Ey İnsanoğlu!
Ey İnsanoğlu!
Yeryüzünde nice sarayların, tahtların, hazinelerin sahibi
oldun…
Soylu oldun. Sultan oldun. Padişah oldun…
Her şey senin oldu. Sen, her şey oldun.
Ama Sen, sen olmadın...
Huzuru bulamadın...
Şöhretini, servetini, makamını hükmettin.
Ama sen, kendini kurtaramadın...
Ordulara, ülkelere, krallara hükmettin.
Ama sen, kendine hükmedemedin.
Döktüğün mazlum kanlarıyla tarihin yüzünü kızarttın.
Ama senin, yüzün kızarmadı.
Şehvetinin azgınlığı karşısında dağlar, taşlar, kurtlar,
kuşlar utandı...
Hazreti Lut utandı.
Ama sen, utanmadın!
Kibir ve bencilliğin girdabında döne döne yozlaştın...
Ama sen kendinle yüzleşemedin...
Ekonomik yasaları, haramlarla doldurulmuş kasaları düşündün.
Hep düşündün.
Ama sen düşünür olamadın...
Ciltler dolusu kitaplar yazdın. Alim oldun. Alkışlandın.
Ama sen ilminle amil olamadın...
Kendini ilâh edindin. Dünyanın geçici hazlarını satır satır
okudun.
Ama sen ölümü okuyamadın...
Hayvanlara vahşette iftira ettin.
Ama sen kendi vahşetinden hiç söz etmedin...
Aç bıraktığın milyonlarca insanın çığlıklarını, şarap
sofralarında meze yaptın.
Ama sen bir gönül yapamadın...
Depremlerden, sellerden, yangınlardan, tayfunlardan korktun.
Ama sen Allah Teâlâ'dan korkmadın eyyy insanoğlu...
Oysa sen: Allah Teâlâ’nın;
• En çok sevdiği,
• Kendi ruhundan ruh
verdiği,
• Melekleri önünde
secde ettirdiği,
• Sana şah damarından
yakınım. Dediği,
• Varlıkların içinde
en şerefli yarattığı,
• Akıl nimetini
bahşettiği,
• Ve cennetler vaat
ettiği, üstün bir varlıksın
Nasıl oluyor da; bu en şerefli varlık, hiç de şerefli olmayan
senaryoları sahneye koyup, gururlu oynayabiliyor?
Nasıl oluyor da; bu şerifli varlık:
Gözleri bu kadar kör, kulakları sağır, kalbi taştan da katı,
benliğini hırs bürümüş, vicdanı çürümüş bir varlık olabiliyor?
Yüceler yücesi Rabbimiz buyuruyor ki:
“İnkârcılara seslenenin durumu, bağırıp çağırmadan başka bir
şey işitmeyen hayvana haykıran çobanın durumuna benzer. Onlar sağır, dilsiz ve
kördürler; çünkü onlar düşünmezler.”. (Bakara Sûresi, 171)
Nasıl oluyor da; bu en şerefli varlık; Kur’an-ı Kerim’in
ifadesiyle, aşağıların aşağısı bir adresi kendisine seçebiliyor. (Furkan 44,
Araf 179)
Nasıl oluyor da; bütün bunlara rağmen, hala kendini
beğenebiliyor?
Hayret!
Ey insanoğlu…
Şunu bil ki: Peşin hüküm, önyargı ve çifte standart
(riyakârlık), seni insan olmaktan uzaklaştıran, fırtına hiç yakışmayan şeytani
dürtülerdir.
Senin fıtratına ancak, “Şuurlu Müslüman Olmak” yakışır.
“Şuurlu Müslüman”
Aklını, akl-ı selime dönüştüren; kendini yargılamaktan korkmayan;
Mahşerde mahkemeye inanan; düşmanına bile zulmetmeyen;
Allah’ü Teâlâ’nın yüce Kur’an-ı Kerim’inde emrettiği, İki Cihan Güneşi Sevgili
Peygamberimiz Hz. Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem’in sünnetinde gösterdiği
nurlu İslâmiyet yolunda yürüyen bahtiyar insandır…
(Alıntı)
Yorumlar
Yorum Gönder