Kayıtlar

Alan Sensin Veren Sensin!

  Alan Sensin Veren Sensin!   Alan sensin, veren sensin, kılan sen! Ne verdinse odur dahi nemiz var? Hakîkat üzre anlayıp bilen sen! Ne verdinse odur dahi nemiz var?   Tutan el-ü ayak senden gelipdir, Gören göz-ü kulak senden gelipdir, Efendi dil dudak senden gelipdir, Ne verdinse odur dahi nemiz var?   Hudâyâ biz bu zâtı kande bulduk, Ya ef'âl ü sıfâtı kande bulduk, Fenâyı ya sebâtı kande bulduk, Ne verdinse odur dahi nemiz var?   Bizim ahvâlimiz ey Hayy u Kayyûm, Cenâb-ı pâkine hep cümle ma'lûm, Buyurdun oldu illâ kaldı ma'dûm, Ne verdinse odur dahi nemiz var?   Hüdâyî'yi sen erişdir murâda, Senindir çünki hükm arz-ü semâda, Efendi dahli yok gayrın arada, Ne verdinse odur dahi nemiz var?   (Azîz Mahmûd Hüdâyî Kaddesallahu Sırrahu'l-Âlî)

Dünya Sevgisi

Dünya Sevgisi   İsa Aleyhisselâm bir yere giderken yolu bir köye uğradı. Köy halkının bahçelerde ve yollarda ölü olarak yattığını gördü. Yanında bulunan Havarilere: “- Ey Havariler! Bunlar mutlaka Allah Teâlâ’nın gazabından dolayı ölmüşlerdir. Eğer Allah Teâlâ’nın gazabından değil de başka bir sebepten ölmüş olsalardı, birbirlerini gömerlerdi.” dedi. Havariler İsa aleyhisselama şöyle dedi: “- Ey Allah Teâlâ’nın Peygamberi! Onların başına gelenleri bilmek isterdik.” Bunun üzerine İsa 'Aleyhisselâm onların başına ne geldiğini kendilerine öğretmesini Allah’ü Teâlâ'dan istedi. Allah’ü Teâlâ İsa 'Aleyhisselâm’a şöyle vahyetti: “- Gece olduğu zaman, onlara seslen, onlar sana cevap verirler.” Gece olunca İsa Aleyhisselâm yüksek bir yere çıkarak: “- Ey köy halkı!” diye seslendi. İçlerinden biri şöyle cevap verdi: “- Ey Allah Teâlâ’nın Peygamberi, buyur!” “- Bu haliniz nedir, başınıza ne geldi?” “- Sağlığımız, sıhhatimiz yerinde olduğu halde uyuduk. Sab...

Sükût Et Sessiz Ol Susan Kurtulur…

  Sükût Et Sessiz Ol Susan Kurtulur…   Herkes ister biri beni dinlesin, Anlatacak bir derdi var herkesin, Söz gümüşse sükût altın bilesin, Sükût et sessiz ol susan kurtulur…   Dilini tutmazsan dişin ardında, Kalırsın ettiğin sözün altında, Çetin bir hesap var Hakk’ın katında, Sükût et sessiz ol susan kurtulur…   Ağzından çıkanı kulağın duysun, Attığın adımlar sözüne uysun, Bırak sen bildiğin aklında dursun, Sükût et sessiz ol susan kurtulur…   Sakın malayani kelâm etmekten, Haddi aşıp çok aşırı gitmekten, Nasiplenmek istiyorsan hikmetten, Sükût et sessiz ol susan kurtulur…   (Şairini bulamadım…)

Misyonerlerin Yüz Yıllık Planı (Lawrence'ın Çocukları)

  Misyonerlerin Yüz Yıllık Planı (Lawrence'ın Çocukları)   ·      Sizden Müslümanları Hristiyan yapmanızı istemiyoruz. ·      Sizin asıl göreviniz Müslümanları İslam dininden uzaklaştırmaktır. ·      Doğumlarından ölümlerine kadar haç takmasınlar, kiliseye gitmesinler, vaftiz olmasınlar ama Hristiyan gibi yaşasınlar. ·      Bunu çağdaşlık adı altında yapın. ·      Allah’ı ve Peygamber’i tanımayan bir nesil büyük işlerle idarelerle uğraşmaz; idealsiz, dinsiz, mefkûresiz yaşarlar. Rahatı, tembelliği parayı ve nefislerini sever; arzu ve şehvetlerini tatmin için uğraşırlar. ·      Müslümanları vaftiz etmek için boş yere çabalayıp durmayalım. ·      Başka yollar başka çareler deneyelim. ·      İslam memleketlerinde girişeceğimiz faaliyetlerde onlara, Hristiyan adetlerini, Hristiyan bayramlarını, Hristiyan k...

Muzaffer Ozak Rahmetullahi Aleyh’ten Nasihatler

Muzaffer Ozak Rahmetullahi Aleyh’ten Nasihatler ·      Hepiniz Allah Teâlâ'ya koşun. (Zâriyât Sûresi, 50) ·      Allah Teâlâ'ya muhtaç olduğun kadar ibadet et! Ateşe dayanabileceğin kadar günah işle! ·      Cahiller helâk oldu, bilenler kurtuldular. Bilenler helâk oldu, yapanlar kurtuldular. Yapanlar helâk oldu muhlisler kurtuldular. ·      Oku! Okumakla kalma anla! Anlamakla kalma! Amil ol, yap! Yapmakla da kalma! İhlâs ile yap! ·      İki şeyi sakın unutma! Bunları unutursan helâk olursun: Biri Allah Teâlâ'yı biri ölümünü! ·      Günahlarına ağla! Ağlayamıyorsan niye ağlayamıyorum diye ağla! ·      Hesaba çekilmeden önce SİZ KENDİNİZİ hesaba çekin! ·      Kendine kabir hazırlama, kendini kabre hazırla! ·      Medine’de gömülmeye çalışma, Medine’ye lâyık olmaya çalış! ·      Sofuluğuna, zü...

Allah Teâlâ Sevdiği Kullarına Belâ Verir

  Allah Teâlâ Sevdiği Kullarına Belâ Verir   Allah Teâlâ sevdiği kuluna hastalık verir. Allah Teâlâ sevdigi kuluna dert verir. Başımıza bir dert geldiğinde veya hastalandığımızda hemen; “Niye ben? Niye benim başıma geldi?” diye isyan ederiz... Ama çok yanlış yapıyoruz. Çünkü Allah Teâlâ sevdiği kullarına dert verirmiş...   İbni Abbas Radıyallahu Anh’dan gelen bir rivayette şöyle geçmektedir: “Peygamberlerden biri Allah’ü Zülcelâl’e dedi ki: “Allah’ım mümin kulun sana itaat ediyor ve günahlardan uzak kalıyor. Böyleyken dünya nimetlerinden mahrum oluyor ve çeşitli belâlara uğruyor. Buna karşılık sana itaat etmediği halde hep günah işleyen kulunun dünya ayakları altına seriliyor?”   Allah’ü Zülcelâl vahiy yolu ile bu Peygambere şöyle buyurdu: “Kullar da belâlar da benimdir. Her ikisi de bana hamd ederek beni noksan sıfatlardan tenzih eder. Mümin arada bir günah işleyince; bu günahına kefaret olsun diye dünyada onu mahrumiyete düşürür ve başına belâ verir...

İşleri ehline vermek

  İşleri ehline vermek   Kur’an-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde, işlerin ehli olana yani layık olduğu kimselere verilmesi emrediliyor. Görev yerlerinin emanet olduğu, bu emanetlere riayet edilmesi, uyulması emredilmektedir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: “Allah size, mutlaka emanetleri (işleri) ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle davranmanızı emreder.” (Nisa Sûresi, 58)   “Biz emaneti (dinin emir ve yasaklarını), göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, “sorumluluğundan” korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.” (Ahzab Sûresi, 72)   Müminler övülürken, “Emanetlerine (dinin emir ve yasaklarına) riayet ederler ve verdikleri sözleri yerine getirirler” buyuruluyor. “Müminun Sûresi, 8”   Bir işi yaparken de aralarında istişare ettikleri, birbirine danışarak yaptıkları bildiriliyor. (Şura Sûresi, 38)   Hadis-i şeriflerde de buyuruluyo...

Allah Bes Bâkî Heves (2)

  Allah Bes Baki Heves (2)   Ey zâir-i sâhib-nefes, hubb-ı sivâdan meyli kes. Dünyâda kalmaz hiç kes, Allahü bes, bâkî heves.   Her ten biter bir derd ile, geh germ ile geh serd ile, Uğraşmağa bir ferd ile, değmez bu dünyâ-yı ehas.   Ben de ferîd-i asr idim, fass-ı nigîn-i sadr idim, Nakş-ı hümâyûn-ı satr idim, gösterdi çarh rû-yi abes.   Dil-haste oldum bir zemân, tedrîc ile bitdi tüvân, Uçdu nihâyet murg-ı cân, çünki harâb oldu kafes.   Söndü çerâg-ı âfiyet, zulmetde kaldı şeş cihet, Açıldı subh-ı âhıret, envâr-ı Hak’dan muktebes.   Buldum o dem Sübhânımı, arz eyledim ısyânımı, Matlûb idüp, gufrânımı, rahmetle oldu dâd-res.   Yâ Rab! Bu abd-i rû’siyâh, etdimse de yüzbin günâh, Dergâhını kıldım penâh, afvındır ancak mültemes.   Târîhdir ism-i Gafûr, lâbüdd ider sırrı zuhûr, Afv olunur her bir kusûr, Allahü bes bâkî heves.   Abdurrahmân Sâmî Paşa Rahmetullahi Aleyh   Şiirin Açı...