Kur’an-ı Kerim’de Haram Kılınan Şeyler
Kur’an-ı Kerim’de Haram Kılınan
Şeyler
İlahi emirlere aykırı davranışlara günah denir.
Kur’an’da yapılması açıkça emredilen şeyleri yapmamak ve yapılmaması açıkça
yasaklanan şeyleri yapmak günahtır. İsmet, haram ve kötülüklerden sakınarak
namuslu, iffetli, ahlaklı ve günahsız olmak demektir. Peygamberler hakkında
vacip olan ismet (günah işlememe) sıfatı, mü’minler için farzdır.
"... O, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten
alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helâl, kötü ve pis şeyleri haram kılar.
..." (7.Araf- 157)
Allah’ın helal kıldığı şeyler iyi ve temiz, haram
kıldığı şeyler ise kötü ve pistir.
Mü’minler, günah işlemekten sakınmalıdırlar. Günah
işlemekten sakınmak, farz olan bir sorumluluktur. Bunun böyle olduğunu şu
ayetten öğreniyoruz:
"Günahın açığını da bırakın, gizlisini de. Çünkü günah
kazananlar yaptıkları karşılığında cezalandırılacaklardır." (6.En'am- 120)
Din bilginleri, insanları haram olan şeylerden
sakındırmak zorundadırlar Cenabı
Hak, bu konuda şöyle
buyurmaktadır:
"Bunları, din adamları ve bilginler günah söz
söylemekten ve haram yemekten sakındırsalardı ya! Yapmakta oldukları şey ne
kötüdür!" (5.Maide- 63) Bu ayet, her ne kadar Yahudilerden bahsetmekte ise
de hükmü geneldir.
Helal ve haram olan şeyleri ancak vahiy eseri olan
bilgilerle öğreniriz. Neyin helal ve neyin haram olduğuna kendimiz karar
veremeyiz. Allah’ın bu konudaki uyarısı şöyledir:
"Dilleriniz yalana alışageldiğinden dolayı,
Allah’a karşı yalan uydurmak için, “Şu helâldir”, “Şu haramdır” demeyin.
Şüphesiz, Allah’a karşı yalan uyduranlar, kurtuluşa eremezler." (16.Nahl- 116)
Züht ve takva niyetiyle Allah’ın bize helal kıldığı
nimetleri, kendimiz için haram saymamız da doğru değildir:
"Ey iman edenler! Allah’ın size helâl kıldığı iyi
ve temiz nimetleri (kendinize) haram etmeyin ve (Allah’ın koyduğu) sınırları
aşmayın. Çünkü Allah, haddi aşanları sevmez." (5.Maide- 87)
Kimse Allah’ın huzurunda dine uygun olmayan yanlış bir
kaderci anlayışla kendisini savunup sorumluluktan kurtulamaz. Şu iki ayet bunu
net olarak ifade etmektedir:
1- "Allah’a ortak koşanlar diyecekler ki: “Eğer
Allah dileseydi, biz de ortak koşmazdık, babalarımız da. Hiçbir şeyi de haram
kılmazdık.” Onlardan öncekiler de (peygamberlerini) böyle yalanlamışlardı da
sonunda azabımızı tatmışlardı. De ki: “Sizin (iddialarınızı ispat edecek) bir
bilginiz var mı ki onu bize gösteresiniz? Siz ancak kuruntuya uyuyorsunuz ve
siz sadece yalan söylüyorsunuz.” (6.En'am- 148)
2- "Allah’a ortak koşanlar, dediler ki: “Allah
dileseydi ne biz, ne de atalarımız O’ndan başka hiçbir şeye tapmazdık, O’nun
emri olmadan hiçbir şeyi de haram kılmazdık.” Kendilerinden öncekiler de böyle
yapmıştı. Peygamberlere düşen sadece apaçık bir tebliğdir." (16- Nahl- 35)
Bu iki ayet, hiç kimsenin kader anlayışını saptırarak
kendisin kurtaramayacağını net olarak ifade etmektedir. Sorunlu olmamızın üç
sebebi vardır:
1- Akıl sahibi olmak.
2- Özgür irade sahibi olmak.
3- Dini tebliğe nail olmak.
Allah, süsü ve temiz rızıkları değil, açık ve gizli kötülükleri haram kıldığını
bildirmektedir:
"De ki: Allah'ın kulları için yarattığı süsü ve
temiz rızıkları kim haram kıldı? De ki: Onlar, dünya hayatında, özellikle
kıyamet gününde müminlerindir. İşte bilen bir topluluk için âyetleri böyle
açıklıyoruz. De ki: Rabbim ancak açık ve gizli kötülükleri, günahı ve haksız
yere sınırı aşmayı, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi, Allah'a ortak
koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram
kılmıştır." (7.A'raf- 32.33.)
Bu kısa girişten sonra Allah’ın, mü’min kulları için
neleri yasak ve haram kıldığını başlıklar halinde incelemeye çalışalım.
Kur’an’da Mü’minler İçin Konan
Yasak ve Haramlar:
01- Şirk Koşmak:
Şirk yani Allah’a ortak koşmak, Kur’an- ı Kerim’de
kesin bir dille yasaklanmıştır:
"(Ey Muhammed!) De ki: “Gelin, Rabbinizin size
haram kıldığı şeyleri okuyayım: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. …” (6.En'am- 151)
Şirk, en büyük haram ve insanı küfre götüren bir sapıklıktır.
"Onlar, Allah ile beraber başka bir ilâha kulluk
etmeyen, haksız yere, Allah’ın haram kıldığı cana kıymayan ve zina etmeyen
kimselerdir. Kim bunları yaparsa ağır azaba uğrar." (25.Furkan- 68)
"... Artık putlara tapma pisliğinden
kaçının," (22.Hac- - 30)
Şirk, bir çeşit küfürdür.
02- Haksız Yere Cana kıymak:
“… Meşrû bir hak karşılığı olmadıkça, Allah’ın haram
(dokunulmaz) kıldığı canı öldürmeyin. ...” (6.En'am- 151)
Meşru hak, kişinin kendi kararıyla değil, mahkeme
kararıyla belirlenir.
"Haklı bir sebep olmadıkça, Allah’ın,
öldürülmesini haram kıldığı cana kıymayın. ..." (17.İsra- 33)
Haksız yere cana kıymak, büyük bir günahtır.
03- İntihar Etmek:
"... Ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah, sizi
esirgeyecektir." (4.Nisa- 29)
Kişinin başkasını öldürmesi nasıl yasak ve günah ise,
kedisini öldürmesi de yasak ve günahtır.
04- Yoksulluk Korkusuyla Çocuklarını
Öldürmek:
“… Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi
de onları da biz rızıklandırırız. …” (6.En'am- 151)
Cahiliye döneminde, kız çocukları fakirlik korkusuyla
öldürülmüşlerdir. Bu çirkin adet kesinlikle yasaklanmıştır. Ancak ayetin emir
kapsamından sadece bunu anlamamız yeterli olmaz. Hamile kadınların, sağlık
açısından bir mecburiyet olmadan, karınlarındaki bebekleri kürtaj yoluyla
parçalatıp almaları de yasaktır.
"Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin.
Onları da, sizi de biz rızıklandırırız. Onları öldürmek gerçekten büyük bir
günahtır." (17.İsra- 31)
Çocukların hayatlarını korumak son derece önemlidir.
Gerek doğmuş olsun, gerek anne karnında bulunsun, bütün çocukların yaşama
hakları kutsaldır.
05- Zina Etmek:
"Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin
bir iştir ve çok kötü bir yoldur." (17.İsra- 32)
Zina yapmak büyük bir günahtır. Zinadan uzak durmak
için, zinaya götüren sebeplerden de uzak durmak icap eder. Zina, insan onuruyla
bağdaşmayan çirkin bir iştir.
"… (Zina ve benzeri) çirkinliklere, bunların
açığına da gizlisine de yaklaşmayın. ...” (6.En'am- 151)
Açıktan yapılması, insanı utandıran zina ve benzeri
aşırılıkların, gizlice yapılması da çirkindir.
06- Livata Yapmak:
"Lût'u da (peygamber gönderdik). Kavmine dedi ki:
"Sizden önceki milletlerden hiçbirinin yapmadığı fuhuşu mu yapıyorsunuz?
Çünkü siz, şehveti tatmin için kadınları bırakıp da şehvetle erkeklere
yanaşıyorsunuz. Doğrusu siz taşkın bir milletsiniz." (7.Araf- 80.81.)
İlk olarak yaygın halde Lût kavminde görülen ve
erkeklerin erkeklerle ilişki kurması anlamına gelen Livata, yasak ve son derece
çirkin bir iştir.
07- Allah’ın Evlenilmesini Haram
Kıldığı Kimselerle evlenmek:
Allah, bu ayette evlenilmesi haram olan akraba
kadınları saymaktadır:
"Size şunlarla evlenmek haram kılındı: Analarınız,
kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları,
kız kardeş kızları, sizi emziren sütanneleriniz, süt kız kardeşleriniz,
karılarınızın anneleri, kendileriyle zifafa girdiğiniz karılarınızdan olup
evlerinizde bulunan üvey kızlarınız, - eğer anneleri ile zifafa girmemişseniz
onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur- öz oğullarınızın karıları, iki kız kardeşi
(nikâh altında) bir araya getirmeniz. Ancak geçenler (önceden yapılan bu tür
evlilikler) başka. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet
edicidir." (4.Nisa- 23)
Ayette sayılan akraba kadınlarla evlenmek dinen yasak
ve haramdır.
08- Muayyen Günlerinde Kadınlara
Yaklaşmak:
"Sana kadınların ay hâlini sorarlar. De ki: “O bir
ezadır (rahatsızlıktır). Ay hâlinde kadınlardan uzak durun. Temizleninceye
kadar onlara yaklaşmayın. ..." (2.Bakara- 222)
Muayyen günlerinde yani adet halleri devam ederken
kadınlara yaklaşmak yasak ve günahtır.
09- Faiz Yemek:
Aşağıdaki ayetler faizin yasak ve haram olduğunu
bildirmektedir:
"Riba (faiz) yiyenler, kabirlerinden ancak şeytan
çarpmasından hırpalanmış bir kimse gibi kalkarlar. ..." (2.Bakara- 275)
"Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının
ve eğer gerçekten iman etmiş kimselerseniz, faizden geriye kalanı
bırakın." (2.Bakara- 278)
"Ey iman edenler! Kat kat arttırılmış olarak faiz
yemeyin. Allah'tan sakının ki kurtuluşa eresiniz." (3.Al- i İmran- 130)
Faizin dinimizce kesin olarak yasak ve haram kılındığı,
başka bir izaha gerek kalmadan bu ayetlerden net olarak anlaşılmaktadır.
10- Haksız Yere Yetim Malı Yemek:
"Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, ancak
ve ancak karınlarını doldurasıya ateş yemiş olurlar ve zaten onlar çılgın bir
ateşe (cehenneme) gireceklerdir." (4.Nisa- 10)
"Yetimlere mallarını verin. Temizi pis olanla
(helâli haramla) değişmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza katıp yemeyin.
Çünkü bu, büyük bir günahtır." (4.Nisa- 2)
Kim olursa olsun haksız yere birinin malını yemek haram
ve günah olmakla birlikte, yetim haklarına özel olarak dikkat çekilmiştir.
Yetimler, henüz kendi mallarını koruyacak durumda olmadıkları için, onların
malları velilerine emanettir. Yetimlerin mallarını koruma hususunda son derece
dikkatli olunmalıdır.
11- Yetime Kötü Davranmak:
"Öyleyse sakın yetime kötü muamele etme."
(93.Duha- 9)
Allah, bu ayette Hz. Muhammed (s.a.v.)’e yaptığı bu
özel hitaptaki genel anlam ile bütün mü’minlerin kıyamete kadar yetimlere kötü
davranmamalarını emretmiştir.
12- İçki İçmek:
"Ey İnananlar! İçki, kumar, putlar ve fal okları
şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki saadete eresiniz."
(5.Maide- 90)
İbn Abbas şöyle der: “Hamr, yani şarap sarhoşluk veren
her türlü içki demektir.” (Sabuni, Safvetü’t- Tefasir, C:2, S:141)
Sarhoş edici içkileri içmek, yasak ve günahtır.
İçkinin, aklı giderip sarhoş etme özelliği nedeniyle
son derece zararlı olduğu bilinmektedir.
13- Kumar Oynamak:
Maide suresi 90. ayette bildirildiği gibi, kumar da
şeytan işi bir pisliktir, yani yasak ve haramdır.
"Şeytan içki ve kumar yoluyla ancak aranıza
düşmanlık ve kin sokmak; sizi, Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister.
Artık (bunlardan) vazgeçtiniz değil mi?" (5.Maide- 91)
Kumar, kişinin malını bitirip yuvasını yıkana kadar
devam etme niteliği olan kötü bir alışkanlık haline dönüştüğünden son derece
zararlıdır.
Şeytanın içki ve kumar ile düzenimizi bozup aramıza
düşmanlık sokmasına fırsat vermemek gerekir.
14- Namuslu Kadınlara Zina İsnadında
Bulunmak:
"Namuslu kadınlara zina isnat edip sonra da dört
şahit getiremeyenlere seksen değnek vurun. Artık onların şahitliğini asla kabul
etmeyin. İşte bunlar fâsık kimselerdir." (24.Nur- 4)
İffetli kadınlara zina isnadında bulunmak büyük bir
vebal ve günahtır. Böyle bir iddiada bulunup dört şahit getiremeyenin hem
seksen değnek vurularak cezalandırılmaları, hem de artık şahitliklerinin kabul
edilmemesi emredilmektedir.
15- İftira Etmek:
"Mümin erkeklere ve mümin kadınlara, yapmadıkları
bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz bir iftira ve apaçık bir günah
yüklenmişlerdir." (33.Ahzab- 58)
Mü’min bir kadına veya mü’min bir erkeğe yapmadıkları
bir şeyi izafe eden kişi, iftira etmek suretiyle onlara eziyet etmiş olur. Bunu
yapmak apaçık bir günahtır.
"Kim kasıtlı veya kasıtsız bir günah kazanır da
sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, muhakkak ki, büyük bir iftira ve apaçık
bir günah yüklenmiş olur." (4.Nisa- 112)
Kendisi bir günah işleyip bunu suçsuz birisinin üstüne
atan kişi, büyük bir iftirada bulunarak apaçık bir günah işlemiş olur.
16- Allah’a Karşı Yalan Uydurmak:
Allah’a karşı yalan uydurmak, küfürdür.
"Kim Allah’a karşı yalan uydurandan, ya da O’nun
âyetlerini yalanlayandan daha zalimdir? Şüphesiz ki, zalimler kurtuluşa
eremez." (6.En'am- 21)
"Allah’a karşı yalan uyduran veya kendine bir şey
vahyedilmemişken, “Bana vahyolundu” diyen, ya da “Allah’ın indirdiğinin
benzerini ben de indireceğim” diye laf eden kimseden daha zalim kimdir?
Zalimlerin şiddetli ölüm sancıları içinde çırpındığı; meleklerin, ellerini
uzatmış, “Haydi canlarınızı kurtarın! Allah’a karşı doğru olmayanı
söylediğiniz, ve O’nun âyetlerinden kibirlenerek yüz çevirdiğiniz için bugün aşağılayıcı
azap ile cezalandırılacaksınız” diyecekleri zaman hâllerini bir görsen!"
(6.En'am- 93)
Allah’a karşı yalan uydurmak iki
şekilde olabilir:
1- Allah’ın ayetlerini inkâr etmek.
2- Kendisine vahiy gelmediği halde vahiy geldiğini
iddia etmek.
Bu iki durum da kâfir olmak anlamına gelir.
Allah’a karşı yalan uydurandan daha zalim kimse olamaz.
"De ki: “Allah hakkında yalan uyduranlar asla
kurtuluşa eremezler." (10.Yunus- 69)
Allah hakkında yalan uyduranların, asla kurtuluşa
eremeyecekleri anlaşılmaktadır.
17- Fitneye Sebep Olmak:
"... Fitne, adam öldürmekten daha kötüdür.
..." (2.Bakara- 191)
Buradaki fitneden maksat, müşriklerin Müslümanları
dinlerinden çevirmek için yaptıkları baskılar şeklinde anlaşılmıştır.
"... Fitne de adam öldürmekten daha büyük bir günahtır.
..." (2.Bakara- 217)
Bu bölüm şöyle izah edilmiştir: “İman ettikten sonra
Müslümanları küfre döndürmek için dinleri hakkında onları fitneye düşürmek,
Allah katında öldürmekten daha büyüktür.” (Sabuni, Safvetü’t- Tefasir, C: 1, S:
253)
"Bir de öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden
sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz (umuma sirayet ve hepsini perişan eder).
Biliniz ki, Allah'ın azabı şiddetlidir." (8.Enfal- 25)
Fitne; kulluk bilincinin yok olması, haramların normal
sayılması, hukuka riayet edilmemesi ve toplusal kargaşa oluşması anlamlarına
gelir.
Toplumun bozulmasına etki eden şeylerin
düzeltilmesinden bütün toplum sorumludur.
Hz. Muhammed (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İnsanlar
zalimi görür de onu engellemezlerse, Allah katından onlara umumi bir azabın
gelmesi yakındır.” (Tirmizi, Fiten- 8, Ebu Davud, Melahim- 17)
Fitne konusunda sorumluluklarımızı
şöyle sıralayabiliriz:
1- Fitne çıkaran olmamalıyız.
2- Fitneyi destekleyen olmamalıyız.
3- Fitneyi hoş gören olmamalıyız.
4- Fitneyi engellemek için elimizden geleni yapmalıyız.
18- Yalan Söylemek:
Yalan, gerçeği örtmek olup büyük bir günahtır.
"... Yalan sözden kaçının." (22.Hac- - 30)
Yalan, hak kaybına neden olur.
"Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme.
Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur." (17.İsra- 36)
Bir konuda bilgi sahibi sayılmamız için onu görmemiz
veya işitmemiz gerektiği gibi ayrıca aklımızın da bu bilgiyi onaylaması icap
eder. Bir şey hakkında bu seviyede bir bilgimiz yoksa, o hususta
konuşmamalıyız; konuşursak yalancı durumuna düşeriz.
19- Verdiği Sözde Bulunmamak:
"Verdiğiniz sözü de yerine getirin. Çünkü verilen
söz, sorumluluğu gerektirir." (17.İsra- 34)
Genelde verdiğimiz iki çeşit söz vardır:
1- Allah’a kulluk yapma hususunda.
2- İnsanlarla ilişkilerimizde.
Hem Allah’a karşı kulluk görevimizi yerine getirmeli,
hem de insanlara verdiğimiz sözlerde durmalıyız.
20- Yalan Yere Yemin Etmek:
"Birbirinizi aldatmak için yemin etmeyin. ...
" (16.Nahl- 94)
Mü’min, doğru sözlü olmalıdır. Ancak doğru olan söz
yeminle teyit edilebilir. Bir insan hem yalan söyler, hem de yalanını yeminle
desteklerse, art arda iki günah işlemiş olur.
21- Su- i Zan’da Bulunmak:
"Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının.
Çünkü zannın bir kısmı günahtır. …" (49.Hucurat- 12)
Zan, tahmin üzere konuşmaktır. Tahminlerimizin bir
kısmı doğru çıksa bile bir kısmı da yanlış çıkar. Töhmet ve suçlama kabilinden
olan hususlarda tahmin üzere konuşmamalıyız.
22- Başkasına Ait Sırları Araştırmak:
"… Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini
araştırmayın. " (49.Hucurat- 12)
Birbirimizin özel hallerini ve kusurlarını araştırmamız
yasaktır. Tecessüs, bir bakıma casusluktur. Devlet, umumun menfaati ve devletin
güvenliği açısından bazı konularda casus görevlendirebilir. Ancak şahıslar,
birbirlerinin özel durumları hakkında casus gibi davranmamalıdırlar.
23- Gıybet Yapmak:
"… Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi
biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz!
Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok
merhamet edendir." (49.Hucurat- 12)
Birisi hakkında, bulunmadığı bir yerde, hoşuna
gitmeyecek şeyleri anlatmaya gıybet/dedikodu denir. Hz. Muhammed (s.a.v.)
gıybet ile iftira arasındaki farkı şöyle açıklamıştır: “Söylediğiniz onda varsa
gıybet etmiş olursunuz, yoksa yaptığınız iftira olur.” (Müslim, Birr- 70)
Allah, gıybet yapmayı ölü kardeşinin etini yemeye
benzeterek, yapılan işin ne kadar çirkin olduğunu ve ondan sakınmak gerektiğini
veciz bir şekilde anlatmaktadır.
24- Kibirlenmek:
Kibir, insanın kendini fazlasıyla beğenip başkalarına
karşı üstünlük taslamasıdır.
"... Muhakkak ki Allah, kibirli olan ve övünen
kimseleri sevmez" (4.Nisa- 36)
Kibirli olmamak, mütevazı olup insanlara iyi davranmayı
gerektirir.
"Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü sen yeri
asla yaramazsın, boyca da dağlara asla erişemezsin." (17.İsra- 37)
Kişi, yürürken de asla böbürlenmemelidir. İnsan, zayıf
bir varlıktır; ne yeri yarabilir, ne de boyca dağları aşabilir. Bunlar böyle
iken, böbürlenerek yürümenin insana yakışmayacağı, bir bakıma onu gülünç duruma
düşüreceği unutulmamalıdır.
25- Müsrif/Savurgan Olmak:
"Saçıp savuranlar, şüphesiz şeytanlarla kardeş
olmuş olurlar; şeytan ise Rabbine karşı pek nankördür." (17.İsra- 27)
Saçıp savurmak, sahip olunan nimetleri hayır yolda
değil, meşru anlamda ihtiyaç duyulmayan hususlarda harcamaktır. Savurganların
şeytanın kardeşi olmaları iki şekilde anlaşılabilir:
1- Savurganlık, şeytanların takdir ettiği bir durum
olduğundan, savurganlar şeytanlara yaklaşmış olurlar.
2- Şeytan, sahip olduğu yetenekleri, savurgan ise sahip
olduğu malı Allah’ın istemediği şekilde harcar; böylece aralarında bir günah
kardeşliği oluşur.
26- Cimri Olmak:
"Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma. Sonra
kınanır ve çaresiz kalırsın." (17.İsra- 29)
Müsrif ve cimri olmamak gerekir. Bu iki durum yasak ve
günahtır. İnsanlar da, müsrif ve cimri olanları kınarlar.
27- Ölçü ve Tartıda Hile Yapmak:
"Ölçtüğünüzde ölçmeyi tam yapın, doğru terazi ile
tartın. Bu daha hayırlı, sonuç bakımından daha güzeldir." (17.İsra- 35)
Ölçü ve tartı tam, doğru ve hilesiz yapılmalı, tartı
aracı da sağlam ve hilesiz olmalıdır. Böyle davranmak hem dünya hem de ahiret
için daha güzeldir. Aksine davranışlar, yasak ve haramdır.
“Eksik ölçüp noksan yapan hilekârlara yazıklar olsun!
Onlar insanlardan alırken ölçüp tarttıklarında tam. Onlara vermek için ölçüp
tarttıklarında ise eksik ölçer ve tartarlar. Onlar düşünmezler mi ki, tekrar
diriltilecekler!” (83.Mutaffifin: 1- 4)
Eksik ölçüp noksan tartanlar, şiddetle kınanmaktadır.
Mahşer kurulacak ve böyle davrananlar gerekli cezayı göreceklerdir. Kimse
yaptığı hilenin yanına kar kalacağını düşünmemelidir.
28- Birbirlerinin Mallarını Haksız
Yollarla Yemek:
"Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan
ticaret olması hali müstesna, mallarınızı, bâtıl (haksız ve haram yollar) ile
aranızda (alıp vererek) yemeyin. … " (4.Nisa- 29)
Batıl yollardan maksat, hırsızlık, hıyanet, gasp, faiz,
kumar ve benzeri şeriatım müsaade etmediği her türlü yoldur. (Sabuni, Safvet’ü-
tefasir, C:3, S: 512)
29- Riya/Gösteriş İçin İyilik Yapmak:
"Bunlar, mallarını insanlara gösteriş için
harcayan, Allah’a ve ahiret gününe de inanmayan kimselerdir. Şeytan kimin
arkadaşı olursa, o ne kötü arkadaştır." (4.Nisa- 38)
Malı infak etmekte asıl sebep, gösteriş değil, Allah
rızası olmalıdır. Allah’a ve ahiret gününe gerçek anlamda inanmayan kimse,
malını dağıtırken Allah rızasını gözetmiş olamaz. Malını dağıtma sebebi, Allah
rızası değil de gösteriş olanlar, şeytanla arkadaş olmuş olurlar. Şeytanın
insanı götüreceği yer de ancak cehennemdir.
"Onlar gösteriş yapanlardır." (107.Maun- 6)
Gösteriş için namaz kılanlar, tam bir sapkınlık
içindedirler. Gösteriş için yapılan işlerin, dini anlamda kimseye faydası
olmaz, ancak zararı olur.
30- Verdiğini Başa Kakmak:
"Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gününe
inanmadığı hâlde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi,
sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın. ..."
(2.Bakara- 264)
İki tür insanın verdiği sadakalar boşa çıkar:
1- Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı halde, gösteriş
olsun diye malını harcayan kimse.
2- Verdiği sadakayı başa kakan kimse.
Başa kama nedeniyle verilen sadaka boşa gittiği gibi,
ayrıca günah da olur.
31- Namahrem Olana Bakmak:
"Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan
sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe
yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır." (24.Nur- 30)
"Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan
sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. …" (Nisa- 31)
Bu iki ayetten şunları anlamış olmalıyız:
1- Gözleri haramdan sakınmamak, haramdır.
2- Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, gözlerini
haramdan sakınmalıdır.
3- Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, ırzlarını
korumalıdır.
4- Mü’min erkekler ile mü’min kadınların gözlerini
haramdan sakınıp ırzlarını korumaları kendilerini ahlaksızlıktan muhafaza eder.
32- Kadınların Yabancı Erkeklerin
Yanında Başlarını ve Ziynet Yerlerini Açmaları:
"Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan
sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna,
ziynet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar
salsınlar. Ziynetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut kocalarının
babalarından, yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek
kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin
oğullarından, yahut müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden,
yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem
yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler.
Gizledikleri ziynetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler,
hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!" (Nisa- 30)
Bu ayette kadınların başlarını ve ziynet yerlerini
kimlerin yanında açamayacakları ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Bu emre uymamak
günahtır.
33- Genç Kadınların Dış Örtülerini
Üzerlerine Almadan Dışarı Çıkmaları:
“Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin
kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine
almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan
budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.” (33.Ahzâb–59)
Bu ayetten anlaşılan şudur: Kadınlar evlerinin dışına,
çarşıya, pazara çıktıkları zaman üzerlerine bir dış örtü almalıdırlar.
Tesettür konusunu açıklayan aşağıdaki ayet- i kerime
ise, yaşlı kadınlara bazı muafiyetler tanımaktadır:
“Bir nikâh ümidi beslemeyen, çocuktan kesilmiş yaşlı
kadınların, ziynetleri (yabancı erkeklere) teşhir etmeksizin (bazı)
elbiselerini çıkarmalarında kendilerine bir vebal yoktur. İffetli davranmaları
kendileri için daha hayırlıdır. Allah işitendir, bilendir.” (24.Nur–60)
34- Başkasının Evine İzinsiz Girmek:
"Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere,
geldiğinizi hissettirip (izin alıp) ev sahiplerine selâm vermeden girmeyin. Bu
davranış sizin için daha hayırlıdır. Düşünüp anlayasınız diye size böyle öğüt
veriliyor." (24.Nur- 27)
Başkalarının evine girmek için önce izin istemeliyiz;
izin aldıktan sonra da selam verip girmeliyiz. Ev, özel bir alandır. Bir eve
izin almadan girmenin, evin hanımının evde yalnız olması ve evdekilerin
kıyafetlerin müsait olmaması gibi çeşitli sakıncaları vardır.
35- Kur’an’a Temizlenmeden Dokunmak:
"Ona, ancak tertemiz olanlar dokunabilir."
(56.Vakıa- 79)
Bu ayette geçen temizlenenlerden maksadın kimler olduğu
konusunda iki görüş vardır:
1- Temizlenenler meleklerdir.
2- Temizlenenler, abdestli olanlardır. Âlimlerin
çoğunluğu bu görüştedir.
Bazı müfessirlerin bu konudaki görüşleri şöyledr:
“Cumhur- i ulemaya göre taharetsiz olan bir kimse,
Kur’an- ı Kerim’i mesh edemez, eline alamaz.” (Ömer Nasuhi Bilmen, Kur’an- ı
Kerim’in Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri, C:8, S: 3614)
“İslam âlimlerinin çoğunluğu da Hz. Peygamberden
nakledilen bazı söz ve uygulamaları (Muvatta’, Kur’an,1) bu yöndeki çıkarımı
destekleyici bulmuşlar ve mushafa el sürmek için abdest almak gerektiğine
hükmetmişlerdir.” (DİB Kur’an Yolı Türkçe Meal ve Tefsir, C: 5, S: 230)
“Zira abdesti olmayan ve cünüp olan kimsenin Kur’an’a
yapışması günahtır. (Konyalı Mehmet Vehbi, Hülasatü’l Beyan Fi Tefsiri’l- Kur’an,
C:14, S: 5747)
“Yani temiz olmayan kirli eller Ona dokunmasın, ancak
maddi ve manevi pisliklerden, kötülükten ve necasetten temizlenmiş imanlı ve
abdestli kimseler ona dokunsun.” (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili,
C:7, S: 411)
36- Allah’ın Rahmetinden Ümit Kesmek:
"Allah’ın ayetlerini ve O’na kavuşmayı inkar
edenler, işte onlar benim rahmetimden ümitlerini kesmişlerdir ve onlar için
acıklı bir azap vardır." (29.Ankebut- 23)
“Ey oğullarım! Gidin Yûsuf’u ve kardeşini araştırın.
Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası
Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez.” (12.Yusuf- 87)
Mü’min olan kişi Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez.
Çünkü Allah, Rahman ve Rahimdir. Allah’ın rahmetinden ümit kesmek, onun Kudret
sıfatı ile Rahman ve Rahim isimlerinden
kaynaklanan özelliklerini inkar etmek demektir. Hiçbir şart altında Allah’ın
rahmetinden ümit kesilmemelidir.
37- Allah’ın Azabından Emin Olmak:
"Allah'ın azabından emin mi oldular? Fakat ziyana
uğrayan topluluktan başkası, Allah'ın (böyle) mühlet vermesinden emin
olamaz." (7.Araf- 99)
Kafir, Allah’ın azabına uğramayacağı kanaatinde olur;
bu, çok kötü bir anlayıştır. Mü’min daima korku ile ümit arasında bulunmalıdır.
38- Sihir Yapmak:
"Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanların (ve
şeytan tıynetli insanların) uydurdukları yalanların ardına düştüler. Oysa
Süleyman (büyü yaparak) küfre girmedi. Fakat şeytanlar, insanlara sihri ve
(özellikle de) Babil’deki Hârût ve Mârût adlı iki meleğe ilham edilen (sihr)i
öğretmek suretiyle küfre girdiler. Hâlbuki o iki melek, “Biz ancak imtihan için
gönderilmiş birer meleğiz. (Sihri caiz görüp de) sakın küfre girme” demedikçe,
kimseye (sihir) öğretmiyorlardı. Böylece (insanlar) onlardan kişi ile karısını
birbirinden ayıracakları sihri öğreniyorlardı. Hâlbuki onlar, Allah’ın izni
olmadıkça o sihirle hiç kimseye zarar veremezlerdi. (Onlar böyle yaparak)
kendilerine zarar veren, fayda getirmeyen şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun, onu
satın alanın ahirette bir nasibi olmadığını biliyorlardı. Kendilerini
karşılığında sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bilselerdi!" (2.Bakara- 102)
Sihir, insanı şirke götüren bir haramdır. Sihir
yapmamak ve yaptırmamak gerekir.
39- Ölü Hayvan Eti Yemek:
"Allah, size ancak leş, kan, domuz eti ve
Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı. Ama kim mecbur olur da, istismar
etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, ona günah
yoktur. Şüphesiz, Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir."
(2.Bakara- 173)
Usulüne uygun olarak kesilmeden ölmüş, yani murdar
olmuş hayvan etinin yenmesi haramdır. Bunun böyle olduğu, Maide suresinin
üçüncü ayeti ile En’am suresinin 145. ayetinde de geçmektedir.
40- Akıtılmış Kan Yemek:
"Ölmüş hayvan, kan, domuz eti, Allah’tan başkası
adına boğazlanan, (henüz canı çıkmamış iken) kestikleriniz hariç; boğulmuş,
darbe sonucu ölmüş, yüksekten düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş ve yırtıcı
hayvan tarafından parçalanmış hayvanlar ile dikili taşlar üzerinde boğazlanan
hayvanlar, bir de fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. İşte bütün
bunlar fısk (Allah’a itaatten kopmak)tır. Bugün kâfirler dininizden (onu yok
etmekten) ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün
sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din
olarak İslâm’ı seçtim. Kim şiddetli açlık durumunda zorda kalır, günaha
meyletmeksizin (haram etlerden) yerse, şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır,
çok merhamet edicidir." (5.Maide- 3)
Akıtılmış kan yemek haramdır. Cahiliye döneminde
akıtılan kanın bağırsaklara doldurulup daha sonra kızartılarak yenmesi gibi bir
adet vardı. Bu, ve buna benzer şekilde kan yemek yasak, haram ve günahtır.
Akıtılmış kanı yemenin haram olduğu, Bakara suresinin 173. ayeti ile En’am
suresinin 145. ayetinde de belirtilmektedir.
41- Allah’tan Başkası Adına Kesilen
hayvanların Etini Yemek:
Yukarıda mealleri verilen Bakara suresi 173. ve Maide
suresi 3. ayetlerinden Allah’tan başkası adına kesilen hayvanların etinin haram
olduğu bildirilmektedir. Elbette bir hayvanı Allah’tan başkası adına kesmek de
yasaktır.
42- Domuz Eti Yemek:
"De ki: “Bana vahyolunan Kur’an’da bir kimsenin
yiyecekleri arasında leş, akıtılmış kan, domuz eti - ki o şüphesiz necistir- ya da Allah’tan başkası adına kesilmiş bir
(murdar) hayvandan başka, haram kılınmış bir şey bulamıyorum. Fakat istismar
etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın kim bunlardan yeme zorunda kalırsa
yiyebilir.” Şüphesiz Rabbin çok bağışlayandır, çok merhametlidir."
(6.En'am- 145)
Domuz eti tüketimi kesin olarak haram ve günahtır.
Domuz etinin haram olduğu, Bakara suresinin 173. ayeti ile Maide suresinin 3.
ayetinde net olarak geçmektedir.
43- İhramlı iken Kara Avı Yapmak:
"Sizin için de yolcular için de bir geçimlik olmak
üzere deniz avı yapmak ve deniz ürünlerini yemek sizlere helâl kılındı. Kara
avı ise ihramlı olduğunuz sürece size haram kılındı. Huzurunda toplanacağınız
Allah’a karşı gelmekten sakının." (5.Maide- 96)
İhramlı iken deniz avı helal, kara avı haramdır.
Buraya kadar Kur’an’da yer alan yasak, günah ve
haramlar 43 başlık halinde sıralandı. Konuya günah açısından bakılınca farz
ibadetleri yapmamak da elbette büyük günahlardandır. Bu sebeple anılan husus
için de bir başlık açalım.
44- Farz İbadetleri Yapmamak:
Farz ibadetleri yapmak bir görev, terk etmek ise büyük
günahtır.
"Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan
Rabbinize kulluk ediniz. Umulur ki, böylece korunmuş (Allah'ın azabından
kendinizi kurtarmış) olursunuz." (2.Bakara- 21)
Allah’a ibadet ederek, onun emir ve yasaklarına uyarak,
onu anarak ve ona şükrederek kulluk etmeliyiz.
"Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk
etsinler diye yarattım." (51.Zariyat- 56)
Yaratılış gayemiz, Allah’a kulluktur.
"Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki,
bunlar namazı bıraktılar; nefislerinin arzularına uydular. Bu yüzden ileride
sapıklıklarının cezasını çekecekler." (19.Meryem- 59)
Namazı bırakıp nefislerinin heva ve heveslerine
uyanlar, ahirette gerekli cezayı göreceklerdir.
Namaz, oruç, hac ve zekât gibi farz görevleri yerine
getirmemek günahtır.
Mü’minlerden beklenen; Allah’ın emirlerini yerine
getirmek, yasaklarından ise kaçınmaktır.
Allah’ın yasakladığı şeyleri yapanlara fasık, emrettiği
ibadetleri yapmayanlara ise facir denir. İyi bir mü’min olmak için, fısk ve
fücurdan kaçınmak şarttır.
Günah işlenebilecek hiçbir mekan ve hiçbir zaman dilimi
yoktur.
Ramazan ayında günah işlememek gerektiği gibi öteki
aylarda da işlememek gerekir.
Memlekette iken tesettüre riayet edilmesi gerektiği
gibi tatilde iken de riayet edilmesi gerekir.
Kendi malımız ile savurganlık yapmak doğru olmadığı
gibi, devletin malı ile de savurganlık yapmak doğru değildir.
Zayıfın günah işlemesi yasak olduğu gibi kuvvetlinin de
günah işlemesi yasaktır.
Yaşlı iken günahtan kaçınmak gerektiği gibi gençken de
kaçınmak gerekir.
Bizim namusumuz önemli olduğu gibi başkasının namusu da
önemlidir.
Mü’min kişiye düşen, her türlü haramdan her şart
altında kaçınmasıdır.
Yorumlar
Yorum Gönder