Yoksa Fidan Dikenlerin Arasında Yerimiz Yok mu?
Yoksa Fidan Dikenlerin Arasında
Yerimiz Yok mu?
Hayat bizimle başlamamıştır. Elbette bizimle de son bulmayacaktır.
Nasıl bizden önce yaşayanlar olmuşsa bizden sonra da yaşayanlar olacaktır.
Burada mühim olan, bizden öncekilerin bizlere devrettikleri hizmetleridir.
Biz devraldığımız hizmetleri olanca azim ve fedakarlığımızla
sürdürüyor, bizden sonrakilere bunu daha kamil manada devretme azminde
bulunuyor muyuz?
İşte bütün mesele buradadır. Bizden öncekilerin hizmeti gibi hizmetler üretmek, onlar gibi hayırla yad edilecek hatıralar bırakarak gitmek...
İşte bütün mesele buradadır. Bizden öncekilerin hizmeti gibi hizmetler üretmek, onlar gibi hayırla yad edilecek hatıralar bırakarak gitmek...
Tıpkı halife Harun Reşid'in konuştuğu ihtiyar zatın hizmet
anlayışında olduğu gibi.
İsterseniz bu tarihî olayı bir daha arz edeyim takdirlerinize de, bir daha hatırlayalım hizmet anlayışının nasıl olması lazım geldiğini.
İsterseniz bu tarihî olayı bir daha arz edeyim takdirlerinize de, bir daha hatırlayalım hizmet anlayışının nasıl olması lazım geldiğini.
Efendim, Harun Reşid bir gün atına binip şöyle bir gezinti yaparak
dinlenmek istediğinden Bağdat'ın dışına çıkar, yol kenarında yaşlı bir zatın
hurma fidanı dikmekte olduğunu görür. Yaşlı bir adamın hâlâ fidan dikmeye
uğraştığını biraz garip bularak sorar:
-Baba, der ne yapıyorsun, bu yaştan sonra fidan mı dikiyorsun?
-Evet oğul, der, görüyorsun ya hurma fidanı dikiyorum.
-Peki, diktiğin bu hurmalar kaç senede meyve verecek dersin?
-Hiç belli olmaz oğul; beş senede, on senede, hatta yirmi senede
ancak meyve verenler de olur.
-Demek ki diktiğin hurmaların meyvesini yemen, biraz şüpheli.
Mademki sen hayatta iken meyve vermeyecek, o halde bu zahmetleri neden çekiyor;
meyvesini yiyemeyeceğin fidanların meşakkatine neden katlanıyorsun?
İhtiyar bu defa şu cevabı verir:
-Oğul, bizden evvelkiler dikip gitmişler, biz onların diktiği
fidanların meyvesini yedik.
Şimdi ise sıra bize geldi, biz de dikelim de bizden sonra gelenler
yesinler.
Cevap hoşuna giden Harun Reşid:
-Al baba, güzel konuştun, der kendisine bir kese dolusu altın atar.
Altın dolu keseyi havada kapan ihtiyar:
-Allah'a hamd ederim ki, başkalarının diktiği fidanlar senelerce
sonra meyve verdikleri halde, benim diktiklerim işte bu anda meyvesini verdi,
der.
Harun Reşid, bu söze de hayran olur; ihtiyara bir kese dolusu altın daha atar. Ak sakallı zat, bu sefer de şöyle söylenir:
Harun Reşid, bu söze de hayran olur; ihtiyara bir kese dolusu altın daha atar. Ak sakallı zat, bu sefer de şöyle söylenir:
-Allah'ıma şükrolsun ki, başkalarının diktiği fidanlar senede ancak
bir defa meyve verdiği halde, benimkiler iki defa meyve verdiler!..
Halife, ihtiyarın bu sözüne de hayran kalır ve tekrar çıkardığı bir kese altını daha atarak, yanındaki vezirine:
Halife, ihtiyarın bu sözüne de hayran kalır ve tekrar çıkardığı bir kese altını daha atarak, yanındaki vezirine:
-Burada daha fazla konuşmayalım, yoksa bu ihtiyar bizde para
bırakmayacak, diyerek oradan hızla uzaklaşır.
Arkadaş! Hizmetlerimiz ibadet hissiyle olmalı, meyvesini hemen
almak düşüncesiyle olmamalı. Bizim bu ihlasımız sebebiyle, Rabbimiz meyvesini
hemen ihsan ederse, ona da şükretmeliyiz.
Ama unutmamalıyız ki, bizden öncekiler hizmet etmiş, bizlere hizmet
bırakmışlardır. Biz de hizmet etmeli ki, bizden sonrakilere hizmet
bırakmalıyız.
Şimdi soru şudur: Var mı böyle hizmetlerin ucundan bucağından tutmak, karınca kararınca bir şeyler yapıp çorbada bir tuz bulundurmak?
Şimdi soru şudur: Var mı böyle hizmetlerin ucundan bucağından tutmak, karınca kararınca bir şeyler yapıp çorbada bir tuz bulundurmak?
Yoksa biz sadece hurma mı yiyoruz, fidan dikenlerin arasında
yerimiz yok mu?
Yorumlar
Yorum Gönder