Tevbe İstiğfar
Tevbe İstiğfar
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Kim bir kötülük yapar yahut nefsine zulmeder
de sonra Allah’tan mağfiret dilerse, Allah’ı çok bağışlayıcı ve merhametli
bulacaktır.” (Nisâ, 110)
Rasûlullah Sallallahü Aleyhi
Vesellem buyurdular:
“Günahlardan hâlis olarak tevbe eden kişi hiç
günah işlememiş gibidir.” (İbn-i Mâce, Zühd, 30)
Kul, fıtratı icabı günah
işleyebilir. Mühim olan yaptığı günahlardan dolayı pişmanlık duyması ve bir
daha yapmayacağına dair kesin karar verip tevbe etmesidir. Peygamber Sallallahü
Aleyhi Vesellem Efendimiz şöyle buyurur:
“Her Âdemoğlu hatâ eder; hatâ edenlerin en
hayırlısı ise, hatâlarının ardından tevbe edenlerdir.” (Tirmizî, Kıyâmet 49)
Samîmî tevbe; yapılan günahın
çirkinliğini insanın bilmesi, bunu vicdanının kabul etmesi, onu işlediğine
pişmanlık duyması ve kendi kendine:“Ben artık bu suçu bir daha yapmayacağım.”
diye söz vermesidir. İnsanı kurtaracak olan samîmî tevbe (tevbe-i nasûh) işte
budur. İşlediği günahtan pişmanlık duyan kimse, tevbe ettiğini diliyle
söylerken, gönlü gerçekten pişmanlık duymalı ve bu konudaki kusur ve
noksanlarını gidermeye çalışmalıdır. Dili tevbe edip, kalbi günah işlemekte
kararlı olanlar hakkında şâir ne güzel söyler:
“Elde tesbih, dudakta tevbe, kalb ise
günahların şevk ve muhabbeti ile dolu olursa, o masiyet ve günahlar, kişinin
tevbe ve istiğfarı ile alay ederler.”
Mü’min, işlemiş olduğu günahını
dâima gözünde büyütmelidir. Hak dostları, en ufak zellelerini dahi dağlar gibi
büyük görmüşler, derin bir mahviyyet içinde, Hak Teâlâ Hazretlerine gözyaşları
ve büyük bir teessür içinde istiğfar etmişlerdir. Nitekim bir hadîs-i şerîfte
şöyle buyurulur:
“Mü’min günahını, üstünde bir
dağ gibi görüp, üzerine düşeceğinden korkar. Münafık ise, sinek gibi konup
uçacak şekilde görür.” (İhyâ, c.4, s.29)
İhsan duygusu içinde yaşayan,
Cenâb-ı Hakk’ın kendisini devamlı görmekte olduğu şuurunu taşıyan ve bütün
yaptıklarından dolayı kıyamet gününde Allah’a hesap vereceğine inanan bir Müslüman,
bu hâliyle aslâ günah işleyemez. (Osman Ersan, Altınoluk Dergisi Kasım-2002)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna
(Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Musavvir:
Her mahlûku, ezelî hikmetinin gereği, çeşitli şekillerde yaratan, tasvir eden,
her varlığa ayrı bir şekil ve özellik veren demektir.
Kısa Günün Kârı
Tevbe; dönmek, işlenen günahtan
vazgeçmek demektir. Daha açık bir ifadeyle; yapılan bir günahı, suç olduğunu
bilerek ve onu yaptığından dolayı pişmanlık duyarak terketmektir. Bir müslüman,
şeytana uyup da bir günah işlediğinde derhal tevbe ederse, Cenâb-ı Hak çok
merhametli olduğu için, günahlarından tevbe eden kullarının tevbesini kabul
eder.
Lügatçe
istiğfar:
Allah Teâlâ’ya “Rabbim, beni bağışla! diye dil ile yalvarırken, bedeni
günahlardan uzak tutmaktır.
mağfiret:
Allah’ın, kullarının günahlarını bağışlaması.
masiyet:
1.Allah’a ve Rasullerine karşı gelme, günahlara dalma, helal ve haram
sınırlarını çiğneme, Allah ve Rasullerinin hükümlerini uygulayan emir ve yetki
sahiplerine karşı gelme. 2. Baş kaldırmak, isyan etmek, haddi aşmak, sınırları
çiğnemek.
zelle: Küçük
hata.
mahviyet:
Alçak gönüllülük.
Yorumlar
Yorum Gönder