Namaz Kılan Eşkıya
Namaz Kılan Eşkıya
Evliyanın
büyüklerinden olan Fudayl bin İyâd Rahmetullahi Aleyh, gençlik yıllarında yol
kesicilik yapar, kervanları soyardı. Fakat bütün yaptıklarına rağmen namazını
hiç bırakmaz, adamlarından namaz kılmayanları kovardı.
Yine böyle bir gün
kervanları soyarken, namaz vakti girdi ve nöbetleşe namaz kılmaya başladılar.
Bir kısmı namaz kılıyor, bir kısmı da çevreyi gözetliyordu. Bütün adamları
namazlarını kıldıktan sonra Fudayl da çadıra girerek namaza durdu.
Tam bu sırada büyük ve görünüşünden
zengin olduğu anlaşılan bir kervan geldi. Fudayl’ın adamları kervanı fark
edince hemen yolunu kesmek üzere hazırlandı. Kervanın içindeki zengin bir zât,
eşkıyaları fark edince;
“Altınlarımı öyle bir yere
saklayayım ki, eşkıyalar eşyalarımızı alırsa geriye bunlar kalsın.”
düşüncesiyle etrafına bakınırken, bir çadır gördü, hemen oraya koştu.
İçeride
sırtında abası, başında külâhı bulunan bir adam namaz kılıyordu. Böyle biri ile
karşılaştığına çok sevinen adam:
“Sizi
bana Allah Celle Celâlüh gönderdi. Bir miktar param var. Şu Allah düşmanı olan
eşkıyalardan muhafaza etmem gerek. Bunu ancak sizin gibi bir zât muhafaza
edebilir. Nitekim namazını kılan, diğer günahlardan da kendini alıkoyar” dedi.
Fudayl
bin Îyad adama bir süre baktı, daha sonra eliyle çadırın bir köşesine
bırakabileceğini işaret etti. Adam altınları çadıra bırakıp kervanına geri
döndü.
Eşkıyalar
kervanı soymuş, malları kendi aralarında taksim ediyorlardı. Kervan ise bitkin
bir vaziyette, bu halde yola nasıl devam edeceğini düşünüyordu. Fudayl de
eşkıyaların arasına giderek adamlarına bir kaç yönlendirmede bulundu.
Onu
gören kervandaki zengin adam:
“Vay
benim halime, ben altınlarımı kime emanet etmişim!” diye bağırdı.
Bunu
duyan:
“Senin
eşyalarına dokunulmadı. Git koyduğun yerden al, yolunuza devam edin.” dedi.
Adamları
ilk defa böyle bir şeyle karşılaşıyorlardı. Fudayl bu kez de şaşkın bakışlı
adamlarına dönüp:
“Bu
zât bana hüsn-ü zan etti. Sözleri beni etkiledi, onun eşyalarına dokunamadım” dedi.
Fudayl
yol kesiciliğe devam ediyor, fakat her soygundan sonra vicdan azabı çekiyor,
uzun uzun oturup düşünüyordu. Soygun esnasında kervandakilerin çığlıkları,
bağrışmaları, ağlamalarından çok fazla etkilenmeye başlamıştı.
Yine
bir kervan geçerken onların kendi aralarındaki fısıldaşmalarını duydu:
“Burada
Fudayl ve adamları varmış diyorlar. Onlara yakalanırsak halimiz nice olur!”
Daha
fazla dayanamayıp yollarına çıktı, bağırdı:
“Size
müjdeler olsun! Artık Fudayl yaptıklarından pişman olup tövbe etti. Kime
zararımız olmuşsa, gelsin ödeyelim.”
Daha
sonra bütün soyduğu kervanları teker teker buldu, çaldıklarını fazlasıyla
ödeyerek hepsi ile helâlleşti. Allah’ü Teâlâ’ya tevbe ederek halis bir kul
oldu. Böylece yüce Kur’an-ı Kerim’in “Ankebut Sûresi: 45. Ayeti kerimesindeki
mucize gerçekleşti:
“Çünkü
namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkor.”
Yorumlar
Yorum Gönder