İnsanlar Öldükten Sonra Hangi Safhalardan Geçecektir?
İnsanlar Öldükten Sonra Hangi Safhalardan Geçecektir?
Bir gün kıyamet kopup dünya hayatı son
bulacaktır. Sadece Allah Teâlâ’nın bileceği bir süre geçtikten sonra, sûra
ikinci defa üflenecektir.
O zaman gökten hayat veren bir su
indirilecek, herkes âdetâ bitkiler gibi yeniden canlanacak, kemikleri bile
çürümüş olan insanlar, Allah’ın izniyle hiç çürümeyecek olan kuyruk sokumundaki
hardal tanesi kadar küçücük bir parçadan (acbü’z-zenebden) yeniden canlanacak,
kabirlerinde dirilip kalkacaklardır.
O zaman insanlar dünyada bir gün veya
daha az bir zaman kaldıklarını sanacak, Allah’a hamdederek mahşere doğru
koşarcasına gideceklerdir.
Ne yazık ki, kendi yaratılışını
unutanlar, “Çürümüş kemikleri kim diriltecek?” diye hayretle sorarlar, öldükten
sonra yeniden hayat bulacaklarına bir türlü inanmazlar. İşte onlar, ilk önce
yaratanın yeniden dirilttiğini göreceklerdir.
1. Mahşer
Allah Teâlâ, mahşer gününden söz
ederken; “büyük gün,” “bütün insanların, âlemlerin Rabbi huzuruna çıkacağı gün”
ifadelerini kullanmaktadır.
O gün, sûr sesini duyanların gözü
dehşetle açılacak; o kimseler dört yana dağılmış çekirgeler gibi kabirlerinden
fırlayacaklar ve kendilerini çağırana doğru koşacaklar.
İlk insandan son insana kadar herkes bir
araya gelecek; o gün yer başka bir şekle büründüğü, dağlar toz gibi savrulduğu,
bir çukur, bir tümsek bulunmadığı için; dümdüz, bembeyaz, hiç kimsenin tanıdık
bir işarete rastlamadığı bir yerde bütün insanlar toplanacak.
İnsanlar mahşer yerinde, Cenâb-ı Hakk’ın
huzuruna, yalınayak, çıplak ve sünnetsiz olarak çıkacaklar. Kapıldıkları
dehşet, korku ve şaşkınlık yüzünden birbirlerine dönüp bakamayacaklar.
O dehşetli zamanda güneş insanları yakıp
kavuracak, herkes günahı ölçüsünde tere batacak; kimi topuklarına, kimi
dizlerine kadar, kimi beline, köprücük kemiklerine kadar, kimi de ağzına ve
kulaklarına kadar tere gömülecektir. (bk. Müslim, Cennet 62; bk. Tirmizî,
Kıyamet 2, 6)
Hiçbir gölgenin bulunmadığı o dehşetli
günde, Allah Teâlâ bazı kimselere özel ikrâmda bulunacak; onları Arş’ının
gölgesinde dinlendirecektir.
Bu bahtiyar insanlar:
- Âdil devlet başkanları,
- Temiz bir hayat içinde Rabbine kulluk
ederek büyüyen gençler,
- Kalbi mescidlere bağlı Müslümanlar,
- Birbirlerini Allah için seven;
buluşmaları da, ayrılmaları da Allah için olan insanlar,
- Güzel ve mevki sahibi bir kadının
beraber olma isteğine “Ben Allah’tan korkarım.” diye yaklaşmayan yiğit adamlar,
- Sağ elinin verdiğini sol elinin
bilemeyeceği kadar gizli sadaka verenler,
- Tenhâda Allah’ı anıp gözyaşı dökenler
olacaktır.(bk. Buhari, Ezan 36; Müslim, Zekat 91)
2. Amel Defteri
Mahşer gününde herkesin önüne, dünyada
iken yaptığı bütün iyilik ve kötülükleri gösteren kitapları (amel defterleri)
açılacak. Herkese denecek:
“Oku kitabını! Bugün kendini
sorgulayacak durumdasın.”
İyilik yapmış olanın amel defteri sağ
eline verilecek. O kimse, büyük bir sevinç içinde etrafındakilere “Bakınız şu
kitabıma, alınız okuyunuz!..” diyecek. Onun hesabı kolay görülecek ve cennetin
yüksek yerinde, elini atınca koparacağı meyvelerin arasında, yiyip içerek mutlu
bir hayat sürecek.
Defteri sol eline verilenler ise
“Amanın, bu nasıl deftermiş! Yaptığım her şeyi küçük büyük demeden sayıp
dökmüş. Keşke bana defterim verilmeseydi de hesabımı öğrenmeseydim. Keşke
ölümle birlikte her şey bitmiş olsaydı!..” diye yanıp tutuşacak.(bk. Hakka,
99/18-27)
3. Hesap
Daha sonra insanlar, dünyada
yaptıklarından dolayı Cenâb-ı Hakk’ın huzurunda hesaba çekilecektir.
Ağızlar mühürlenip kapatıldığı için
konuşamayacak, onun yerine eller ve ayaklar neler yaptığını bir bir anlatacak,
kulaklar, gözler, deriler dile gelip her şeyi haber verecektir.
Elbette iman edip iyi işler yapan,
Allah’ın emirlerini tutup yasaklarından sakınan biriyle, böyle olmayanlar
hesaplaşmada bir tutulmayacaktır.
Peygamber Efendimiz (asm)'in anlattığına
göre bu şöyle olacaktır:
Allah Teâlâ her bir insanla tercümansız
konuşacaktır. O zaman insan sağ tarafına bakacak, âhirete gönderdiği iyilikleri
görecek. Soluna bakacak, vaktiyle yaptığı kötü işleri görecek. Önüne bakacak,
önünde sadece cehennemi görecektir.
Cenâb-ı Mevlâ, kendilerinden memnun
olduğu kullarının amel defterine şöyle bir bakmakla yetinecek, onları ayrıca
hesaba çekmeyecektir. Zira hesaba çekilenler azap göreceklerdir.
Muhammed ümmetinden; büyü yapmayan,
yaptırmayan, uğursuzluğa inanmayan ve sadece Rablerine güvenen yetmiş bin kişi
hesaba çekilmeden cennete girecektir.
Dünyada en küçük bir iyilik yapan,
yaptığı iyiliğin karşılığını mutlaka görecek; en küçük kötülük yapan da bunun
cezasını çekecektir.
Bu hesaplaşma sonunda kimsenin kimsede
hakkı kalmayacak, hattâ boynuzsuz koyun bile, boynuzlu koyundan hakkını
alacaktır.
4. Mîzan
Hesap işi bittikten sonra, dünyada
yapılan iyilik ve kötülüklerin ölçülüp tartılmasına sıra gelecektir. Allah
Teâlâ kıyamet günü son derece doğru ve hassas teraziler kuracak, böylece kimse
en küçük bir haksızlığa uğratılmayacaktır. Bir hardal tanesi kadar bile olsa,
iyi veya kötü her şey tartıya konacaktır.
Tartıda iyilikleri ağır gelenler
kurtulacak, muradına erecek; iyilikleri hafif gelenler, derin bir mutsuzluğa
gömülecek, bir uçurumun girdabına sürüklenecek ve şayet Allah’ın âyetlerini de
inkâr etmişlerse sonsuza kadar cehennemde kalacaklardır.
Dünyada yapılan ibadetler ve iyilikler
mizanda ağır gelecektir.
Bazı iyilik ve ibadetler tartıda daha
ağır çekecektir. Meselâ “Sübhânallahi ve bi-hamdihî sübhânallahi’l-azîm” zikri,
dilde hafif olmakla beraber Rahmân olan Allah’ı hoşnut eden iki cümle olduğu
için, mizana konduğunda ağır gelecektir.
“Elhamdülillâh” diye Allah’ı zikretmek
de mizanı sevapla dolduran bir ibadettir.
Ama terazide her şeyden daha ağır çeken,
güzel ahlâk olacaktır.
5. Sırat
Mahşerden sonra cennete veya cehenneme
gidebilmek için sıratın üzerinden geçilecektir. Sırat, cehennemin iki yakasına
kurulmuş, Peygamber Efendimiz (asm)'in benzetmesiyle, kıldan ince, kılıçtan
keskin bir köprüdür.
Mü’minler buraya gelince, peygamberler
“Allah'ım selâmet ver, selâmet ver!” diye yalvaracaklardır.
Sırattan ilk defa Muhammed aleyhisselâm
ile birlikte ümmeti geçecektir.
Allah’ın hoşnut olduğu kullar, bu
köprüden, amellerinin derecesine uygun bir süratle kolayca geçip gideceklerdir.
Kimi göz kırpacak kadar bir zamanda, kimi şimşek, kimi rüzgâr hızıyla, kimi
kuş, kimi iyi cins at ve deve süratiyle geçecektir.
İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ)
anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Sizler kıyâmet günü ayakkabısız,
çıplak ve sünnetsiz olarak haşir meydanında toplanacaksınız."
Bu açıklama üzerine bir kadın sordu:
"(Bu durumda) birbirimizin avret
yerlerini görmez miyiz?"
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
(Abese suresinde geçen bir âyetle cevap verdi:
" Ey kadın! 'O gün herkesin kendine
yeter derdi vardır.' (Abese, 80/37) "[Tirmizî, Tefsir, Abese, (3329)]
Âlimler bu hadisi yorumlarken şöyle
ifade etmişlerdir:
Allah, bu dünyada ağaçlara nasıl fıtri
bir elbise giydirmişse, hayvanlara yaratılıştan kendilerine uygun bir elbise
vermişse, mahşerde de insanlara fıtri bir libas giydirecektir. Ayrıca mahşer
meydanına bu şekilde gelen insanlarda, işlediği amellerin faziletine göre taç
vb. mükafatlar da bulunulacaktır.
İnsanlar, dünyadayken bir ihtiyaçtan
dolayı giydiğimiz kumaştan, deriden yapılmış elbiseler giyerler. Bu dünyada
giymemizin nedeni, sıcak ve soğuktan korunmak ve diğer varlıklar içindeki
farkımızın ortaya konulması içindir. Bu ihtiyaçlar ahiret aleminde olmayacağı
için, suni elbiselere de ihtiyaç kalmayacaktır. Bu sebeple mahşer meydanında
insanlar, dünyadaki kumaşlardan, derilerden yapılmış elbiseleri giymeyecekler,
üryan, yani çıplak olacaklar.
Ancak Allah'ın ağaçalara ve hayvanlara
birer fıtri elbise giydirdiği gibi, insana da mahşerde fıtri bir elbise
giydirmesi onun hikmetinin bir gereğidir. Elbette bu fıtri elbise tıpkı cild ve
deri gibi insanın cesedine yakışan ve rahatsızlık vermeyen güzel bir elbise
olacaktır. Bu, Allah’ın hikmetinin şanındandır. (bk. Nursi, Mektubat, Yirmi
Sekizinci Mektup)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
Yorumlar
Yorum Gönder