Aklın Varsa Gösterebilir misin?
Aklın Varsa Gösterebilir
misin?
Allah’ü Teâlâ’yı inkâr
eden zeki bir dehri [ateist] vardı. Hıristiyan din adamları bu dehriye cevap
veremeyince, sana ancak İslam âlimleri cevap verebilir diyerek onu Basra’ya gönderirler.
Basra’ya gelip, dünyada bana cevap verebilecek bir âlim bulamadım der. Herkese
meydan okur.
Hammad hazretleri (hele
önce bizim çocuklarla tartış, gerekirse âlimlerle görüşürsün) der, onun
karşısına genç yaştaki Numan bin Sabit’i [imam-ı a’zam Ebu Hanife hazretlerini]
çıkarır. Dehri, çocuk denilecek yaştaki bir gençle tartışmayı gururuna
yediremez. Kürsüye yumruk vurur, “Hani nerede, o meşhur âlimleriniz” der.
Genç Numan bin Sabit onu, onun
silahı ile vurur. “Ne o der, demek benden korkmaya başladın? ” Dehri bu söze
tahammül edemeyerek ilk sorusunu sorar:
- Var olan şeyin başlangıcı
ve sonu olmaması mümkün mü?
- Mümkündür.
- Nasıl olur?
- Sayıları bilirsin birden
önce hangi sayı vardır?
- Bir şey yoktur.
- Mecazi bir olanın önünde
bir şey olmayınca, hakiki bir olanın önünde ne olabilir?
- Peki, hakiki olanın yönü
ne tarafadır?
- Mumun ışığı ne
taraftadır?
- Bir tarafta denemez.
- Mecazi ışık için böyle
denirse ebedi nur olan için ne denebilir?
- Her var olanın bir yeri
olması gerekmez mi?
- Mahlûklar için öyledir.
- İlah kâinatta ise, bir
yerde görünmesi gerekmez mi?
- Yaratan ile yaratılan
mukayese edilmez ama sütte yağı görebiliyor musun?
- Görülmez.
- Sütte yağ olduğu bir gerçek
iken, göremiyoruz diye nasıl inkâr edilir? Ben de sana bir soru sorayım: Senin
aklın var mı?
- Elbette var.
- Var olan şey görünür
dedin. Aklın varsa gösterebilir misin?
- Peki, o; şu anda ne
yapmaktadır?
- Sen bütün soruları
kürsüden sordun. Biraz da ben kürsüden cevap vereyim.
- Peki, geç kürsüye.
İmam-ı A’zam olacak bu genç,
kürsüye çıkıp, “Allah’ü Teâlâ şu anda, senin gibi imansız bir dehriyi kürsüden
indiriyor ve benim gibi bir muvahhidi kürsüye çıkarıyor” der ve ardından Rahman
suresinin (Öyle iken Rabbinizin hangi nimetlerini inkâr edebilirsiniz?)
mealindeki 28. ayetini okur. Kalabalık hep bir ağızdan istiğfara başlar. Bu
arada dehri çoktan uzaklaşıp gitmiştir.
Yorumlar
Yorum Gönder