Evlilikte Aşk ve Şefkat
Evlilikte Aşk ve Şefkat
Bir baba evlenmek üzere olan
oğluna tavsiyelerde bulunuyormuş. “Son tavsiyemi mutfakta anlatmak istiyorum!”
demiş.
Mutfağı ve yemek yapmayı
bilmeyen delikanlı “Olur!” demiş çekine çekine. Baba, ocağa aynı
büyüklükte üç kap koymuş, hepsini suyla doldurup üçünün de altını yakmış. “Şimdi,
istediğim her şeyden iki tane vereceksin bana!” demiş oğluna.
Sırasıyla havuç, yumurta ve
kavrulmamış kahve çekirdeği istemiş… Oğlu hepsinden ikişer tane vermiş
babasına. Adam iki havucu birinci kaba, iki yumurtayı ikinci kaba ve iki
kavrulmamış kahve çekirdeğini üçüncü kaba koymuş.
Her üçünü de yirmi dakika
süreyle kaynatmış. Daha sonra kapları indirip yemek masasına buyur etmiş
oğlunu. Yemek masasında üç tabak duruyormuş. Kaplarda kaynayan havuçları,
yumurtaları ve kahve çekirdeklerini büyük bir özenle tabaklara yerleştirmiş.
Sonra oğluna dönüp sormuş: “Ne
görüyorsun?”
Oğlu düşünürken açıklamaya
başlamış. “Havuçlar haşlandıkça aslını kaybedip yumuşamış. Yumurtalar
görünüşte baştaki gibi sert duruyorlar ama içleri katılaşmış. Kahve taneleri
ise olduğu gibi duruyor, başta neyseler sonunda da öyleler…”
Sonra asıl tavsiyesine sıra
gelmiş: “Evlilikte aşk ve şefkat birlikte olmalıdır. Aşksız bir evlilikte
her iki eş de şu gördüğün havuçlar gibi birbirlerini tüketirler, eskitirler,
pörsütürler. Şefkatsiz bir evlilikte ise eşler birbirlerine ne kadar tahammül
etseler de, şu gördüğün yumurtalar gibi içten içe katılaşırlar, birbirlerinden
uzaklaşırlar. Aşkın da şefkatin de olduğu bir evlilikte ise, şartlar ne olursa
olsun, eşler tıpkı şu kahve taneleri gibi, birbirlerinin yanında kalırlar,
kendi kişiliklerini yitirmezler. Kahve tanelerinin tekrar kaynatılmaya hazır
olmaları gibi, onlar da birbirleriyle baş başa uzun yıllar geçirmeye
isteklidirler.”
Oğlu aldığı bu dersten tatmin
olmuşa benziyordu.
“Asıl ders bu değil!” dedi
baba. Oğlunun elinden tuttu, ocağın üzerinde bıraktığı kapların içinde kalan
suları gösterdi. “Havuçlardan ve yumurtalardan arta kalan suya bak… İkisinde
de bir tat yok.”
Kahve çekirdeklerini çıkardığı
kaptaki suyu yavaşça bir fincana boşalttı. Mis gibi taze kahve kokuyordu.
Fincanı oğluna uzattı. “İçmek
istersin herhalde!” dedi. Oğlu kahvesini yudumlarken konuşmasını sürdürdü.
“Kahve çekirdekleri gibi
birbirlerini tüketmeyen eşlerin paylaştığı yuva da işte böyle olur. Mis gibi,
temiz ve huzur verici. Başka herkesin fincanına koyup yudumlayacağı taze kahve
gibi… Çünkü onlar birbirlerini harcamayarak, birbirlerine aşkla ve şefkatle
davranarak hayata kendi tatlarını, kokularını ve renklerini katmayı
başarırlar.”
(Alıntı)
Yorumlar
Yorum Gönder