ifşa eden insanlar ahlâken en düşük insanlardır.
·          Hiç kimsenin anasına, babasına sövme. O da senin anana, babana söverse, sen sebep olduğun için anana, babana âsî olmuş olursun. Peygamberimiz, anaya, babaya sövmeyin, deyince Ashap, “Hiç insan anasına, babasına söver mi?” dediler. “Evet, başkasının ana ve babasına söver, o da onun ana ve babasına söver!” buyurdu.
·          Büyük günahlardan biri de Müslüman’nın ırzına dil uzatmaktır.
·          Gâvurların haçlarına, putlarına sövme. Allah’ü Teâlâ’ya sövdürmeğe sebep olursun.
·          Bir Rafızi'nin yanında mezhep bahislerini açma. Ashâb-ı Kiram'a taan (hakaret, küfür) ettirmeğe sebep olursun.

Nasihat 60

·          Tabiyetinde bulunduğun Devletin büyüklerine dil uzatma. Husûmet adamlarının başta bulunmasıyla elde edilen menfaatler çok büyüktür. Beşeriyet hali hataları olursa, vebali onlara aitdir. Sen itaatini bozma.
·          Hükümet memurlarının devlet namına yaptıkları işlere itiraz etme. Emirlerine inkiyat et.
·          Düzeni bozma.
·          Zemmedersen sıfatı zemmet, mevsufa tecavüz etme.
·          Methedersen, hem sıfatı hem de mevsufu methet.

Nasihat 61

·          Allah’ü Teâlâ’nın azabından kendini kurtarmak istersen, Müslümanların büyüklerine, baban gibi hürmet et. Orta yaşlılarına ikram et. Küçüklerine şefkat göster.
·          Mü'min kardeşlerine kalbinde adavat bulunan, Cennet kokusu duymaz.
·          Halkın ezasına tahammül et.
·          Kimseye eza etme.
·          Kulak ol, dil olma. Yâni sözleri dinle, çok söyleme.
·          Allah’ü Teâlâ’nın emirlerine tazim, mahlûkatına şefkat, en mühim vazifedir. Kurtuluş ve saadet, bu iki şeyi yapmakladır.

Nasihat 62

·          Hayırlı bir şey söylemiş veya hayırlı bir şeye delâlet etrniş isen evvelâ onu kendin işle. İlk nasihati nefsine yap.
·          İnsanlar, evvelâ insanın işine bakarlar, sözlerine değil.
·          Mürşitin fiili sözünden daha müessirdir. Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem de sizin için güzel numune vardır, buyrulmuştur.
·          Bâzı insanlar, Kur’an-ı Kerim okur da, okuduğu Kur’an-ı Kerim ona lanet eder. Hatta kendi kendine lanet okur.
·          Gözünü aç! Meselâ zalim bir adam “Allah’ü Teâlâ’nın laneti zalimleredir.” (A'raf Suresi 44) ayetini; yalancı bir adam da “Allah’ü Teâlâ’nın lanetinin kendisine olmasını diler.”. (Nûr Suresi 7) âyetini okurken, kendine lanet eder.
·          Kur’an-ı Kerim’in zemmettiği bir sıfat, kendisinde bulunan bir kimse o âyeti okurken, keza Kur’an-ı Kerim’in methettiği bir sıfat, kendisinde bulunmayan bir kimse, o âyeti okurken Kur’an-ı Kerim, onun aleyhine hüccet oluyor değil mi?

Nasihat 63

·          Şeriat ilminden bir şey biliyorsan, bilmeyene söyle. Sakın bildiklerini gizleme.
·          Bir mezhebe bağlanıp onu körü körüne taklide yeltenme.
·          Allah’ü Teâlâ’nın emrettiği şeyle amel et.
·          Bilmediklerini Ehli Zikre (Kitabullah ve Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’in sünnetini bilenlerden) sor.
·          Bir Müftü, Allah’ü Teâlâ ve Rasul'ünün hükmü budur derse, onunla amel et, benim re'yim, kanaatim budur derse, başkasına sor.
·          Dinde güçlük yok. Ruhsatlarla amel et.
·          Alışında, verişinde semahat (cömertlik) et.
·          Başına gelen musibetten dolayı kimseyi ayıplama.
·          Allah’ü Teâlâ’dan afiyet iste, nefsini ıslaha çalış!

Nasihat 64

·          Daima Allah’ü Teâlâ’ya yalvar ki, seni salih mü'minlerden eylesin. O zaman Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’in dostu ve nâsır’yı olursun.
·          Dünyanın fitnelerinden sakın.
·          Allah’ü Teâlâ’nın ziyneti var, şeytanın ziyneti de var. Dünyanın da ziyneti var. Allah’ü Teâlâ’nın ziyneti helâl olan şeyler, şeytanın ziyneti haram olan şeylerdir.
·          Dünyanın ziyneti de iki cepheli, bir kısmı mubah, bir kısım haram. Bunları iyi ayırıp, ona göre hareket etmeli.
·          Hoşuna gitmeyen bir şey başına gelmişse, o anda sabra sarıl. Makbul sabır bu. Sakın o musibete kızıp kötü söyleme. Bir kadının çocuğu ölmüş, kabri başında ağlıyordu. Rasul-ü Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem oradan geçerken kadına sabır tavsiye etti. Rasulullah’ı tanımadığı için: “Geç, benim musibetimle sen mübtelâ olmadın!” dedi. O, Rasulullah idi dediler. Kadın nedametle özür diledi. Rasulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem; “Sabır ilk musibet çarptığı zaman olur”, buyurdular.
·          Zayıflara merhamet et. Onların yüzü suyu hürmetine Allah’ü Teâlâ nusret ve rızık ihsan buyurur.
·          Karz (ödünç) aldığın kimseye, sana iyilik yapana, hediye verene, sadaka verene iyilik yap. Hiç bir şey yapamazsan onlara selâm ver.
·          Veren el, alan elden hayırlıdır.
Selâmın kadrini eski Müslümanlar bilirlerdi. Bir arada yürürlerken, aralarına bir ağaç hail (engel) olsa, birleşince yine birbirlerine selâm verirlerdi. Yâni bu arada birbiri aleyhine kötü bir şey hatıra gelir korkusundan veya şeytan böyle bir ilkaatta (ilkaat: Zararlı sözlerle şaşırtmak) bulunabileceğinden endişe ederek. Selâm ile tecdidi (tecdid: yenileme) ahd ve tecdidi İslâm ederlerdi. Bu selâm arkadaşına; şu ayrıldığımız müddetçe senin dostluğunda idim demektir.
·          Erkekler daima kavi ve üstün yaratılmışlardır. Binaenaleyh, kadınlara daima şefkat ve merhametle muamele etmelidirler.

Nasihat 65

·          Fatiha-i şerifeyi okurken Besmeleyi vaslet sonuna kadar bir nefeste oku. Ebu Bekr Radiyallahü Anh’a İmamı Ali Radiyallahü Anh'dan gelen bir hadisi şerifte: “Besmeleyi Fatihayâ vaslederek okuyanı Allah’ü Teâlâ affeder; hasenatını kabul eder; dilini Cehennem yakmaz; kabir azabından, azabı nardan fezağ ekberden (büyük korkudan) emin olur; herkesten evvel Allah’ü Teâlâ’ya kavuşur!” diye rivayetler vardır.

Nasihat 66

·          Allah’ü Teâlâ için gayyur (gayyur: Sevgiden doğan bir kıskançlık, gayretli) ol. Hayvani kıskanç ve tabii gayretlerden sakın. Meselâ karına, kızına, anana, kardeşine, başkasının kötü nazarını nasıl girye (girye: gözyaşı, kötü) görüyorsan, bütün insanlara da aynı hali nefsinde duymalısın. Buna “gayret-i diniyye” denir. Amma, kendine yapılan fenalıktan duyduğun eleme başkalarına yapıldığı zaman duymuyorsan bu, gayret-i diniyye değil yalancı gayrettir.
·          Rasulüllah Sallallahü Aleyhi Vesellem’in dünyada eli, yabancı bir kadına dokunmadı. Kadınlardan bi'atı sözle alırlardı.
·          Musibet anında: "İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn = Şüphesiz biz Allah’ü Teâlâ’ya aitiz ve ancak O'na dönücüleriz!" de.
·          Bîr cenazen olursa, cemaatin yüz kişi veya kırk kişi kadar olmasına çalış. O cemaat, o meyyit hakkında şahittirler. Bir kişiye yüz kişi şahitlik ederse, o şahadet red olunmaz.

Nasihat 67

·          Sadaka vermeğe gayret et. Sadaka Allah’ü Teâlâ’nın gazabını söndürür. Kıyamette gölgelik olur. Meleklerin duasına mazhar kılar. Hadisi şerifte: “Her sabah iki melek iner: Biri; “Ya Rabbi! sadaka verenlere sen ikram et; verdiği gibisini de sen ona ver”. Diğeri de, “Ya Rabbi!  cimrilerin elindekiler telef olsun!” diye dua ederler.” Tabii meleklerin duaları makbuldür. Bu Hadisi şerifin ikinci şıkkı olan: “Ya Rabbi! Cimrilere telef ver demek: "Onlar da mallarını hayra sarf edebilsinler, onları cahillikten kurtar da sehi olsunlar diye dua ederler", diye hüsnü te'vil-de bulunanlar da vardır. Çünkü melekler daima insanların hayrına dua ederler.
·          Cehennem ateşinden kendini koru. Öyle ki yarım hurma vermek suretiyle olsun. Şeyh Muhiddin Kuddise Sirrûh burada der ki: Endülüs'te şeyhlerimizden birisi hakkında zındık diye şikâyet ettiler. Halk hep birden aleyhine kıyam ettiler. O zamanın Sultanı emir verdi. “Memleketin ileri gelenlerini toplayın sorun eğer, zındıklığında müttefikan şahadet ederlerse, öldürün!” diye valiye emir verdi. Vali de düşmanlarının başında gelenlerden idi. O zat, meydanı siyasete gelirken ekmekçiye uğradı, yarım ekmek aldı ve sadaka etti. Vali halka sorunca; hepsi: “İyi adamdır!” dediler. Vali şaşırdı. “Hep müttefikan bu adam hakkında zındık diyorduk hepinizin kanaati bir anda değişti? Bu, mutlaka bir emri semavi ile oldu.” Derken o zat gülmeğe başladı. “Ne gülüyorsun?”, dediler. “Hadis-i şerifin sıdkına ve tecellîsine gülüyorum. Biliyorum ki bu cemaat bu şahitliğin aksine mutekit idiler. Vali de aynı kanaatte idi. Hepiniz de benim aleyhimde idiniz. Ben bu ateşi görünce yarım ekmek sadaka verdim. Yarım ekmek yarım hurmadan çoktur. Hepinizin ateşini yarım ekmekle söndürdüm!” dedi.

Nasihat 68

·          Sakın, Allah’ü Teâlâ seni nehyettiği yerlerde görmesin. Emrettiği yerlerden de gaip etmesin, Allah’ü Teâlâ’dan başkasının bilmediği amelleri yapmaya çalış. Bu amellerin gizliliği İhlasın en büyük âlâmetlerindendir. Arafe ve Aşure oruçlarına devam et. Zilhicce'nin ilk on gününde, Muharrem’yin ilk on gününde ibadeti çok yap. Eğer zayıf düşüp vazifelerini yapamayacak bir hâle düşmeyeceksen Allah’ü Teâlâ yolundaki savaşlarda oruç tut. Eğer başkalarının sana hizmet etmelerini istiyorsan melekleri kendine hizmet ettir. Melekler ilim tahsil edenlere hizmet ederler. Hatta ilim tahsil etmek üzere yolunda yürüyenlerin ayakları altına kanatlarını sererler. Öğrendiklerinle âmel edince de Allah’ü Teâlâ yanında sevgili ve büyüklerden olursun. Hastaları ziyaret edersen yetmiş bin melek seninle beraberdir. Sana dua ederler. Günahlarının affını Allah’ü Teâlâ’dan niyaz ederler. Akşam ziyaret edene sabaha kadar, sabah ziyaret etmişsen akşama kadar meleklerin istiğfarı devam eder. Her sabah ve akşam namazlarından sonra üç kerre: “Eûzü billahis-semîil alîm-i mineşşeytânirracîm” deyip sure-i Haşr’nın son üç âyetlerini oku. Her namazın sonunda: "Allahümme ecirnâ minennâr" yedi defa oku.
Akşam namazından sonra Evvabin namazı kılarsan sonunda şöyle dua eyle: “Ya Rabbi! imânımda dosdoğru olmaya, sağlığımda ve ölürken de imanlı olarak ölmeye ve Mahşer'e çıkmaya muvaffakiyetler ihsan buyur!” de.
·          Günahında ısrar etme, her günahın akabinde tövbe et.

Nasihat 69

·          Secdeyi çok yap.
·          Yemini çok etme.
·          Hüküm sahibi bir memur olmaya heves etme. Eğer olmuşsan; öfkeli hâlinde, içinde bir sıkıntı varken, aç karnına, acele bir işin varken hüküm verme.
·          Kimseye “Benim Mevlâm” deme. Mevlâ Allah’ü Teâlâ’nındır.
·          Dinînden, imanından istifade edeceğin kimselerle sohbet et.
·          “Allah’ü Teâlâ aşkına” diyerek kimseden bir şey isteme. Hatta Allah’ü Teâlâ’dan “Allah’ü Teâlâ aşkına” diyerek yalnız “Cennet ve Cemal”den başka şey isteme. Sakın “Allah’ü Teâlâ aşkına” diyerek dünya isteme.
·          Başka birisi bir kadına talip olmuşsa, sen de o kadına talip olma, ama ona verilmemişse, o zaman istersin.
·          Başkası bir mala pazarlık ederken, sen de aynı mala talip olma.
·          Kabirler üzerine oturma. Kabre karşı namaz kılma.
·          Bir insanın yüzüne karşı namaza durma.
·          Başına gelen musibetten dolayı ölümü isteme. Belki şöyle dua et: “Ya Rabbi!  eğer yaşamak hakkımda hayırlı ise, yaşat, ölüm hayırlı ise, imân ile göçür” de. Mamafih istemekle ölüm gelmez, sözler ölüm getirmez. O, değişmeyen bir karara bağlıdır.
·          Su içerken otur da iç.
·          Her sabah; “Ya Rabbi!  bana söven ve eza eden, beni gıybet eden ve kızdırmak için günaha girmiş kullarını ben affettim. Sen şahit ol, onlara hep hakkımı helâl ettim. Dünya ve Ahirette kimsede hakkım yoktur!” de.

Nasihat 70

·          Vasi, elçi, şahit olmamaya gayret et.
·          Gusül ettiğin yere abdest bozma.
·          Nezretme (Adak adama!). Yapmışsan nezrini yerine getir. Nezri bahiller yapar.
·          Harp isteme amma, düşmanla karşı karşıya gelince azmi sebat et. Sakın firar etme.
·          Rüzgâra sövme, Rüzgâr, nefesi Rahman'dır. Allah’ü Teâlâ’'dan hayırlı rüzgârlar iste.
·          Şerlilerinden Allah’ü Teâlâ’ya sığın.
·          Yeni bir elbise giyince besmele çek. Ve Ya Rabbi!  bu elbise içinde beni hayırlı işlere muvaffak buyur diye dua et.
·          İpekli elbise giyme.
·          Uyuyanlara karşı namaza durma.
·          Kalbinde kötü bir hatıra varken namaza durma.
·          Allah’ü Teâlâ’dan başkası adına yemin etme.
·          Ateşle kimseye azap etme!
·          Abdestin daralınca, o halde namaz kılma.

Nasihat 71

·          Mütevazı ol, kasılma.
·          Allah’ü Teâlâ yanında mevki, takva iledir. Yarın mahşerde bütün nesebler iptal edilecek yalnız Allah’ü Teâlâ ile olan neseb kalacak, o da takva'dır.
·          Kim olursa olsun isyan ile emrederse itaat edilmez.
·          Sana söz söyleyene kulak ver, isterse çirkin olsun. Çünkü o kendine kıymet vermiştir. Bu suretle onun da gönlünü almış olursun.
·          Hediyeyi red etme, tahkir de etme.
·          Her şeyi güzel yapmaya çalış.
·          Dedikoduyu bırak.
·          Lüzumsuz şeyleri de çok sorma.
·          Bil ki her hareket ve sükûn ve her giriş ve çıkışta şeriatın hükmü vardır.
·          Bunları öğren. Mallarını israfına harcama.
·          Güçlük, matlık, nefret gösterme. Daima kolaylık, sevgi göster.
·          Bilmeyenlere öğret.
·          Gizli ve aşikâr yüz kızartıcı şeyleri bırak.
·          Allah’ü Teâlâ’dan utan, kötü yolda başına bir musibet gelmeden yaşıyorsan, mağrur olma! Çok şiddetli bir azaba gidiyorsun gözünü aç.
·          Allah’ü Teâlâ’nın mekrinden hazer et! (hile yapanı cezalandırmasından sakın!)
·          Rahmetinden ümidini kesme. Hâf ve reca ile beynini daima muhafaza eyle.
·          Aklı gideren şeylere, müskirata hiç yanaşma.
·          Tabii konuş, kendimi beğendireceğim diye sözde san'at gösterme.

Nasihat 72

·          İstiğfara devam et. Hele seher vakitleri çok istiğfar et. Allah’ü Teâlâ’nın bir sınıf melekleri vardır onlar, kürei arzda bulunanlara dua ederler. Bir sınıf daha vardır ki onlar, seherlerde istiğfar eden Mü'minlere dua ederler.
·          Üç şeyden kork:
a)     Allah’ü Teâlâ’dan,
b)     Nefsinden,
c)     Allah’ü Teâlâ’dan korkmayandan.
·          Her işinde niyetin halis olsun.
·          İhtiyarlara hürmet et.
·          Lafız-ı Kur’an-ı Kerim olanlara ikram et.
·          Borçlu olma, borçluluk geceleri rahatı kaçırır, gündüzleri zelil eder.
·          Rabbinin ibadetine dünya ziynetlerinden bir şey karıştırma.
·          Dünya garazları (gayeleri) insandan ayrılmayan hastalıklardır.
·          Ebdalinin reislerinden bir zat, arkadaşları ile yeşillik, sulu bir yerden geçerken suların şırıltısı, çayır ve çimenlerin güzelliği hoşuna gitti de arkadaşlarından ayrıldı. O şelâleden abdest aldı, namaz kıldı, nefsinin arzusunu tatmin etti. Amma, bütün arkadaşları başından dağılıverdiler. O da rütbesinden azlolundu.
·          Binaenaleyh nefsin arzularına, ibadette de olsa tabi olma.
·          Kimsenin ayıplarını araştırma.
·          Nefsinle meşgul ol, onun ıslahına çalış.
·          Çocuklarına güzel isimler koy, edeb öğret.
·          Karınla hoş geçin, onun mertebesinde sohbet et.
·          Kendine uydurmaya çalışma ona medar et.
·          Çörek otu ölümden başka her derde devadır. Onunla şifalan.
Nasihat 73

·          Müslüman kardeşlerinden biri ile karşılaşınca selâm ver. Musafaha et.
·          Yalnız kimsenin karşısında eğilme.
Rasul-ü Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimize sordular: “Müslüman Müslüman'a mülâki olunca eğilir mi?” “Hayır” buyurdu. “Musafaha ederler mi?” diye sorulunca “Evet” buyurdular. Yine bir Hadis-i şerifte; şöyle varit olmuştur: “Her hangi iki Müslüman karşılaşınca selâmlaşır ve musafaha ederlerse, Allah’ü Teâlâ onları birbirinden ayırmadan mağfiret eder.
·          Vasiyetin daima başucunda bulunsun. Ölüm belki ansızın gelir.
·          Kadınlarla çocuklarla çok oturma. Onların mertebesine ine ine çocuklaşır ve ahmaklaşırsın.
·          Kadınlarla sohbette, daha başka tehlikeler de vardır.
·          Kadınların, yabancı erkeklerle nazik nazik konuşmaları, onlarla sohbet etmeleri, ziynetlerini göstermeleri, hiç doğru değildir. Bunu, her Müslüman’nın hanımlarına anlatması mühim vazifesidir.
·          Bâzı hanımlar erkeklere hüsnü zan ederek konuşmakta beis görmezler, lâkin erkekler, hanımların hüsnü zannı gibi değildirler. Şeytan da araya girince, fena neticeler husule gelir.
·          Hanımların yanına hizmetçi diye, genç delikanlılara müsaade edilmemeli, Kadınlar, onlarla daima hicab (perde) ardından konuşmalı...
·          Yanından hiç ayrılmayan, daîma iyilik ve kötülüklerini yazan meleklere hep, aleyhine olan şeyleri yazdırma. Bir gün gelip dosyaların sana verilecek. Ve oku denecek.
·          Allah’ü Teâlâ sana servet ihsan etmişse, onu Allah’ü Teâlâ’nın razı olacağı yerlere sarf eyle. Allah’ü Teâlâ’nın ihsanı olan o serveti, Allah’ü Teâlâ’ya isyan yollarında harcama.
·          Bâzı gafillerin muvakkat yaşayışlarına aldanma!
·          İnsan, nimeti arttıkça şükrü artırmalı. Şükür etmeyenlerin kalbine gaflet gelir.
·          Kalbi Allah’ü Teâlâ’dan gafil olanların dilleri zikrullaha, kalbleri huzura kavuşamaz.
·          Müslüman kardeşinin namusunu koru. Onu, hiçbir yerde mahcup etme.
·          Bir Müslüman, mü'min kardeşini tahkir eder, küçük düşürür ve mahcup ederse, Allah’ü Teâlâ da o' büyük günde, yardıma muhtaç bulunduğu günde onu rezil eder.

Nasihat 74

·          Mideyi çok şişirme ahmaklaşırsın.
·          Yaşamak için ye. Rabbine kulluk etmek için yaşa, yemek için yaşama. Semirmek için yeme.
·          İçerisine yemek konulan kapların en şerlisi midedir. Vücuttan düşmeyecek, vazifeden kalmayacak kadar yemeli.
·          Midenin üçte birine yiyecek, üçte birine içecek koymalı. Üçte birini de nefes almak için boş bulundurmalı.
·          Sıddıkların yemeği, günde bir öğün; mü'minlerin yemeği iki öğündür. Gün bir; öğün üç tâbiri, oburların uydurmasıdır. İslâmiyette böyle bir şey yok.
·          Lokmaları küçük al. İyice çiğne, birini yutmadan diğerini alma. Her lokmada besmele çek. Yutunca Allah’ü Teâlâ’ya hamdet.
·          Su içerken bardağın içine nefes alma. Bardağı ağzından çek de öyle nefes al.
·          Suyu üç nefeste iç. Bir yere yaslanarak mağrurların yediği gibi yeme; kölelerin yediği gibi ye.
·          Sen Rabbinin sofrasında kulsun; edebe riayet et.
·          Eğer cemaatle bir sofrada yemek yiyorsan; önünden ye!
·          Çeşitli yemekler varsa, canının sevdiğinden doyuncaya kadar ye!
·          Başkasının yediğine bakma.
·          Sofrada önüne bak.
·          Hırsla yeme.
·          Yemeğin içine sinek kanadını batırmışsa, o sineği alıp atmadan yemeğe daldır da sonra at. Çünkü onun bir kanadında zehri, diğer kanadında panzehir vardır. Evvelâ zehirli kanadını daldırır. Sinek insanlara zararlı bir mahlûktur. Bizim görmediğimiz şeyleri Nübüvvet nuru ile gören Peygamberimiz Sallâllahü Aleyhi Vesellem böyle haber verdiler.
·          Bir kaba köpek dalarsa yâni bîr kaptan kelp yer veya içerse, hemen onu dök. Ve o kabı yedi defa yıka birisini toprak veya kumla yıka.
·          Üstüne başına dikkat et necaset bulaşmasın.
·          Abdest bozunca da iyice kurulan, elbisene idrar bulaşmasın, hem de idrar iyice kesilmeden abdest alma.
·          Eğer, abdest aldıktan sonra bir yaşlık görülürse, abdest bozulur.
·          Seferden gelirken evine ansızın gelme. Mektup yaz, haber sal, (Telgraf çek, telefon et) geleceğin günü bildir.
·          Birini döveceksen yüzüne vurma.
·          Birini seviyorsan sevgini ona söyle, onun da seni sevmesine vesile olur.

Nasihat 75

·          Bir imama uyunca ondan evvel tekbir alma. İmamın tekbirinden sonra al.
·          Bütün erkânda imamın peşinde git.
·          Kendin imam olursan cemaatin en zayıfını düşün. Namazı uzatma.
·          Kur’an-ı Kerim’in mânalarını kendine tatbik et.
·          Bilmiyorsan Allah’ü Teâlâ kelâmı olduğunu düşün.
·          İmam “Semî Allah’ü Teâlâ’ü limen hamıdeh” deyince; “İnan ki bu sözü kulunun lisanından Allah’ü Teâlâ söyledi”. “Rabbena velekelhamd” de.
·          Rükû, sücud tesbihlerini üç defa söyle. Üçten az olmasın Fazla söylersen de olur.
·          Namaza girerken; vekar ve sükûnetle yürü.
·          Uykun varken namaz kılma.
·          Yatsı namazından evvel uyuma.
·          Yatsı namazından sonra da konuşma hemen yat, erken kalkarsın.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Uzun Ömür İçin Dua

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)