Okçular Tepesi
Hoca
Uhud dağına uzun uzun bakıp sormuş;
“- Okçular
tepesini terk eden sahabeler kimdi?”
Cevap
yok. Tekrar etmiş.
“- Okçular
tepesini terk eden sahabeler kimdi?”
Sonunda
muhibbanları mahçup bir şekilde;
“- Bilmiyoruz
hocam”. Demişler.
İşte
o an her birimizin beyninin, kalbinin titretmesi gereken şu kelâmlar dökülmüş
dilinden…
“- Okçular
tepesini terk eden sahabeler kimdi? İnanın bunu ben de bilmiyorum…
Aslında
hiç kimse bilmiyor! Bu asla İslam tarihinde de yazmaz.
“- Hatta
o okçular kimdi?” Kendi öz çocukları da bilmez, karıları da bilmez. Çünkü
Ashab-ı kiram kimseye söylememiş, saklamış! Radiyallahu Teâlâ Anhum Ecmain.
Ağızlarından bu konu hakkında hiçbir şey çıkmamış.
“-
Hatta ve hatta yıllar sonra Cemel, Sıffın gibi hadiselerde birbirlerine ters
düştükleri vakitlerde bile;
“- Sen
zaten Uhud'da da tepeyi terk etmiştin!" dememişler. Orada dahi
birbirlerini hataları ile vurmamışlar.
Ya
Rabbi, bu nasıl yüce bir ahlâk!
Bizler
Uhud'un aslında bir yenilgi değil zafer olduğunu yeni anladık...
Bu
ne edeb!
Birbiri
hakkında konuşmak için en ufak bir fırsatı kaçırmayan, hatta "Amaan olanı
söylüyorum, benim niyetim temiz!" diye nefsini aldatıp gıybetini ettiği
kardeşinden helâllik isteyerek yediği o ölü etinin kanlarını ağzından
temizleyeceği yerde en ufak bir fırsatı kaçırmayıp vurmanın hesabını yapan
bizlerin bu kıssadan alacağımız çok önemli dersler var...
Yorumlar
Yorum Gönder