Kayıtlar

Allah’ü Teâlâ On Dört Şeyi Gizledi

Allah’ü Teâlâ On Dört Şeyi Gizledi “Rabbimiz, insanı sürekli bir arayışa ulaştırmak için çok kıymet ve değer verdiği şeyleri çokluk içinde gizlemiştir. 01-   Allah’ü Tealâ rızasını, bütün taat ve ibadetler içinde gizledi. Allah’ü Teâlâ "âmâl-i sâliha" (güzel ameller) içinde makbul olan ameli sakladı ki kullar bütün sâlih amelleri çokça yapsınlar... O hâlde, Allah’ü Teâlâ’nın rızasına kavuşmak için, hiçbir iyiliği küçük görmemelidir. Mübarek vakitlerde, günahlardan titizlikle uzak durmalı, taatları, ibadetleri ve her çeşit hayratı artırmalıdır. Zira Allah’ü Teâlâ, tarafından sevilen kimse, faziletli vakitlerde faziletli amellerle meşgul olur. İbadet yapmaktan amaç Rabbimiz emrettiği içindir. Yani çok sevap kazanmak için veya cennete gidip güzel makamlarda olmak için ya da istediğimizin verilmesi için ibadet yapılmaz. Öyle yapılırsa ihlâs gider. İhlâssız bir ibadetinde ne bu dünyada ne de ahirette bir faydası olmaz. 02-   Allah’ü Teâlâ gazabını, günahlar içinde, gizledi. Allah...

Domuz Çobanı

Domuz Çobanı “Türk-Rus harbinde birçok askerimiz öldü, bazıları Rusya’ya esir düştü. Bunlardan kimisini taş ocaklarına verdiler, kimisini şarap fabrikalarına… Hâsılı çeşitli işlerde görevlendirdiler. Bunlardan bir tanesi Bursa dolaylarından Kuran’ı hıfzetmiş bir hafızdı. Bunu da bir domuz çiftliğinde domuzların başına çoban yaptılar. Onlar zaten ne hafız bilir, ne hoca adamların din işleri ile hele İslam’la alakası yok, olmaması da normal tabi. Günlerce aylarca belki de senelerce domuz güden bizim hafız, bir gün bir dağın eteğinde domuzları yayarken içerisine bir hüzün düşer ve kendinden geçmiş bir halde rabbine iltica eder “Allah’ım ben senin dini mübinin ve namusumuzu, şerefimizi, dinimizi korumak için bu küffar ile harp etmeye geldim ve esir düştüm. Ben senin kelamın olan Kuran’ın hafızıyım, onu halen dilimde ve kalbimde taşıyorum. Oysa bu gütmekte olduğum domuzlar, bizim dinimize göre yenmesi, ticareti, kanı, her şeyi haramdır. Acaba benim günahım neydi de diğer esirler b...

Aslında Uyuyoruz, Ölünce Uyanacağız!

Aslında Uyuyoruz, Ölünce Uyanacağız! Bir anda uykudan kalktım. Çok ilginç bir ışık gördüm ama odanın ışığı kapalıydı… Bir baktım saat gece fecir vakti peki gördüğüm bu kadar ışık nerden gelmekteydi?… Birden şaşırıp kaldım… Baktım ki elimin yarısı duvarın içinde hemen elimi çıkardım korku içinde oturup elime bakıyordum… Tekrar elimi duvara doğru uzattım yine elim duvarın içine giriyordu!!!!!!!! Bir gülümseme sesi duydum... Yüzümü kardeşime doğru çevirdim, yatıyordu… Korku içinde yatağımdan kalkıp kardeşimi uyandırmaya gittim, âmâ cevap vermedi. Annemin odasına doğru gittim, babamı uyandırmaya çalıştım, birilerinin bana cevap vermesini istiyorum ama kimse cevap vermiyordu… Annemi uyandırmak üzereyken, baktım ki annem uykudan uyandı uykudan uyandı ama benimle konuşmuyordu. “Bismillahirrahmanirrahim” diyordu ve İslam sembolü olan bu mübarek kelimeyi tekrarlıyordu… Babamı uyandırdı, “kalk, kalk, bir bakalım çocuklara dedi” annem. “Şimdi zamanı mı bırak uyuyayım yarın ola...

Uhdûd Ashabı (Ashâbü’l-uhdûd)

Uhdûd Ashabı (Ashâbü’l-uhdûd) Buruc Suresi’nde sözü edilen “Ashâbü’l-uhdûd”, İslâmiyet’ten önceki bir devirde mü­minleri dinlerinden döndürmek için ateş dolu hendeklere atarak işkence eden kim­seleri ifade eder. Âyetlerde semâya, kıyamet gününe, tanıklık edene ve edilene ye­minle “Ashâbü’l-uhdûd”un lanetlendiği bildirilmektedir. Uhdûd “uzun ve derin hendek” demektir. Kendilerinden “Ashâbü’l- uhdûd” diye söz edilen kimselerle onların İşkence ettiği müminler ve bu olayın geçtiği zaman ve bölge hakkında Kur’ân-ı Kerîm bilgi vermemiştir. Tefsirlerde bunların kimlikleri hakkında çok değişik ve birbiriyle çelişen açıklamalar bulunmaktadır. Kur’an-ı Mecîd ve Tefsirli Meâl’i Âlîsi’nde; Buruc Suresinin mealinde aşağıdaki hadis zikredilmiştir. Suheyb (Radıyallâhu anh)`dan rivayet edilen bir hadis-i şerîfte beyan edildiğine göre; geçmiş ümmette bir hükümdar, büyücüsünün yaşlandığını görünce, ondan sihir sanatını öğrenmesi için bir çocuğu yanına gönderdi. Çocuk ona gidip gelirken yolda...

Akşama Kadar Yaşayacağımı Bilemezdim

Akşama Kadar Yaşayacağımı Bilemezdim Mekke… Yaşlı bir adam ve genç bir delikanlı bir köşede oturup konuşmaktalar. Önlerinde iyi giyimli bir adam belirir. Genç olanın önüne bir kese altın koyar. Genç: – Sağol, paraya ihtiyacım yok. – Olsun, ben sana veriyorum, ister sen harca, ister fakirere ver. Genç fazla ısrar etmez. Keseyi alır hemen hepsini ihtiyacı olduğunu bildiklerine dağıtır. Yaşlı adam aynı akşam genci bir başkasından yardım isterken görür ve sorar: – Niçin o bir kese altından kendine ayırmadın? Genç: -Akşama kadar yaşayacağımı düşünemezdim. Kaynak, dini hikâyeler.

Abdestsiz emzirilen süt

Abdestsiz emzirilen süt Muhammediye kitabının yazarı Yazıcıoğlu Muhammed Efendi, Edirne ve Gelibolu civarında yaşamıştır. Bu muhterem zatın bir de Ahmed-i Bîcan olarak bilinen kardeşi vardır. Ahmed-i Bîcan hazretleri, aynı zamanda Envar-ül Aşıkın kitabını Farsça’dan tercüme eden zattır. İki kardeşten biri olan Ahmed-i Bîcan, bir gün bir camide vaaz etmekte iken ağabeyi Muhammed Yazıcıoğlu camiden içeriye girer ve küçük kardeşinin sohbetini dinlemeye başlar. Kardeşi ağabeyinin camiye geldiğinin farkındadır. Fakat bir de bakar ki, ağabeyi biraz sonra camiyi gülerek terk eder. Kürsüde nasihat etmekte olan Ahmed-i Bîcan hazretleri, ağabeyinin bu halinden bir şey anlayamaz ve akşam eve geldiği zaman olayı annesine anlatıp durumu öğrenmesini ister. Anne, büyük oğlu Muhammed eve geldiği zaman, (Oğlum, kardeşin camiden niçin gülerek çıktığını soruyor, bir hata mı işledim diyor. Kardeşinin dersinden niçin gülerek çıktın) diye sorduğunda şöyle cevap verir: “Anneciğim, ben kardeşimin ...

Yaşlı Çift Görenleri Şaşırtıyor!

Resim
Yaşlı Çift Görenleri Şaşırtıyor! Trabzon’un Araklı ilçesine bağlı Yüceyurt Ortamahalle’de yaşları neredeyse 100’üne merdiven dayayan yaşlı çiftin sırlarında odun taşıması şaşırtıyor. Yaşıtları hastalıklarla boğuşurken 97 yaşındaki Yusuf Memişoğlu ile aynı yaşta olan eşi Fadime Memişoğlu sırtında odunla evlerine yakacak taşıyor. Hayatı boyunca memleketi Araklı'dan İstanbul'a biri askerlik olmak üzere 3 kez gittiğini bunların haricinde köyünden hiç dışarı çıkmadığını belirten Yusuf Memişoğlu uzun yaşamın sırrını ise iyi bir eş ve temiz havaya bağlıyor. Beş çocuk ve 50'ye yakın torun sahibi olduğunu belirten Memişoğlu, "Hayatımda Araklı'dan üç kez, biri askerlik görevi olmak üzere İstanbul'a gittim. Yemek seçmem hepsini yerim. Özellikle tereyağı yerim. İneklerimiz var. Hayvan bakmadan duramam bu yaşımda bile ineklerimize bakıyorum. Kendimi fazla yormam. Eşimde benimle aynı yaşta... Uzun yaşamın sırrı ise eşim ve köyümüzün temiz havası diyebilir...

Tevekkül

Tevekkül        ‘Tevekkül’, ‘vekâlet’ kökünden türemiş bir kelimedir.        Tevekkül sözlükte, kendi işini gördürmek üzere birini tayin etme, birine güvenip-dayanma demektir.        Aynı kökten gelen ‘vekil’, kişinin kendi işini gördürmek üzere tayin ettiği, güvenip-dayandığı kimse demektir.        ‘Tevkil’ ise, vekil kılma ve tayin etme işidir ki, birine güvenip-dayanma ve onu kendi yerine ‘naib-temsilci’ olarak tayin etmektir.        ‘Tevekkül’, tevkil etme, vekil kılma işidir.        ‘Mütevekkil’ tevekkül eden kimseye denir.        ‘Müvekkil’, hukuk dilinde, davalının kendi yerine işini görmesi veya davasını savunması için vekil olarak avukat tayin eden, avukatı görevlendiren kimsedir. Müvekkilinin davasını savunan veya onun işini gören avukat da ...