Çobanın Hikmeti
Çobanın
Hikmeti
Kasabanın birinde
sürekli içki içen ve sarhoş gezen bir adam varmış… Kimseye bir zararı yokmuş
ama hemen hiç çalışmadığı için, evine, karısına ve çocuklarına da bir faydası
olmuyormuş. Karısı evlere temizliğe gidiyor, yevmiye ile tarlalara çalışmaya
gidiyor, evini çekip çevirmeye çalışıyormuş…
Günlerden bir gün, adam yine meyhanede içki içerken
masaya yığılıvermiş ve oracıkta da ölmüş… Karısına haber vermişler, kadıncağız
koşturarak meyhaneye gelmiş ve ölmüş kocasını görünce başlamış dövünerek
ağlamaya…
“Ne ağlıyorsun?” demiş meyhaneye toplananlar…
“Kurtuldun işte, size ne faydası vardı bu işe yaramaz ayyaş adamın?”
Kadın cevap vermeden ağlamaya devam ediyormuş… Biraz
sonra ahaliden kocasının cenazesinin kaldırılması için yardımcı olmalarını
istemiş kadın… Ahali neredeyse hep bir ağızdan: “Böyle bir adamın cenaze
namazı kılınmaz…” diye cevap vermiş.
Kadın ağlamaklı: “Hiç olmazsa gömülmesine
yardımcı olun…” demiş. Ahali yine hep bir ağızdan: “Biz bu adamın
gömülmesine de katılmayız…” demiş ve kadını ölmüş kocasıyla baş başa
bırakıp gitmişler…
Kadın bu sefer meyhaneciye dönmüş: “Allah rızası
için, hiç olmazsa bana bir el arabası buluver, kocamı içine koyayım da
mezarlığa götüreyim…” diye yalvarmış.
Meyhaneci acımış kadına ve gidip bir el arabası
bulup getirmiş. Beraberce adamı arabaya yatırmışlar, kadın tek başına ve
zorlukla el arabası içindeki kocasını kasabanın epey dışındaki mezarlığa doğru
götürmeye çalışmış.
Mezarlığa az kalmış ama kadın da iyice yorulmuş…
Biraz ileride bir kulübe varmış. O kulübede de bir çoban yaşarmış. Oraya kadar zorlukla gittikten sonra: “kimse
yok mu?” diye seslenmiş kadın. Çoban çıkmış kulübeden: “Hayrola kadın,
ne istiyorsun?” diye sormuş.
Kadın: “Kocam öldü, kasaba halkı sürekli sarhoştu
ve yine meyhanedeyken sarhoş olarak öldü diye ne namazını kıldılar, ne de
gömmeye yanaştılar… Allah aşkına bana sen yardım et de, kocamı gömelim…”
diye yalvarmış.
Çoban, mezarlığa her dua okumaya gelene yaptığı gibi
kadına da önce kendi yaptığı ayrandan bir bardak ikram etmiş. Cemaati az
olan cenazelerin defnedilmesine de “Allah rızası” için her zaman yardım
edermiş zaten…
Kadın çobanın ikram ettiği ayranı içip biraz
dinlenince de adamı birlikte mezarlığa götürmüşler. Çoban önce bir mezar
kazmış, sonra da adamı gömmüşler ve kadınla birlikte duasını yapmışlar… Fakat
Çoban, kadından biraz daha fazla dua etmiş… Ancak bu sefer içinden ve
sessizce… İşleri bitince kadın çobana da dualar etmiş ve üzüntü içinde evine doğru
gitmiş.
Aradan üç beş gün geçince garip bir şeyler olmaya
başlamış… Ölen adamı tanıyan ve cenaze namazını kılmayıp defnetmeye
yanaşmayanlar, her gece üst üste rüyalarında, sarhoş ölen adamın “cennet”
de gezindiğini görüyorlarmış… Herkes merak içinde rüyalarını birbirlerine
anlatıp, “bunda bir hikmet var...” demeye başlamışlar.
Rüyaların arkası kesilmeyince de adamın karısına
gidip sormaya karar vermişler. Kadına: “Sen kocanı ne yaptın, nereye gömdün,
nasıl gömdün?”
Kadın olanı biteni anlatmış. Ahali bu sefer çobanın
yanında almış soluğu… Rüyalarını anlatmışlar çobana… “Böyle bir adam nasıl
olur da her akşam rüyalarımıza girer ve “cennette” görünür bize? Sen
bunu bilebilir misin?”
Çoban gülerek cevap verir… “Elbette bilirim… Kadıncağız
perişan bir halde buralara kadar gelip de bana yalvarınca, ben de bir
mezar kazdım ve adamı defnettim… Bildiğimiz duaları okuduktan sonra da
Allah’a ayrıca yalvarıp ricacı oldum… ”
Dedim ki: “Yüce Allah’ım… Ben şimdiye
kadar hep senin gönderdiklerine hizmet ettim, ikramlarda bulundum. Ama şimdi
ilk defa olarak, kimsenin sahip çıkmadığı, bu zavallı kadıncağızın kocasını da
ben sana gönderiyorum… Onu nereye koyacağını artık sen bilirsin..!”
Çoban devamla: “Yaaa…” demiş. “Gördünüz mü?
Allah’ın kimi nereye koyacağını kim bilebilir?”
Yorumlar
Yorum Gönder