Allah’ü Teâlâ’nın Sevdiği Kul
Allah’ü Teâlâ’nın Sevdiği Kul
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Ehl-i sünnet âlimleri, Allahü teâlânın sevdiği, razı olduğu
kullarıdır. Peygamber efendimizin vârisleridir. Bir kimseye tâbi olan, iyi veya
kötü, her neye kavuşursa, uymuş olduğu kimseden kavuşur. Büyük zatlara tâbi
olanlar ve hizmet edenler için, büyüklere gelen nimetlerden pay vardır.
Resulullahın vârislerine uyanın kavuştuğu şey, nimettir, rahmettir, hazinedir.
Bozuk insanlara uyanın kavuştuğu şey ise zehirdir, felakettir, iflastır. O
büyük zatlara uyan, onlardaki nimetlere kavuşur, dünyada ve ahirette rahat
eder.
Allahü teâlânın en büyük nimeti, ihsanı, ikramı, İmam-ı Rabbani
hazretleri gibi sevdiği bir kulunu tanıtmasıdır. Allahü teâlânın bir kulunu
sevdiğinin alameti, o kulun böyle mübarek bir zatı sevmesidir. Allahü teâlâdan
ağlayarak, yalvararak bu nimeti istemek gerekir; çünkü onlar bizi Resulullaha
götürüyorlar. Resulullah efendimizi ise Allahü teâlânın sevdiğinde hiç şüphe
yoktur.
Gece gündüz ibadet yapan çok mübarek bir zatın bir gün dişi
ağrır. Istıraptan ibadet yapamaz hale gelince doktora gidip der ki:
“– Ne olur, şu ağrımı dindir!”
“– Diş ağrını gideririm, ancak sen bana ne vereceksin?”
“– Kaç para istersen veririm.”
“– Senden para istemiyorum, sen salih bir zatsın,
yaptığın bütün ibadetlerin sevabını olduğu gibi bana ver, ben de senin ağrını
dindireyim.”
Mübarek zat, gece gündüz namaz kılmış, ibadet yapmış, bir diş
ağrısına hepsini feda edecek. Verse bir türlü, vermese bir türlü... Vermese,
ibadet yapacak hali yok. Kendi kendine, (Ya Rabbi, ben bu sevapları vereyim,
sana tekrar ibadet yapmaya başlarım. Sen çok merhametli ve çok cömertsin, ben
verdim desem de sen zaten benden almazsın, ona da verirsin) diye düşünür.
Sonra,
“– Tamam, verdim!” der.
Doktor da ağrısını giderir. Tam giderken, doktor der ki:
“– Dur bakalım nereye? Sen bir diş ağrısına bütün ömrünün
ibadetlerini verdin, daha otuz bir dişin var, gözlerin, kulakların var. Her
zerren için, daha vereceksin, ibadetin yeter mi? İnsan acizdir, bir diş
ağrısına bile bütün ibadetlerini verir. O halde bizim Allah’ü Teâlâ’ya arz
edeceğimiz ne ibadetimiz olabilir ki?”
Salih zat doktora:
“– Sen benden daha mübarekmişsin!” der.
Bunun üzerine doktor der ki:
“– Kimin mübarek olduğu belli olmaz, dış görünüşe göre
karar verilmez. Mübarek olan, doktor da olabilir, tüccar da olabilir, kimyager
de olabilir. Bu doktordur, tüccardır, kimyagerdir, dinden ne anlar diyen, öyle
aldanır ki, bu aldanması dünyasını da ahiretini de harap eder.”
Yorumlar
Yorum Gönder