Niçin Müslüman oldum? (1) Muhammed Emin Hobohn
Niçin Müslüman oldum? (1) Muhammed
Emin Hobohn
Alman Muhammed Emin
Hobohn, hem bir diplomat, hem de bir misyonerdir. Sosyal meseleler ile meşgul
olmuş bir ilim ve din adamıdır.
Niçin Müslüman oldum?
Avrupalılar niçin
dinlerini terk ederek Müslüman oluyorlar? Bunun birçok sebepleri vardır.
Bunların başında “Hak” gelmektedir. İslam dininin esas kaideleri o kadar
mantıki, o kadar doğru ve dürüsttür ki, dinde hakkı, hakikati arayan aklı
başında, okumuş bir insanın bunları kabul etmemesi imkânsızdır. Mesela, İslam
dini, bir tek tanrı bulunduğunu bildirir. İnsanların sağduyusuna hitap ederek,
onları birçok hurafelere inandırmağa tenezzül etmez. İslam dini, dünyadaki
bütün insanların, hangi ırktan gelirse gelsin, hepsinin Allah Teâlâ’nın kulu
olarak birbirlerine eşit, birbirinin benzeri olduğunu bildirir.
Biz Almanlar, esasen Allah’ü
Teâlâ’nın bize kuvvet ve kudret veren, ruhumuzu kemale erdiren büyük bir
yaratıcı olduğuna inanırız. Allah mefhumu bizim içimize emniyet ve huzur
getirir. Fakat Hristiyanlık dini, bu huzuru verememektedir. Yalnız İslam dini Allah’ü
Teâlâ’nın büyüklüğünü bize öğretmekte, aynı zamanda öldükten sonra insan
ruhunun nereye gideceği hakkında bize rehber olmaktadır. İslam dini, yalnız
dünyada değil, ahirette de bize yol göstermektedir. Ahirette rahat etmek için
dünyada ne yapmak lazım olduğunu, çok açık ve mantıki bir tarzda öğretmektedir.
Allah’ü Teâlâ’nın, ahirette, insanlardan dünyada yaptıkları işler hakkında
adilane hesap soracağını bilmek, onları dünyada doğru ve dürüst hareket etmeğe
sevk eder. Bunun için hakiki Müslümanlar, dünyada iyice düşünmeden ve
yapacakları işin hakikaten hayırlı olduğuna inanmadan hiç bir iş yapmazlar.
Böylece, bu büyük din, hiç bir dünyevi polis teşkilatının yapamayacağı bir
şekilde, insanları teftiş etmekte ve onların daima doğru yolda kalmalarını
temin etmektedir.
Zamanında iş yapmak ve
iradesine hâkim olmak
İslam dininin Avrupalılar
tarafından seçilmesinin başka bir sebebi de, ibadet şeklidir. Namaz, insanlara
daima zamanında iş yapmağı, oruç ise, iradesini kuvvetlendirmeği öğretir.
Hayatta başarı için, “Zamanında iş yapmak ve iradesine hâkim olmak” kadar
ehemmiyetli başka ne vardır? Büyük adamlar ancak bu iki amil sayesinde muvaffak
olmuşlardır. Şimdi, İslam dininin en güzel bir noktasına geliyorum: İslamiyet
insanlara ahlaki ve insani hususları gayet mantıki bir tarzda öğretirken,
onları hiç bir zaman yapamayacakları işlere zorlamamıştır. Aksine, onlara iyi
ve rahat yaşamak için birçok imkânlar tanımıştır. Allah’ü Teâlâ, insanların
rahat ve mesut yaşamasını istemektedir. Bunun için, insanların günah işlememesini
emreder. Müslümanlar, kendilerinin daima Allah’ü Teâlâ’nın huzurunda
olduklarına inanır. Günah işlememeğe çalışırlar. Gerek diğer dinlerde ve gerek
Avrupa’da öne sürülen felsefi ekollerde bu kadar güzel, bu kadar faydalı bir
kaide yoktur.
Birçok yerde diplomat ve
misyoner olarak bulundum
Ben, dünyada birçok yerde
diplomat ve misyoner olarak bulundum. Diğer dinleri, içtimai nizamları dikkatle
inceledim. İslamiyet kadar doğru, İslamiyet kadar mükemmel, ne bir din, ne de
içtimai bir nizam gördüm. Komünizm, insanlara ilk bakışta doğru bir düşünüş
gibi görünmektedir. Bunun gibi, Batı demokrasilerinde de, bazı doğru noktalar
vardır. Fakat bunların hiç biri tam değildir. Hepsinde birçok noksanlar vardır.
Tam ve kusursuz olan ancak İslam dinidir. İnsanları yükseltecek olan amil,
Avrupalıların buluşu olan içtimai düşünceler değil, ancak ve ancak İslam
dinidir. Bunun için, her aklıselim sahibi, olgun insan hiç tereddütsüz İslamiyet’i
kabul eder. Ben de böyle yaptım. Müslümanlık nazariyat dini değil, pratik bir
dindir. İslamiyet, insanın rahim ve gafur “merhametli ve affedici” olan ve
doğru yolu gösteren Allah’ü Teâlâ’ya, kendini teslim etmesi demektir. Bundan
daha güzel ne olabilir?
Tıkla İzle: https://www.youtube.com/watch?v=QNcNf250fbY
Yorumlar
Yorum Gönder