Sudanlı Mücahid Zenci Musa (Rahmetullahi Aleyh) Kimdir?
Osmanlı’da
Bir Zenci Musa Vardı, Bilir misiniz?
Burada
yaşamaya devam ederlerken, dedesinin hep bir Osmanlı hayranı oluşu torununa da
yansır ve torununu bir Osmanlı Türk’ü gibi yetişmesini ister. İstanbul’a
göndermeye karar verir. İstanbul’a varır ve müthiş bir Türkçe öğrenir. O artık
dedesinin büyük arzusunu yerine getirir. Arkadaşlarından onu ayıran bir
özelliği vardır. İri cüssesi ve siyah teni, bu yüzden ona Sudanlı Zenci Musa
diye seslenirler…
Sene
1919’dur. “Mondros Mütakeresi” imzalanır ve itilaf kuvvetleri İstanbul’u
işgal eder.
Bir gün
Karaköy gümrüğünde, İngiliz kuvvetleri komutanı General Harrington:
“- Koca
bir çuvalı, tek eliyle kaldıran, bu iri yapılı adam kim?” diye sorar yanındakilere…
Yanındakiler:
“- Onun
Arabistan’da, İngilizleri atlatıp Yemen’e 300.000 bin altını kaçıran Zenci Musa
olduğunu…” söylerler.
General
çok etkilenir ve Musa’nın yanına gider ve şu sözleri söyler;
“- Eğer
benim mahiyetime girersen, seni altına boğarım!” der.
Musa
buna tokat gibi bir cevap verir:
“- Her
teklif herkese yapılmaz. Bu sözleriniz beni ancak rencide eder. Benim bir
devletim var. Devlet-i Osman-i, bir de bayrağım var. Ay-Yıldızlı bayrak ve bir
de kumandanım, Kuşçubaşı Eşref… Bu iş daha bitmedi sizinle mücadelemiz devam
edecek…”
Zenci
Musa, Kuşçubaşı Eşrefle Libya’ da yani Trablusgarp’ da tanışır. O zaman Eşref
Bey’e büyük bir hayranlık duyar ve kendine söz verir. Ölünceye kadar onun
yanından ayrılmayacağını. Ardından Zenci Musa, Eşref Bey’in emir eri olur. Peşinden,
gittiği bütün cephelere gider. O yüreğini devletine ve Anadolu’ ya bağlamış
yiğit bir Müslüman Arap’tır.
1917 de
gerçekleşen bu savaş, London Times gazetesinde, sekiz sütundan manşetle
verilir. Altınları kaçıran Musa, beş yıl boyunca beraber savaştığı kumandanı
eşref Bey’ den ayrı düşer. Malta’da esir düşen Eşref Beyle bir daha görüşemez.
Zenci
Musa, Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle birlikte, İstanbul’a geri döner.
Gidecek hiçbir yeri yoktur. Dönemin yetkili paşalarından Ali Sait Paşa, Musa’yı
Yemen’den tanır. Ona yardım etmek ister. Musa’ ya bir gün der ki:
“- Musa,
emeklilik için bana bir dilekçe ver, bende tasdik edeyim, sana emekli maaşı
bağlasınlar.”
Buna
karşılık Musa paşaya ibretlik bir cevap verir.
“- Paşam
ben bu fakir milletten emekli maaşı alamam!” der.
Sait
Paşa bu işin peşini bırakmaz ve bir gün de onu, dönemin yetkililerinden birinin
yanına götürür, ona kâhyalık teklif eder.
Fakat
Musa, yine o müthiş ahlakıyla buna da cevap verir.
“- Ben
bunu kabul edemem, onu yaşlı bir Müslümana verin, orda hamallık varsa yaparım” der.
İşte o
İngiliz komutanının Zenci Musa’ ya, aşağılık teklif sunduğu yerde, yani Karaköy
gümrüğünde çalışmaya başlar. Gündüzleri çalışır, geceleri ise Mili Mücadele
için Anadolu’ya silah kaçırma faaliyetlerini sürdürür. O iri cüssesi bu tempolu
faaliyetlere daha fazla dayanamaz.
Üstelik
Osmanlının yenilgisi ve Eşref Bey’in esareti onu çok üzer. Musa vereme
yakalanır, tedavi olmayı kabul etmez. Bavulunu alıp Üsküdar’da Özbekler
tekkesine yerleşir. Ölümü bekler gibi, ölümü ister gibi…
Kısa
süre sonra Musa burada acılara daha fazla dayanamayarak veremden vefat eder.
Bavulundan:
“Bir Kuran-ı Kerim, Osmanlı Haritası, kefen bezi ve bir de Eşref Bey’in
fotoğrafı” çıkar.
Eşref
Bey Musa için;
“- Ben
esaretten kurtulup, Milli Mücadelenin öncülerinden olduğum günlerde, Musa, o
benim kahraman Arab’ım veremden ölmüştür!” der.
Mehmet Akif Ersoy Rahmetullahi Aleyh:
“Eşref Bey’in emir eri Zenci Musa.
İsa peygambere
omuzlarını ödünç verir,
Ve peygamber bu
sayede göğe tırmana bilir...”
Onların
tek ideallerinin vatanı, milleti, bayrağı, dini olduğu apaçık ortadır.
Bugünlerde kendilerine kimlik arayışı içerisinde olanlar, hiç arayışa girmesinler, bir kere okusunlar bu hayatı, görsünler mücadele nasıl verilirmiş, görsünler vatan nasıl sevilirmiş, görsünler bayrak nasıl sevilirmiş, görsünler din nasıl sevilirmiş. Zenci Musa bir Arap’tı. Ama tek vatanı Devlet-i Osmaniye idi. Tek bayrağı Ay Yıldızlı bayrak ve Tek dini İslam’dı.
Bugün
bölücülük yapanlara tokat gibi cevaptır Zenci Musa. Bugün bölücülük yapanlara
benim cevabımdır bu; Biz tek devlet, tek bayrak, tek din olarak yaşadık
yüzyıllarca ve öyle de yaşayacağız Allah’ü Teâlâ’nın izniyle...
Bizleri bölmeye çalışanlara inat, her zaman Zenci Musaları, Çerkez Ethemleri, Akifleri… Konuşacağız, yaşatacağız...
Kaynak: Saltuk Sarı
Yorumlar
Yorum Gönder