Sünneti Terkin Âkıbeti: Altı Kişiye Lâ’net Ettim… Sünneti Terk Edene!

Sünneti Terkin Âkıbeti: Altı Kişiye Lâ’net Ettim… Sünneti Terk Edene!

Soru: Peygamber Efendimiz’in Sallallahü Aleyhi Vesellem yapmış olduğu şeyleri terk etmemizde bir sakınca var mı? Daha doğrusu sünneti terk etmenin sonucu nedir?
Cevap: Peygamber Aleyhissalâtü vesselâm’a mahsus olan ve kendisini usûl ilminde “El-Hasâisu’n-Nebeviyye” şeklinde kategorize ettiğimiz kısım hâriç, Hz. Peygamber’in Sallallahü Aleyhi Vesellem yapmış olduğu fiilleri terk etmekte sakınca olduğu açık bir husustur. Zîrâ Cumhur Ulema “Andolsun Allah Mü’minlere kendi içlerinden onlara âyetlerini okuyan, onları arıtıp tertemiz yapan ve onlara kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur.”1 şeklindeki âyet-i kerîmede geçen hikmetin “sünnet” olduğu husûsunda görüş belirtmişlerdir.2 Diyeceğimiz o ki, bize iyilik kabîlinden ihsân edilen bir sünnetin terk olunması tabii ki sakınca arz eder.
Sünneti terk etmenin hükmüne gelince; Usûl ilminde sünnet iki kısımda incelenir: Birincisi “Sünnet-i Hüdâ” olup ikincisi de “Sünnet-i Zevâid”dir. Sünnet-i hüdâ dediğimiz sünnet “Peygamberin dîni tekmil etmek/tamamlamak adına yapmış olduğu sünnettir3 ki terkeden kimse herhangi bir cezâya müstehak olmayıp kınanmayı hak eder.4 Bu kısma misâl olarak cemaat, ezan ve ikamet zikredilmektedir.5
Sünnet-i Zevâid ise Peygamber Aleyhisselâm’ın yemesi içmesi ve giyinmesi gibi teşri’ maksadıyla işlemediği sünnetlerdir. Bunların terk edilmesinde kınanmaya dahi müstehak olmazlar.6
Bunlara ziyâde olarak zikredebileceğimiz bir sünnet de “Müekked sünnetler”dir. Bunlar Peygamber Aleyhissalâtü vesselâm’ın dâimî bir sûrette işlemiş olduğu sünnetlerdir. Hattâ bunlar o denli kuvvetli sünnetlerdir ki bâzı Şâfiî, Hanbelî ve Mâlikî âlimler bu sünnet için vâcip tâbirini kullanmayı âdet edinmişlerdir.7 Abdülhayy el-Leknevi “et-Ta’liku’l-Mümecced”inde kendi zamânında bulunan bâzı insanların “Müekked sünnetlerin terk edilmesinde herhangi bir beisin olmadığı” şeklinde düşündüklerini ve bu düşüncelerinin hatâlı olduğunu belirtir. Ona göre doğru olan Müekked sünnetin terk edilmesi durumunda terk ediciye vâcibi terk eden kimsenin daha aşağısında bir vebâl yükleneceğidir. Bu görüşünü de Usûlcülere isnâd eden el-Leknevi8 bu konuda ispat sadedinde et-Taberani’nin9 rivâyet ettiği “Altı kişiye lânet ettim” şeklindeki hadiste Efendimizin lânetli altı kişinin altıncısı olarak “Sünneti terkeden” kişiyi saymasını zikreder.
Bu zikrettiklerimize bir de, Sünnetlerin terk edilmesi durumunda insanların dînin hükümlerini terk etme husûsunda cüretkâr davranacakları şeklindeki acı bir gerçeği katacak olursak bunun hikmeti daha güzel anlaşılacaktır. Zîrâ İmam Muhammed’de bir sünnet olarak zikrettiğimiz Ezan ve ikameti bir şehir halkının terk etmesi durumunda bunları yapmaları yönünde kendilerine emrolunması ve yapmazlarsa silahla öldürülmeleri şeklinde fetvâ vermiştir.10
Özetleyecek olursak, “Sünnet-i Hüdâ” diye isimlendirdiğimiz sünnetleri terk eden kişi kınanmaya müstehak olup, sünnet-i zevâid’i terkeden böyle değildir. Müekked sünnetlerin terk edilmesi ise vâcibin terk edilmesinin daha aşağısında bir günâhı gerektirir.11 Bunların hepsinden öte İslâm’ın hangi hükmü olursa olsun icmâen/fikir birliği ile terk edilmesi durumunda işin sonucu savaşa, öldürülmeye dahi gidecektir. Zîrâ bunların terk edilmesinde ısrâr etmek dîni hafife alma anlamını taşımaktadır ki bu da kişiyi “Neûzü billâh” dinsiz edeceğinden kanı helâl olmaktadır. Bu meseleyi İmam Ebu Hanife’nin talebelerinden olan Abdullah İbn Mübarek’in şu enfes sözüyle tamamlayalım: “Şâyet bir karye ehli misvak sünnetini terk etmek üzere karar alsalar, insanların dînin hükümlerini terketmeye cüret bulamaması için onlarla mürted olan/dinden dönen kimselerle savaştığımız gibi savaşırız”.12
Ömer Faruk Korkmaz (Haziran 2016)

Dipnotlar:
1 Al-i İmran 164
2 Mustafa es-Sibai, es-Sünne ve Mekanetuha fi’t-Teşri’i’l- İslami s.68 el-Mektebu’l İslami, Daru’l Verrak 2000 B.1
3 Abdülaziz el-Buhari, Keşfu’l Esrar an Usûli’l Pezdevi, 2/450 Daru’l Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut, 1997, B.1
4 Molla Hüsrev, Mir’atu’l Usûl, s.517 Fazilet Neşriyat, İstanbul
5 Ubeydullah b. Mes’ud Sadru’ş-Şeria, et-Tavdih li metni’t Tenkih, 2/260 Daru’l Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut B.1
6 Molla Hüsrev, a.g.e. a,y.
7 Muhammed’ul-Emin eş-Şenkıti, Müzekkiretu Usûli’l Fıkh, s.10 Daru Alemi’l Fevaid, Mekke, 1426 B.1
8 et-Ta’liku’l Mümecced ala Muvattai Muhammed, 1/192, Daru’l Kalem, Dımeşk 2011 B.5
9 et-Taberani, el-Mu’cemu’l Kebir, No: 2883
10 İbn Emir’il Hac, et-Takrir ve’t-Tahrir, 2/199, Daru’l Fikr, Beyrut 1996
11 Hatta et-Telvih sahibi et-Teftazani’nin zikrettiği gibi Sünnet-i müekkedenin terki Haram’a yakındır. Bkz. Et-Telvih ale’t Tavdih 2/264 Daru’l Kütübi’l İlmiyye, Beyrut B.1
12 el-Fetava et-Tatarhaniyye, 1/53


Not: Bu yazı Yenidünya Dergisinin Haziran-2016 sayısından alıntıdır.   

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis