Kanser Hastalığına Şifa Niyetiyle Kurban Kesmek Hususunda!
Kanser Hastalığına Şifa
Niyetiyle Kurban Kesmek Hususunda!
Önce
İhlasla Allah Celle Celâlühe İltica Sonra Sadaka…
(Kanser
Hastalığına Şifa Niyetiyle Kurban Kesmek Hususunda! İrfan
Öztürk Ağabeyden Yaşanmış Bir Hatıra)
Avrupa
seyahatlerimden birinde idi. Bir kardeşimizi ziyaret maksadıyla yolda giderken,
çok samimî başka bir kardeşimizle karşılaştım. Selâmdan sonra ayaküstü sohbete
başladık. Kardeşimizin moralinin çok bozuk olduğunu, âdeta konuşmak bile
istemediğini hissettim. Kendisine sıkıntısının sebebini sorduğumda şunları
anlattı:
“Hocam,
moralim çok bozuk, eğer bu hâl ve davranışlarımla sizi üzdümse özür dilerim.
Mü’min, mü’minin yüzüne tebessüm etmeli ve mü’min kardeşini rahatlatmalıdır.
Beşûş bir çehre ile kardeşinin karşısına çıkmalı; ama bugün gönlümde ne
tebessüm etmek ve ne de kimse ile görüşüp konuşmak var. Âdeta kalbim ve gönlüm
kilitlendi. Size karşı olan sevgimi biliyorsunuz, ama bugün o muhabbet bile
tesir etmez oldu. Ne yaptığımı ve ne yapacağımı bilemez hâldeyim.
Sebebine
gelince;
Bu
sene eşimle beraber hacca gittik. Allah kabul eylesin inşâallah, haccı edâ edip
geldik. Döndükten sonra, eşim rahatsızlandı. Doktora başvurduk. Kanser
teşhisiyle bölgenin en büyük hastahânesine havale etti. Eşimi hastahâneye
yatırdım. Tedaviye başlandı. Bugünle beraber on gündür tedavi görüyor. Şimdi
yanından geliyorum. Doktorların gereken müdahaleleri yaptıklarını söyleyen
eşim, bana hitâben;
“Efendi,
senelerdir Avrupa’da geceli-gündüzlü çalıştık. Dişimizi, tırnağımıza katarak
bir şeylere sahip olalım, kimseye muhtaç olmayalım, diye. Öyle de oldu. Allâh’a
hamd olsun. Her şeyimiz var, her şeye sahip olduk. Ancak; ‘Hakkını helâl et!’
dememin zamanı gelmiş. Bugün hastahânenin onkoloji profesörü son tetkik ve
muayenemi yaptı. 15 günlük ömrümün kaldığını, bütün hayatî fonksiyonlarımın
durdurulamaz şekilde eksiye gittiğini, bu gidişle 15 gün sonra hayatî
fonksiyonlarımın biteceğini ve öleceğimi söyledi. Hakkını helâl et efendi!”
diyerek ağladı ve ağlamaya da devam ediyor.
Böylece
eşimin yanından ayrıldım, kalbimden vurulmuş bir hâldeyim. Moralimin
bozukluğunun sebebi bu... Yüzümün gülmeyişinin; “Hocam!” deyip size
sarılamayışımın sebebi bu. Beni affedin hocam!”
Bu
dertli sözler üzerine sordum:
“–Kardeş,
arabanız yanınızda mı, sizinle hasta haneye gidip hastayı görebilir miyim?”
Bir
anda yüzüne tebessüm ve neşe geldi. Derhâl arabayı getirdi ve hasta haneye
gittik.
Hasta
hane çok katlı büyük bir bina idi. Hastası, en üst katlardan birinde yatıyordu.
Bizim hastayı görmeye gidişimiz, “şifâ amaçlı bir şeyler yapabilir miyiz?” diye
idi. Fakat hastahâne ortamında bizim ilâhî şifâya yönelik yapabileceğimiz
şeyleri yapmak mümkün değildi. Bunun için müsaade ederlerse hastayı arabaya
indirmesini söyledim. Müsaadeyi alıp, hastayı arabaya indirdiler...
Hasta,
gerçekten çok perişan bir durumda, her şeyden ümidini kesmiş, sararıp solmuş
bir hâlde idi. Orada benim yapabileceğim bir şey varsa o da şifası için dua
etmekti. Dua ettim, okuyup üzerine şifa niyetiyle üfledim. Bir şişe suya şifasıyla
ilgili duaları okuyup, hastaya içirilmesini söyledim. Hastaya da Allah’ın
izniyle iyileşeceğini ve Türkiye’ye sıhhatli bir şekilde gelip beni ziyaret
edeceğini söyledim. Bunu söylerken bütün güvencem Allah Teâlâ Hazretleri idi.
Hastanın
ümidi kesikti. Yüzüne karşı; “On beş gün sonra öleceksin!” denilmişti. Onun
için her şey bitmiş, ölümü bekliyordu. Eşine dönerek;
“Kardeş
iyi dinle, tavsiye edeceğim şeyleri, usulüne uygun şekilde ve tam bir itikat
üzere yerine getirirsen hastanda hiçbir şey kalmaz. Allah’ın izniyle iyileşir.
Ben böyle olacağını Allah’ın izniyle size müjde veriyorum.” dedim.
Çaresiz
Dertlere Kurban
Tavsiye
edeceğim kurbanı tarif edeceğim şekilde kesmesini istedim...
1-
Büyükçe bir koç alacaksın.
2-
Kurbanı kendin keseceksen birazdan söyleyeceğim niyetle keseceksin. Eğer
vekâlet vererek kestireceksen, Salih bir kişiye şöyle vekâlet vereceksin:
3- Yâ
Rabbî! İçinde bulunduğum kötü durumdan ve hastalıktan kurtulmam ve sıhhate
kavuşmam için; canı canıma, kanı kanıma, bedeni bedenime, rûhu rûhuma, eti
etime, kemiği kemiğime bedel olmak üzere bu kurbanı Allah rızâsı için kesmeye
seni vekil ettim.” deyip bıçağı, hayvanı kesecek olan vekiline vereceksin.
4- Vekâleti
alan kişi, kurbanı keseceği zaman şöyle tekrar edecek:
5- Hastanın
annesinin ismiyle meselâ Fatma oğlu Ahmet’in içinde bulunduğu kötü durumdan ve
hastalıktan kurtulması için;
6- Canı
canına, kanı kanına, bedeni bedenine, rûhu rûhuna, eti etine, kemiği kemiğine
bedel olmak üzere bu kurbanı Allah rızâsı için kesiyorum. “Bismillâhi Allâhu
ekber!” deyip kurbanı usûlüne uygun bir şekilde kesecek.
7- Kurban
61 parçaya bölünecek, her bir parçası bir poşete konulacak.
8- Kurbanın
başı, sakatatları, varsa kuyruğu parçalara dâhil edilecek.
9- Önceden
mutlak fakir oldukları tesbit edilen ailelere nüfusları adedince poşet
verilecek. Kaç nüfus ise, üç ise üç, beş ise beş poşet verilecek. 61 parça
böylece dağıtılacak.
10-
Derisi ya bir fakire pösteki olarak verilecek veya satılıp parası fakire
verilecek.
11-
Rasûlullah Efendimiz; “Hastaları, sadaka ile tedavi edin.” buyuruyor. Onun
için, hastanın şifâsı için, mâlî durumun müsait ise fakirlere 61 fitre
miktarınca para dağıtacaksın.
12-
Kardeş, ben elimden geleni yaptım. Gereken tavsiyemi de yaptım. Gerisi Allâh’a
ait.
Arınınki
vız vız etmek, balı yapan Allah’tır.
Ben
yarın Türkiye’ye dönüyorum. Allah, hastanıza âcil şifâ versin. Sizleri
Pamukova’da eşinizle ziyaretime bekliyorum. Allâh’a emânet olun!” diyerek dostumdan
ve hasta eşinden ayrıldım.
Pamukova’ya
döndüm, işimin başında idim. Sıcak bir Temmuz ayı geçiriyorduk. Eve gelmiştim, istirahatim
esnasında saat tamiri ile meşgulken, kapının zili çaldı. Kapıya çıktığımızda
bir de ne görelim. Dostumuz eşi ile birlikte, ziyaretimize gelmişler.
Hastamızda kötü hastalıktan eser kalmamış. İyileşip kendi eliyle ördüğü bir
süveteri hediye olarak getirmişti. O gün, bugün 15 küsur senedir sıhhat ve
afiyetle hayatını devam ettiriyor. Allah, ömrünü uzun, amellerini sâlih
eylesin.
Kader-i
ilâhîye bakın ki, eşinin hastalığına üzülüp, ölecek diye ne yapacağını şaşıran
hastamızın eşi, hanımından önce vefat eyledi. Allah ganî ganî rahmet eylesin.
Rûhu için Fâtiha...
İsmail
nebî gibi kurban sundum Zâtına,
Şifâ
vermek yakışır yüce Zât-ı bahtına.
(Gülzâr-ı
İrfan)
Yorumlar
Yorum Gönder