İşitilen ve Cevap Verilen Dualar
İşitilen ve Cevap Verilen
Dualar
Kulların Allah’ü Teâlâ’ya en çok yaklaştıkları
anlardır dua ettikleri anlar. Namaz kılarken, bir işe başlarken, gece yatarken
edilen dualar insanların Allah’ü Teâlâ’ya şükretmeleri, O’ndan yardım
istemeleri için en önemli araçtır. Bu anlarda insanlar hem kendi
güçsüzlüklerini hem de Allah’ü Teâlâ’nın gücünü daha iyi anlarlar, Allah’ü
Teâlâ’ya yakınlaşırlar. Ancak edilen dualar ile ilgili halk arasında yerleşmiş
ve yayılmış önemli bir yanlış anlama vardır. “O kadar dua ettik yine de olmadı!”
gibi ifadeler edilen her duanın kabul edilmesi yani gerçekleşmesi gereklidir
gibi bir mesaj taşır ki bu dinen asla doğru değildir.
Allah’ü Teâlâ’nın mucib sıfatı işte tam da bu
noktaya işaret eder. Mucib kelime anlamı olarak cevap veren demektir. 11 Hud
Suresi’nin 61. ayetinde geçtiği şekliyle Allah’ü Teâlâ’nın mucib sıfatı Allah’ü
Teâlâ’nın kullarına cevap verdiğini belirtir. Unutulmamalıdır ki cevap vermek
dikkate almak demektir. Yani Allah’ü Teâlâ kullarını, kullarının dualarını
kuşkusuz ki duyar ve onlara mutlaka karşılık verir ancak bu karşılık olumlu da
olumsuz da olabilir. Bir şeye cevap ya da karşılık vermek onu kabul etmek demek
değildir. 2 Bakara Suresi’nin 186. ayeti de aslında aynı noktayı
vurgulamaktadır. Allah’ü Teâlâ ayette biz kullarına yakın olduğunu, biz ona
yalvardığımız anda bizi duyduğunu ve bize karşılık verdiğini söylüyor.
Kullarım sana benden sorarlarsa ben Karîb’im,
gerçekten çok yakınım. Dua edenin çağrısına, bana çağırıp yakardığı anda cevap
veririm. Hadi onlar da bana karşılık versinler, bana inansınlar ki doğru ve
iyiyi bulabilsinler.
Bizi bu şekilde kendisine dönmeye, kendisine
dua etmeye çağıran Allah’ü Teâlâ hiçbir şekilde tüm dualarımızı kabul
edeceğine, dualarımızın hepsine olumlu cevap vereceğine dair bir söz vermiyor.
Zaten bu her şeyin sınırlı olduğu dünya hayatında mümkün de değildir. Yani
şöyle düşünün; üniversite sınavına giren tüm gençler Boğaziçi Üniversitesi’ni
kazanmak için dua etseler, bir pozisyon için bir şirkete iş başvurusu yapan
kişilerin hepsi işe kabul edilmek için dua etseler tüm bu duaların kabul
edilmesi dünya şartlarında zaten mümkün değildir.
Kaldı ki Allah’ü Teâlâ Kuran’ında bu dünyanın
bir sınav olduğunu, insanların sıkıntılar ve yokluk ile sınanacağını
söylemektedir. Tüm isteklerimizin gerçekleştiği bir dünyada sınavdan bahsetmek
elbette ki imkânsızdır. Hem bu dünyada böylesine kusursuz, herkesin her
istediğini aldığı bir hayat yaşansaydı cennetin de pek bir anlamı kalmazdı. Kuşkusuz
ki cennet müminler için en büyük ödüldür. Müminlerin istedikleri her şeye sahip
oldukları, her türlü kötülük ve sıkıntıdan kurtuldukları yer olan cennet işte
bu özellikleriyle müminler için eşi benzeri olmayan kusursuz bir ödüldür.
Bu konudaki önemli bir nokta da Peygamberimiz’e
mal edilen hadisler aracılığı ile Allah’ü Teâlâ’nın vermediği sözlerin Allah’ü
Teâlâ’ya atfedilmesidir. “Falanca gün edilen her dua kabul olur” gibi ifadeler
Kuran’da geçmez, dolayısı ile bu tür sözleri Allah’ü Teâlâ vermemiştir.
Kuran’da bu tür “kabul edilmesi garanti olan dualar” bulunmamaktadır. İyi
niyetle uydurulan bu hadislere inanan birçok kişi, Allah’ü Teâlâ’ya olan
inancını sorgular hale gelmektedir.
Diğer yandan tüm dualarının kabul edilmesi
kullar için her zaman iyi olmayabilir de. Biz kullar sınırlı bilgimiz ile bazen
kendimiz için aslında iyi olmayan şeyler için dua edebiliyoruz. Bizim için iyi
olur sandığımız şeylerin aslında bizler için iyi sonuçlar doğurmadığını görünce
ise çok daha fazla üzülüyoruz. Bu durum bir Kuran ayetinde de “Bir şey sizin
için hayırlı olduğu halde siz ondan tiksinebilirsiniz. Ve bir şey sizin için
şer olduğu halde siz onu sevebilirsiniz. Allah’ü Teâlâ bilir, siz bilmezsiniz”
(2 Bakara Suresi 216. ayet) şeklinde ifade edilmiştir. Yani duaların kabul
edilmemesi zaman zaman bizler için daha hayırlı olabilir.
Öyleyse müminler “O kadar dua ettim ama yine de
olmadı!”, “Allah’ım sesimi duymuyor musun” gibi serzenişlerde bulunmamaya özen
göstermeli ve Allah’ü Teâlâ’nın bizlere çok yakın olduğunu, dualarımızı mutlaka
duyacağını ve onlara cevap vereceğini bilmelidirler. Dahası her şeyin en
iyisini Allah’ü Teâlâ’nın bildiğini hatırlayarak teslim olmak ve hayırlısı
neyse o olsun demek kuşkusuz ki en doğrusudur.
Yorumlar
Yorum Gönder