Mevlâna


Mevlâna

Asıl ismi Muhammed Celaleddin’di onun
Genç yaşta ders okutmuş denmiş Mevlana olsun
Rumi Anadolunun o zamanki adıdır
Mevlana Celaleddin Rumi diye anılır

Gönüller sultanını nasıl etmeli tarif
Onu anlatmak için değilim ki ben arif
O büyük bir ummandır ben vahada dururum
Tarif etmem imkânsız girersem boğulurum

Araştırır bulurum hayatını yazarım
Tarihsel akışını ard arda sıralarım
Kusur varsa benimdir affedilmek dilerim
O ummandan bir damla nasiplenmek isterim

Bin iki yüz yedide tarihi konulmuştur
Afganistan, Horasan, Belh şehrinde doğmuştur
Otuz eylül diyerek kayıtlarda tutulmuş
Bin yüz seksen ikidir diyenlerde bulunmuş

Babası o yörede çok sevilen biridir
Bilginlerin sultanı ünvanıyla bilinir
Bahaeddin Veled’dir kullanılan tam adı
Hüseyin Hatibi’den geliyordu soyadı

Annesi Belh emiri Rükneddin’in kızıdır
Mümüne hatun diye saygılarla anılır
Babasının annesi Harzemşah prensesi
On dördüncü göbekten şeriftir sülalesi

Bin iki yüz on iki Mevlana beş yaşında
Bilinmezler mevcuttur babanın kafasında
Fahreddin-i Razi’ye açıkça tavır koyar
O da buna incinir Harzehşah’a gammazlar

Siyaset karışıyor insanlar huzursuzdur
Moğol istilasının tehlikesi bulunur
Bilginlerin sultanı Belh şehrinden ayrılır
İlk durak Nişabur’dur orada konaklanır

Feridüddin Attar’la karşılaşır orada
Mutasavvıf bu kişi nur bulur Mevlana’da
Yolculuk bitmemiştir Bağdat, Kufe geçilir
Kafile haç yapacak Mekke şehrine gelir

Haç görevi yapılır geriye dönüş başlar
Yolunun üzerinde Şam diyarına uğrar
Şeyh-i Ekber Muhyiddin Mevlana’ya bakıyor
Okyanus bir denizin arkasındadır diyor

Malatya, Sivas, Niğde, Kayseyi’yi geçmişler
Karamana gelerek orada yerleşmişler
Subaşı Emir Musa bir medrese yaptırmış
Mevlana Karaman’da yedi sene yaşamış

Bin iki yüz yirmi beş dönüm yılı oluyor
Ailesi orada eş adayı buluyor
On sekiz yaşındadır Mevlana o sırada
Düğünü yapılmıştır çabucak bu arada

Şerefeddin Lala’nın kızı gelin alınır
Mevlana evlenmiştir bir bağ ile bağlanır
Gevher Hatun eş olur Mevlana’ya ilk önce
Onun ilmi gelişir babası ders verince

Sultan Veled onların ilk çocuğu olmuştur
Alâeddin Çelebi daha sonra doğmuştur
Aradan yıllar geçer Gevher hatun ölüyor
Mevlana evliliği ikinci kez görüyor

Bir çocuklu dul kadın Kerre Hatun gelmiştir
İki oğlan bir de kız dünyaya getirmiştir
Muzaffereddin ile Emir Alim Çelebi
Onun çocuklarıdır Melike Hatun gibi

Selçuklu devletinin ihtişamlı zamanı
Alaeddin Keykubad bu dönemim sultanı
Karamandan Konya’ya davet eder onları
Amacı toplamaktır bütün ulemaları

Bahaeddin veled der dostlarımla gideyim
Ülkemin başkentinde halka hizmet edeyim
Üç mayıs bin iki yüz yirmi sekiz gününde
Mevlana babasıyla ülkenin başkentinde

Törenle karşılanır gönüllerin sultanı
İplikçi medresesi olur gerçek mekânı
Konya’ya yerleşmeyi anlatıyor Mevlana
Allah’ın inayeti Anadolu halkına

Ebu Bekir Sıdık da merhamete layık der
Fakat insanlar bilmez irşat edici bekler
Allah sebep yaratıp bir lütufta bulunur
Horasandan Konya’ya gelişim vuku bulur

Allah’ın izni ile bildiğini saçıyor
Anadolu halkını altın gibi yapıyor
Bu insanlar Allahın sevgili kullarıdır
Allah aşkı her zaman kalplerde kalmalıdır

Bin iki yüz otuz bir on iki ocak gelir
Mevlana’nın babası Rahmana canı verir
Mezar yeri olarak gül bahçesi seçilir
Selçuklu sarayında kabir yeri eşilir

Bu yer bugün müzedir o zamanki yerinde
Unutulmadı o da Mevlana sayesinde
Babası hem hocası, hem tarikat şeyhidir
Mevlana tasavvufu babasından öğrenir

Yirmi dört yaşındadır babayı kaybedince
Makamına oturur tek varissin denince
Bir yıl sonra Konya’ya büyük bir mürşit gelir
Mevlana’yı çocukken sırtında gezdirmiştir

Kalplerdeki sırları bilmesiyle ünlüdür
Mevlana bilgilidir fakat eksiklik görür
Bilgide eşin yoktur seçkinlerden birisin
Baban makam sahibi sen o gibi değilsin

Sözleri kavramışsın hali bende kalmış der
Bana uyarsan eğer benden de sana geçer
Seyyid Burhneddin’i babası gibi bildi
Dokuz yıl aralıksız onu mürşidim dedi

O kâmil mürşidinin sohbetleriyle pişti
Nefsini mağlup edip nurla kendinden geçti
Yüksek ilimler yapıp derinleşmek istiyor
Hocasının izniyle ta Halep’e gidiyor

Medrese Halaviyye tefsir fıkıh öğretir
Hocası Kemaleddin ona özel ders verir
Tahsili tamamlayıp Şam’da ilim inceler
Âlimlerle tanışıp dört sene sohbet eder

Şemseddin-i Tebrizi Şam’da bunu görüyor
Halk arasından gelip ellerini öpüyor
Bu dünyanın sarrafı beni anla der, gider
Mevlana sekiz sene onu görmeyi bekler

Konya’ya döndüğünde üç kez çile çıkardı
Üç defa kırkar günle aç ve uykusuz kaldı
Bu sürenin içinde bol bol ibadet yaptı
Üç çilenin sonunda nefsini tam arıttı

Hocası takdirlerle tebriklerle öpüyor
İlimde bir dâhidir kendisine söylüyor
Peygamberler, veliler parmakla gösterir der
Besmeleyle yürüyüp irşat etmeyi bekler

Seyit Burhaneddin’in görevi son bulmuştur
Kendi arzusu ile Kayseri’yi konmuştur
Orada vefat eder Mevlana’nın hocası
Kendisine gelmiştir irşad etme sırası

Babasının yolunda beş yıl hep çabaladı
Dört yüz talebe ile on bin müridi vardı
Gönlünde bir eksiklik onu hep sıkıyordu
Kendine bir sevgili yeni dost arıyordu

Bu arada hak dostu Şems’de yalnızlık çeker
Olgun bir mürşit bulup sohbet etmeyi ister
Bir gece heyecanla ellerini kaldırır
Sevdiğini bana da göster diye yalvarır

Samimi yalvarışa hemen cevap verilir
Aradığı o kişi kalbe ilham edilir
Konya’dadır sevgili Mevlana’dır bu kişi
Onu bulup konuşmak olacaktır ilk işi

Bin iki yüz kırk dörtte yirmi dokuz kasımda
Sevgililer buluşur Konya sokaklarında
Şems anlattı ilk önce Mevlana’ya maşuku
Mevlana’nın bir anda değişiverdi ufku

Mevlana sevdiğini bulduğu bu ilk anda
Cemaline bakınca nuru görmüştü onda
Şems atmış yaşındadır Mevlana otuz sekiz
Onların o halini anlayacak değiliz

Şems bir ayna oluyor Mevlana ona bakar
Gördüğü bu nur ile sanki mekândan çıkar
Sema edip dönerken kendinden geçiyordu
Sohbetlerde kim bilir neler söyleniyordu

İnsanlar anlamadı ben zaten anlayamam
Bu hal nasıl bir şeydir asla da kavrayamam
Dedikodu artınca şems incinir ayrılır
Mevlana kal dese de Şam diyarına varır

Bin iki yüz kırk altı on dört martta gidiyor
Mevlana şiir yazıp oğluna git bul diyor
Sultan Veled saygıyla mektubu ona verir
Şems bu kafile ile tekrar Konya’ya gelir

Gelişiyle Konya’da herkes çok sevinmiştir
Ziyafetler verilip sema tertiplenmiştir
Fakat bazı ahmaklar dedikodu yapıyor
Şems bu kargaşa için sebep benim sanıyor

Bir gün Sultan Veled’e açıyor niyetini
Gizlice ayrılacak kaybedecek kendini
Bin iki yüz kırk yedi ayrılıyor aniden
Hiç haber alınmıyor bir daha kendisinden

Şems gidince Mevlana inzivaya çekilir
O gönül dünyasında neler vardı kim bilir
Herkese soruyordu haber alırım diye
Ondan bahsedenlere veriyordu hediye

Bir gün biri gelerek Şam’da gördüm deyince
Neyi varsa hep verir habere sevinince
Dostları der inanma o adam yalan söyler
Doğru olsaydı zaten canımı verirdim der

İki kere giderek onu Şam’da aradı
Gönülleri sızlatan nice şiirler yazdı
Dedi ki en sonunda ayrı olan bedendir
İkimizde bir nuruz ben oyum o da bendir

Sonraki senelerde Selahaddin Zerkubi
Olmaya çalışmıştır Şemsi Tebrizi gibi
Bir gün dükkanındadır çekiçle altın döver
Mevlana bu ses ile dönüp kendinden geçer

Çıraklara der vurun zayi olsun altınlar
Mevlana’ya katılır o da dışarı çıkar
Mevlana kendisine onu halife seçer
Akraba da olurlar kızını gelin ister

Mevlana dostlarını çekemeyen kişiler
Şeyh Selehaddin’e de o ümmidir dediler
Benim görüşüm yoktur ben aynayım diyordu
Şeyh tevazu gösterip halka ders veriyordu

On bir sene birlikte sohbet edip güldüler
Ayrılığı tatmadan sefaları sürdüler
Bir gün hastalanarak göçer fani dünyadan
Çok sevmesine rağmen ayrılır Mevlana’dan

Hüsameddin Çelebi Mevlana’yı seçmiştir
Onun terbiyesinde olgunluğa ermiştir
Mevlana halifem der huzuruna çağırır
Baş eğmeleri için dostlarını uyarır

Mevlana huzur bulur herkes kabul edince
Hakikatler anlatır gönüller isteyince
Çekemeyen kişiler artık akıllanmıştır
Beş yıl Mevlana ile o makamda kalmıştır

Mevlana’dan sonra da dokuz sene sürecek
Mevlana’nın postunda irşat devam edecek
Mesnevinin yazımı onun ricasıyladır
Yazımda düzeltmede fazla emeği vardır

Ömrünün sonlarında Mevlana sefa sürdü
Bahtsızların fitnesi bitmişti onu gördü
Ömrünün sonundadır öleceğini anlar
Dostlarını çağırır vasiyetini yapar

Hamdım, piştim, yandım der hayatını özetler
Onun gönlü çok büyük bütün insanlık girer
Yüz kere tövbe bozsan yine gel der çağırır
Ümitsizlik yoktur der insanlığa bağırır

Bu yüzden Mevlana’yı bütün dünya tanıdı
Asırlar geçse bile unutulmaz da adı
Ölüm günü anına yeniden doğuş derdi
Şeb-i arus diyerek bunu açık gösterdi

Şeyh Sadreddin geliyor geçmiş olsun demeye
Başlıyordu o anda şifalar dilemeye
Mevlana der şifalar kalan sizlerin olsun
Ben maşuku isterim nuru bilmiyor musun?

Bin iki yüz yetmiş üç on yedi aralıktır
Vadesi tamam olmuş artık ayrılacaktır
Dostlarını çağırır ağlamayın ha diyor
Metanetli davranıp sabretmeyi istiyor

Hanımı yaklaşarak ey alemin nuru der
Hakikat yaymak için olmalıydı seneler
Dört yüz yıllık bir ömür vermeliydi Yaratan
Deyince cevap gelir yatakta Mevlana’dan

Biz firavun değiliz dünyada huzur olmaz
Akıllı olan insan bu dünyada kalamaz
İnsanlığa faydalı olmak için gelmişim
Görev tamamlamaya bu zindana girmişim

Az yeyin az söyleyin günahlardan çekinin
Namazla oruç ile nefsin emrinden geçin
İyilerle bir olup kötülerden kaçılsın
Eziyete cefaya sabırlı davranılsın

İnsanlara faydalı olmak lazım diyordu
Selamlar söyleyerek Hak’ka hamd ediyordu
Pazar günü akşamdır güneş gurup ediyor
Düğün gecesi deyip sonsuzluğa gidiyor

Müslüman gayri Müslim tüm Konya’lı toplanır
Çoluk, çocuk, genç, yaşlı merasime katılır
Müslüman olmayanı Müslümanlar kovarlar
Mevlana sizin kadar bizimdir de der onlar

Vasiyeti gereği cemaat toplanmakta
Sadreddin Konevi’yle namazı kılınmakta
Fakat o dayanamaz imam iken bayılır
Kadı Siraceddin’le namazı tamamlanır

Dünyada çok sevdiği Mevlasını bulmuştur
Şemsi Tebrizi ile sohbete koyulmuştur
Konya’ya simge olan türbesinde yatıyor
Hoşgörüsü, sevgisi İnsanlığı sarıyor

Çelebi Hüsameddin yeşil kubbe yaptırır
Tebrizli Bedreddin var bu binaya mimardır
Bir sanatkâr cevizden işlemeler katmıştır
Mezarının üstüne bir sanduka yapmıştır

Mesnevide ardarda hikâyeler anlatır
Tasavvufi fikirler hatıralarda kalır
Mektubatta mektupla sorulara cevap var
Açıklığa kavuşur dini, ilmi konular

Divanı kebirinde şiirleri toplanmış
Fi Hi Ma Fih içine sohbetlerini almış
Mecalis-i seba’da vaazlar anlatılır
İçinde söylediği bütün hadisler vardır

Tabutumda giderken bende gam var diyordu
Şeytanın tuzağından bizi uyarıyordu
Ölüm ayrılık değil kavuşmaktır Rahman’a
Kabre bırakılınca demeyiniz elveda

Cennete geçiş yeri yeni bir başlangıçtır
Hapis yeri sanmayın özgürlüğe kaçıştır
Ceset toprağa girer yeniden doğmak için
Boş kova sal kuyuya sana suyu getirsin

Yusuf kuyuya düştü yalvarması kurtardı
Ağzı burada kapatan ötelerde açardı
Dünyada istenen şey ahirette olacak
Kulluk yapan cennete ebediyen kalacak

Mezara gamlı gelme at üstünden kederi
Allah hep yaşatıyor aşkından ölenleri
Sanmayın mezarımız gömüldüğü yerdedir
Ariflerle beraber seven gönüllerdedir

Böyle diyor Mevlana verdiği öğütlerde
Binlerce sır gizlidir söylediği sözlerde
Onu anlamak için çok kafa yormalıyız
Kullukta olgunlaşıp Mevlana olmalıyız

Mevlana bir güneştir her yeri aydınlatır
İnsanlık onu bilse dünya kötüsüz kalır
Niğmetullah aradı öğrendi hayatını
Bilmem anlatabildim mi gönüller sultanını
Niğmetullah UÇAR
Antalya
12.09.2008

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis