Kayıtlar

Canlara Kıymayın Efendiler…

Canlara Kıymayın Efendiler… Kâinatın yaratıcısı yüce Allah, zaman ve mekânla kayıtlı olmadığı (münezzeh) gibi, bütün günler ve geceler de O’na aittir. Belli gün ve gecelerin, belli şeylere tahsis edilmesinin çok da anlamlı olmadığını düşünüyorum. Fakat yine de bu makalemi "anneler günü" vesilesi ile Türkiye’nin " akla ziyan " ortamından bir nebzecik de olsa sıyrılıp bir annenin yavrusuna yazdığı mektuptaki satırlara bırakmak istiyorum. "Yavrum! Bedenimde olduğunu ilk fark ettiğimde, beni ve babanı nasıl bir tarifi imkânsız sevince boğduğunu bir bilsen... Sen, bana ait olan her şeyi paylaşarak gelişip, minik bir insan hüviyetine büründükçe, sana olan sevgim de günden güne kat be kat arttı. İlk tekmelerini karnımda hissettiğimde, bir an evvel seni kollarıma alabilmek için sabırsızlandım. Sen doğmadan evvel yüzünü, kokunu, sıcaklığını hissetmesem bile hesapsız, karşılıksız bir sevgi yerleşmişti yüreğime. Yatağın, minik giysilerin, oyuncakların dâhi...

Duygu Reklâmı

Duygu Reklâmı REKLÂM, Gerçeği bir bakıma da bir başka türde süslemek hayâl ettirmektir. REKLÂM, Gerçeği iyimser bir açıdan dile getirmektir... Brooklyn köprüsünde, bir bahar günü, kör bir adam dilencilik yapıyormuş. Dizlerinin dibine bir tabela koymuş. Üzerinde "Doğuştan Kör" yazılı imiş. Herkes dilencinin önünden geçip gidiyormuş. Bir REKLÂMCI bunu görmüş. Tabelayı almış, arkasına bir şeyler yazmış, olduğu yere tekrar bırakmış. Ne olduysa olmuş... Gelip geçen ve bu tabeladaki yeni yazıyı okuyan herkes, başlamış dilencinin önündeki şapkaya, habire para atmaya... Bir cümle yetmiş, onca kişiyi etkilemeye ve dilencinin şapkasının kısa sürede ağzına kadar parayla dolup taşmasına... "Güzel bir bahar günü... Ama ben baharı görmüyorum!" (Alıntı)

Duygular Adası

Duygular Adası Bir zamanlar, bütün duyguların üzerinde yaşadığı bir ada varmış: Mutluluk, Üzüntü, Bilgi ve tüm diğerleri, Aşk dâhil. Bir gün, adanın batmakta olduğu, duygulara haber verilmiş. Bunun üzerine hepsi,  adayı terk etmek için sandallarını hazırlamışlar. Aşk, adada en sona kalan duygu olmuş. Çünkü mümkün olan en son ana kadar beklemek istemiş. Ada neredeyse battığı zaman, Aşk, yardım istemeye karar vermiş. Zenginlik, çok büyük bir teknenin içinde geçmekteymiş. Aşk, "Zenginlik, beni de yanına alır mısın?" diye sormuş. Zenginlik, "Hayır, alamam. Teknemde çok fazla altın ve gümüş var, senin için yer yok." demiş. Aşk, çok güzel bir yelkenlinin içindeki Kibir'den yardım istemiş. "Kibir, lütfen bana yardım et!" "Sana yardım edemem Aşk. Sırılsıklamsın ve yelkenlimi mahvedebilirsin." diye cevap vermiş Kibir. Üzüntü yakınlardaymış ve Aşk, yardım istemiş: "Üzüntü, seninle geleyim..." "Off, Aşk, o kadar üzg...

Sana yandım

Sana yandım Aynalarda soldu o gülen yüzüm, Ay yüzlü peygamber sende öksüzüm… Geceler çok soğuk olmuyor gündüzüm, Himmet eyle sana yandım ya resul… Şu gönlüm aşkınla yanıyor için için, Ay yüzlü peygamber gözyaşım senin için… Al beni yanına ne olur Allah için. Himmet eyle sana yandım ya resul… Dinmiyor gözyaşım bitmiyor acım, Derdimin ilacı başımda tacım… Olmuyor sensiz gel sana muhtacım, Himmet eyle sana yandım ya resul… (Alıntı)

Almanca Türkçe Kırk Hadis

Almanca Türkçe Kırk Hadis 1. İyi niyet, sahibini cennete koyar. Feste Absicht führt ihre Besitzer ins Paradies. 2. İman iki bölümdür; yarısı sabır, yarısı şükürdür. Der Glaube hat zwei Teile; halb ist Dank halb ist Geduld. 3. İslam artar, eksilmez. Islam steigt, nimmt nicht ab. 4. İyiliklerin seni sevindirir, kötülüklerin de seni üzerse, sen mü’minsin. Wenn deine Gute dich erfreuen, Schlechte dich Sorgen machen, dann das bedeutet, du bist ein guter Muslim. 5. Her iyilik bir sadakadır. Jede Gute ist Almosen. 6. İnsanlardan utanmayan Allah’tan utanmaz. Wer schämt sich nicht vor den Menschen, der schämt sich nicht vor dem Gott. 7. Bu ümmetten ilk önce kaldırılacak olan haya ve emanettir. Das Schamgefühl und Anvertrauen werden von dieser Gemeinschaft vorrangig genommen. 8. Yiyip şükreden, oruç tutup sabreden gibi sevap alır. Wer isst und dankt dem Gott, der hat gutes Werk wie fastender Mann. 9. Benim bildiklerimi bilseydiniz az güler, çok ağlardınız. Wenn i...

Gül Goncalarından Süzülen Şebnemler

Gül Goncalarından Süzülen Şebnemler Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Ey îmân edenler! Allah’tan korkun ve sâdıklarla berâber olun!..” (Tevbe, 119) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Herhangi bir topluluğa benzemeye çalışan, onlardandır.” (Ebû Dâvûd, Libâs, 4/4031) Şeyh Sâdî, sâlih ve sâdıklarla ünsiyet netîcesinde meydana gelen “aynîleşme”yi “Gülistan” adlı eserinde temsîlî bir şekilde şöyle hikâye eder: “Bir kişi hamama gider. Hamamda dostlarından biri kendisine temizlenmesi için güzel kokulu bir kil verir. Kilden, rûhu okşayan enfes bir râyiha yayılır. Adam kile sorar: “-A mübârek! Senin güzel kokunla mest oldum. Haydi söyle, sen misk misin, anber misin?” Kil ona cevâben şöyle der: “-Ben misk de anber de değilim. Alelâde bir toprağım. Lâkin, bir gül fidanının altında bulunuyor ve gül goncalarından süzülen şebnemlerle her gün ıslanıyordum. İşte hissettiğiniz, gönüllere ferahlık veren bu râyiha, o güllere âittir.” İşte bu misâldeki mânânın da işâret ettiği üzere, samîmiyet...

Hayat Muhasebesi

Hayat Muhasebesi Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Nihayet onlardan birine ölüm gelip çattığında: Rabbim! Beni geri gönder; tâ ki boşa geçirdiğim dünyada sâlih ameller işleyeyim, der.” (Mü’minûn, 99-100) Rasûlullah (sav) buyurdular: “Cennet ehli, başka hiçbir şeye değil, sâdece, dünyâda Allah’ı zikretmeksizin geçirmiş oldukları anlara hasret ve nedamet duyarlar!” (Heysemî, x, 73-74) Gönüller sultânı Hz. Mevlana (ks), ömür sermâyesini Hakk’ın rızası istikametinde değerlendirebilmek için şu tavsiyelerde bulunur: “Bugün yapacağın iyiliği yarına bırakma. Aklını başına al da, ahiret çuvalına taşları değil, sultanlara, padişahlara sunulması gereken değerli cevherleri (amel-i sâlihleri) doldur! Sonunda sen de bunu anlayacak ve idrak edeceksin ya, bari şimdiden kendine gel de son günü, yani âhireti bugünden gör. Aklını başına al da, işin sonunu bugünden görmeğe çalış. Hakikati, âhireti görecek gözünü gafletle ve nefsânî temayüllerle âmâ etme! İstikbâli gören mes’ûd olur. Böyle kiş...

Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem 40 Hadis-i Şerifi

Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem 40 Hadis-i Şerifi “Kim kırk hadis ezberlerse, Allah onu fakihler ve âlimler topluluğuyla diriltir” 1.Dünyaya fazla bağlanma ki Allah seni sevsin; insanların elindekilere göz dikme ki insanlar seni sevsin. İbn Mace, Zühd 1 – Hadis No:4102 2.Cehennem nefse hoş gelen şeylerle kuşatılıp örtülmüştür. Cennet ise zorluklar ve nefsin istemediği şeylerle çepeçevre sarılmıştır. Buhari, Rikak 28 – Hadis No:6122 3.Resulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem buyurdular ki: “Âdemoğlu için iki vadi dolusu mal olsaydı, mutlaka bir üçüncüyü isterdi. Âdemoğlunun iç boşluğunu ancak toprak doldurur. Allah tevbe edenleri affeder.” Buhari, Rikak – 10 Hadis No:6072 4.Bir sürüye salınan iki aç kurdun sürüye verdiği zarar, kişinin mal ve şeref hırsıyla dine verdiği zarardan daha fazla değildir. Tirmizi, Zühd 43 – Hadis No:2376 5.Kim bir kavme benzemeye çalışırsa, o da onlardandır. Ebu Davud, Libas 5 – Hadis No:4031 6.Kardeşini bir günahından dolayı ayıplayan...

Güzel Ahlâk Hakkında 41 Hadis-i Şerif

Güzel Ahlâk Hakkında 41 Hadis-i Şerif بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ “Rahman ve Rahim olan Cenab-ı Hakk’ın mübarek ismi kalbimde ve dilimde olduğu halde başlarım.” (Neml, 27/30) قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللهَ فَاتَّبِعُونِى يُحْبِبْكُمُ اللهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ Allah Teâlâ buyuruyor ki:  “(Habibim) de ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız hemen bana uyun ki Allah de sizi sevsin ve suçlarınızı örtsün. Çünkü Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.” (Al-i İmran, 3/31) وَمَآ اَتَيكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَيكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُوا “Peygamber size ne verdiyse onu hemen alın, size ne yasak ettiyse ondan da kaçının.” (Haşr, 59/7) وَاِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ “Hiç şüphesiz sen büyük bir ahlâk üzerindesin.” (Kalem, 68/4) Peygamberimiz Hz. Muhammed Aleyhisselâm buyuruyor ki: مَنْ تَعَلَّمَ اَرْبَعِينَ حَدِيثاً اِبْتِغَاءَ وَجْهِ اللهِ لِيُعلِّمَ بِهِ اُمَّتِي فِي حَلاَلهِمْ وحَرَامِهِمْ حَشَرَهُ اللهُ ...