Mazlumun Duası
Mazlumun Duası
Ebüdderdâ Radiyallahü Anh
hazretleri buyurdu ki: “Mazlûmun bedduâsından, âhından ve yetîmin
gözyaşlarından sakının. Çünkü insanlar rahat uykuda iken onlar dert, sıkıntı,
üzüntü içindeler.””
Bir Müslümanın kâfir
olması için duâ edenin kendisi kâfir olur. Zâlimden başkasına bedduâ etmek
harâmdır. Zâlime, zulmü kadar bedduâ etmek câiz olur. Câiz olan bir şeyin
miktarı, özrün miktarı kadar olur. Zâlime de bedduâ etmemek, sabır etmek ve
hattâ, affetmek daha iyidir.
Çok önceleri, Horasan
ilinin çok âdil bir valisi vardı. Adı, Abdullah bin Tahir. Bu valinin
jandarmaları birgün bir kaç hırsız yakalamış, vâliye bildirmişlerdi...
Getirilirken hırsızlardan birisi kaçtı. Hadisenin olduğu sırada Hiratlı bir
demirci de Nişabur'a gitmişti. Bir zaman sonra evine dönerken, yolu Horasan'dan
geçiyordu. Kaçan hırsız olduğunu zannederek, yakaladılar bunu. Diğer
hırsızlarla valinin huzuruna çıkardılar... Vâli:
- Hepsini hapsedin! dedi.
Bu suçu olmayan demirci,
hapishanede, abdest alıp, namaz kıldı. Ellerini uzatıp:
"- Yâ Rabbî! Bir
suçum olmadığını ancak sen biliyorsun. Beni bu zindandan ancak sen
kurtarırsın!" diye duâ etti.
Bu mazlum demirci böyle
yalvarırken, vali evinde uyuyordu. Uyurken dört kuvvetli kimsenin gelip,
tahtını ters çevirecekleri zaman uyandı uykudan. Bu rü'yadan çok korktu. Hemen
kalkıp, abdest aldı. Namaz kıldı iki rek'at. Tevbe istiğfar etip, tekrar uyudu.
Tekrar o dört kimsenin tahtını yıkmak üzere olduğunu gördü ve uyandı.
Kendisinde bir mazlumun âhı olduğunu anladı. Gündüzki hırsızlar hatırına geldi.
Acaba içlerinde suçsuz olanlar mı var?
Vâli hemen hapishane
müdürünü çağırtıp sordu:
"- Acaba bu gece
hapishanede mazlum birisi kalmış mı?”
Müdür dedi ki:
"- Bunu bilemem
efendim. Yalnız biri namaz kılıyor, çok duâ ediyor. Gözyaşları döküyor.”
"- Hemen o adamı
buraya getiriniz!”
Demirciyi vâlinin huzuruna
getirdiler. Vâli hâlini sorup, durumu anladı. Ve dedi ki:
- Sizden özür diliyorum.
Hakkını helâl et ve şu bin gümüş hediyemi kabûl et. Ayrıca herhangi bir arzun
olunca bana gel!”
Demirci cevaben ne dedi
biliyor musunuz?
"- Ben hakkımı helâl
ettim... Verdiğiniz hediyeyi de kabûl ettim. Fakat, işimi dileğimi senden
istemeğe gelemem.”
"- Niçin
gelemezsiniz?”
- Çünkü benim gibi bir
fakir için senin gibi bir valinin tahtını birkaç defa tersine çeviren sahibimi
bırakıp da, dileklerimi başkasına söylemek kulluğa yakışır mı hiç? Namazlardan
sonra ettiğim duâlarla beni nice sıkıntılardan kurtardı. Nice muradıma
kavuşturdu. Nasıl olur da başkasına sığınırım. Rabbim, nihâyeti olmayan rahmet
hazinesinin kapısını açmış, sonsuz ihsân sofrasını herkese açmış iken,
başkasına nasıl giderim? Kim istedi de vermedi? Kim geldi de boş döndü?
İstemesini bilmezsen, alamazsın. Huzûruna edeple çıkmazsan rahmetine
kavuşamazsın...”
Tabiî ki, namazın insanı
sıkıntıdan kurtarması için şartlarına uygun ve cenab-ı Hakka tam bir tevekkül
içinde kılınması şarttır. Allaha tam bir teslimiyet sağınma şeklinde
kılınmalıdır. Gerçekten, insan sıkıntıya düştüğünde hemen abdest almalı, namaz
kılmalı. Kur'ân-ı kerîm okumalıdır. Tecrübeyle sabittir, böyle yapanların çok
kerre, sıkıntılarının hafiflediği görülmüştür. Fakat, kılınan namazın
şartlarına uygun olması lâzım.
“Binlerce top ve tüfek,
yapamaz aslâ,
Gözyaşının seher
vakti yaptığını,
Düşman kaçıran süngüleri,
çok def’a,
Toz gibi yapar, bir
mü’minin duâsı.”
Dua, hem ibadet ve
ihlâstır, hem de şükür ve senadır... Yine dua, Allah’u Teala'dan istemek, O'nun
yegane ilah olduğuna inanıp, yürekten tasdik etmek, O'na münacat etmek, tazarru
ve niyazda bulunmaktır... Kulun Cenabi Hakk'a boynunu bükmesi,
O'na dayanıp, yalnız O'na güvenmesi, her şeyi yalnız O'ndan istemesidir...
Dua, Allah yolunda
bulunanların selamette olma sığınağı, ihlaslı ve imanlı müminlerin, O'nun
yolunda yine O'nun emirlerine tutunacak ipi, yani şeraitinin ta kendisidir…
Dua Cenabı Hakk'ın
emirleri ve kaderi ile buluşma ve birleşme halidir... Bu buluşma ve birleşmede
bir alışveriş yapılmaktadır... Kul dua etmeye devam ettikçe, kul ile Allah
Celle Celâlüh arasındaki alış veriş de devam etmektedir... Cenabı Hakk'ın
"Ben'den isteyiniz" emri, ne güzel bir emirdir... Dua bu emre uymak
değil midir?
Dua karşılığında Allah'ü
Teâlâ'nın ihsanını da gerektirdiğinden dolayı O'nun rızasını kazanmaya da
vesiledir..
Bu da, O'nun katında bir
makama sahip olmaktır...
(Alıntı)
Yorumlar
Yorum Gönder