Sana Bir Mailim Var
Sana
Bir Mailim Var
O,
yaşanan gelişmelerin gerisinde kalmayanlardandı. Hatta fazla ilerisine
gidenlerden biri olduğu dahi söylenebilirdi. Hangi teknolojik yenilik olsa, onu
herkesten önce öğrenip edinmeye çalışır; bunun kendisi için gerekli olup olmadığı,
gerekliyse dahi ne kadar gerekli olduğu, nerede kullanıp nerede dur demesi
gerektiği gibi konulara pek kafa yormazdı. En yeni aletler, en gelişmiş
bilgisayar programları, en son keşifler... O bu işlerin adamıydı. Arkadaşları
‘teknik adam’ adını takmışlardı bu yüzden kendisine.
Yaşadığı
ülkenin internet denilen yeni gelişmeyle ilk tanıştığı yıllarda, bu gelişmeyle
ilk tanışanlardan biri oydu. İnternete kendisini öyle kaptırmıştı ki, işten
gelir gelmez bilgisayarın başına oturur, çoluk çocuğun yüzüne bakmadan önce
e-mail var mı diye bilgisayara bakar bir haldeydi. En başta hanımı rahatsız
olmuştu bundan. “Benim kumam bilgisayar” diye dert yakınmaya başlamıştı
arkadaşlarına. “Kocam onun yüzüne bakmaktan bizi görmüyor.” Gün geçtikçe,
arkadaşlarından da kocalarına dair benzer şikâyetler almaya başladı. Birkaç
kez, kocasına, internete kendini biraz fazla mı kaptırdığını sorgulamasını rica
edecek oldu. Ama olmadı. İnternet ile dünyaya nasıl bir açılım sağladığını,
dünyanın bilmem neresindeki insana chat yaparken İslâm’ı nasıl da anlattı
kocası. "Bir kişinin bile imanını bu sayede kurtarmış olsak... “Kocasının
internet hülyalarıyla yaşadıkları evin gerçekleri arasında bir uçurum vardı. Kocası
bunu anlayacak durumda gözükmüyordu. O yüzden, kadıncağız, “Dünyaya açılım, eve
karşı kapanım” gibi sözleri yalnız kendi kendine mırıldanıp durdu; bu çelişkiyi
açma imkânını asla bulamadı. “Dünya kurtulurken evimiz gidiyor, bilmem neredeki
hidayete gelirken çocuklar mahvoluyor” deme imkânını da.
Bu
durum, yalnızca onu değil, çocukları da rahatsız ediyordu. Evin ufaklığı
babasının kucağına birazcık oturup oynamak istese, “Hanım, alır mısın şunu? Şu
an biriyle yazışıyorum” sözü duyuluyordu her keresinde. Ufaklığın olan
bitenlerden haberi yoktu da, ortancayla büyük oğlanın durumdan pek memnun
oldukları söylenemezdi. Büyük oğlan, en sonunda dayanamadı, aylardır doğru
düzgün yarım saat konuşamadığı babasıyla onun anlayacağı dilden konuşmaya karar
verdi.
O
akşam eve gelip bilgisayara koşup internet bağlantısını kurduğunda, babası
ekranda büyük oğlunun ismini gördü. “Sana mail’im var” diye bir e-mail
yollamıştı oğlu. Baba, bu mail’i açma gereği bile duymadı. Açıktı herşey… Mahcup
bir yüzle bilgisayarı kapadı, kararmış ekran karşısında birkaç dakika öyle
oturdu, sonra yapması gereken doğru hareketi yaptı. O akşam da, sonrasında da. İnterneti
yine kullandı; ama karısının ağzından “yeni kuma” tabirini bir daha
duyan olmadı. İSMAİL ÖRGEN
Yorumlar
Yorum Gönder