Allah’ın En Çok Sevdiği Davranış
Allah’ü Teâlâ’nın En Çok Sevdiği Davranış
عَنْ اِبْنِ عَبَّاسٍ
رَضِىَ اللهُ تَعَالَى عَنْهُمَا قَالَ: إِنَّ رَسُوْلَ اللهِ صلى الله عليه وسلم
قَالَ: إِنَّ اَحَبَّ الْاَعْمَالِ اِلَى اللهِ بَعْدَ الْفَرَائِضِ إِدْخَالُ
السُّرُورِ عَلَى الْمُسْلِمِ
Hz.
Abdullah b. Abbas’tan Radiyallahü Anh’dan nakledildiğine göre, Resûlullah
Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur: “Farz ibadetlerden sonra Allah’ın
en çok sevdiği davranış bir Müslümanı sevindirmektir.” [1]
İnsanlığın
zamanlar ve mekânlar aşan biricik önderi Efendimiz Hz. Muhammed aleyhisselam’ın
bu veciz ifadesi, kişi ve toplum mutluluğunu sağlayacak en etkili yolu haber
vermektedir.
Bir toplum
düşünün ki orada kafalar ve gönüller ilahî akide ile dopdoludur. [2] Allah
sevgisi ve saygısı (takva), o toplum fertlerinin bütün yapıp ettiklerine yön
veren yegâne ölçüdür. [3]
Hz.
Muhammed aleyhisselam’ın hayatı ve talimatları, onların mükemmel insan (insan-ı
kâmil) olma yolunda kendilerini benzetebilecekleri en ideal portredir. [4] Yine
onlar, yapacakları en ufak bir iyilikle, en küçük bir kötülüğün karşılığını
tastamam göreceklerine inandıkları [5] ölümden sonraki hayata ümit ve korku
dengesinde hazırlanmaktadırlar. [6]
İşte böyle
bir toplumda, Allah elçisinin bu hadisi kalplere nüfuz ettiğinde çok büyük bir
inkılâp olacaktır.
Farz
kılınmış görevlerden sonra Allah’ın sevgisini kazanmanın en önemli yolunu
öğrenen Müslümanlar, fert fert birbirlerini sevindirmenin, mutlu etmenin
gayreti içine gireceklerdir: Yöneticilerin halkını, halkın yöneticilerini,
öğretmenin öğrencisini, öğrencinin öğretmenini; memurun vatandaşı, vatandaşın
memuru; patronun işçisini, işçinin patronunu; satıcının alıcıyı, alıcının
satıcıyı…
Kısacası
herkesin birbirini sevindirmek ve memnun etmek prensibine göre münasebetler
geliştirdiği bir ortamda elbette sağlıklı ve huzurlu bir toplum meydana
gelecektir. Burada şunu da hatırlamalıyız ki, bir insanı sevindirmek; sadece
mizah yaparak onu güldürmek ve anlık sevinçler meydana getirecek şeyleri yapmak
demek değildir. Bunların yanı sıra asıl olması gereken ise, insanların
birbirlerinin beklentilerine cevap vermesi ve böylece birbirlerini memnun
etmeleridir. Mesela öğretmenini memnun ederek Allah’ın sevgisini arayan bir
öğrencinin derslerine çalışması, saygılı ve ahlaklı olarak kurallara uyması gerekir.
Öğretmen de öğrencisini uzun vadede sevindirmek ve mutlu etmek istiyorsa, ona
sevgi ve vakar dengesinde yaklaşmalı, onun problemleriyle ilgilenmeli;
öğrencisine en iyi eğitim ve öğretimi vermenin gayreti içinde olmalıdır.
Bunların yanı sıra en önemlisi, onu hem dünyada hem de sonsuz ahiret yurdunda
mutlu kılacak “din eğitimi” ne özel ihtimam göstermelidir.
Bir düşünür, “mutlu olmanın en garantili
yolu başkalarını mutlu etmektir.” diyor. Bu gerçekten de böyledir. Bir fakire
yardım edip onu sevindiren zenginin huzur duyması bu yüzdendir. Gönüller
arasındaki yollar gidiş gelişlidir. Başka bir gönle mutluluk gönderen kendi
gönlünde de mutluluk bulur. Başka bir gönlü inciten, kendi kalbinde de bir
sıkıntı hisseder. Öyleyse sevinç duymak isteyen başkasını sevindirmeli;
mutluluk isteyen de başkasını mutlu etmeye çalışmalıdır.
Bilinmelidir ki bir toplumun tamamen
düzelmesi ve mükemmel bir hale gelmesi mümkün değildir. Çünkü cennet, bu
dünyada değil ahirettedir. Ama insanlar âlemlere rahmet olan [7] yüce Peygamberin
rehberliğine ne derece bağlanırlarsa, daha iyi, daha doğru ve daha güzel bir
hayata da o derece yaklaşmış olurlar. Çünkü O Aleyhisselâm, yaşama sanatının en
büyük sanatkârıdır.
Bir
Müslümanı sevindirmenin, farz ibadetlerden sonra Allah’ın en çok hoşuna giden
davranış olduğunu bildiren sevgili Peygamberimiz Aleyhisselâm bunu
gerçekleştirmenin bazı pratik yollarını da göstermiştir. Bunlar selamlaşmak,
tokalaşmak, hediyeleşmek, gülümsemek vb gibi görünüşte basit sanılan; ama
insanlara sevinç veren davranışlardır. Peygamber Efendimiz Aleyhisselâm şöyle
buyurur: “Kardeşinin yüzüne gülümsemen sadakadır.” [8]
“Allah
katında daha üstün olan, karşılaşan iki kişiden selamı ilk verendir.” [9]
“Bir mümin
bir müminle karşılaşıp, ona selam verdiği ve elini alıp tokalaştığı zaman, her
ikisinin de günahları ağaç yaprakları dökülür gibi dökülür.” [10]
“Birbirinizle
el sıkışın ki, kalplerinizdeki kin gitsin. Hediyeleşin ki, birbirinizi
sevesiniz ve aradaki dargınlıklar böylece kalksın.” [11]
“İki
Müslüman karşılaşıp da tokalaşarak birbirinin hatırını sorarsa, Allah ikisinin
arasına yüz rahmet indirir. Doksan dokuzu o ikisinden en cana yakın, en güler
yüzlü, en iyilik yapanı, Müslüman kardeşinin isteğini en iyi yerine getiren
içindir.” [12]
Peygamber
Efendimiz, yerine getirildiğinde Müslümanların birbirlerinden memnun olacakları
temel prensipleri de şöylece açıklamıştır:
“Müminin mümin üzerinde altı hakkı
vardır:
1- Hasta olduğunda onu ziyaret eder.
2- Öldüğünde cenazesinde bulunur.
3- Davet ettiğinde davetine icabet eder.
4- Karşılaştığında selam verir.
5- Aksırdığında ona ‘yerhamukallah –
Allah sana acısın, seni sevsin.’ der.
6- Yanında da olsa uzakta da olsa
iyiliğini ister.” [13]
Peygamber Efendimizin Aleyhisselâm bir
hadisi vardır ki bu konuyla ilgili başka hiçbir hadis olmasaydı, bu hadis
insanlığın kardeşçe ve huzur içinde yaşaması için yeterli olurdu. Tabii ki,
herkesin bu hadise uygun davranması şartıyla…
“Sizden hiçbiriniz, kendisi için sevip
istediğini (din) kardeşi için de sevip istemedikçe iman etmiş olamaz.” [14]
Erol DEMİRYÜREK
[1] Taberanî, el-Mu’cemu’l-Kebir,
XI. cilt, s. 71, 1179 nolu hadis.
[2] Bakara sûresi, 285; Enfal
sûresi 2.
[3] Enam sûresi, 162.
[4] Ahzab sûresi, 21.
[5] Zilzal sûresi, 7-8; Nisa
sûresi, 40; Lokman sûresi, 16; Yunus sûresi, 61.
[6] Araf sûresi, 56; Enbiya
sûresi, 90.
[7] Enbiya sûresi, 107.
[8] Tirmizî, Birr, 36.
[9] Ebû Davûd, 5197.
[10] Sahih-i Buharî Tecrid-i Sarih
cild 6, s. 435–436; Heysemî, Mecmeu’z-Zevaid, XIII. cilt, s. 37.
[11] Malik b. Enes, Muvatta,
Hüsnü’l-Huluk, 1.
[12] Taberanî; Heysemî,
Mecmeu’z-Zevaid, XIII. cilt, s. 37.
[13] Nesaî, Cenaiz, 3; Tirmizî,
2737.
[14] Buharî, İman 7; Müslim, İman
71–72
Yorumlar
Yorum Gönder