Bir Tokada Çiçek Tarlası Satılır mı?
Bir Tokada Çiçek Tarlası Satılır mı?
Zengin bir adamın haylaz bir oğlu varmış. Ceplerini parayla
doldurur, eve köye uğramaz, akşama kadar serseri bir arkadaş gurubuna takılır,
içki kumar nerede kötülük varsa onların peşinden koşarmış.
Temiz kalpli baba çok üzülür ne kadar nasihat ederse de
dinletemezmiş. Haylaz oğlu arkadaşlarına toz kondurmaz;
-“Baba benim başım derde bile girse canım arkadaşlarım beni
kurtarır, onlar benim yoluma ölüyor!” dermiş. Artık babasının canına tak etmiş.
Üzüntüden yataklara düşmüş. Bir gün;
-“Oğlum senin kaç arkadaşın var?” demiş.
Oğlu;
-“Babacığım çok fazla; onlarca, yüzlerce…”
Babası da;
-“İşe yaramadıktan sonra; milyon olsa neye yarar? Benim bir
arkadaşım var, dünyalara bedel!” demiş.
Oğlu gülerek;
-“Babacığım bu yaşa gelmişsin, sadece bir arkadaş mı? Diye alay
etmiş.
Babası;
-“Hakiki dost olsun da bir tane olsa da yeter!” Dedikten sonra;
-“Bak oğlum, senin arkadaşların mı iyi, benim arkadaşlarım mı daha
iyi?” “Deneyelim! Demiş.
Oğlu da;
-“Hay hay deneyelim! Demiş.
Babası ahırdan bir koyun kesip çuvala koymuş. Vermiş oğlunun
sırtına…
-“Git en sevdiğin arkadaşlarının kapısını çal! Başım dolaştı,
birisini öldürdüm. Ne olur bana yardım et! Dersin!” Demiş.
Oğlu kanlar damlayan çuvalı sırtlamış. En sevdiği arkadaşının
kapısını çalmış.
-“Arkadaşım başım dolaştı, birisini öldürdüm. Ne olur bana yardım
et!”
Arkadaşı kan damlayan çuvalı görünce korkmuş.
-“Cinayet işlerken bana mı danıştın? Defol başımdan! Sen yandıysan
beni de mi yakacaksın! Senin için bu genç yaşta hapislerde çürüyemem!” diye
kovmuş!
Akşama kadar birçok arkadaşını dolaşmış. Daha da beter cevaplar
almış. Yorgun argın eve gelmiş.
Babası sormuş.
-“Ne oldu? Diye…
Oğlu üzüntü içinde anlatmış başına gelenleri…
Babası;
-“Bir de benim arkadaşıma götür. Selâmımı söyle! Ayrılırken de hiç
yoktan kavga çıkar, bir tokat at!” Demiş.
Oğlu çaresiz o kadar yorgunluğa rağmen babasının arkadaşının
kapısını çalmış. Kendini tanıtmış. Babasının selâmını söylemiş.
-“Benim başım dolaştı sırtımdaki adamı da öldürdüm!” demiş.
Babasının dostu;
-“Hoş geldin, sefalar getirdin! Dostumun oğlu! Koşarak kazma kürek
getirmiş.
-“Hemen bahçeye bir çukur açalım gömelim!” demiş.
Bahçeye bir çukur açmışlar.
Yaramaz oğlan;
-“Sırtımdaki adam ölüsü değil kestiğimiz bir koyun. Babamla böyle
böyle yapmaya karar verdik. Deyince…
Kazılan yeri düzleyip çiçek dikmişler…
Yaramaz oğlan;
-“Ben gidiyorum!” diyerek hiç yoktan kavga çıkarıp; temiz kalpli
adama bir de okkalı tokat yapıştırmış.
Adam tokadı yiyince; arkadaşının oğlunun yüzüne, şaşkın şaşın
bakarak;
-“Bana bak arkadaşımın oğlu! Ben çiçek tarlasını kolay kolay bir
tokada, beş tokada satmam!” Demiş.
Oğlan da özür dileyerek;
-“Bu da babamla anlaşmamızın bir parçasıydı. Ne olur hakkınızı
helâl edin!” diye yalvarmış!
Babasının arkadaşı;
“Oğlum, babanla dostluğumuz; pazara kadar değil, İnşallah mezara
kadar!” deyince;
Haylaz Oğlan baba dostunun elini öpüp;
“Babam sizi davet ediyor. Bu koyunu kızartıp yiyeceğiz.” Demiş.
Babasının dostu
-“Baş üstüne diyerek beraber yola çıkmışlar.
Babasının dostu;
“Sen yorgunsun koyunu ben taşıyayım!” diye yalvarsa da;
Yaramaz oğlan;
-“Hayır, siz bizim misafirimizsiniz. Yorgunluktan ölsem bile size
taşıtmam! Siz gerçekten kara gün dostusunuz. Bunlar bana az bile. Bugüne kadar
babamı boş yere üzmüşüm! İnsanın bin tane kötü arkadaşı olacağına; bir tane
hakiki arkadaşı olsa yeter!” demiş.
Cebin doluysa, yedirirsen herkese,
Herkesler dosttur sana…
Senden iyisi yoktur dünyada;
Ne zaman ayağın tökezler,
İnsanlar senden yiyemez,
O zaman dağılır herkes başından,
Çünkü senden kötüsü yoktur…
Ama hakiki dost öyle mi?
Senden hiçbir şeyler beklemez,
Canını da verir sana…
Yorumlar
Yorum Gönder