Muhammed Konyevî Kuddise Sirrûh’tan Hikmetli Sözler -2-

Muhammed Konyevî Kuddise Sirrûh’tan Hikmetli Sözler -2-

 

01- Bir şeyi seven onu çok anar. Demek ki Allah-u Zülcelâl’i sevmenin alameti, O’nun zikrini sevmek, kelâmı olan Kur’an’ı sevmek, peygamberini, veli kullarını ve O’na nispet edilen her şeyi sevmektir.

02- Dünyaya ait şeyleri sevmekten kurtulmanın çaresi, bu güzel şeylerin hakikatte güzel olmadıklarını, güzel oldukları kabul edilse bile fani ve geçici oldukları için sevgiye değmediklerini ve üstelik onları sevenlerin dinine ve ahiretine çok zarar verdiklerini düşünmektir.

03- Allah sevgisinin alametlerinden birisi de kalbi dünya malından çekip, tamamen Allah-u Zülcelâl’e vermek ve nefsin bütün kötü arzularına karşı hakkı tercih ederek Allah-u Zülcelâl’e yönelmektir.

04-  “Sevginin alameti, sevdiğinin isteğini kendi isteğine tercih etmektir. Allah-u Zülcelâl heveslerden sakınmayı istediğine göre, O’nu sevmenin alameti heveslerden sakınmaktır.”

05- Allah'u Zülcelâl'e karşı ibadet yapmak ve O'nu razı etmeye çalışmak insanın yanında çok kıymetli olmalıdır.

06- Ben kesin olarak bir daha günah işlemeyeceğim dediğimiz zaman, Allah'u Zülcelâl tövbemizi kabul eder. Bütün günahlarımızı affedip sevaba çevirir. Ama yaptığımız tövbe samimi olmalıdır. Ne zaman şeytan ve nefse mağlup olup günah işlersek yine hemen Allah'u Zülcelâl'e dönüp tövbe etmemiz lâzımdır.

07- İnsan, zikir yapan kimselerle oturmalıdır. Çünkü onlar daima Allah'u Zülcelâl ile beraberdirler. Zikir yapanlarla oturduğumuz zaman, onların üzerine gelen Allah'u Zülcelâl'in rahmetinden bizde istifade ederiz. Rahmet bizim üzerimize de gelir.

08- Gıybet yaptığımız zaman tüm sevaplarımızı gıybetini yaptığımız insanlara dağıtmış oluruz. Peki bu helak olmak değildir de nedir?

 

09- İbadet etmek Allah'u Zülcelâl'in yanında çok kıymetli olduğu gibi yasak ettiği şeylerden sakınıp uzak durmakta o nisbette kıymetlidir. Çünkü Allah'u Zülcelâl kendisine karşı ibadet yapılmasını nasıl sevmekte ise; yasak ettiği işlerede o derece buğz edip, onu işleyen kimselere karşı da gazaplanmaktadır.

10- Bunu hepimizin çok iyi bilmesi lâzımdır ki, insanın merakı neyin üzerine olursa, Allah'u Zülcelâl sekarat (ölüm anında) esnasında ona bu merakını verir.Onun için insan kalbinde, daima Allah'u Zülcelâl'in rızası ve ahiretin merakı olmalıdır.

11- Daima dünya ile meşgul olduğumuz için gaflete düşüyoruz. Onun için ara sıra kendi halimizi biraz düşünüp günahlardan muhafaza olmak ve ameli salih yapmak için nefsimize hitapta bulunmamız ve onu ikrah etmemiz (zorlamak) lâzımdır

12- İnsan daima, Allah'u Zülcelâl'i razı etmek için niyetli olmalıdır. “Yarabbi! Ölmeden önce seni razı etme niyetim vardır. Bu niyeti bende sabit kıl. Ve razı olacağın ameli salihi bana nasip et!” diye niyet etmek lâzımdır.

13- Kalb ile Allah'u Zülcelâl'in zikri yapılmadığı zaman, muhakkak şeytan kalbe musallat olacak ve onun sahibi de daima günahların içerisinde dolaşacaktır.

14- Allah'u Zülcelâl bizi İslâm dinine girmekle şereflendirmiştir. Bu İslâm nimetine şükretmeyi terk etmek sekarat esnasında ve kıyamet günü ebedi olarak Cehenneme girmemize, imanımızın elimizden alınmasına sebep olabilir. Onun için daima; “Yarabbi! Bana İslâm dinini nasip ettiğin için sana sonsuz hamd-ü senalar olsun!” diye Allah'u Zülcelâl'e şükretmemiz lâzımdır.

15- Zahiri olarak bir düşmanın, elindeki silaha mermi koyup sizi vurmak için karşınızda dursa, ona karşı herhangi bir tedbir almayacak mısınız? İşte şeytanın da insana karşı olan düşmanlığı böyledir.

16- İnsan Allah'u Zülcelâl ile arasını düzeltirse, Allah'u Zülcelâl'de onunla diğer insanların arasını düzeltecektir.

17- Hâlbuki gıybet yapan kişinin hali, elinde bulunan mallarını müsrifane bir şekilde etrafa dağıtan kimsenin hali gibidir. O da gıybet yaparak binbir zorluklarla kazandığı sevaplarını gıybetini yaptığı insanlara dağıtmaktadır.

18- İşte şimdi nefsimizin üzerine hangi amel ağır geliyorsa, o amel kıyamet gününde mizanda sevap tarafını öyle ağırlaştıracak. Günah tarafın ise hafif olacaktır. Ve bu ameller bizi Cenneti alaya müstehak edecektir. Ruhumuz çıksa da nefsimize zor gelen amelleri yapmamız lâzımdır. Çünkü bu ruh, bir gün nasıl olsa çıkacaktır.

19- Daima Allah'u Zülcelâl'den, bizden razı olacağı sebepleri halleri istememiz lâzımdır. Çünkü hazine Onun elindedir. Bu haller O'ndan istediğimiz zaman, cömerttir, hazinelerinden bize verecektir.

20- İnsan ibadetin üzerinde iken Cennettedir, günah işlediği esnada da Cehennemdedir. Öyle ise günah işlediğimiz esnada ölürsek, kendimizi çok büyük bir tehlikeye atmış oluruz. Ben günah işleyeyim sonra tövbe ederim dediğimiz zaman, Allah'u Zülcelâl yapacağımız o tövbeyi de kabul etmez.

21- "Daima, tövbe edeyim de, belki Allah'u Zülcelâl bana hakiki samimi tövbeyi nasib eder, yine tövbe edeyim, yine tövbe edeyim, diyerek tövbeden geri kalmamamız, tövbenin üzerinde olmamız lâzımdır."

22- Esasen insan ibadetini sadece Allah'u Zülcelâl'in zatı için O'nun aşkı ve muhabbeti için yapmalıdır. Kendi nefsimizin azaba uğramasından korktuğumuz veya Cennet nimetlerine müstehak olmak için değil de, Allah'u Zülcelâl ibadet edilmeye layık olduğu için ibadet yapmamız lâzımdır.

23- Biz nefsimizin takati miktarınca O'nun ibadetini yapalım. Samimi olarak bu ibadeti yapmaya çalıştığımız zaman eğer yapamazsak dahi Allah'u Zülcelâl inşaallah o yaptığımız eksik olarak veya isteyip te yapamadığımız ibadeti kabul edecektir.

24- Allah'u Zülcelâl'e karşı yalvarıp, tövbe etmeliyiz, hatta ibadetlerimizden dahi Allah'u Zülcelâl'e sığınalım. Çünkü ne kadar güzel yaparsak yapalım yine de yaptığımız ameller O'nun Kudret ve azametine, layık değildir, eksiktir.

25- Allah'u Zülcelâl kullarının kendisine karşı daima, fakir, zillet içinde görüp, kendisini de kudret ve azamet sahibi olarak görüp bilmesini ister. Bu hal çok kolay olmasına rağmen altında nice menfaatler gizlidir.

26- İnsan şöyle düşünürse yabancı kadına bakmaz. Kendi gözü daha yabancı kadına varmadan, Allah'u Zülcelâl'in gözünün kendisi üzerinde olduğunu yakinen bilip idrak etmelidir.Daha o kadına bakmadan, Allah'u Zülcelâl beni görüyor, diye itikad etmelidir. Eğer insan böyle bilirse, kolay kolay yabancı kadına bakmaz.

27- Eğer Allah'u Zülcelâl'i kudret ve azamet sahibi bilirsek, herşeyi yapabileceğini, hatta dilerse bizden imanımızı alarak ebed ül-ebed Cehennemde yakabilir diye bilirsek kolay kolay günaha düşmeyiz.

28- İnsanın bu dünyada yabancı kadınlara şehvetle bakması, zaman zaman Allah'u Zülcelâl'in haram kılmasına rağmen zina yapması veya buna benzer şehvet içeren günahları işleyip Cehenneme gitmesi çok büyük bir akılsızlıktır. Hâlbuki insan şehvetini Cennete bıraktığı zaman büyük bir karın ve şerefin sahibi olacaktır.

29- İnsan, yaptığı ameli, mücahedeyi ve kuvvetini kendi nefsinden bilmemelidir. Herhangi bir amel yaptığında, kendisine bir hal geldiğinde bunu Allah'u Zülcelâl'in minneti, nimeti, fadlı keremi ve vergisi olarak bilmelidir. Böyle olduğu zaman Allah'u Zülcelâl bize sahip çıkar.

30- Allah'u Zülcelâl bizi kendi huzuruna kulluk vazifesini yapmış olarak görmek istiyor. Onun için kendimizi daima onun karşısında kul olarak grömemiz ve vazifelerimizi yerine getirmeye gayret göstermemiz lâzımdır.

31- Ben dünyada bulunduğum müddetçe, daima Allah'u Zülcelâl'in merhametinden bahsedeceğim. Hem bana hem de diğer mü'min kardeşlerime merhamet etmesi için hep O'nun merhametini anlatacağım.

32- Allah'u Zülcelâl şedid-ül ikab'dır. Azabı da çok ve şiddetlidir. Ama ben O'nun merhametinden sözedeceğim. İnşaallahu Teâlâ, O'nun merhametinden bahsetiğimiz için de kıyamet gününde bize merhamet edecektir.

33- İnsan dünyada daima kâr ve zararın arasındadır. Yaşadığı sürece ya kâr yapar ya da zarar yapar. Nasıl dünya ticaretimizde zarar etmemek için üzerinde titizlikle duruyorsak ahiretimiz içinde aynı titizliği daha fazla göstermemiz lâzımdır.

34- Allah'u Zülcelâl bizlere birçok nimetler vermiştir. Bazı zamanlarda sofralarımızda on çeşit nimet bulunduğu oluyor. İnsan bu nimetleri yiyip o nefs ve ruh ile ibadette yapmazsa, nefs insanı çok tehlikeli yerlere götürür.

35- İnsan, İlla Allah'u Zülcelâl'in rızasına meraklı olması lâzımdır. Eğer meraklı olursa, ibadetlerinden geri kaldığı zaman, büyük bir pişmanlığın içine girer ve; "Bu gün Allah'u Zülcelâl'e layıkı ile ibadet yapamadım. Yarın inşaallah biraz daha fazla yapayım; öbür gün biraz daha fazla yapayım!" diye bir gayret içinde olur.

36- Bir mü'min kardeşlerimizden birine sinirlenip buğz ettiğimiz zaman; "Bu kişi benim mü'min kardeşimdir. Ona buğz etmemem lâzımdır!" diyerek o buğzu hilim ve muhabbetle defetmemiz gerekir

37- "Acaba ben Allah'u Zülcelâl'i nasıl razı edebilirim!" Düşüncesi, merakı aklımızda olmalıdır. Bizim merakımız ve düşüncemiz bu olduğu zaman, Allah'u Zülcelâl'e gitmekten aciz kalsak bile o bize rahmetiyle yardım edecektir inşaallah!

38- Eğer insan, Allah'u Zülcelâl 'e karşı kendisini biraz muhafaza ederse, Allah'u Zülcelâl'de o kimseye rahmet hazinelerinin kapılarını açar.

39- Dünya geçicidir. İnsan öldükten sonra dünyanın musibeti, sıkıntısı, eziyeti yani ona azap veren ne varsa biter. Oysa ahiret bakidir. Ahiretin eziyeti de sefası da ebedül ebeddir hiç bitmez.

40- Birbirimize nasihatte bulunmak; emri bil maruf ve nehy-i anil münker yapmak, yani; Allah'ın emir ve yasaklarını insanlara anlatmak vahyin bereketidir.

41- İnsanın günahı o kadar pis kokar ki eğer günahların kokusunu insanlar alabilseydi, o kokudan ölürlerdi.

42- Mümin kardeşimize yardımcı olduğumuz zaman bu davranışımız Allah'u Zülecelâl'in çok hoşuna gider ve bir kişi bir kişiye dua ettiği zaman, bütün meleklerine âmin deyin, diye emreder.

43- Her şeyin olması Allah'ın kudretindedir. İster Peygamber olsun, ister melek olsun, ister evliya olsun hiç kimse tek başına, Allah'ın izni olmadan bir şey yapamaz.

44- İnsan malını sever ve malını Allah rızası için verirse Allah'u Zülcelâl kıyamet gününde ona öyle mükafat verir. Allah, malını veren şahsa böyle muamele ederse, ya nefsinden vazgeçen şahsa nasıl muamele eder?

45- Allah’u Zülcellal; acaba kulum nefsine uymayıp, ona muhalefet edip, benim rızamı mı seçecek yoksa nefsinin isteğine göremi hareket edecek diye kullarını imtihan etmek için nefsi bu şekilde kötülüklere meyilli olarak yaratmıştır.

46- İnsanın Allah'u Zülcelâl'i tanıması lâzımdır. Allah'u Zülcelâl'in kudret ve azamet sahibi olduğunu, insana kar ve zarar vermenin ancak O'nun elinde olduğunu bilmesi gerekir.

47- Çocukluktan ölünceye kadar bütün ömrümüzü Allah'u Zülcelâl'e ibadet ve taatte geçirsek de gene de kıyamet gününde bu amel azdır, hiçbirşey değildir...

48- Günahlarına tövbe etmediğinden dolayı kabrinde azap çeken nice kişiler dünyaya dönüp bir kez Estağfirullah diyebilmek için elini ciğerine atmış, gece gündüz inlemektedir. Ama ne çare? Geçen geçti. Bir gün biz de o duruma düşebiliriz. Elimizde fırsat varken bunun kıymetini çok iyi bilelim.

49- İnsanın biraz gayret göstermesi lâzımdır. Peygamber peygamberken ve yüzde yüz Cennetlik iken yine de Allah'u Zülcelâl'in rızası için çok büyük meşakkatler çekiyordu. Sabahlara kadar ibadet yapıyordu ve ayakları şişiyordu.

 

(Muhammed Konyevi Kuddise Sirrûh)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis