Huzur Evine Anne ve Babalarını Kapatanlar
Huzur Evine Anne ve
Babalarını Kapatanlar
Biz karı koca
çalışıyoruz seninle ilgilenemeyiz bahanesiyle seksen yaşındaki hasta annesini
huzur evine yatıran oğlu; çok seyrek de olsa onu ziyarete gidiyordu.
Yaşlı kadın oğlunu dünyaya getirdiğinde kırk yaşındaydı. Bundan
önceki çocukları yaşamamış bu oğlunu da kurbanlar keserek büyütmüştü. Tek evlatlârıydı,
bir şey olacak diye içleri titremişti.
Oğlu o gün
huzur evinden bir telefon aldı.
Telefondaki
ses:
"- Annen çok
hasta, her an ölebilir seni görmek istiyor!” diyordu.
Oğlu arabasına
binip oraya gittiğinde annesi zor nefes alıyordu.
Oğlu annesinin
ölmek üzere olduğunu anlamıştı. Annesinin ellerini tutup:
"- Anne senin
için ne yapabilirim; senin için ne yapmamı istiyorsun?” diye sordu.
Annesi feri
sönmüş gözleriyle uzun uzun oğlunun gözlerinin içine bakıp; zor duyulur bir
sesle:
"- Artık
çok geç ama isteseydin çok şey yapabilirdin... Ama yapmadın!" dedi ve
devam etti.
"- Çoğu
akşam yemek yetişmediği için aç yattım.”
"- Klimayı
açmadılar sıcaktan fenalaştım!”
"- Buzdolabım
yoktu bir bardak soğuk su içemedim!”
"- Sıkıldığımda
temiz havaya çıkaranım olmadı!”
"- Altımı
ıslattım diye tokat attılar!”
"- Ayda
bir kere banyo yaptırdılar; kirden vücudumda yaralar oluştu!”
"- Bana
bu yapılanlar arkası kuvvetli olanlara yapamadılar çünkü onların ilgilenenleri
vardı ve ben ise kimsesizdim!”
"- Biliyor
musun?
"- En çok
da sevgisizlik acı verdi; yüreğimi yaktı!”
"- Kimse
saçımı taramadı, yüzümü okşamadı!”
"- Sen
terk edilmişlik nedir bilir misin oğlum?
"- Terk
edilmişlik, ölmeden mezara konmaktır, bunu unutma olur mu?”
"- İşte
böyle artık her şey için çok geç senin benim için yapacağın hiç bir şey kalmadı!”
"- Ben
her şeye alıştım da sadece senin özlemine alışamadım!”, derken feri sönmüş
gözlerinden iki damla yaş yuvarlanıp yanaklarında dondu!”
Oğlu şok
olmuştu.
"- Bana
bunları neden şimdi söylüyorsun, neden daha önce söylemedin?"
Annesi:
"- Nasıl
söylerdim ki sen beni koskocaman evinde bir köşeye sığdıramamış, bana burayı lâyık
görmüştün!”
"- Seni
rahatsız etmek istemedim oğlum!”
"- Benim
için artık çok geç de… Ben asıl senin için üzülüyorum; çünkü sen yaşlandığında
çocukların seni buraya bırakırlarsa benim dayandıklarıma sen dayanamazsın!”
"- Unutma
ki ne verirsen, onu alırsın oğlum!" dedi ve gözlerini kapattı.
Belli ki bu
konuşma onun son kalan gücünü de tüketmişti. Daha sonra sıkı sıkı tuttuğu
oğlunun eli ellerinden kayıp düştü.
Evet, bir anne
daha içi acıyarak hayata veda etmişti…
Ne olur anne ve
babamıza değer verelim onların kıymetini bilelim onları üzmeyelim…
Ne ekersek onu
biçeceğiz ya bu dünyada ya da ahiret hayatında...
Allah’ü Teâlâ bizleri
anne babamızın kıymetini bilenlerden, görevlerimizi en iyi yapanlardan; canı
gönülden haklarını helâl ettirenlerden eylesin! Ölmüş anne ve babalarımıza gani
gani rahmet eylesin!
Okuduysan;
“Lütfen paylaş!”
(Alıntı)
Yorumlar
Yorum Gönder