Kayıtlar

Anne Kıymeti

Anne Kıymeti Ben normal, dört çocuklu ailenin en küçük ve tek kız çocuğuydum. Maddi durumumuz o kadar iyi olmamasıyla birlikte, bir de çocukluğumdan beridir annem kanserle savaşıyordu. Her şey biti tam annem kurtuldu diye düşünürken ansızın annemin rahatsızlanmasıyla onu doktoruna yani Ankara ya götürdüler. Gittikten on gün sonra bana cenazesini getirdiler, bir nisan sabahında. Hayatım o günden sonra tamamen değişti. Annemin ölüm haberi o kadar ani oldu ki benden bir şeylerin koptuğunu, artık o şımarık çocukluk dönemimin bittiğini hissettim. Onu cenaze arabasında öyle suskun ve yorgun görmek benim en canımı yakan şey oldu bu hayatta. Öptüm soğuk bedenini, öpmedi eskisi gibi kokumu içine çekerek. Sarıldım karşılık vermedi. Anne dedim korkmuş, kısılmış ses tonumla, ne duydu ne de teselli etti. Sonra onu ebedi evine uğurlamaya gittik, çok kalabalıktı yaklaşmadım oraya. Herkes dağıldı teker teker yalnız kaldı, hemen yanına gittim korkmasın diye. bilirdim çok korkardı ölmekten...

Bir Yetimin Ağlatan Hikâyesi

Bir Yetimin Ağlatan Hikâyesi D. Ali TAŞÇI Birkaç yıl önce, bir vilayetimizde, bir bakanlığın il müdürüydüm. Bağlı bulunduğumuz genel müdürlük, başka üç ilin de il müdürüyle birlikte beni, diğer bir ilimizde personel almak üzere görevlendirdi. Biz dört arkadaş birleşerek sözünü ettiğim ile gittik. Önceden bizim için ayrılan misafirhaneye yerleştik, şehre gelişimizi kimsenin duymasını istemiyorduk. Zaten ben ve arkadaşlarım bu ile ilk defa geliyorduk. Ne kimseyi tanıyorduk, ne de kimse bizi tanıyordu. Arkadaşlar olarak hepimizin kanaati aynıydı, siyasi ve diğer baskılardan hiçbirine boyun eğmeden hak edeni kazandırmak. Biliyorduk ki, katılım yoğun olacak ve herkes, maalesef bir referansla, bizi rahatsız edecekti. Bunun için çok dikkatli olmalıydık. İle ikindi vakti vardık. Kimseye görünmeden şehrin biraz dışındaki kenar bir mahallede, tarihi bir camiye gittik. İkindi namazı kılınmış, caminin avlusu boştu. Osmanlı'dan kalma, mimarisi insanda manevi duygular uyandıran şir...

Türkiye’de Boşanmaların Nedenleri

Türkiye’de Boşanmaların Nedenleri (Yapılan araştırmalarda her beş evlilikten biri boşanmayla sonuçlanıyor) 01-   AB birliği uyum yasalarına uyacağız diye zina kolaylaştırıldı, evlenme zorlaştırıldı, 02-   Dinden imandan habersiz şuursuz, maneviyatız materyalist bir gençlik yetiştirildi. 03-   Cumhuriyet döneminde gençlerin okuyacağı, imanını kuvvetlendireceği, dinini öğreneceği kitaplar yoktu. 04-   Gençler 90’lı yılların ortasına kadar ABD kaynaklı Teksas, Tommiks kitaplarıyla yetişti. (Bu kitaplar parklara, yollara bırakılır, okumak isteyen ücretsiz alırdı.) 05-   Evlenen gençler düğün masraflarıyla borca ve faize batırıldı. 06-   Kadın-erkek karışık, içkili çalgılı, namahrem kişilerin dans ettiği düğünler yapıldı… 07-   Kadınlar kuaföre götürüldü süslendirildi, 08-   Boşanma ve aldatmayı teşvik eden filimler, diziler gösterime sunuldu… 09-   Toplumumuza ahlâksız kişiler sanatçı diye örnek olarak sunuldu. (Elbette iç...

Hazır mısın Söyle Dostum?

Hazır mısın Söyle Dostum?   Son nefesini vermeye, Yakasız gömlek giymeye, Daracık kabre girmeye, Hazır misin söyle dostum?   Göçeceksin bu dünyadan, Olursun zevki sefadan, Seni çağırır Yaradan, Hazır mısın söyle dostum?   Kabir küçücüktür dardır, Götürecek neyin vardır, Gönlünü Hak ile yandır, Hazır mısın söyle dostum   Göçeceksin bu dünyadan, Olursun zevkü sefadan, Seni çağırır Yaradan, Hazır mısın söyle dostum?   Tahtadan ata binmeye, Bu dünyadan silinmeye, Rûz-i mahşere gitmeye, Hazır mısın söyle dostum?   Göçeceksin bu dünyadan, Olursun zevki sefadan, Seni çağırır Yaradan, Hazır mısın söyle dostum?   Söyle dostum, durma öyle! İnan bu çark dönmez böyle! Söyle be can dostum söyle! Bildim bileli hep böyle…

Mahkeme

Mahkeme Mahkemede hâkim, Necip Fazıl Rahmetullahi Aleyh’e: “– Bak, der. Seni bundan böyle bir daha huzurumda görmeyeceğim, öyle değil mi?” Necip Fazıl Rahmetullahi Aleyh sorar: “– Hâkim Bey, yoksa istifa mı ediyorsunuz!”

Allah, Deveyi İğnenin Deliğinden Geçirebilir mi?

Allah, Deveyi İğnenin Deliğinden Geçirebilir mi? Necip Fazıl Rahmetullahi Aleyh’e: “– Allah, deveyi iğnenin deliğinden geçirebilir mi?” diye sormuşlar. “– Evet, geçirir!” demiş. Bunun üzerine; “– Deveyi mi küçültür, yoksa iğneyi mi büyültür?” demişler. Necip Fazıl, İlahi kudretin sonsuzluğunu ifade babında, şu cevabı vermiş: “– Ne deveyi küçültür, ne iğneyi büyültür. Gökteki yıldızları senin gözbebeğine sığdırdığı gibi, vızır vızır geçirir!”. Demiş.

Eğitim İle İlgili Hadis-i Şerifler

Eğitim İle İlgili Hadis-i Şerifler خَيْرُكُمْ مَنْ تَعَلَّمَ الْقُرْآنَ وَعَلَّمَهُ " Sizin en hayırlınız  Kur'an'ı öğrenen ve öğretendir.” (Buhari, Fezailül Kur'an 21).   مَنْ سَلَكَ طَرِيقاً يَلتَمِسُ فِيهِ عِلْماً سَهَّلَ اللّهُ لَهُ طَرِيقاً اِلَي الْجَنَّةِ   “Kim ilim öğrenmek için yola çıkarsa Allah onu cennete giden yolu kolaylaştırır.” Tirmizi, İlim,2 مَنْ خرَجَ في طَلَبِ العِلمِ، فَهوَ في سَبيلِ اللَّهِ حَتَّى يَرجِعَ   “İlim tahsil etmek için yolculuğa çıkan kimse, evine dönünceye kadar Allah yolundadır.” Tirmizi, İlim, 2 لاَ حَسَدَ إِلاَّ فِي اثْنَتَيْنِ رَجُلٌ آتَاهُ اللَّهُ مَالاً فَسَلَّطَ عَلَى هَلَكَتِهِ فِي الْحَقِّ، وَرَجُلٌ آتَاهُ اللَّهُ حِكْمَةً فَهُوَ يَقْضِي بِهَا وَيُعَلِّمُهَا   “İki kişiden başkasına gıpta edilmez. Allah tarafından kendisine mal verilip de hak yolunda o malı harcayan kimse ile Allah tarafından kendisine ilim verilip de onunla hükmeden ve onu başkalarına öğreten kimse. Buhari, İlim, 1 إ...

Otuz Beş Yaş Şiiri

Otuz Beş Yaş Şiiri Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün. Delikanlı çağımızdaki cevher, Yalvarmak, yakarmak nafile bugün, Gözünün yaşına bakmadan gider.   Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz? Ya gözler altındaki mor halkalar? Neden böyle düşman görünürsünüz; Yıllar yılı dost bildiğim aynalar? Zamanla nasıl değişiyor insan! Hangi resmime baksam ben değilim: Nerde o günler, o şevk, o heyecan? Bu güler yüzlü adam ben değilim Yalandır kaygısız olduğum yalan. Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız; Hatırası bile yabancı gelir. Hayata beraber başladığımız Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir; Gittikçe artıyor yalnızlığımız Gökyüzünün başka rengi de varmış! Geç fark ettim taşın sert olduğunu. Su insanı boğar, ateş yakarmış! Her doğan günün bir dert olduğunu, İnsan bu yaşa gelince anlarmış.   Ayva sarı nar kırmızı sonbahar! Her yıl biraz daha benimsediğim. Ne dönüp du...