Belâ-yı Aşk
Belâ-yı
Aşk
(Bu gazel, hastalığının iyileşmesi için ailesi tarafından Ka’be-i
Muazzama’ya götürülen Mecnûn’un orada bizzat yaptığı duadır)
Yâ Rab belâ-yı aşk ile kıl âşinâ meni
Bir dem belâ-yı aşkdan etme cüdâ meni
(Ey Rabb’im! Beni aşkın belâsıyla aşina kıl. Bir an bile olsa aşkın
belâsından beni ayırma.)
Az eyleme inâyetüni ehl-i derdden
Ya’ni ki çoh belâlara kıl mübtelâ meni
(Ey Rabb’im! Dert ehli olan âşıklardan bir an bile olsa inayetini az
etme. Yani öyle bir inayet kıl ki ben belâlara daha çok mübtelâ olayım.)
Oldukça men götürme belâdan irâdetüm
Men isterem belânı çü ister belâ meni
(Ben var olduğum müddetçe benim belâya olan meylimi kesme. Ben belâyı
istiyorum, çünkü belâ da beni istiyor. )
Temkînümi belâ-yı mahabbetde kılma süst
Tâ dûst ta’n edüp demeye bî-vefâ meni
(Ey Rabb’im! Benim kararlılığımı muhabbetten kaynaklanan belâlardan
dolayı sarsma. Sevgili, beni kınayarak vefasız demesin, beni vefasızlardan
zannetmesin.)
Getdükce hüsnin eyle ziyâde nigârumun
Geldükce derdine beter et mübtelâ meni
(Ey Rabb’im! Sevdiğimin güzelliğini gittikçe artır. Geldikçe de beni onun
derdine daha fazla mübtelâ eyle.)
Men handan ü mülâzemet-i i’tibâr ü câh
Kıl kâbil-i saâdet-i fakr ü fenâ meni
(Ey Rabb’im! Ben gülmeye, itibara ve makama düşkün değilim. Sen beni
fakirlik ve yoksulluk saadetine layık eyle. (Ey Rabb’im! Senden isteğim beni
fakirlik ve yoksulluk saadetine layık eylemen.)
Eyle za’îf eyle tenüm fürkatinde kim
Vaslına mümkün ola yetürmek sabâ meni
(Senin ayrılığından dolayı bedenim öyle zayıf bir hâle gelsin ki sabah
rüzgârı benim bu zayıf bedenimi sana getirebilsin.)
Nahvet kılup nasîb Fuzûlî kimi mana
Yâ Rab mukayyed eyleme mutlak mana meni
(Fuzûlî gibi bana gurur, kibir nasip etme. Ey Rabb’im! Hiçbir zaman beni
bana bırakma (Hiçbir zaman beni nefsimle başbaşa bırakma).
Hâsılım yok ser-i kûyunda belâdan gayrı
Garazım yok reh-i aşkında fenâdan gayrı
(Ey sevgili! Senin diyarında elde ettiğim tek şey belâdır. Zaten benim
senin aşkının yolunda fenadan/maddî varlığımdan vazgeçmekten başka bir amacım
da yok.)
Ney-i bezm-i gamım ey âh ne bulsan yele ver
Oda yanmış kuru cismimde hevâdan gayrı
(Ey âh! Ben gam meclisinin ney’iyim. Benim ateşlere yanmış kuru cismimde
havadan/hevesten başka ne bulursan yele ver, gitsin.)
Perde çek dîdeme hicran günü ey kanlı yaşum
Ki gözüm görmeye ol mâh-likâdan gayrı
(Ey kanlı gözyaşım! Ayrılık günü gözüme perde çek. Çok ağlamaktan dolayı
âdeta gözüme bir perde gelsin. Böylece gözüm ay yüzlü sevgiliden başka bir şey
görmesin.)
Yetti bî-kesliğim ol gâyete kim çevremde
Kimse yok çizgine gird-âb-ı belâdan gayrı
(Kimsesizliğim o raddeye geldi ki çevremde belâ girdabından başka dönüp
dolaşan hiçbir şey yok.)
Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı
(O kadar yalnız bir hâldeyim ki) Bana ne gönlümün ateşinden başka
yanan/benim için endişelenen ne de sabah rüzgârından başka kapımı açan olur.
(Gönlümün ateşinden başka benim için yanan/endişelenen olmaz. Sabah
rüzgârından başka da kapımı kimse açmaz)
Bozma ey mevc gözüm yaşı habâbın ki bu seyl
Koymadı hîç imâret bu binâdan gayrı
(Ey dalga! Gözümün yaşının üstündeki su kabarcığını bozma. Çünkü bu sel o
imaretten başka bir şey bırakmadı. Hepsi harap oldu, gitti.)
Bezm-i aşk içre Fuzûlî nice âh eylemeyem
Ne temettu’ bulunur neyde sadâdan gayrı
(Ey Fuzûlî! Aşk meclisinin içinde ben nasıl âh etmeyeyim. Ney’in sesinden
başka insana ne faydası vardır ki?)
Fuzûlî
Yorumlar
Yorum Gönder