Anne Cennet Ne Kadar Güzel!
Anne Cennet Ne Kadar Güzel!
Stuttgart Wiblingen bölgesinde iki yılı aşkın haftalık çevre sohbetlerinden tanıdığım bir hanım telefonda söyle ağlıyordu, Hoca hanım, bizim burada bir komşu, kızını kaybetti. 18 yaşında Ani bir ölümle öldü. Annesi adeta çılgına döndü. Sürekli isyanda, keşke kızım şöyle şöyle olsa idi de ölmese idi diye feryat figan ağlıyor. Ne olur bir gelseniz onunla siz konuşsanız. Sizi az çok tanıyor. Size saygısı var, belki sizi dinler. Biz ne yapacağımızı şaşırdık. Ertesi gün gittim ve beni ölen genç kızın evine götürdüler. Evde matem, yas Anne bir kösede hiç durmadan
ağlıyor.
Cenaze Türkiye’ye gideli 15 gün olmasına rağmen, annenin yüreğindeki ateş hala sönmemiş. Bana büyük portre bir resmini gösterdiler. Gerçekten genç kız, uzun saçları, iri gözleri ve alımlı çehresi ile çok güzel bir kız. Sonra bana annesi şunları
anlattı: Kızım, ben ve babası her sene olduğu gibi gecen sene de memleketimiz İzmir'e gittik... Evimizin karşındaki apartmanda bir genç adam oturuyor. Terbiyesi, asaleti, giyimi ve duruşu ile kızımın dikkatini çekmiş. Bana: Anne bak!
Evlenebileceğim genç. Dedi. Bizde tanışalım diye bir tanıdığı ile haber gönderdik ve tanıştık. Maksadımızı arz ettik. Genç adam üniversite okuyan dindar ve kültürlü biri idi. Kızıma: Aramızda kültür farkı var, siz açık gezen bir hanımsınız, bense eşimin tesettürlü ve mazbut bir insan olmasını isterim deyince kızım en kısa zamanda dinimi öğrenecek ve tatbik edeceğim, bana zaman ver dedi. Ertesi yaz buluşmak üzere anlaştılar.
Kızım ilk iş olarak kendisine dinimizi anlatacak, öğretecek bir yer aradı ve buldu. Çok gayretli dini bilgileri öğreniyor, namazlarını kılıyordu. Böylece izin bitti ve Stuttgarta döndük. Burada bir göz doktorunun yanında sağlık teknisyeni olarak çalışıyor, iş zamanından arta kalan zamanında da Kur’anı-Kerim-i öğrenmek için çok gayret sarf ediyordu. Gelirken getirdiği mantoyu ve eşarbı evde giyip anne yakışıyor mu? Diyordu. Bütün samimiyetiyle İslami öğreniyordu. Sivaslı bir komşumuz onu oğluna istemişti. O ise ret cevabı vermişti. Fakat o, bunu gurur meselesi yapmayarak Kuran-i Kerim-i öğrenmek için onlardan yardım istemişti.
Bir gün başım ağrıyor diye doktora gitti. Bir şeyin yok demişler. Ama baş ağrısı devam ediyordu. Göz, kulak ve diş tahlillerini sonucunda da bir şey bulamamışlardı. Ama ağrısı da bir türlü geçmek bilmiyordu. Bana anlattığına göre, bir gün, evimize bir genç delikanlı gelip ona kırmızı bir gül getirmiş Ben ahiretten geliyorum Allah’ü Teâlâ Hazretleri seni benim kısmetim yazdı, cennette sen benimsin demiş. Bas ağrısı durumu 15 gün sürdü. Son çare olarak Şule’yi hastaneye tahlil için aldılar. Araştırmalar neticesinde hiçbir şey bulamadılar.
Bir gün hastaneye gittiğimde yattığı odanın penceresinden bakıp bana şöyle dedi: Anne! Cennet ne kadar güzel... Döndüm ve baktığı tarafa baktım, gördüğüm sadece park edilmiş arabalardı. Ama o büyülenmiş gibi mutlu bir şekilde pencereye bakıyordu. Bana dedi ki: Anneciğim, beni yarın saat 8.00’de götürecekler. Çılgına döndüm. Babasına koştum kızımız ölüyor, yetiş. Dedim. Babası da çaresiz yüzüme baktı. Söylediklerine inanmıyorduk; ama yine de endişe ve telaşlıydık. Ya doğruysa diyordum. 18 yaşında hayatının baharında, sapa sağlam bir insan hiç ölebilir miydi? Üstelik Doktorlar da sen sağlıklısın dedikleri halde. O gece hiç uyuyamadım. Ertesi gün sabah 7.00’da hastanedeydim. Babası koridorda, içeri girmeye dayanamamış, çaresiz ağlıyordu İçeriye girdim, kızım bana şöyle vasiyette bulundu :
Anneciğim, ben ölünce sakın ağlama, İzmir deki o gence maddi yardımda bulun ve onu istediği bir kızla evlendir. Hesabımda onun evlenmesi için yeterli miktarda para var. Ayrıca bana da daha önce kimsenin kullanmadığı bir tabut al, sonra o tabutu camiye vakfet. Onu sadece bayanlar için kullansınlar. Erkeğin vücudunun
yattığı, değdiği bir tabutta yatmak istemem. Dedi. Yüzüme baktı, korku ifadesi vardı Anne, Azrail’in ayakları ne kadar büyük! Odanın uzunluğu kadar, dedi. Babama selam söyle. Dedi. Başını yastığa koydu, kelime-i şehadet getirdi ve
kızım ÖLDÜ! Adeta çıldırmıştım. Odadan kendimi dışarı attım, Bey dedim kızımız öldü. İkimiz tekrar odaya daldık, kızımız vefat etmişti. Bizden istediklerini yerine getirdim.
Şimdi ben bu acıya nasıl dayanırım? Anne sürekli ağlıyordu. Belli ki anne yüreği dayanamıyordu. Beni odasına götürdüler. Masasında elif cüzü, seccadesi kitaplığında İslâmî anlatan kitaplarla, gardırobunda asılı manto ve eşarbını gösterdiler. Yürekten ve samimi Rabb-ûl Âlemine yönelen bu minicik kalp meğerse bir yılda ne kadar mesafe almış!
Vesselam
Stuttgart Wiblingen bölgesinde iki yılı aşkın haftalık çevre sohbetlerinden tanıdığım bir hanım telefonda söyle ağlıyordu, Hoca hanım, bizim burada bir komşu, kızını kaybetti. 18 yaşında Ani bir ölümle öldü. Annesi adeta çılgına döndü. Sürekli isyanda, keşke kızım şöyle şöyle olsa idi de ölmese idi diye feryat figan ağlıyor. Ne olur bir gelseniz onunla siz konuşsanız. Sizi az çok tanıyor. Size saygısı var, belki sizi dinler. Biz ne yapacağımızı şaşırdık. Ertesi gün gittim ve beni ölen genç kızın evine götürdüler. Evde matem, yas Anne bir kösede hiç durmadan
ağlıyor.
Cenaze Türkiye’ye gideli 15 gün olmasına rağmen, annenin yüreğindeki ateş hala sönmemiş. Bana büyük portre bir resmini gösterdiler. Gerçekten genç kız, uzun saçları, iri gözleri ve alımlı çehresi ile çok güzel bir kız. Sonra bana annesi şunları
anlattı: Kızım, ben ve babası her sene olduğu gibi gecen sene de memleketimiz İzmir'e gittik... Evimizin karşındaki apartmanda bir genç adam oturuyor. Terbiyesi, asaleti, giyimi ve duruşu ile kızımın dikkatini çekmiş. Bana: Anne bak!
Evlenebileceğim genç. Dedi. Bizde tanışalım diye bir tanıdığı ile haber gönderdik ve tanıştık. Maksadımızı arz ettik. Genç adam üniversite okuyan dindar ve kültürlü biri idi. Kızıma: Aramızda kültür farkı var, siz açık gezen bir hanımsınız, bense eşimin tesettürlü ve mazbut bir insan olmasını isterim deyince kızım en kısa zamanda dinimi öğrenecek ve tatbik edeceğim, bana zaman ver dedi. Ertesi yaz buluşmak üzere anlaştılar.
Kızım ilk iş olarak kendisine dinimizi anlatacak, öğretecek bir yer aradı ve buldu. Çok gayretli dini bilgileri öğreniyor, namazlarını kılıyordu. Böylece izin bitti ve Stuttgarta döndük. Burada bir göz doktorunun yanında sağlık teknisyeni olarak çalışıyor, iş zamanından arta kalan zamanında da Kur’anı-Kerim-i öğrenmek için çok gayret sarf ediyordu. Gelirken getirdiği mantoyu ve eşarbı evde giyip anne yakışıyor mu? Diyordu. Bütün samimiyetiyle İslami öğreniyordu. Sivaslı bir komşumuz onu oğluna istemişti. O ise ret cevabı vermişti. Fakat o, bunu gurur meselesi yapmayarak Kuran-i Kerim-i öğrenmek için onlardan yardım istemişti.
Bir gün başım ağrıyor diye doktora gitti. Bir şeyin yok demişler. Ama baş ağrısı devam ediyordu. Göz, kulak ve diş tahlillerini sonucunda da bir şey bulamamışlardı. Ama ağrısı da bir türlü geçmek bilmiyordu. Bana anlattığına göre, bir gün, evimize bir genç delikanlı gelip ona kırmızı bir gül getirmiş Ben ahiretten geliyorum Allah’ü Teâlâ Hazretleri seni benim kısmetim yazdı, cennette sen benimsin demiş. Bas ağrısı durumu 15 gün sürdü. Son çare olarak Şule’yi hastaneye tahlil için aldılar. Araştırmalar neticesinde hiçbir şey bulamadılar.
Bir gün hastaneye gittiğimde yattığı odanın penceresinden bakıp bana şöyle dedi: Anne! Cennet ne kadar güzel... Döndüm ve baktığı tarafa baktım, gördüğüm sadece park edilmiş arabalardı. Ama o büyülenmiş gibi mutlu bir şekilde pencereye bakıyordu. Bana dedi ki: Anneciğim, beni yarın saat 8.00’de götürecekler. Çılgına döndüm. Babasına koştum kızımız ölüyor, yetiş. Dedim. Babası da çaresiz yüzüme baktı. Söylediklerine inanmıyorduk; ama yine de endişe ve telaşlıydık. Ya doğruysa diyordum. 18 yaşında hayatının baharında, sapa sağlam bir insan hiç ölebilir miydi? Üstelik Doktorlar da sen sağlıklısın dedikleri halde. O gece hiç uyuyamadım. Ertesi gün sabah 7.00’da hastanedeydim. Babası koridorda, içeri girmeye dayanamamış, çaresiz ağlıyordu İçeriye girdim, kızım bana şöyle vasiyette bulundu :
Anneciğim, ben ölünce sakın ağlama, İzmir deki o gence maddi yardımda bulun ve onu istediği bir kızla evlendir. Hesabımda onun evlenmesi için yeterli miktarda para var. Ayrıca bana da daha önce kimsenin kullanmadığı bir tabut al, sonra o tabutu camiye vakfet. Onu sadece bayanlar için kullansınlar. Erkeğin vücudunun
yattığı, değdiği bir tabutta yatmak istemem. Dedi. Yüzüme baktı, korku ifadesi vardı Anne, Azrail’in ayakları ne kadar büyük! Odanın uzunluğu kadar, dedi. Babama selam söyle. Dedi. Başını yastığa koydu, kelime-i şehadet getirdi ve
kızım ÖLDÜ! Adeta çıldırmıştım. Odadan kendimi dışarı attım, Bey dedim kızımız öldü. İkimiz tekrar odaya daldık, kızımız vefat etmişti. Bizden istediklerini yerine getirdim.
Şimdi ben bu acıya nasıl dayanırım? Anne sürekli ağlıyordu. Belli ki anne yüreği dayanamıyordu. Beni odasına götürdüler. Masasında elif cüzü, seccadesi kitaplığında İslâmî anlatan kitaplarla, gardırobunda asılı manto ve eşarbını gösterdiler. Yürekten ve samimi Rabb-ûl Âlemine yönelen bu minicik kalp meğerse bir yılda ne kadar mesafe almış!
Vesselam
Not: Bu ibret dolu olay,
dinimizi öğrenme, marifetullah konusunda derinleşmemiz hususunda iyi bir ders
olur inşallah. Bu hadise Almanya’da olmuştur! Aile aslen İzmirli’dir. Hadiseden
bir sene sonra baba İslamiyet’e yönelip hacca gitmiş ve ailesini de alıp Türk
iyeye kesin dönüş yapmıştır! Sizden isteğim bunu elinizden geldikçe tanıdığınız
herkese göndermeniz gerçekten ders alınacak bir olaydır!
Yorumlar
Yorum Gönder