Kayıtlar

Askerin Müthiş Cevabı (Mutlaka Okuyun)

Resim
  Askerin Müthiş Cevabı (Mutlaka Okuyun) Bir asker, namaz kılan diğer askere sordu: “- Arkadaş kaçıncı asırda yaşıyoruz? Niçin kendini zahmete sokup her gün 5 defa namaz kılıyorsun? Namaz kılan asker, tam o sırada uzaktan görünen teğmeni gösterdi: “- Şu insan niçin yanından geçerken toplanıyor, selam veriyor ve bütün emirlerine itaat ediyorsun. ''Yat!'' dese yatıyor, 'Kalk!' dese kalkıyorsun? O da senin gibi iki ayağı, iki eli ve bir başı olan bir insan değil mi?” Diğer asker cevap verdi: “- Evet! O da benim gibi biri insan ama rütbesi var, omuzun da yıldızı var!”. Namaz kılan askerin cevabı müthişti: “- Ey arkadaş! Sen omuzun da bir tane yıldızı var diye senin gibi bir insana itaat ediyorsun da ben, yerdeki kumlar adedince yıldızları olan ve hepsini tespih tanesi gibi kudret eliyle çeviren; seni - beni, canlı - cansız her şeyi yaratan ve ayakta tutan âlemleri Rabbi; Allah’ü Teâlâ’ya niçin itaat...

Şişmanlığın İlâcı

  Şişmanlığın İlâcı   İmam Şafiî Rahmetullahi Aleyh buyurdular: “- Eski zamanların birisinde çok şişman bir hükümdar varmış. Tıp uzmanlarını bir araya topladı. Ve onlara: “- Etimi hafifletecek, beni bir parça zayıflatacak bir çözüm önerin, bir yol gösterin!” dedi. Ancak doktorlar ona bir çare bulamadılar.   Daha sonra ona akıl edip ve bu işten anlayan başka bir adam gönderdiler. Hükümdar kendisine gönderilen adama söyle bir göz attı, “- Bu delikanlı mı beni tedavi edecek?” dedi. O genç; “- Allah iyiliğinizi versin, hükümdarım! Ben tabip ve müneccim bir adamım. Bana bir gece süre tanı, ta ki senin burcuna bakarak; senin ilacını tespit edeyim ve ona göre seni tedavi edeyim.” Dedi. Bunun üzerine hükümdar ona uydu. O genç kişi; “- Ey melik eman eman (bana bir kötülük gelmeyeceğine emniyet ver)” dedi. Hükümdar; “- Sana emniyet verdim!” dedi. Bunun üzerine delikanlı hükümdara; “- Senin talihine, burcuna baktım. Senin bir aylık bir ömrün kalmış… D...

Allah’ü Teâlâ Mülkü Dilediğine Verir

                                                   Allah’ü Teâlâ Mülkü Dilediğine Verir               Âriflerden birine sormuşlar: "- Akıllı ve bilgili insanlar hep yerlerde sürünürken, câhiller ve ahmaklar hep en yüksek mevkilerde bulunuyor. Hâlbuki bunun tam tersi olması gerekmez mi? Bunun hikmeti nedir?" demişler. Hazret şu cevâbı vermiş: "- İnsanlar, akıllarına ve ilimlerine güvenmesinler, her şeyin hep takdîr-i ilâhî ile olduğunu bilsinler ve sadece Allah’ü Teâlâ 'ya güvensinler diye böyledir!" demiş. İmâm-ı Şâfî Rahmetullahi AleyhHazretleri de bu hususta şöyle buyurmuştur: "- Kazâ ve kaderin delillerinden biri de, akıllıların sefâlet içinde, ahmakların şatafat içinde yaşamasıdır." Âyât-ı Kur`ân ile sâbitdir ki, Allah’ü Teâlâ 'ya mülkü dilediğine verir. Diledi...

Hocam! Ölüm Nedir? Anlatır mısın?

  Hocam! Ölüm Nedir? Anlatır mısın?   Bir Gün Öğrencileri; Îmâm-ı Gazâlî Rahmetullahi Aleyh Hazretlerine: “- Hocam! Ölüm Nedir? Bize Özel Olarak Anlatır mısın?” Demişler. Velâyet nûru ile ölümünün çok yakın olduğunu anlayan Îmâm-I Gazâlî Rahmetullahi Aleyh Hazretleri: “- Men lem yezuk, lem ya’rif… (Yani; tatmayan bilmez ki!) Önce kendim tadayım, sonra size anlatırım…” Demiş. Öğrencileri de: “- Aman Hocam! Öldükten sonra sizinle nasıl bağlantı kurarız?” Dediklerinde gülümseyerek yalnızca, “İnşaallah!” diye cevap vermiş. Gerçekten aradan çok zaman geçmeden Îmâm-I Gazâlî Rahmetullahi Aleyh hazretleri ölümü tatmış ve öldüğü gece öğrencilerinin rüyalarına gelerek: “- Allah’ü Teâlâ dostları sözünü tutar… İşte, bugün ölümü tattım ve sözümü tutmak için rüyanıza geldim…” Demiş ve şöyle devam buyurmuş: “- Abdestimi tazeleyip sabah namazını kıldıktan sonra, yalnızca odama çekildim ve ölüm meleğini beklemeye başladım. “Lâ ilâhe illallah” diye zikrederken, bir ...

Bırakma Beni

Bırakma Beni   'Hevâ'dan kaçmaya, ettim de yemin; Olmadım, yine de kendimden emin. Ey! Yüce Sahibim, Rabbül Âlemin, Nefsimle baş başa, bırakma beni!   Son buldu, kibirle büyük savaşım, Önünde eğildi, o mağrur başım. Gördün.. Beytullah’ta seldi gözyaşım, Rahmetinden mahrum, bırakma beni!   Kişi gâfil ise, kelâm nâfile, Kalpler mutmaindir, zikrullah ile. Şu fâni dünyada, bir nefes bile, Kur’ân’dan nasipsiz, bırakma beni!   İbâdet tahtımdır, hidâyet tâcım, Başka hiçbir tâca, yok ihtiyacım, Her an, her mekânda Sana muhtâcım, Kapında secdesiz, bırakma beni!   Artık avutmuyor, ne söz ne beste, Emrini bekliyor, ruhum kafeste. Vuslat kapısında, o son nefeste, Şehâdetten gâfil, bırakma beni!   Affın azâbından, bilirim yüce, Doksan dokuz ismin, dilimde hece. Sorgu sual, başlayınca o gece; Kabirde cevapsız, bırakma beni!   Yaklaşan bir gün var, şartları yaman; Kur’ân der ki; O gün, verilmez aman. ...

Turgut Özal Rahmetullahi Aleyh'ten Seçilmiş Sözler

Resim
Turgut Özal Rahmetullahi Aleyh'ten    Seçilmiş  Sözler   ·      Türkiye niye kalkınamadı? Çünkü yabancılar Türkiye üzerinde çok dolaşıyor. Bizdeki üst yöneticileri çok kolay satın alıyor ve yönlendiriyorlar. Türkiye’nin bu derece kalkınmada geç kalmasındaki sebep budur. ·      Milletlerin hayatlarında bazı nesillere büyük fedakârlıklar düşer. Mesela; memleketimizde birinci Cihan Harbi ile istiklal Harbi’ne iştirak eden nesil böyle bir nesildir. ·      Bir ülkenin en büyük zenginliği sahip olduğu nüfusu ve onun özellikleridir. Nüfusun yapısı, kültür seviyesi, bedeni ve ruhi hasletleri, sağlığı ve zindeliği önemli faktörlerdir. ·      Esasen bütün beşeri faaliyetlerin merkezinde insan unsuru vardır. Ve bu unsurun kalite ve kabiliyetine göre içtimai ve iktisadi davranışları şekillenirler. ·      Eğitim ve öğretimle ilgili kalitatif ve kantitatif meseleleri bir...

İmam-ı Âzam Rahmetullahi Aleyh Hazretleri Hakkında Kıssalar

  İmam-ı Âzam Rahmetullahi Aleyh Hazretleri Hakkında Kıssalar     İmam-ı Âzam Rahmetullahi Aleyh Hazretleri hakkında: “- Kırk sene, yatsı abdestiyle sabah namazını kılmıştır.” denir, doğrudur. Hazreti İmam, yolda giderken iki kişinin kendisi hakkında: “- İşte yatsı abdestiyle sabah namazını kılan zat budur!" diye konuştuklarını duyar. Bunun üzerine: “- Yâ Rabbi, bu insanları yalancı çıkarma. Ben, senin huzuruna bende olmayan bir sıfatla çıkmaktan hayâ ederim!” Diyerek ondan sonra yatsı abdestiyle sabah namazını kılmaya başlamış ve bu 40 sene devam etmiş. Hazreti İmam'ın namaz kıldığı mescidin müezzini anlatıyor: “- Yatsı namazını kılıyorduk. İmam namazda "Zilzal" sûresini okudu. Cemaat içinde İmam-ı Âzam da vardı. Namaz bitti, herkes çıktı. İmam-ı Âzam tefekkür halinde, olduğu gibi duruyordu. Onu rahatsız etmemek için kandili yanar vaziyette bırakarak çıktım. Onun mescidde kalacağını tahmin ederek kapıyı kilitledim. Sabah ezanını okuyup içeri...

Namaza Gelenler Başka; Camiye Gelenler Başka…

            Namaza Gelenler Başka; Camiye Gelenler Başka…   Harun Reşid Rahmetullahi Aleyh, bir Ramazan günü Behlül Rahmetullahi Aleyh'e, akşam namazında camiye gitmesini ve namaza gelen herkesi iftara davet etmesini söyledi. Akşam oldu, namaz kılındı, namazdan sonra Behlül Rahmetullahi Aleyh 5-10 kişilik bir grupla çıka geldi. Harun Reşid şaşırdı: - Akşam camiye bu kadar insan mı geldi? Behlül Rahmetullahi Aleyh cevap verdi: - Siz bana camiye gelenleri değil, namaza gelenleri iftara çağır dediniz. Namazdan sonra cami kapısında durdum, çıkan herkese hocanın namaz kıldırırken hangi sureyi okuduğunu ve daha başka şeyler sordum. Onları da yalnız bu getirdiğim kişiler bildi. Camiye gelen çoktu ama namaza gelen bu kadarmış.

Hülagu İle Kadıhan Diyaloğu

  Hülagu İle Kadıhan Diyaloğu   Hülagu, Moğol İmparatorluğunun kurucusu Cengiz Han’ın torunu, İlhanlı Devletinin kurucusu Mengü Kağan’ın da kardeşidir. 1255 de ağabeyi Mengü Han tarafından Ortadoğu’da henüz ele geçirilmemiş toprakların ele geçirilmesi için görevlendirilir. Hülagu 1258 tarihinde Bağdat’a girerek Abbasi Halifesi Mutasım’ı keçeye sarıp Moğol atlarının ayakları altında ezdirerek öldürtür. Şehirde katliamlara başlar ve şehri yağmalar. Kadın, yaşlı, çocuk, hamile demeden bazı kaynaklara göre 200.000, bazılarına göre de 400.000 kişiyi katleder. Cami, hastane, saray ve benzeri ne varsa hepsini yok eder. Kütüphaneleri ve tarihi eserleri yakar, yıkar. Milyonlarca dini ve ilmi eserin büyük bir kısmını Dicle Nehrine attırır. Hülagu’nun zalimliğini anlatmak için Dicle’nin günlerce kan ve mürekkep aktığı söylenir. Hülagu bir gün, şehrin dışına kurduğu karargâhında, o beldenin en büyük âlimi ile görüşmek istediğini bildirir. Bu haber, âlimler arasında korku ve endi...