Gül Goncalarından Süzülen Şebnemler
Gül Goncalarından Süzülen Şebnemler
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Ey îmân edenler! Allah’tan korkun ve
sâdıklarla berâber olun!..” (Tevbe, 119)
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Herhangi bir topluluğa benzemeye çalışan,
onlardandır.” (Ebû Dâvûd, Libâs, 4/4031)
Şeyh Sâdî, sâlih ve sâdıklarla ünsiyet
netîcesinde meydana gelen “aynîleşme”yi “Gülistan” adlı eserinde temsîlî bir
şekilde şöyle hikâye eder:
“Bir kişi hamama gider. Hamamda
dostlarından biri kendisine temizlenmesi için güzel kokulu bir kil verir.
Kilden, rûhu okşayan enfes bir râyiha yayılır. Adam kile sorar:
“-A mübârek! Senin güzel kokunla mest
oldum. Haydi söyle, sen misk misin, anber misin?”
Kil ona cevâben şöyle der:
“-Ben misk de anber de değilim. Alelâde bir
toprağım. Lâkin, bir gül fidanının altında bulunuyor ve gül goncalarından
süzülen şebnemlerle her gün ıslanıyordum. İşte hissettiğiniz, gönüllere
ferahlık veren bu râyiha, o güllere âittir.”
İşte bu misâldeki mânânın da işâret ettiği
üzere, samîmiyet, teslîmiyet ve tevâzû ile, gönüllerini Hak dostlarının önüne
serenler, tâlibi oldukları güzelliğin akislerine bir tecellîgâh hâline
gelirler. Tıpkı gökteki ayın, kendine ait bir ziyâsı olmamasına rağmen, güneşe
dönük olan yüzünün aldığı nûr huzmelerini aksettirmek suretiyle güneşin bir
hususiyetinden hisse alması gibi böyleleri de beşeriyetin zulümât ile kararmış
gecelerine –âdeta- parlak birer kandil olurlar. (Osman Nûri Topbaş, İmandan
İhsâna Hak Yolculuğu, Erkam Yay.)
Kısa Günün Kârı
Şeyh Sâdî-i Şîrâzî şöyle ifade eder:
“Ashâb-ı Kehf’in köpeği sâdıklarla berâber olduğu için büyük bir
şeref kazandı. Öyle ki, Kur’ân-ı Kerîm’e ve târihe geçti. Lût Peygamber’in
karısı ise fâsıklarla berâber olduğu için küfre dûçâr oldu.”
Yorumlar
Yorum Gönder