Patrikhane Fitnesi ve "Pontus Rum Devleti Hayâli"
Patrikhane Fitnesi ve "Pontus Rum Devleti Hayâli"
İlk, orta, lise ve hatta Harp Okulu'nda, Hukuk Fakültesi'nde
okutulan Tarih kitaplarında Birinci Dünya Savaşı’nın sebebi olarak Sırp
Prensi'nin katili, Alman-İngiliz rekabeti olarak gösteriliyordu. ABD Texas El
Paso'da ABD Kuvvetleri Hava Savunma ve Füze Okulu'nda iken tatil günlerimi El
Paso Kütüphanesi'nde geçirirdim ve bazı notlar çıkarmıştım. Geçenlerde arşivimi
düzenlerken bu notlardan biri elime geçti:
"Birinci Dünya Savaşı, Batı medeniyetine yabancı olan Osmanlı
Türkeri’nin, Avrupa'dan kovulması ve Balkanlar’ın Müslümanlardan temizlenmesi
için başlatıldı... Türker’i Avrupa'da bırakmak Batı medeniyetine karşı işlenmiş
bir suçtur!”. (ABD Başkanı Roosevelt)"
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Kıbrıs, Ege Adaları ve
Balkanlar'dan Anadolu'ya göç başlatılıp yerine Hristiyanlar dolduruldu. 10 Ocak
1923'te Lozan Konferansı’nda İsmet İnönü biraz direnseydi Patrikhane'nin İstanbul
dışına nakli için hazırlık yapmışlardı. Ama Yunan kültürünün aşırı hayranı İsmet
Pasa diğer delegelerin arzusunu hiçe sayarak Patrikhane'nin İstanbul’da kalışını
kabul etti. Lozan'da bütün delegeler Patrikhane'nin siyasi kimliğinden uzaklaşarak
sadece dinî faaliyetlerde bulunmasını kabul ettiler. Lozan'da amirliğini
hissettiren ABD gözlemcisi Richard Child ve İngiliz Heyeti Başkanı Lord Curzon İsmet
Paşa’ya: "Türkiye'nin iç ve dış ticari faaliyetlerinin ve bankacılık
hizmetlerimizin yanında, sanatta ve sosyal hayatta batılılaşmasında Yahudi, Rum
ve Ermeniler tarafından yürütüldüğünü, bunların sınır dışı edilmesi halinde
Türk ekonomisinin felce uğrayacağını ve bu kadar büyük kitleyi sınır dışı
etmeye Türkiye'nin hakki olmadığını söyleyip İsmet Paşa’yı ikna ettiler.
Anadolu'dan Yunanistan'a göç eden Rumlar'ın çoğu Türk asıllı Ortodoks idiler.
Yine Amerika El Paso Kütüphanesi'nden aldığım notlar arasında İstanbul’da 15 yıl
yaşamış Amerikalı Amiral Colby Mehester'e göre: "O tarihte çogu İstanbul’da
yasayan ve Patrikhane tarafından korunan 30 casus Türkiye'de bulunuyordu."
Batılı dış politika uzmanlarına göre: "Türkiye'ye basta Orta Asya
Cumhuriyetleri olmak üzere bütün Rusya Federasyonu bünyesinde ve özellikle
Kafkas ülkelerinde Ortadoğu’da, Avrupa'da ve Yunanistan, Bulgaristan, Romanya
ve yine Yugoslavya'da bulunan ve çogu Türk asıllı olan Müslüman topluluklara
Türkiye tarihi ve tabii sorumlulukları bakımından sahip çıkabilse yeterli
lobicilik faaliyetlerini yürütebilse dünya devletleri nezdindeki ağırlığı ve
itibari bir kaç misli artacak.
Patrik Bartholomeos Selanik ve İskeçe’de dört günlük ziyaret esnasında
Yunan İçişleri Bakanı Teodoros Pangolos ile görüştü. Patrikhane ile Yunanistan,
Amerika Ortodoks kilisesi Başpiskoposluğuna Spiridon'un tayinine tepki göstermiş
ve Yunan Dışişleri Bakanlığı’nın her yıl yaptığı ödenek kesilmişti. Görüşmeden sonra
Pangolos "Patrikhane'nin varlığı faaliyeti ve ilgisine teşekkür
ederim" derken Bartholomeos ise: "Pangolos'tan Yunanistan’ı
Patrikhane'ye ilgisinin gelecekte de devam edeceğinin teminatını aldım" demiştir.
Pangolos ayrıca "Patrikhane'nin günümüzde ruhî ve zihnî ihtiyaçlara cevap
vermek için büyük imkânları vardır. Buna paralel olarak Helenizm’in kültürel kişiliğimizin
temel unsurlarından olan geleneklerimizin korunmasını sağlayan bir müessese
olarak Patrikhane'den ümitleri vardır" demiştir. Heybeliada'daki papaz
okulu 1971 yılında askeri dönemde çıkarılan özel üniversiteleri yasaklayan,
devlet üniversitesine dönüştüren kanun ile kapabilmiştir. Sonradan özel
üniversitelerin devlet denetiminde olma şartıyla açılmasına izin verilmişse de
Patrikhane, devlet denetimine karsı çıkmaktadır. Şu andaki Patrik Heybeliada
Papaz Okulu'nu yeniden gündeme getirmiştir. ABD'ye iki aylık ziyaretinde bunu
Clinton basta olmak üzere Türkiye'de şikâyet edecektir. İmam Hatipler ‘in orta kısmı
kapatılmıştır. Yakında Heybeliada Papaz Okulu fakülte hatta üniversite olarak açılırsa
sakın şaşırmayın. Çünkü Cezayir daha doğrusu Suriye'deki gibi mezhep ve ateist azınlığa
dayalı dikta rejim pesinde olan bazı güçler dinlere değil İslam’a düşmandır.
Bizans İmparatorluğu hayali ile yanıp tutuşan Fener Rum Patriği
Bartholomeos ile birlikte Rahmi Koç, uluslararası silah tüccarı Aga Han, Dünya
Yahudi Cemaatleri temsilcileri, bir yığın Yunanlı çevre bilimci ve işadamlarından
müteşekkil 400 kişilik bir heyet "Bilim ve Çevre Sempozyumu"
adı altında Karadeniz'i kurtaralım sloganı ile Pontus hayali gündeme getirildi.
Bu heyetin süper lüks "Eleftherios Venizelos" adli gemi ile yolculukları
ayrı bir mesajdır.
1996 yılının 15 Ağustos’unda Kutsal Sümele Yortusu'na denk gelen
Karadeniz Helen toplulukları 1. Kongresi yapılmıştır. 20 Eylül 1997'de ise
Karadeniz'i kurtaralım sloganı ile Pontus gündeme getirildi. Yorgo Andreadis
kitap gelirlerini ve Yunanistan'daki bir vakıf Sümela Manastırı’na, Foça
Müzesi'ne yardım ediyor ve Tonya Lisesi'ni birinci bitirene burs veriyor.
Gemideki 400 kişiyi devlet bakanı karşıladı. Bu 400 kişi Ayasofya ve Bizans
eserlerini gezdikten sonra Patrikhane'ye gittiler. Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına
ve Türkiye'nin taraf olduğu (Lozan dâhil) uluslararası anlaşmalara göre İstanbul
Valiliği ve Fatih Kaymakamlığı’na bağlı Rum kökenli 3 bin civarında vatandaşın
dini lideri olması gerekirken 270 milyon Ortodoks'un lideri rolünü oynamaktadır.
Yunanistan S-300 füzeleri ile güneyden gösterip kuzeyden vurmaktadır. Patrik'in
burnu dibinde Haliç dururken Trabzon'da işi ne? Kaldı ki, Karadeniz Trabzon'dan
kirlenmiyor! Karadeniz turu aslında “Megalo İdea” turudur. Odessa'da
Fener Patriği Bartholomeos ile Rus Otodoks (Moskova) Patriği Alexy II "Ortodoks
birliği" için görüşmüşlerdir. Barış treninin yapamadığı bu sempozyum ile yapılmıştır.
Amaç Karadeniz'i temizlemek değil Ortodoks dünyasına mesaj vermektir.
Türk-Ortodoks Patrikhanesi Başkanı Selçuk Erenerol, "Bartholomeos'un
niyeti Ortodoks dünyasının lideri olmaktır. Bu sempozyum da çevre kılıfı adi altında
düzenlenmiş ekümenlik zirvesidir" demiştir.
Selanik'te düzenlenen 4. Dünya Pontus Helenizm Kongresi başarısızlıkla
neticelenmiştir. Kuzey Yunanistan, Güney Yunanistan, Avrupa Pontuslular ve eski
Sovyetler Birliği’nden göç eden Pontuslular'ı temsil eden dernekler katılmıştır.
Yunanlılar'ın eski Yunanlılar ve Bizans'la ilgisi olmadığı gibi Pontus'la
ilgisi yoktur. Amerikalı yazar Alfred Duggan King of Pontus isimli kitabında "Pontus
Kralı’nın hiç birinin Yunanlılarla ilgisi yoktur. Hepsi kendilerini Anadolulu saymışlar,
Anadolu'nun bütünlüğü ve bağımsızlığı için çalışmışlardır!"
demektedir. Milliyetçi gençler sempozyuma değil Yunanistan'ın Pontus'u yeniden
kurma amacına hizmet ettiği için tepki göstermişlerdir. İstanbul ve Çanakkale Boğazlarını
tek idare altında özerk kuruluş teklifinin altında da Bizans hayali vardır.
Fener Ortodoks Patriği, 19 Ekim 1997'de bir ay süren bir resmi gezi yapacaktır.
ABD Başkanı Bill Clinton ve Dışişleri Bakanı Madeleine Albright ile görüşecek.
ABD'de 1.5 milyon Rum azınlığı vardır. Beyaz Saray'da 3 saat kalacak olan patriğe
Kongre "Altın Madalya" verecek. Beyaz Saray ve Kongre'de sayılı
devlet adamı için düzenlenen bir ağırlama programı hazırlanmıştır.
Fener Rum Patrikhanesi'nin uluslararası nitelikte organizasyon yapmasına
"patriğin ekümenlik kimliğini tescil olur" gerekçesiyle bugüne kadar
izin verilmiyordu. 1997 yılında Rahmi Koç'un ve Edinburg Dükü Prens Philip'in
(Yunan asıllıdır) himayesinde Patrikhane'nin "Çevre Toplantısı"
adı altında uluslararası bir toplantı yapması için gayret harcandı. İçişleri Bakanı’nın
vermediği izni Süleyman Demirel'in sağladığı şayiası vardır. Heybeliada'daki toplantı
"Patrikhane'nin bağımsızlığı için adım" olarak değerlendirildi.
Sempozyuma katılanları taşıyan Yunan gemisinin adının Venizelos olması
elbette rastlantı değildir. Venizelos, 1919'da Anadolu'yu işgal için Yunan
ordusunu İzmir’e yollayan başbakandır. Aynı tarihte Rumları ayaklandırıp Pontus
devletini kurmak için Trabzon ve Samsun'a 100 subay yollayan kişidir. Fener Rum
Patrikhanesi öncülüğünde 20-28 Eylül 1997 tarihinde gerçekleştirilen "Karadeniz’i
Kurtarma Çevre Kirliliği" kılıfı sempozyumunun ardında Pontus hayali
bulunuyordu. Devletin resmi haber ajansı (A.A)'nın bir haberine göre sempozyuma
katılanlara Karadeniz'i "Pontus Gölü" olarak gösteren haritalar dağıtılmıştır.
Bu haritada yer alan kentler Rumca isimlerle gösterilmiştir. Trabzon
"Trapezus olarak gösterilmektedir. Sempozyum'u düzenleyen komite tarafından
dağıtılan programda Fener Rum patriği evrensel (ekümenik) patrik olarak
gösterilmektedir. İnancını yaşamaktan başka bir gayesi olmayan bürokratlara kıyım
yapanlar ve kıyım için emir verenler bu ihanet belgesi karşısında susmaktadırlar.
Trabzon'da Rum Halk oyunu (Pontia Dansı) yapan ekip yoktur. Bu dünya kamuoyunu
aldatmak için bir yalandır. Sempozyum'da Ortodoks patriği Bartholomeos için
"the ecumenical patriarch" (Evrensel patrik) tabiri kullanılmıştır.
Yunan İstihbarat Teşkilatı Pontus propagandası için bu sempozyum senaryosunu hazırlamıştır.
Venizelos Gemisi'nin Pontuslu Rumlar'ın göç ettigi Batum, Yalta, Odessa,
Köstence, Varna ve Selanik'e gitmesi manidardir. Bu teşkilat, amacının dışına taşarak
dağıttığı haritalarda Karadeniz'i "Pontus Gölü" olarak göstermesi düşündürücüdür.
Ege'yi gaflet ve hatta bazılarının ihanet derecesine varan ihmalleriyle Yunan
Gölü yaptıranlar şimdi de Karadeniz'in "Rum Gölü"ne dönüşmesi
hayaline Batı’ya şirin görünmek uğruna seyirci mi kalacaklar? S-300 füzelerine
gösterilen hassasiyetten daha fazla Patrikhane'ye dikkat edilmelidir.
Padişah İkinci Mahmud'un fermanı ile idam edilen Patrik II.
Gregorios'un (Nisan 1821) Rus Çarı İkinci Nikola'ya yazdığı mektup özetle şöyledir:
"Türker’i maddeten ezmek ve yıkmak mümkün değildir.
Türkler, Müslüman oldukları için çok sabırlı ve mukavemetlidir. Gayet mağrurdurlar
ve izzet-i iman sahibidirler. Bu hasletleri, dinlerine bağlılıklarından, kadere
rıza göstermelerinden, ananelerinin kuvvetinden, padişahlarına olan itaat duygularından
gelmektedir. Türkler zekidirler ve kendilerini müsbet yolda sevk ve idare
edecek reislere sahip oldukları müddetçe de çalışkandırlar. Onların bütün
meziyetleri, hatta kahramanlık ve şecaat duyguları da ananelerine olan bağlılıklarından,
ahlâklarının sağlamlığından gelmektedir. Türkler'de evvelâ itaat duygusunu kırmak
ve manevi bağlarını parçalamak, din sağlamlığını zayıflatmak icap eder. Bunun
da en kısa yolu, millî geleneklerine ve maneviyatlarına uymayan harici fikirler
ve hareketlere alıştırmaktır. Maneviyatları sarsıldığı gün, Türkler'in
kendilerinden şeklen çok güçlü, kalabalık kuvvetler önünde zafere götüren asil
kudretleri sarsılacak ve maddî vasıtaların üstünlüğü ile yıkmak mümkün
olabilecektir. Bu sebeple Osmanlı Devleti'ni tasfiye için mücerred olarak harp meydanlarındaki
zaferler kâfi değildir. Yapılacak olan; Türker’e bir şey hissettirmeden,
bünyelerindeki tahribatı tamamlamaktır."
Kur'an-i Kerim kursları ile İmam Hatipler'in kapatılmasında
Patrikhane'nin rol oynadığı söylenmektedir. Patrik her gittiği yerde ve
Patrikhane'yi ziyaret eden her Batılı devlet adam ve diğerlerine;
"devletin kontrolü dışında çok sayıda dinî eğitim kursları bulunmakta,
5200 Kur'an-ı Kerim kursunda 290 bin öğrenci eğitim görmektedir" sözleri
bilhassa İngiliz heyeti ve diğer Batılı ülkelerce Türkiye'deki yetkililere ve bazılarına
baskı yapılarak İmam-Hatiplerin orta kısmı kapatılmış ve Kur'an-i Kerim kurslarının
çogu kapatılmıştır.
1993 Ağustos’unda "Sümelali Meryem Ana Vakfı"nın
düzenlediği toplantıda konuşan o tarihteki Yunan Başbakanı Mitsotakis şunları söylemiştir:
"Anadolu'daki Helenizm’in bu bölgedeki köklerinden kopmasından 70 yıl
sonra, milletimizin tarihinde bir daha böyle bir trajedi yaşamaması için dua
etmeliyiz. Dedelerimiz, Pontus topraklarına dönüş hayalini size miras bırakarak
öldüler. Bu mirası kalbinizin içinde koruyun. Pontus'u ve kökeninizi asla unutmayın.
Kaybedilmiş vatanın anası, Helen ırkının en güzel idealleri ile bağdaşmıştır..."
Son Karadeniz'i Kurtarma maskeli gezi ve sempozyumu yukarıdaki
sözlerin ışığı altında değerlendirmek gerekir. Patrikhane ile ilgili yıllardır basında
yazarlar gerekli ikazlarını yapmışlar, ama hükümetler bu ikazlara kulak asmamışlardır.
Kıymetli yazarımız Ahmet Kabaklı, 12 Ağustos 1993 tarihli "Ortodoks Ajanı
Yakovas" başlıklı yazısında: "Günlerden beri, Ayhan Songar (rahmetli)
ve Özfatura dostlarımla birlikte, dünya Ortodoks ittifakından, bize gelmiş ve
gelecek olan kötülükleri yazıyoruz... Hükümet, derhal en sert tavrını takınarak,
Fener Patriği Bartholomeos'a haddini bildirmelidir. Ayrica ABD Ortodoksları ile
Yunanistan ve Sırbistan’ın kara cübbeli ajanı olan (Türkiye'den vatana ihanet dolayısıyla
kovulmuş) Yakovas'ı da artık Türkiye'ye sokmamalıdır..." Maalesef bu gibi
ikazlara rağmen Patrik'in ekümenik sevdasına seyirci kalınmıştır.
1990 yılında Patrik Dimitrios'un ABD gezisi krize sebep olmuştu.
Bartholomeos'un 2 aylık ABD gezisi ise başımıza nice dertler açacaktır. Fener Patriği
Selanik'te Devlet Başkanı töreniyle bizzat Yunan Cumhurbaşkanı tarafından karşılandı.
Patriklerin ekümenik olmak için faaliyetleri ciltlerle izah edilebilir.
1994 yılında bir sempozyumda Türk Ortodoks patriği Selçuk
Erenerol şunları söylemişti: "Barhtolomeos, ekümenikal patrik unvanına
sahip olduğu takdirde, ilk icraat olarak ruhban okulunu (Halki Teoloji Okulu) açacaktır.
Ruhbanlar için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma mecburiyeti kalkacak, dolayısıyla
dışarıdan öğrenci ithal edecekler. En korkulan nokta ise bunun Vatikan usulü olmasıdır.
Bu noktaya gelindiği an "İstanbul bizimdir!" deyip mal varlıklarını
talep edecekler. Zaten İstanbul için Konstantinopol lafını kullanmaları da
bugünlere hazırlık yaptıklarını gösteriyor. Atina'da İstanbul’daki Rum mal varlığı
ile ilgili çalışmalar vardır. Münasip zamanda La Haye Adalet Divanı’na
gideceklerdir. 1995'den sonra Ortodoks Fener Rum Patrikhanesi "han" olmuştur.
Yunanistan eski kralının torununun vaftiz merasimi, ayinler perdesi altında ABD
Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Holbrooke, Rus gizli İstihbarat (KGB) şefi
Sergei Stepasin, Uluslararasi Rotary Klübü Başkanı Bill Huntery ve bu kulüp
üyeleri, Rusya'dan 5 kişilik milletvekili heyeti, ABD Rum lobisi ileri
gelenleri, Vatikan'dan kardinal Cassidy, Vatikan Hristiyanlarının Birliğini Geliştirme
Komisyonu Başkanı Kardinal Edward Cassidy başkanlığında bir heyet, (FIM)
"Fortier Intershin in Mission" uluslararası Eşgüdüm Komitesi Toplantısı
ve yüzlerce ziyaretçi...
Lozan'da Patrikhane'nin sadece dinî bir kurum hüviyetinde kalacağına
dair taahhüt üzerine Patrikhane İstanbul’da bırakıldı. Lozan öncesi Cumhurbaşkanı
Mustafa Kemal, Fransız Le Journal Gazetesi'ne verdiği beyanatta: "Bir
fesat ve hıyanet ocağı alan, ülkede ayrılık ve ihtilaf tohumları saçan, Hristiyan
hemşerilerimizin huzur ve refahı için de uğursuzluk ve felaket sebebi olan
Patrikhane'yi artık topraklarımızda barındıramayız..." Türkiye dışında
Türkiye aleyhine yapılan gösterilerde Ortodoks kilisesi ve papazlar ön safta
yer almaktadırlar.
"Kartelci Basın", "Din, Bilim ve Çevre"
maskeli sempozyuma tepki gösterenleri ilkellik ve gericilikle suçlarken; Pontus
ve Bizans hayallerini hortlatma amacı taşıyan ve belgelerle (haritalarla)
ispatlanan bu hareket karsısında susmuş, dolaylı olarak destek vermiştir. Yunan
"To Vima" gazetesinde 20 Eylül 1995 tarihli "Patrikhane ve
Türkiye'nin Gerçek Siyasi Çıkarları" başlıklı yazısında; "BM, Avrupa
Parlamentosu, Dünya Kiliseler Birliği Konseyi, dünyadaki bütün Ortodoks
kiliseler, ABD Başkanı, Papa (Vatikan), Patrikhaneyi Ortodoksların merkezi
olarak kabul ediyorlar..." diyerek Türkiye'nin de bu gerçeği kabul
etmesini istemektedir. Maskeler düşmesine rağmen yetkililer halen uykudadırlar.
Trabzon'da Patrik'e tepki gösterenler bu vatanı seven genç kişilerdir. Asıl onları
kınayanların halleri utanç vericidir. Günaydın Gazetesi'nde "papaz"ın
İstila Seferi", "Papazı Bakan Karşıladı" ve "Sevr'e Direniş
Suç Oldu" manşetleri yüzlerce yazıya bedeldir. Venizelos Gemisi'nin ilk
olarak Trabzon'a gelişi dağıtılan haritada Pontus devletinin başkenti Trabzon gösterildiği
içindir. Ve şu anda bölgede yaşanan terör olayları bu zemini hazırlamak,
bölgeden Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da olduğu gibi halkı göçe teşvik ederek
bilahare buralara Rum ve Ermenileri yerleştirmek içindir. Bu katliamları gerçekleştirenler
Rum, Ermeni asıllıdırlar. Çok sayıda Kıbrıslı Türk'ü katleden EOKA'nin kurucusu
Grivas, teğmen iken Venizelos'un Samsun ve Trabzon'a Pontus için yolladığı 100
subaydan biridir. Venizelos gemisinde bulunun Avrupa Komisyonu Başkanı Jacgues
Santer, bir Yunan hayranı olup Türkiye'yi Yunanistan’ın bir parçası gibi gören
bir Türk düşmanıdır .
Devlet kadrolarından inançlı ve inancı gereği namaz kılan, içki
içmeyen ve haramlardan sakınanlara rejim düşmanı gözüyle bakılarak cumhuriyet
tarihinde görülmeyen kıyım yapılmaktadır. Bu ise Türkiye üzerine ilahi gazaba
davetiyedir. Bazıları Türkiye'yi Cezayir, doğrusu ise Suriye misali bir diktaya
götürmek isterken; milletlerarası siyasi ringde Türkiye üzerinde gözü ya da
hesabi olanlar son raunt için Türkiye üzerine hazırlanan yüzlerce senaryo
içinde rol almaktadırlar. İslam’a ve onu yasayanlara düşman gibi görünenler istemeyerek
te olsa, art niyetli olmasalar da fiilleri; Yunanistan’ın Megalo Idea'sina, Rusya’nın
Ortodoks kuşatmasına, Suriye'nin Büyük Suriye (İskenderun ve bazı illerin
Suriye'ye ilhakına) Büyük Ermenistan, Nil'den Fırat’a Büyük Israil projelerine
yardım etmekle eşdeğerdir. Dış politika bir satranç oyunudur. Türkiye'de İslamiyet
ve İslamiyet’i yasayanlar hızla tasfiye edilirken, Yunanistan siyasî satrançta Ortodoks
dinini ve din mensuplarını, Patrik dahil dindarlarını ön plana çıkartmıştır.
Patrik Bartholomeos Anayasa, Lozan Antlaşması, 3335 Sayı ve
26.3.1997 tarihli yasa, 2908 sayılı Dernekler Kanunu, Türk Medeni Kanunu'na
göre kurulan Vakıfların eylemlerini düzenleyen 25.7.1970 tarih ve 7-1066 sayılı
Tüzük'e göre Bakanlar Kurulu'nun izni olmadan uluslararası faaliyetler yapamaz.
Ama Patrik bu yasaları çiğnemekte serbesttir. Hayatını bu ülkeye adayan bir aydın,
namaz kıldığı için kıyıma uğrarken Patrik'ten Devlet Bakanı, Trabzon'daki
gösteri için özür dilemektedir.
Mustafa Necati Özfatura
Kaynak: İslam dergisi, 05/98
Yorumlar
Yorum Gönder