Başarının 10 Anahtarı الْمَفَاتِيحُ الْعَشَرَة لِلنّجاحِ
Başarının 10 Anahtarı الْمَفَاتِيحُ الْعَشَرَة
لِلنّجاحِ
الْمِفْتَاحُ الْأَوَّلُ:
الدَّوَافِعُ
İlk anahtar:
Güdüleyiciler (güdülenme)
نَصِيبُ الْإِنْسانِ
مَوْجُودٌ بَيْنَ يَدِيْهِ – فرانسس بِيَكُونِ
İnsanın nasibi iki elinin arasındadır – Fransis Bacon
ذَهَبَ شَابٌّ لِحَكِيمٍ
فِي الصين لِيَتَعَلَّمَ مِنْه سِرَّ النّجاحِ، وَسَألَهُ "مَا هُوسِرُّ
النّجاحِ؟"
Bir genç ondan başarının sırrını öğrenmek için Çin’de bir
bilgine gitti ve ona “başarının sırrı nedir? Diye sordu.
فَأَجَابَ الْحَكِيمُ
بِهُدُوءٍ: الدَّوَافِعُ.
Bilgin sükûnetle cevap verdi: Güdülenme (öğrenmeye hazır hale
gelme)
فَسَأَلَهُ الشَّابَّ: وَمِنْ
أَيْنَ تَأْتِي هَذِهِ الدَّوَافِعُ؟
Bunun üzerine genç adam ona sordu: Bu güdülenme nerden
gelmektedir? (kaynağı nedir)
فَرَدُّ الْحَكِيمُ: مِنْ
رَغْباتِكَ الْمُشْتَعِلَة، فَسَأَلَ الشَّابُّ بِاِسْتِغْرَابٍ كَيْفَ؟
Bilgin cevap verdi: Senin yakıcı isteklerinden, bunun üzere genç
adam hayretle “Nasıl?” diye sorar.
فَاِسْتَأْذَنَ
الْحَكِيمُ مِنَ الشَّابِّ وَعَادَ إِلَيْه بَعْدَ دَقائِقِ حامِلًا وعاءً بِهِ
مَاءٌ،
Bilgin genç adamdan izin isteyerek (gider) ve dakikalar sonra su
dolu kovayı taşıyarak geri gelir,
فَسَأَلَ الْحَكِيمُ
الشَّابَّ: هَلْ أَنْتَ مُتَأَكِّدٌ مِنْ أَنَّكَ تُرِيدُ مَعْرِفَةَ مَصْدَرِ
الرَّغْبَاتِ الْمُشْتَعِلَةِ؟
Bilgin sorar: Yakıcı isteklerinin kaynağını öğrenmek
istediğinden emin misin?
فَأَجَابَ الشَّابُّ: طَبْعَاً.
Genç adam cevap verdi: Tabiî ki
فَطَلَبَ الْحَكِيمُ مِنَ
الشَّابِّ أَنْ يَقْتَرِبَ مِنَ الْمَاءِ وَيَنْظُرَ فِيه فَفَعَلَ الشَّابُّ
Bilgin genç adamdan (kovadaki) suya yaklaşmasını ve içine
bakmasını ister, genç adam da isteneni yapar
وَفَجْأةً ضَغَطَ
الْحَكِيمُ بِكِلَتَا يَدِيهِ عَلَى رَأْسِ الشَّابِّ وَوَضَعَهَا دَاخِلَ
الْمَاءِ،
Ve aniden Bilgin genç adamın başını iki eliyle bastırarak suyun
içerisine koyar,
وَمَرَّتْ عِدَّةُ ثوانٍ
لَمْ يَتَحَرَّكْ الشَّابُّ، ثُمَّ بَدَأَ بِبَطْئِ يَخْرُجُ رَأْسَهُ وَلَمَّا
شَعَرِ بِالْاِخْتِنَاقِ بَدَأَ يُقَاوِمُ بِشِدَّةٍ حَتَّى نَجَحَ فِي تَخْلِيصٍ
نَفْسُه.
Birkaç saniye geçer ama genç adam hareket etmez, sonra kafasını
yavaşça çıkarmaya başlar, boğulacağını hissettiğinde ise kendisini kurtarıncaya
kadar tüm gücü kullanır.
وَسَأَلَ الشَّابُّ: ما
هذا الَّذِي فَعَلْتَهُ؟
Genç adam sorar: Bu yaptığın da neydi?
فَرَدّ الْحَكِيمِ: مَا
الَّذِي تَعَلَّمْتَهُ مِنَ التَّجْرِبَةِ؟
Bilgin sorar: Bu tecrübeden ne öğrendin?
فَرَدَّ الشَّابُّ: لَمْ
أَتَعَلَّمْ شيْئاً.
Genç adam cevap verir: Hiçbir şey öğrenmedim.
فَقَالَ الْحَكِيمُ: بَلْ
تَعَلَّمْتَ فَفِي الدَّقائِقِ الْأوْلَى أَرَدْتَ أَنْ تَخَلُّصَ نَفْسَكَ مِنَ
الْمَاءِ وَلَكِنَّ دَوَافِعَكَ لَمْ تَكُنْ كَافِيَةً،
Bunun üzerine Bilgin şöyle der: Aksine öğrendin, ilk dakikalarda
kendini sudan kurtarmak istedin ancak güdülenmen yetersizdi,
وَبَعْدَ ذَلِك كِنْتَ
راغِبًا فِي تَخْلِيصِ نَفْسِكَ فَبَدَأْتَ فِي التَّحَرُّكِ والْمُقاوَمَة
ولَكِنْ بِبُطْءٍ
Bundan sonra kendini kurtarmak için hareket etmeye ve direnmeye
başladın fakat yavaştın
حَيْثُ دَوَافِعُكَ لَمْ
تَكُنْ وَصَلَتْ لِأَعْلَى دَرَجاتِها وَأَخِيرَاً أَصْبَحَ عِنْدَكَ الرَّغْبَة
الْمُشْتَعِلَة لِتَخْلِيصِ نَفْسِكَ،
Çünkü güdülenmen en üst dereceye varmamıştı ve sonunda yakıcı
(aşırı) isteğin senin kendini kurtarman için çok arttı,
وعِنْدَئِذ فَقَط أَنْتَ
نَجَحْتَ لِأَنَّه لَمْ تَكُنْ هُنَاكَ أَيْ قُوَّةٍ تَسْتَطِيعُ إِيقافَ
رَغْبَتِكَ الْمُشْتَعِلَةِ
En sonunda da başardın çünkü yakıcı isteğini durdurabilecek hiç
kuvvet yoktur.
فَالدَّافِعُ هُوطَلقَةُ
الْبَدْءِ لِلْوُصُولِ الِيِ الْهَدَفِ.
Güdülenme hedefe varmanın başlangıç noktasıdır.
الْمِفْتَاحُ الثَّانِي: الطَّاقَةُ
İkinci Anahtar: Güç
(enerji)
الرَّجُلُ الْحَكِيمُ هُوالَّذِي
يُعْتَبَرُ أَنَّ الصِّحَّةَ أَعْظَمُ نِعْمَةً لِلْإِنْسانِ – سُقْراطُ
Bilgin kişi sağlığın insan için en büyük nimet olduğunu kabul
eder – Sokrat
هِي وَقُودُ الْحَيَاةِ
فَتَكُونُ فِي قُوَّةِ عَقِيدَتِكَ وَإيمَانِكَ بِهَا وَهِي الطَّاقَةُ
الرُّوحِيَّةُ، وَتَكُونُ فِي إعْتِناءِكَ بِصِحَّتِكَ وَهَى الطَّاقَةُ
الْجَسَدِيَّةُ،
O (güç, enerji) hayatın kaynağıdır, böylece inançlarının ve
imanının gücü olur, o maneviyatın kuvvetidir, bedeninin enerjisi olan sağlığına
dikkat et,
وَتَكُونُ فِي حُسْنِ
تَفْكِيرِكَ وَتَخْطِيطِكَ لِلْأُمُورِ وَهِي الطَّاقَةُ الْعَقْلِيَّةُ،
وَتَكُونُ فِي إِحْسَاسِكَ بِالسّلامِ وَالْأمَانَ وَالْحُبَّ وَهِي الطَّاقَةُ
الْعاطَيَةُ،
Güzel düşün ve işleri iyi planla çünkü o, aklının enerjisidir,
hislerin doğru, güvenli ve sevgi dolu olsun, bu da duygularının enerjisidir.
وَكُلُّهَا تَرْشِيدَكَ
الى تَقْديرِكَ وَفَهْمِكَ لِذاتِك وَإِحْسَاسِكَ بِالْمُصَالَحَةِ وَالتَّسَامُحِ
مَعَ النَّفْسِ.
Bunların hepsi seni şahsını anlamana ve yargılamana ayrıca
kendinle hoşgörülü ve uzlaşmacı olmanı sağlayan hislerine götürecektir.
الْمِفْتَاحُ الثَّالِثُ:
الْمَهَارَةُ
Üçüncü Anahtar: Yetenek /
Beceri
الْبَحْثُ عَنِ
الْمَعْرِفَةِ هُوأِحْدَي الطُّرُقِ لِلْوُصُولِ الِيِ السَّعَادَةِ أَوالرُّخَاءِ
– جِيمَ رون.
Bilgiyi araştırmak zenginlik ve mutluluğa götüren yolardan
birisidir – Jim Ron
جَاءَ فِي فاتُورَةِ
إِصْلاحِ عَطَلٍ بماكينة أَنَّ سِعْرَ الْمِسْمَارِ التّالِف كَانَ دُولار وَاحِد،
وَأَنَّ مَعْرِفَةَ مَكَانِ هَذَا الْمِسْمَارِ كَلَّفَ 999 دُولار.
Makinedeki hasarlı vidanın faturasında fiyatı 1 dolar olarak
gelir oysaki vida üretmeyi bilmek 999 dolar tutar.
يَظُنُّ الْبَعْضُ أَنَّ
النّجاحَ وَلِيدُ الْحَظِّ وَالصَّدْفُ فَقَط، وَهَؤُلَاءِ لَنْ يَعْرُفُوا
النّجاحَ وَلَونَزَل بِسَاحَتِهمْ.
Bazıları başarının sadece şanstan ve tesadüften olduğunu
zannederler ve başarılı olsalar bile başarıyı öğrenemeyecekler.
الْمَعْرِفَةُ هِي
الْقُوَّةُ، وَبِمِقْدَارٍ مَا لَدَيْكَ مِنَ الْمَعْرِفَةِ تَكُونُ قُوَيًا
وَمُبْدِعًا وَمِنْ ثُمَّ نَاجِحًا.
Oysaki bilgi (öğrenme) gücün kendisidir ve elindeki bilgi kadar
güçlü yaratıcı olur daha sonra da başarı kazanırsın.
الْمِفْتَاحُ الرّابعُ: التَّصَوُّرُ
( التَّخَيُّلُ)
Dördüncü Anahtar: Hayal etmek
يرى بَعْضُ النَّاسِ
الْأَشْيَاءَ كَمَا هِي ويَتَسائَلون لِماذا.. أَمَّا أَنَا
فَأَتَخَيَّلُ الْأَشْيَاءَ الَّتِي لَمْ تَحْدُثْ وَأَقُولُ لِمَا لَا.
Bazı insanlar eşyaları gördüklerinden neden / niçin (böyle) olduğunu
merak ederler... Oysaki ben olmamış şeyleri hayal eder ve neden olmasın derim.
إِنْجازَاتٌ ونجَاحَاتُ الْيَوْمِ
هِي أحْلاَمٌ وَتَخَيُّلَاتٌ الْأَمْسِ، فَالتَّخَيُّلُ بِدَايَةُ الْاِبْتِكَارِ،
وَهُوأَهَمٌّ مِنَ الْمَعْرِفَةِ ذاتها، وَهُوالَّذِي يُشَكِّلُ عَالَمُنَا
الَّذِي نَعِيشُ فِيهِ.
Bugünün ürünleri ve başarıları dünün düşleri ve hayalleridir,
öyleyse hayal etmek keşfetmenin başlangıcıdır, O en önemli bilginin kendisidir,
o dünyamızı yaşanır hale getirendir.
الْكَثِيرُ مِنَ
الْأحْلاَمِ كَانَتْ مَحَط سُخْرِيَّةِ الْعَالَمِ قَبْلَ تَحَقُّقِهَا، مِثْل
حَلْم فَرِيدِ سمِيثِ مُؤَسِّس فيدرال اكسبريس، وَحِلْمَ وَالَتْ دِيزْنِي الَّذِي
أفْلَسَهُ سِتَّ مَرَّاتٍ حَتَّى تَحَقَّق.
Pek çok düş gerçekleşmeden önce dünyada alay konusuydu, tıpkı
Federal Express’i kuran Fred Smith ve istediği gerçekleşinceye kadar 6 kez
iflas eden Walt Disney’in düşleri gibi.
يَحْدُثُ كُلُّ شَيْءٍ
دَاخِلَ الْعَقْلِ أَوَلاً، لِذَا عَنْدَمَا تَرى نَفْسَكَ نَاجِحًا قَادِرًا
عَلَى تَحْقِيقِ أَهْدَافِكَ مُؤْمِنًا بِذَلِك فِي قَلْبِكَ،
Her şey öncelikle akılda başlar, bu yüzden sen hedeflerini
başarmak için güçlü görürsen kalbinde bunu gerçekleştireceğine inanır,
كُلُّ هَذَا سَيَخْلُقُ
قُوَّةُ ذاتِيَّةً دَاخِلِيَّة تُحَقِّقُ هَذَا الْحِلْمَ.
İşte bunlar düşlerinin gerçekleşmesi için içsel bir güç
olacaktır.
تَمُوتُ بَعْضُ
الْأَفْكَارِ الْعَظِيمَةِ قَبْلَ أَنَّ تُولَد لِسَبَبَيْنٍ: عَدَمُ الْإيمَانِ
الدَّاخِلِيِّ، وَتَثْبِيطُ الْمُحِيطَيْنِ بِنَا.
Bazı fikirler iki sebepten dolayı doğmadan (ortaya çıkmadan)
önce ölürler: İçsel inancın olmaması ve çevremizi kuşatanların bizi
vazgeçirmesi.
الْمَكَانُ الْوَحِيدُ
الَّذِي تُصْبِحُ أحْلاَمُكَ فِيه مُسْتَحِيلَةً هُودَاخِلُكَ أَنْتَ شخصيًا.
Düşlerinizi imkânsız hale getiren tek yer sizin içinizdir ve
kendinizsiniz.
الْمِفْتَاحُ الْخامَسُ: الْفِعْلُ
Beşinci Anahtar: Uygulama
الْمَعْرِفَةُ وَحْدُهَا
لَا تُكْفَى، لاَبُدَّ أَنْ يُصَاحِبَهَا التَّطْبِيقَ. والإستعداد وَحْدَهُ لَا
يَكْفِي فَلاَبُدَّ مِنَ الْعَمَلِ – جوته
Bilgi uygulama olmadan, uygulama ise işe hazırlık olmadan
(kesinlikle, mutlaka) tek başına yeterli değildir – Goethe
الْمَعْرِفَةُ بِدونِ
التَّنْفِيذِ يُمْكِنُهَا أَنْ تُؤَدِّي إِلَى الْفَشْلِ وَالْإِحْبَاطَ
Uygulamasız bilgi başarısızlığa ve hüsrana götürebilir.
الْحِكْمَةُ هِي أَنْ
تَعْرِفَ مَا الَّذِي تَفْعَلُهُ، وَالْمَهَارَةُ أَنْ تَعْرِفَ كَيْفَ تَفْعَلُهُ،
وَالنّجاحُ هُوأَنْ تَفْعَلَهُ!
Hikmet (bir işin özü esası) ne yaptığını bilmektir, maharet
(yetenek) onu nasıl yapacağını bilmektir, başarı ise onu (işi) yapmaktır.
يَتَذَكَّرُ الْإِنْسانُ
الْعَادِيُّ 10 % أَوأَقَلُّ مِمَّا يَسْمَعُهُ، و25 % مِمَّا يَرَاهُ، و90 % مِنَ الَّذِي يَفْعَلُهُ.
Normal bir insan duyduğunun % 10’nunu veya daha azını,
gördüğünün % 25’ini ve yaptığının / 90’ını hatırlar.
يَنْصَحُنَا أَصْحَابُ
النّجاحِ دَومًا أَنَّه مَا دَمْنَا مُقْتَنِعِين بِالْفِكْرَةِ الَّتِي فِي
أَذْهَانِنَا، فَيَجِبُ أَنْ نُنَفِّذَهَا عَلَى الْفَوْرِ.
Başarılı olanlar bize zihnimizde inandığımız fikri uygulamayı
tavsiye ediyorlar, yani hemen uygulamak gerekiyor.
مَوَانِعُ النَّاسِ مِنَ
التَّحَرُّكِ لَا يَخْرُجُونَ عَنِ اِثْنَيْنٍ: الْخَوْفُ ( مِنَ الْفَشَلِ أَومِنْ
عَدَمِ تَقَبُّلِ التَّغْيِيرَ أَومِنَ الْمَجْهُولِ أَوالْخَوْفِ مِنَ النّجاحِ
ذاتِهِ !) وَالْمُمَاطَلَةُ وَالتَّسْوِيفَ.
İnsanın harekete geçmesini engelleyen şeyler ikiyi geçmez: Korku
(başarısızlıktan veya değişimi kabullenememekten ya da başaracağına
inanamamaktan korkmak) ve erteleme ya da geciktirme.
لَيْسَ هُنَاكَ فَشْلٌ
فِي الْحَيَاةِ، بَلْ خِبْرَاتٌ مُكْتَسَبَةٌ فَالْقَرَارُ السَّلِيمُ يَأْتِي
بَعْدَ الْخِبْرَةِ الَّتِي تَأْتِي مِنَ الْقَرَارِ غَيْرَ السَّلِيمِ.
Burada hayat yerine kazanılan tecrübelerde / deneyimlerde
başarısız olunur, doğru karar yanlış karardan dolayı gelen deneyimin ardından
gelir.
الْمِفْتَاحُ السّادِسُ: التَّوَقُّعُ
Altıncı Anahtar: Beklenti
/ Ummak
كُلُّ مَا تَتَوَقَّعُهُ
بِثِقَةٍ تَامَّةٍ سَيَحْدُثُ فِي حَيَاتِكَ فِعْلًا.
Tam bir güven içerisinde beklediğiniz her şey hayatınızda
gerçekten meydana gelir.
سَافَرَ الدُّكْتورُ
خَارِجَ الْبِلادِ وَمَعَهُ عَائِلَتُهُ، وَفِي خَلْفِيَّةِ عَقْلِهِ رَاوَدَتْهُ
فِكْرَةً سَلْبِيَّةً أَنَّ بَيْتَهُ سَيَتِمُّ سَرِقَتَهُ. وَفِعْلاً حَدَثَ مَا
تَوَقَّعَهُ الدُّكْتورَ.
Bir doktor ailesiyle yurt dışına gitti ancak aklının
derinliklerinde evinde hırsızlık olacağına dair bir fikir yatıyordu. Gerçekten
de doktorun beklediği gerçekleşti.
لَقَدْ أَرْسَلَ عَقْلُهُ
-دُونَ إِدْرَاكٍ مِنْه- إشارَةً إِيجَابِيَّةً لِلصُّوصِ بِأَنْ تُفضِّلُوا،
Doktorun aklı – hiç farkında olmadan- hırsızlara bunu yapması
için olumlu bir işaret gönderdi.
وَهَكَذَا يَفْعَلُ
الْكَثِيرُونَ مَنَّا بِقَلَقِهِمْ الزّائِدِ، فَنَحْنُ غَالِباً مَا نَحْصُلُ
عَلَى مَا نَتَوَقَّعُهُ.
İşte bu şekilde bazılarının artan endişesi gerçekleşiyor ve biz
çoğunlukla umduklarımızı elde ediyoruz.
هَذِهِ ظاهِرَةٌ
عِلْمِيَّةٌ وَلَيْسَتْ بِالْخُرَافَةِ وَهِي تُسَمِّي: التَّخَاطُرُ Telepathy
Bu olgu bilimseldir ve hurafe / uydurma değildir, buna telepati
deniyor.
هُواِنْتِقالُ اَفْكارٍ وصُورُ
عَقْلِيَّة بَيْنَ الْكَائِنَاتِ الْحَيَّةِ مِنْ دُونَ الْاِسْتِعانَةِ
بِالْحَواسِّ الْخَمْسَةَ
Bu yaşayan gezegende 5 duyu organ kullanılmadan / yardım almadan
düşüncenin aktarılması,
اوبِاِخْتِصَارٍ نَقْلَ
اَلاَفْكارِ مِنْ عَقْلٍ الى آخَر بِدونِ وَسِيطِ مَادِّيٍّ.
Ya da kısaca arada maddi aracı olmadan fikirlerin bir akıldan
diğerine nakledilmesidir.
وَتُشْبِهُ تِقْنِيَّةَ
تِقْنِيَّة البلوتوث Bluetooth الْمَعْرُوفَةَ!
Bu teknik meşhur Bluetooth teknolojisine benziyor!
التَّخَاطُرُ اِذَن
اِسْتِقْبالٌ لِلطَّاقَةِ الصَّادِرَةِ مِنْ عَقْل أَيِّ شَخْصٍ وَتَحْلِيلِهَا
فِي عَقْلِ الْمُسْتَقْبَلِ،
Telepati kişinin gelecekle ilgili düşüncesini başkasına aktaran
ve çözümleyen bir karşılama enerjisidir.
اَيْ انَّهُ يُدْرِكُ
اَفْكارِ الآخَرِين ويَعْرِفُ مَا يَدُورُ فِي عُقُولِهِمْ واِيْضاً
بِاِسْتِطاعَتِهِ اِرْسال خَوَاطِرِهُ واِدْخالِها فِي عُقُول الآخرين.
Böylece başkasının fikirlerini idrak ederek akıllarında
dönenleri bilir ayrıca düşüncelerini ve istekleri başkalarının akıllarına
sokabilir.
عَنْدَمَا تُبْرِمِجُ
عَقْلُكَ عَلَى التَّوَقُّعَاتِ الْإِيجَابِيَّةِ فَسَتَبْدَأُ سَاعَتُهَا فِي
اِسْتِخْدامِ قُدْراتِك لِتَحْقِيقِ أحْلاَمِكَ.
Aklınız olumlu beklentilerle bir programlama yaptığında
düşlerinizi gerçekleştirmek için tüm gücünüzü kullanmaya başlar.
عَنْدَمَا تَضْبَطُ
نَفْسُكَ وَهِي تَفَكُّرُ بِشَكْلِ سَلْبِيٍّ قُمْ عَلَى الْفَوْرِ بِلَسْع
نَفْسِكَ بِشَكْلٍ يُسَبِّبُ لَكَ الْألَمُ الْبَسيطُ بِشَكْلٍ يَجْعَلُكَ
تُنَفِّرَ مِنَ التَّفْكِيرِ السَّلْبِيِّ،
Size kötü bir düşünce geldiğinde kendinize çok küçük bir acı
verin, bu sizin olumsuz fikirden nefret etmenizi sağlar.
الْحَديثُ الشَّرِيفُ "تَفَاءَلُوا
بِالْخَيْرِ تَجِدُوهُـ".
"İyimser olun iyimserlik bulun" – Hadis-i Şerif
الْمِفْتَاحُ السّابِعُ: الإلْتِزامُ
Yedinci Anahtar:
Sorumluluklar / Yükümlülükler
يَفْشَلُ النَّاسُ فِي بَعْضِ
الْأَحْيَانِ، لَيْسَ ذَلِك بِسَبَبِ نَقْصٍ فِي الْقُدْرََاتِ لَدَيهِمْ، بَلْ
لِنَقْصِ فِي الْاِلْتِزَامِ
İnsanlar bazen başarısız olabilirler, bu onlardaki gücün
eksikliğinden değildir. Aksine yükümlülüklerin eksikliğindendir.
تُوماسٌ إديسون حَاوَلَ عَشْرَةَ
آلاَفٍ مَرَّة قَبْلَ أَنْ يَخْتَرِعَ الْمِصْبَاحَ الْكَهْرَبِيَّ،
Thomas Edison ampulü bulmadan önce on bin kez deneme yaptı,
وَهُنَاكَ شَابُّ
أَرْسَلَ أَكْثَر مِنْ أَلْفَيْ رِسَالَة طَلَبِ تَوْظِيفٍ فَلَمْ تَقْبَلْهُ
شَرِكَةٌ وَاحِدَةٌ،
Bir genç adam bir şirkete görev verilmesi için 2 bin mesaj
gönderdi,
وَلَمْ يَيْأَسْ
فَأَعَادَ الْكرَة فِي أَلْفَيْ رِسَالَة أُخْرَى وَلَمْ يَصِلْهُ أَيْ رَدٌّ،
حَتَّى جَاءَهُ فِي يَوْم عَرض تَوْظِيفٍ مِنْ مَصْلَحَةِ الْبَريدِ ذاتها،
الَّتِي أَعْجَبَهَا اِلْتِزَامَهُ وَعَدَمُ يَأْسِهِ.
Ümitsizliğe kapılmadı ve 2 bin mesaj daha yollamasına rağmen hiç
cevap alamadı, sonunda Posta şirketi onun bu sorumluluğunu ve ümitsizliğe
düşmemesini beğenip günün birinde ona görevlendirme teklifi yaptı.
الْاِلْتِزَامُ هُوالْقُوَّةُ
الدَّاخِلِيَّةُ الَّتِي تَدْفَعُنَا لِلْاِسْتِمْرارِ حَتَّى بِالرَّغْمِ مِنْ
أَصْعَبِ الظُّروفِ وَأَشْقِهَا، وَالَّتِي تَجْعَلُكَ تَخْرُجَ جَمِيع قُدْراتِك
الْكَامِنَةَ.
Yükümlülükler / sorumluluklar tüm olumsuz şartlara karşı bizi
sürekliliğe / devam etmeye iten ve tüm gizli gücünüzü ortaya çıkaran içsel
gücümüzdür.
الْمِفْتَاحُ الثَّامِنُ:
الْمُرُونَةُ
Sekizinci Anahtar: Esneklik
تَكْرارٌ ذَاتُ
الْمُحَاوَلاتِ غَيْرَ الْمَجْدِيَّةِ الَّتِي لَا تُؤَدِّي إِلَى النّجاحِ لَنْ يُغَيِّرَ
مِنَ النَّتِيجَةِ مَهْمَا تُعدِّدْتَ هَذِهِ الْمُحَاوَلَاتِ.
Defalarca tekrar edilse bile sonucu değiştirmeyen ve başarıya
götürmeyen çabalar boşunadır.
إِذَا أَصْبَحت
فَوَجَدْتَ طَرِيقُكَ الْمُعْتَادِ لِلذَّهَابِ لِلْعَمَلِ مَسْدُودًا، فَمَاذَا سَتَفْعَلُ؟
Eğer olağan çabalarınız yaptığınız iş için çıkmaz sokak ise ne
yapacaksınız?
هَلْ سَتُلْعِنُ الزّحامَ
أَمْ سَتَبْحَثُ عَنْ طَرِيقٍ بَدِيلٍ؟
Vazgeçtiğinizi mi ilan edeceksiniz yoksa alternatif yol mu
arayacaksınız?
فَعَلَيْكَ أَنْ تَجْعَلَ
الْفُرَصَ دَائِمَا مُتَاحَةً أَمَامَكَ. نَعَم التَّفَاؤُلُ وَالْأَفْكَارُ
الْإِيجَابِيَّةُ مَطْلُوبَان بِشِدَّةٍ،
Daima elinizdeki fırsatları değerlendirmek zorundasınız.
لَكِنَّ هَذَا لَا
يَنْفِي إِمْكانِيَّة حُدوثِ مُعَوِّقَاتٍ وَتَدَاعيَاتُ يَجِبُ الْاِسْتِعْدَاد
لَهَا مسبقاً،
Fakat bu, zorlukların engellerin olmadığını göstermez bunun için
bunlara önceden hazırlanmak gerekir.
فَالطَّرِيقُ لَيْسَ
مَفْرُوشَا بِالْوُرُودِ. اِجْعَلْ لِنَفْسِكَ دَائِمًا خُطَّةً بَدِيلَةً، بَلْ
أَكْثَرُ مِنْ خُطَّةٍ وَاحِدَةٍ.
(başarı) yolu güllerle
döşenmemiştir, kendinizi daima alternatif bir plan belki de daha fazlası için
hazırlayın.
الْمِفْتَاحُ التَّاسِعُ:
الصَّبْرُ ( مِفْتَاحُ الْخَيْرِ)
Dokuzuncu Anahtar: Sabır
(Hayrın anahtarı)
كَثِيرٌ مِنْ حالاتِ
الْفَشْلِ فِي الْحَيَاةِ كَانَتْ لِأَشْخَاصٍ لَمْ يُدْرِكُوا كَمْ كَانُوا
قَرِيبِين مِنَ النّجاحِ عَنْدَما أَقْدَمُوا عَلَي الإسْتِسْلامِ – تُوماس
أَدِيسُون.
Hayatın pek çok başarısızlıklarında kişiler teslim olduklarında
/ pes etmeye yaklaştıklarında aslında başarıya ne kadar yakın olduklarını
bilmezler – Thomas Edison
يَكْفِينَا النَّظَرَ فِي
الْقُرْآنِ وَتُدَبِّر مَغْزَى عَدَدٍ مَرَّاتٍ ذِكْرَ الصَّبْرِ وَالصَّابِرِينَ
وَالصَّابِرَات لِنَعْلَمَ أَنَّ عَدَمُ الصَّبْرِ هُوأحَدُ أَسْبَابِ الْفَشْلِ،
Sabırsızlığın başarısızlığın sebeplerinden birisi olduğunu
anlamamız için Kuran-ı Kerim’e, onda sabır, sabreden kadın ve erkeklerin ne
kadar anıldığına önemle bakmamız bizim için yeterlidir.
لِأَنَّكَ قَبْلَ
النّجاحِ سَتُقَابِلُ عقَباتٍ وَمَوَانِعَ وَتَحَدِّيَاتٍ مُؤَقَتَة، لَنْ
يُمْكِنَكَ تَخْطِيَهَا مَا لَمْ تَتَسَلَّحْ بِالصَّبْر.
Çünkü başarıdan önce zorluklar, engeller ve geçici sorunlarla
karşılaşacak ve sabır silahının dışında onların üstesinden gelemeyeceksin.
لِلصَّبْرِ قَوَاعِد هِي
الْعَمَلُ الشَّاقُّ وَالْاِلْتِزَام، حَتَّى يَعْمَلَ الصَّبْرُ لِمَصْلَحَتِكَ.
Sabrın kuralları zorlu bir çalışma ve yükümlülüklerdir - ki
sabır sizin menfaatiniz için işlesin / çalışsın
لَا تَيْأَسْ، فَعَادَةً
مَا يَكُونُ آخِر مِفْتَاحٍ فِي سِلْسِلَةِ الْمَفَاتِيحِ هُوالَّذِي سَيُفْتَحُ
الْبَابَ.
Umutsuzluğa düşmemelisin, çünkü genelde kapıyı açacak başka
anahtar (sabrın dışında) yoktur.
الْمِفْتَاحُ الْعَاشِرُ:
الإنْضِباط
Onuncu Anahtar: Disiplin
مَتى تُفْتَحُ عَقْلُ
الْإِنْسانِ بِفِكْرَةٍ جَدِيدَةٍ فَلَنْ يَعُودَ أَبداً الى آفاقِهِ
الْأَصْلِيَّةِ - أَوَلِيفِيِيِهُ وينديل هولمس.
İnsan zekâsı, yeni bir fikir ile bir defa genişlediğinde, hiçbir
zaman / asla eski boyutuna dönemez - Oliver Wendell Holmes
جَمِيعُنَا مُنْضَبِطُون،،
لَكِنَّنَا نَسْتَخدِمُ هَذَا الْاِنْضِباطَ فِي تَكْوينِ عَادََاتٍ سَلْبِيَّةٍ
مِثْلَ التَّدْخِينِ وَالْأكلِ بِشَرَاهَةِ
Biz disiplinli olanlar bu disiplini açgözlüler gibi yemek ve
sigara içmek gibi kötü alışkanlıklar için kullanıyoruz
بَيْنَما النَّاجِحُونَ
يَسْتَعْمِلُونَ هَذَا الْاِنْضِباطَ فِي تَحْسِينِ حَيَاتِهُمْ وَالْاِرْتِقَاءِ
بِمُسْتَوى صِحَّتِهِمْ وَدَخْلِهِمْ وَلِيَاقَتِهِمْ.
Oysaki başarılı olanlar bu disiplini mevkilerinin yükselmesi,
yaşam kalitelerinin artması ve hayatlarını kolaylaştırmak için kullanıyorlar.
الْعَادَاتُ السَّيِّئَةُ
تُعْطِيكَ اللَّذَّةَ وَالْمُتْعَةَ عَلَى الْمَدَى الْقَصِيرِ، وهِي الَّتِي
تُسُبِّبُ لَكَ الْألَمَ وَالْمَرَضَ وَالْمُعاناةَ عَلَى الْمَدَى الْبَعيدِ.
Kötü alışkanlıklar uzun vadede size hastalık ve acı verecek kısa
süreli lezzet ve mutluluklar sunar.
إِذَا لَمْ تَكُنْ
مُنْضَبِطًا فَتُدَاوِمُ عَلَى الرَّغْبَةِ فِي النّجاحِ وَتَتَسَلَّحُ
بِالْإِيجَابِيَّةِ بِشَكْلٍ يَوْمِيٍ وَبِحَمَاسِ قَوَّيٍ فَحَتْماً سَتَفْشَلُ.
Eğer disiplinli olmazsanız başarılı olmak için çalışıp didinmeye
ve olumlu düşünmeye devam edersiniz ama sonuçta başarısız olursunuz.
الْاِنْضِباطُ الذّاتِيُّ
هُوالتَّحَكُّمُ فِي الذَّاتِ، وَهُوالصِّفَةُ الْوَحِيدَةُ الَّتِي تَجْعَلُ
الْإِنْسانَ يَقُومُ بِعَمَلِ أَشْيَاءٍ فَوْقَ الْعَادَةِ،
Disiplin aslında kendinize hükmetmektir ve insanı normalden daha
fazla çalışmaya götüren bir özelliktir,
وَهُوالْقُوَّةُ الَّتِي
تَصِلُ بِكَ إِلَى حَيَاةِ أَفْضَل، فَالْمُثَابَرَةُ تَقْضِي عَلَى أَيُّ
مُقَاوَمَةٍ.
O sizi daha iyi bir hayata ulaştırmak için bir güçtür, çünkü
azmetmek tüm engelleri yok eder. (Alıntı)
Yorumlar
Yorum Gönder