Nikâhın Hikmeti Ve Eşlerin Vazifeleri
Nikâhın Hikmeti Ve Eşlerin Vazifeleri
Yüce
Allah kâinatta her şeyi erkekli ve dişili olarak çift yaratmıştır. Konuyla
ilgili ayeti-i kerimede:
وَمِنْ كُلِّ شَىْءٍ
خَلَقْنَا زَوْجَيْنِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
“Düşünüp
ibret alasınız diye her şeyden (erkekli-dişili) iki eş yarattık.”
buyurulmaktadır (Zariyat, 51/49).
İnsan
da aynı kanun gereği çift olarak erkekli ve dişili yaratılmıştır. İlk insan ve
ilk peygamber Âdem Aleyhisselâmı, topraktan yaratan Cenab-ı Hak ondan da eşi
Havva validemizi yaratmıştır. Bu konuda da Kur’an'da:
…هُوَ الَّذى خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَجَعَلَ مِنْهَا
زَوْجَهَا لِيَسْكُنَ اِلَيْهَا
“Allah
sizi bir tek nefisten yaratan ve kendisi ile huzur bulsun diye eşini de ondan
var edendir” buyurulmaktadır (A’raf 7/189).
İnsan
neslinin devamını ve meşru bir şekilde çoğalmasını sağlamak için nikâhla
evlenme emredilmiş; fıtrata ve ahlaka aykırı; nesle, nefse ve sosyal hayata
zararlı olan zina ve fuhuş haram kılınmıştır. Ana babaya, velilere evlenme
çağına giren bekârların evlendirilmelerini emreden Yüce Allah Kur’an’da şöyle
buyurmaktadır:
وَاَنْكِحُوا
الْاَيَامى مِنْكُمْ وَالصَّالِحينَ مِنْ عِبَادِكُمْ وَاِمَائِكُمْ اِنْ
يَكُونُوا فُقَرَاءَ يُغْنِهِمُ اللّهُ مِنْ فَضْلِه وَاللّهُ وَاسِعٌ عَليمٌ
“Sizden
bekâr olanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden durumu uygun olanları
evlendirin. Eğer bunlar yoksul iseler, Allah onları lütfuyla zenginleştirir.
Allah lütfu geniş olandır” (Nur: 24/32) konuyla ilgili bir başka ayet ise
şöyledir:
وَمِنْ
ايَاتِه اَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ اَنْفُسِكُمْ اَزْوَاجًا لِتَسْكُنُوا اِلَيْهَا
وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةً اِنَّ فى ذلِكَ لَايَاتٍ لِقَوْمٍ
“Kendileriyle
huzur bulasınız diye size kendi (cinsi)nizden eşler yaratması ve aranıza bir
sevgi ve merhamet vermesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir”
(Rum 30/21).
Yüce
Allah kadına da, erkeğe de eşler olarak aralarında karşılıklı bir sevgi,
merhamet ve acıma duygusu vermiştir. Evlenmeyi emreden Yüce Allah, evliliğin
zorluklarına tahammülü zevk haline getirerek sevgiyi ve merhameti de yaratmış,
eşlere böylece hayatı yaşanır hale getirmiştir. İnsan olarak yaratılma, Allah’a
karşı sorumlu olma bakımından kadınla erkek arasında fark gözetmeyen İslâm
kadına annelik, erkeğe de babalık görevi vermiş ve aile düzenini yürütmeniz
için eşlere yüklenen fonksiyonları bizatihi bir üstünlük sebebi olmadığını,
üstünlüğün takvada olduğunu bildirmiştir.
Şu
ayet-i Kerimede verilen mesaj konumuzu da kapsamına almaktadır.
يَا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّا
خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَاُنْثى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَائِلَ
لِتَعَارَفُوا اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّهِ اَتْقيكُمْ اِنَّ اللّهَ عَليمٌ
خَبيرٌ
“Ey
insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle
tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah katında
en değerli ve en üstün olanınız, ona karşı gelmekten en çok sakınanınızdır.
Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır” (Hücurat,
49/13).
İnsanın
yaratılışı itibariyle eşe ihtiyacı vardır. İnsanın sıcak bir yuvaya, hayatını
birlikte geçirileceği bir eşe, sahip olacakları çocuklara fıtrat gereği muhtaç
olduğu açık bir gerçektir. Konuya bu açıdan baktığımızda, insanın bir eşe olan
ihtiyacının sadece cinsel tatmin ihtiyacının giderilmesinden ibaret olmadığı
anlaşılır. Evlilik bir hayat arkadaşlığıdır. Hayatın sayısız zorlukları, bu
birlik sayesinde daha kolay aşılabilir. Eşlerin, zorlukları aşma mücadelesinde
birbirlerine maddi ve manevi olarak destek ver yardım verdikleri oranda bu
alandaki başarıları da artacaktır.
Toplumun Temeli Aile, Ailenin
Temeli İse Evlilik Kurumudur
İnsanın
insanca yaşayabilmesi için en uygun ortam şüphesiz toplumsal hayat ortamıdır.
Toplumsal hayatın sağlam temellere dayanması için onun temelini oluşturan aile
kurumunun varlığı kaçınılmazdır.
Büyük
bir fabrika, üretimini yaptığı bir ürünün her bir bölümünü, ayrı birimlerde
üretir sonra bunları bir araya getirir. Alt birimlerde üretilen parçalar
kalitesiz olursa ürünün bütünü de kalitesiz ve verimsiz olur. Tıpkı bunun gibi,
toplumun yapı taşları olan aile sağlam temeller üzerine kurulu sağlam bir
yapıya sahip olursa, toplumun bütünü de sağlıklı bir yapıya sahip olur. Ailenin
sağlıklı olmasının ilk şartı, beraberliğin nikâh esasına dayanmasıdır.
Evlenmeyi teşvik eden, aile hayatının düzenli
ve sağlıklı olarak yürümesi için köklü prensipler getiren ayeti kerimelerden
başka Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem de birçok tavsiyelerde
bulunmuştur. Cinsel ihtiyaç, özellikle genç yaşlarda baskındır. Bu ihtiyaçların
yanlış ve gayri meşru yolarla giderilmemesi konusunda İslâm Peygamberinin özel
uyarılarda bulunduğunu ve çözüm yolları sunduğunu görüyoruz.
Bir
hadis-i şerifte Peygamberimiz,
يا
معشر الشباب، من استطاع الباءة فليتزوج، فإنه أغض للبصر وأحصن للفرج...
“Ey
gençler sizden evlenmeye güç yetirenler evlensin. Zira evlilik gözü harama
bakmaktan iffet ve namusu harama düşmekten daha çok korur” [2] buyurmuştur.
Aile
yuvası kurulması belli ölçüde ekonomik gücü de gerektirdiğinden, maddi gücü
yeterli olmayanların, bu imkânı buluncaya kadar, cinsel ihtiyacı sınırlayıcı
bir yol olarak orucu tavsiye etmiş olması ilgi çekicidir. Ancak, cinsel
ihtiyacı kontrol altında bulunmanın yolu asla, evlilikten uzak durmak değildir.
Esas olan evlenip aile yuvası kurmaktır.
Bir
başka hadisi şerifte,
النِّكَاحُ
مِنْ سُنَّتِي، فَمَنْ لَمْ يَعْمَلْ بِسُنَّتِي فَلَيْسَ مِنِّي. وَتَزَوَّجُوا
فَإِنِّي مُكَاثِرٌ بِكُمْ الْأُمَمَ، وَمَنْ كَانَ ذَا طَوْلٍ فَلْيَنْكِحْ،
وَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَعَلَيْهِ بِالصِّيَامِ فَإِنَّ الصَّوْمَ لَهُ وِجَاءٌ
“Nikâh benim
sünnetimdir. Benim sünnetimle amel etmeyen benden değildir" Evleniniz,
çoğalınız. Zira ben kıyamet günü sizin çokluğunuzla diğer ümmetlere karşı
iftihar edeceğim...” [3] buyurulmuştur
Konuyla
ilgili gerek ayeti kerimeler ve gerekse hadisi şeriflerin temelde, evliliğin
İslâmi esaslar gözetilerek oluşturulması ve evlilik sonucu doğacak çocukların
İslâmi terbiye üzere yetiştirilmelerini de ana babaya görev olarak yüklemiştir.
Aile
hayatının korunması ve evliliğin devamı, eşlerin birbirlerine karşı saygılı,
ölçülü davranmalarını öngörmüş, aile hayatını tehlikeye sokacak tutum ve
davranışlardan da eşlerin kaçınmalarını tavsiye etmiştir. Evliliğin normal
yürüyebilmesi için de evlilik öncesi eş seçiminden başlamak üzere, nişan,
nikâh, düğün gibi hususlarda gerekli tedbirlerin alınmasını öngörmüştür.
Eş Seçimi
Aile
yuvasının verimli ve düzenli olması, kendisinde beklenen olumlu sonuçlara
ulaştırabilmesi için bir takım temel kriterlerin mutlaka gözetilmesi gerekir.
Bunların başında evlenme yasağı bulunan kimselerin dışındakilerden biri eş
olarak seçmek şartı gelmektedir. Evlenecek kadın ve erkeğin evlenmelerinde
dinen herhangi bir sakınca olmamalıdır. Evlenecek kimselerin bu engellerden biri
ile karşı karşıya olup olmadıklarını iyice araştırmaları gerekir. Söz konusu
evlilik engelleri, değişik bir ifade ile kendileriyle evlenilmesi yasak olan
kimseler ana hatları ile şöyle belirtilebilir:
1.Din
farkı temel evlenme engellerindendir.
Kur’an’da
Yüce Allah,
ولاتنكحوا المشركات حتى
يؤمن
“Müşrik
kadınlarla iman edinceye kadar evlenmeyin.” buyurmaktadır (Bakara: 2/221).
Yine,
Müslüman bir kadının gayr-i müslimlerle evlenmesi de yasaktır.
Zira az önce okuduğumuz ayetin devamında,
ولاتنكحوا المشرينك حتى
يؤمنوا
"İman
etmedikleri sürece Allah'a ortak koşan erkeklerle kadınlarınızı
evlendirmeyin" (Bakara, 2/221) buyurulmaktadır.
Ancak
Müslüman erkeğin ehli kitap kadınlarla evlenmelerine cevaz verilmiştir (Maide,
5/5).
2.
Müslüman olan kadınlardan evlenilmesi yasak olanlar da şu ayet-i kerime ile
tespit edilmiştir.
حُرِّمَتْ
عَلَيْكُمْ اُمَّهَاتُكُمْ وَبَنَاتُكُمْ وَاَخَوَاتُكُمْ وَعَمَّاتُكُمْ
وَخَالَاتُكُمْ وَبَنَاتُ الْاَخِ وَبَنَاتُ الْاُخْتِ وَاُمَّهَاتُكُمُ الّتى
اَرْضَعْنَكُمْ وَاَخَوَاتُكُمْ مِنَ الرَّضَاعَةِ وَاُمَّهَاتُ نِسَائِكُمْ
وَرَبَائِبُكُمُ الّتى فى حُجُورِكُمْ مِنْ نِسَائِكُمُ الّتى دَخَلْتُمْ بِهِنَّ
فَاِنْ لَمْ تَكُونُوا دَخَلْتُمْ بِهِنَّ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ وَحَلَائِلُ
اَبْنَائِكُمُ الَّذينَ مِنْ اَصْلَابِكُمْ وَاَنْ تَجْمَعُوا بَيْنَ
“Şu
kadınlarla evlenmeniz size haram kılındı:
Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz,
halalarınız, teyzeleriniz, kardeşlerinizin kızları, kız kardeşlerinizin
kızları, sizi emziren sütanneleriniz, sütkardeşleriniz, karılarınızın anneleri,
gerdeğe girdiğiniz kadınlarınızın yanında kalan üvey kızlarınız,-onlarla
gerdeğe girmemişseniz size bir engel yoktur. Öz oğullarınızın eşleri ve iki kız
kardeşi bir arada almanız…" (Nisa 4/23)
Başkasını
nikâhı altında bulunan yahut boşanmış olup iddet bekleyen bir kadınla da
evlenilemez. Zira iddet bekleyen kadın hükmen nikâhlı gibidir.
Bir
erkek üç kere boşadığı bir kadın ile bir daha evlenemez. Ancak bu kadın, normal
şartlar altında başka bir erkekle evlenir ve ayrılırsa o zaman ilk koca ile
evlenmesi mümkündür.
Eş Seçiminde Dikkat Edilecek Hususlar
Evlenme
engeli dışında, evliliğin mutlu bir aile yuvası oluşturması ve sağlıklı şekilde
devamı için, belli ölçülere dikkat etmek gerekir. Bu ölçüleri ana hatları ile
Hz Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem şu hadisi ile ortaya koymaktadır:
تُنْكَحُ
الْمَرأةُ ﻷرْبَعِ خِصَالِ: لِمَالِهَا، وَلِحَسَبِهَا، وَلِجَمَالِهَا،
وَلِدِينِهَا. فَأظْفَرْ بِذَاتِ الْدِّينِ، تَرِبَتْ يَدَاكَ
“Kadın
dört özelliğinden dolayı nikâhlanır. Malından dolayı, Soyundan dolayı,
güzelliğinden veya dindarlığından dolayı, eli bereketlenesice! Sen dindar
olanını tercih et.” [4]
Hadisi
şerifte evlenecek eşlere yapılan tavsiyenin özü şudur: Dünya geçicidir, insan
bugün zengin, yarın fakir olabilir. Allah katında kişiyi değerli yapan şey
maddi zenginlik değildir. Her şey maddi imkandan ibaret değildir. Evlilik
hayatının temellerinin atıldığı böylesine kritik bir noktada, ölçü olarak kabul
edilen şeyler, iki dünya mutluluğuna da esas olacak şekilde belirlenmelidir. Eş
olarak seçilecek olan kişi, sırf maddi imkanları yerinde değildir, diye
reddedilmemelidir. Evlilik gibi ciddi bir kurumu oluşturma konusunda samimi
duygularla işe başlanırınsa, bir takım güçlüklerin ortadan kaldırılmasında
yardımcı olacaktır. Nitekim, girişte de zikrettiğimiz bir ayet-i kerimede;
طلب
تفسير آية من سورة النور، وهي قول الحق تبارك وتعالى: أعوذ بالله من الشيطان
الرجيم ((وَأَنكِحُوا الأَيَامَى مِنْكُمْ وَالصَّالِحِينَ مِنْ عِبَادِكُمْ
وَإِمَائِكُمْ إِنْ يَكُونُوا فُقَرَاءَ يُغْنِهِمُ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ
وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ)) [النور:32]؟
"Sizden
bekâr olanları, kölelerinizde ve cariyelerinizden durumu uygun olanları
evlendirin. Eğer bunlar yoksul iseler, Allah onları lütfuyla zenginleştirir.
Allah lütfu geniş olandır hakkıyla bilendir." (Nûr,32) anlamındaki ayette
bu konuya işaret edilmektedir
Yine
hadisin mesajından şunları da çıkarıyoruz: Kişinin soyunun sopunun iyi olması,
her şeyden önce dine, ahlaka uygun, doğru, güzel ve asil davranışılar içinde
olması halinde mümkün olur. Önemli olan kişinin davranışları ve yaşayışıdır.
Seçilecek eşte asaletin gündeme getirilmesinden önce kişisel niteliklerin ön
plana çıkarılması gerekir.
Hz.
Peygamber bu hadisi ile bize buyuruyor ki; güzellik denen şey nisbidir ve
geçicidir. Geçici olan şeylerin, kalıcı olan şeyler karşısında, olmaları
gereken yerde tutulmaları gerekir. Bu bakımdan güzellik eş seçiminde tek kriter
olarak alınmamalıdır. Eş olarak seçilecek kimsenin maddi durumuna, güzelliğine,
asalet durumuna bakılacaksa ve mutlaka bunlardan birini tercih etme durumu
varsa, dindar olan eş adayının, güzel, zengin ya da soylu olana tercih edilmesi
gerekir. Zira evlenmenin asıl maksatlardan biri de Allah'ın rızasına uygun bir
hayat yaşama konusunda destek ve destekçi bulmak, gelecek nesillerin için de bu
imkânların bulunduğu uygun ortamlar bırakmaktır.
Dinin bu tavsiyelerinin dikkate alınmadığı
evliliklerde, akla gelmedik sayısız problemler çıkmaktadır. Kulu yaratan Allah
onun kuracağı yuvanın hangi şartlarda sağlıklı yürüyeceğini de bildirmiştir.
الايعلم من خلق وهو اللطيف الخبير
"Yaratan
bilmez mi? O, en gizli şeyleri bilir, hakkıyla haberdardır," (Mülk,14)
Evlenip
yuva kurmanın sağladığı en büyük mutluluklardan biri de çocuklardır. Ancak
vakti geldiğinde çocukların da mutlu yuvalar kurabilmeleri için, onların iyi
bir insan, iyi birer mümin olarak yetiştirilmesi kaçınılmazdır. İşte bu noktada
ebeveyne ve bilhassa özel konumu sebebi ile annenin üstleneceği rol çok
önemlidir. Zira çocuğa asıl kişiliğini kazandıran, ilk eğitimini veren, ona
kendinden bir şeyler katan annedir. Hadis-i şerifte kadının/annenin de dindar
olması gereğine dikkat çekilmiş olması bu bakımdan da dikkat çekicidir.
Kur'ân,
sünnet ve güzel örflerimizin belirlediği ölçüler içinde eş seçmek ve aile
yuvası kurmak için gerekli bilgilerle donanma için özel bir gayret de göstermek
gerekir. Bu tür bilgilerin alınabileceği özel eserler okunmalı, bilenlere
gerektiğinde danışmalıdır. Zira planlanan şey, hayat boyunca sürdürülecek bir
beraberliktir. İş asla tesadüflere bırakılmamalı, aldatıcı ve geçici kriterler
esas alınmamalıdır.
EŞ SECİMİ SONRASI
Eş
seçimi yapıldıktan sonra karşılıklı karar ve karşılıklı anlaşma gerçekleşince,
yörelere göre nişan uygulaması yapılır. Bu noktada şu konu çok önemlidir. Nikâh
yapılmadığı sürece nişanlılar evlenmiş sayılmazlar. Karşılıklı ilişkilerde dini
ölçülerin gözetilmesi gerekir. Nişanlılık döneminde dînî nikâh adı altında nikâh
kıyılmamalıdır. Zira, anlaşmazlık durumunda özellikle kız açısından sıkıntı
ortaya çıkmaktadır.
Nişan
ve nikâh törenleri yapılırken, israftan, gösterişten ve aileleri sıkıntıya
sokacak davranışlardan, harcamalardan kaçınmak gerekir. Zira peygamberimiz:
Altından
kalkılamayacak ağır şartlar ve masraflar ileri sürmek, evlenmeyi zorlaştırır.
Cemiyeti ve evlenecek gençleri hem de ailelerini sıkıntıya sokar. Evlenmek
kolaylaştırılmalı ve evleneceklere yardımcı olunmalıdır.
Törenler
sırasında dinimizin haram kıldığı tutum ve davranışlardan kaçınmalı, toplantı
adabı konusunda İslâmi duyarlılıklar gözetilmelidir. Söz gelimi, yörenin örf ve
adeti dine aykırı ise, bundan vaz geçilmelidir. Bu gibi durumlarda usulüce
uyarıda bulunmak, ve "adetimiz böyledir" diye karşı çıkılır
endişesine yer vermemelidir. Zira İslâmi bilinç bunu gerektirir. Ayet-i kerimede
müminler hakkında;
“… وَلَا يَخَافُونَ لَوْمَةَ لَائِمٍ…”
“Onlar
kınayanın kanamasından korkmazlar (aldırmazlar)” buyurulmuştur (Maide,5/54).
Eşlerin
karşılıklı hak ve sorumlulukları
Bir
aile yuvası çatısı altında buluşan esler, evlendikleri andan itibaren karşılıklı
bir takım hak ve sorumluluklar altına girerler. Kur’anda Yüce Allah bu konuda
şöyle buyurmaktadır:
“وَلَهُنَّ مِثْلُ الَّذى عَلَيْهِنَّ بِالْمَعْرُوفِ
وَلِلرِّجَالِ عَلَيْهِنَّ دَرَجَةٌ وَاللّهُ عَزيزٌ حَكيمٌ …”
“... Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları
gibi. Kadınların da erkekler üzerinde belli hakları vardır. Ancak erkekler bu
haklarda kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptirler. Allah azizdir.
Hakimdir.” (Bakara 2/228) .
Peygamber
efendimiz de veda haccında karı koca haklarıyla ilgili şöyle buyurmuşlardır:
أﻻ وإن لكُمْ على نسائكمْ
حقاً، ولنسائكُمْ عليكم حقاً
“ (Ey erkekler) Sizin kadınlarınız üzerinde
hakkınız olduğu gibi kadınlarınız da sizin üzerinizde hakları vardır.” [6]
Bu
hakların bir kısmı ortak ve karşılıklı riayet edilmesi gereken haklardır. Bir
kısmı erkeğin hakları, bir kısmı da sadece kadına ait haklardır. Hemen
belirtelim ki insan ve müslüman olmaktan dolayı gereken haklar zaten başta
gelmektedir. Yani müslüman müslümanın din kardeşidir. Ona zulmetmez, ona yalan
söylemez, hile yapmaz, haksızlık etmez, zarar vermez, kalbini kırmaz, onu
incitmez, güler yüzle ve tatlı dille mukabele eder, saygısızlık yapmaz,
sevinciyle sevinir, üzüntüsünü paylaşır. İhtiyacı olduğunda yardımına koşar. Bu
İslâmi tavsiyelerin eşler arasında en ileri seviyede hayata geçirilmesi
gerekir. Bu genel esasların yanında eşlerin karşılıklı özel hak ve görevlerini
kısaca şöyle özetleyebiliriz:
1.
Emanet: Eşler, birbirlerinden son derece emin olmalı ve birbirlerine
güvenmelidirler. Birbirlerinden saklı gizli bir işleri olmamalıdır. Zira onlar
hayatı paylaşan iki ortaktırlar. Ortaklar ne kadar dürüst olurlarsa Allah
onlara yardım eder. Hilekarların ortağı şeytandır. İhlaslı, samimi ve dürüst
olan birbirlerine hayır ve sabır tavsiyesinde bulunan, hayatın acı tatlı günlerinde
destek olan eşler olmaları gerekmektedir.
2.
Birbirlerine güven vermeleri gerekir. Birbirlerini şüpheye düşürecek söz ve
davranışlardan kaçınmalıdırlar.
3.
Karşılıklı sevgi ve saygı bulunmalıdır. Taraflardan birinin, diğerini saygı
duymadığı, sevgi beslemediği evlilik, ya tuzsuz bir yemek gibi tat vermez, ya
da günün birinde yıkılır.
4.
Aile yuvasına karşılıklı iyi niyet ve iyi davranış hâkım olmalıdır. Yüce Allah
Kur’anda:
وَلَا
تَنْسَوُا الْفَضْلَ بَيْنَكُمْ اِنَّ اللّهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصيرٌ…
“Aranızda
iyilik ve ihsanı unutmayın. Şüphesiz Allah yapmakta olduklarınızı hakkıyla
görür” buyurmaktadır (Bakara 2/237).
Eşlerin
karşılıklı ortak haklarının dışında kadının erkeğe, erkeğin kadına karşı
hakları da vardır.
Kadının
Kocası Üzerindeki Hakları
a)
Erkek, eşiyle iyi geçinmeli, sinirli, hırçın ve kırıcı olmamalıdır. Kur’anda:
وَعَاشِرُوهُنَّ
بِالْمَعْرُوفِ
“Onlarla
iyi geçinin” (Nisa: 4/19) buyurulmaktadır. Ayette, aile yuvasının devamını
sağlayacak temel prensibi getirmektedir. Erkekler eşleri ile iyi geçinecekler,
bunun için uygun ortamı hazırlayacaklardır. Eşin, mizacı, ruhi yapısı ve
karakteri dikkate alınmalıdır. Erkek, her şeyden önce eşine bir insan olması
açısından bakmalı, onun; aile yuvasının temelini oluşturan iki t emel unsurdan
biri olduğu hatırından çıkarmamalıdır.
“-Ey
Allah'ın Elçisi! Kadınların erkekler üzerindeki hakları nelerdir?” sorusuna;
Peygamberimi Sallallahü Aleyhi Vesellem
“Yediğinden
yedirmesi, giydiğinden giydirmesi (kadının kocası üzerindeki hakkıdır.) Sakın (eşinin)yüzüne
vurmasın, ona kötü muamelede bulunmasın, evin dışında onu terk etmesin” [7]
cevabını vermiştir.
b)
Erkek, imkânları ölçüsünde, eşinin bilgi ve kültür düzeyinin yükselmesi için
gayret sarf etmelidir. Özellikle dini konularda eşlerin kendilerine yeter hale
gelmeleri önemlidir. Bunun gerçekleşmesi için günün şartlarına göre neler
yapmak gerekiyorsa o yapılmalı, asla ihmalkâr davranmamalıdır. İlim olmadan
sâlih amel işlenemez, doğru karar verilemez. Dünya için de ahiret için de bilgi
temel ihtiyaçtır. Bilgi, yanlış davranışa engel olur...
c)
Erkek, eşini maddi ve manevi her türlü kötülüklere, olumsuzluklara, fesada
karşı korumalı, ailenin şeref ve haysiyetini koruyucu tedbirleri almalıdır.
Yüce Allah,
يَا
اَيُّهَا الَّذينَ امَنُوا قُوا اَنْفُسَكُمْ وَاَهْليكُمْ نَارًا وَقُودُهَا
النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ عَلَيْهَا مَلئِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لَا يَعْصُونَ
اللّهَ مَا اَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ
“Ey
iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten
koruyun” buyurulmaktadır. (Tahrim : 66/6).
İnsanın gerek kendini ve gerekse aile
fertlerini ateşten koruması ancak onları bilgilendirmesiyle mümkündür. Erkek
ailenin yöneticisi ve sorumlusudur.
…اَلرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَاءِ
“Erkekler
kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar...” (Nisa: 4/34) anlamındaki âyet ve
الرَّجُلُ
رَاع في أهْلِهِ، وَهُوَ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ...
"Kişi
ailesinin koruyucusudur ve onlardan sorumludur” [8] anlamındaki hadis bu
gerçeği beyan etmektedir.
d)
Erkek, aile fertleri arasında, yeme, içme, mesken, giyim, kuşam gibi her konuda
ayrım yapmamalı, adil olmalıdır. Peygamber efendimiz Aleyhisselâm bir
hadisinde,
خَيرُكُمْ خَيرُكُمْ
ﻷهلِهِ، وأنَا خيرُكُمﻷﻫﻠﻲ
“Sizin
hayırlınız ailesi (eşi) için hayırlı olanınızdır. Ben ailem için hayırlıyım.”
[9]buyurmuştur.
e)
Erkek hanımının gizli sırlarını ifşa etmemelidir. Zira eşlerin birbirlerine
karşı emin, güvenilir kişiler olmaları gerekir. Sırrın ifşasını Peygamberimiz
Aleyhisselâm, şer olarak nitelemiştir:
"Şüphesiz
ki Kıyamet günü, Allah'ın en çok ehemmiyet vereceği emanet, kadın-koca
arasındaki emanettir. Kadınla koca birbiriyle içli dışlı olduktan sonra,
hanımının sırlarını erkeğin etrafa yayması o gün en büyük ihanettir." [10]
Kocanın
Kadın Üzerindeki Hakları
a)
Allah’a isyana, günaha teşvik etmediği müddetçe kadın, kocasının meşru ve mubah
olan istek ve arzularına riayet etmelidir. Yüce Allah,
“…فَاِنْ اَطَعْنَكُمْ فَلَا تَبْغُوا عَلَيْهِنَّ سَبيلًا …
“......Eğer
(o kadınlar size) itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın...”
buyurmaktadır (Nisa: 4/34).
b)
Kadın kocasının şerefini, namusunu, malını ve çocuklarını korumakla görevli ve
sorumludur. Bu konuda bir ayeti kerimede:
…فَالصَّالِحَاتُ قَانِتَاتٌ حَافِظَاتٌ لِلْغَيْبِ بِمَا حَفِظَ
اللّهُ …
“.....İyi kadınlar, itaatkardırlar. Allah’ın (kendilerini)
koruması sayesinde onlar da gaybı korurlar...” buyurulmuştur (Nisa: 4/34)
Ayet-i
kerimedeki “gayb”, hanımından uzakta bulunan erkeğin namusu, malı ve her türlü
hakları anlamındadır. Peygamber Efendimiz;
“Kadın
kocasının evinin ve çocuklarının koruyucusudur.” [11]
c)
Kadın kocasının evinin muhafızı durumundadır. Gözünü mahremi olmayanlardan ve
haramdan korur, elini, dilini kötü söz ve kötü işlerden korur. Kocasının
akrabasına da iyi muamelede bulunur. Yüce Allah;
قُلْ
لِلْمُؤْمِنينَ يَغُضُّوا مِنْ اَبْصَارِهِمْ وَيَحْفَظُوا فُرُوجَهُمْ..."
…”
“Mü’min
kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar.....”buyurmaktadır.
(Nur, 24/31) Şu hadis-i şerif de aynı konuyu vurgulamaktadır:
-قيل لرسول الله أي النساء خير قال التي تسره إذا نظر وتطيعه إذا
أمر ولا تخالفه في نفسها ومالها بما يكره
" Hz. Peygamber’e Sallallahü Aleyhi
Vesellem “Hangi kadın daha hayırlıdır?” diye soruldu; o da:", Kocası
yüzüne baktığı zaman onu sevindiren, emrettiği vakit itaat eden, yanında
bulunmadığı vakit malını ve iffetini koruyandır" [12] cevabını vermiştir.
Netice
itibariyle, dinimizde evlenme emredilmiş, teşvik edilmiş, evlenmenin
kolaylaştırılması tavsiyesi edilmiştir. Nişan nikâh ve düğün törenlerinde
gösteriş ve israftan kaçınılması tavsiye edilmiştir. Karı kocanın birbirlerine
karşı hak ve sorumlulukları açıklanmış, bu kurallara uyulduğu takdirde sağlıklı
bir aile yuvasının kurulup devam edeceği ortaya konmuştur. (Alıntı)
[1] Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Yusuf ALTAŞ
tarafından hazırlanmıştır.
[2] Buhari, Nikâh, 3, VI, 117; Müslim, Nikâh
1, II, 1018.
[3] Ibn Mâce, Nikâh, 1,I, 592.
[4] Müslim, Rada 53, II, 1086.
[5] Ebu Davud, Nikâh, 31. II, 591.
[6] Tirmizî, Tefsir, 10. V, 274.
[7] İbn Mace, Nikâh 3, I, 594.
[8] Buhârî, Ahkâm 1, VIII, 104. Nikâh 81, VI,
146; 90, VI, 151.
Tirmizî, Cihâd 27, 1705, IV, 208; Ebû Dâvud,
İmâret 1, III, 232.
[9] İbn Mâce, Nikâh, 50, I, 636.
[10] Müslim, Nikâh 124, II, 1061.
[11] Buhârî, Ahkâm 1, VIII, 104; Tirmizî,
Cihâd 27, IV, 208; Ebû Dâvud, İmâret 1, III, 232.
[12] Nesaî, Nikâh, 14, VI, 68.
Yorumlar
Yorum Gönder