Kayıtlar

Muhteşem Bir Şükür Ve Tefekkür Örneği

Muhteşem Bir Şükür Ve Tefekkür Örneği           İsa Aleyhisselâm bir ağacın altında kendinden geçmiş bir halde dua eden birini görür. Dikkatlice baktığında adamın ayakları tutmayan bir kötürüm olduğunu anlar. Sonra iki gözünün de görmediğini fark eder. Vücuduna dikkatlice baktığında ise cildinde Baras hastalığı olduğunu görür.           Ama adam bütün bunlara rağmen ellerini kaldırmış mutluluktan uçacakmış gibi dua etmektedir:           "- Ey nice zenginlere vermediği nimeti bana ikram eden Rabbim! Sana ağaçların yaprakları sayısınca şükürler olsun!" Hazret-i İsa Aleyhisselâm kötürüm adama yaklaşır:           "- Ayağın yürümüyor, gözün görmüyor; bedenin de sağlıklı görünmüyor? Buna rağmen çoğu zenginlere verilmeyen nimetlerin sana verildiğini düşünmekte, bunun için de büyük bir mutlulukla şükretm...

Miftahu’l Cennet Duası

Miftahu’l Cennet Duası   بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ وَإِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ لاَّ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ اَللَّهُمَّ اَدْخِلِ اَلجَنَةَ لَا إِلَهَ إِلاَّ اَللهُ مُحَمَّدً رَسُولُ اَلله رَّبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَن يَحْضُرُونِ اَللَّهُمَّ اَدْخِلِ اَلجَنَةَ لَا إِلَهَ إِلاَّ اَللهُ مُحَمَّدً رَسُولُ اَلله وَقُل رَّبِّ أَنزِلْنِي مُنزَلًا مُّبَارَكًا وَأَنتَ خَيْرُ الْمُنزِلِينَ اَللَّهُمَّ اَدْخِلِ اَلجَنَةَ لَا إِلَهَ إِلاَّ اَللهُ مُحَمَّدً رَسُولُ اَلله رَبِّ اجْعَلْنِي مُقِيمَ الصَّلاَةِ وَمِن ذُرِّيَّتِي رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاء اَللَّهُمَّ اَدْخِلِ اَلجَنَةَ لَا إِلَهَ إِلاَّ اَللهُ مُحَمَّدً رَسُولُ اَلله رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّا إِنَّكَ أَنتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ اَللَّهُمَّ اَدْخِلِ اَلجَنَةَ لَا إِلَهَ إِلاَّ اَللهُ مُحَمَّدً رَسُولُ اَلله رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقِينَ إِمَامًا اَللَّهُمَّ اَ...

Likaullah (Allah’ü Teâlâ’ya Kavuşma)

Resim
Likaullah (Allah’ü Teâlâ’ya Kavuşma) “Likâ”: Kavuşmak, buluşmak ve görüşmek manalarına gelen Arapça bir kelimedir. Özellikle tasavvuf ıstılahı olarak çokça zikredilen “likâullah” tabiri ise; Allah’ü Teâlâ’ya kavuşmak, Cenâb-ı Hakk’ın vuslatına ermek ve Cennet’te “Cuma Yamaçları”ndan Mevlâ-yı Müteâl’in o güzellerden güzel cemaliyle şereflenmek demektir. Belki de en büyük sabır; likâullaha aşk-u iştiyak ile yanıp tutuşan ama henüz “gelebilirsin” davetini almadığından dünya zindanına katlanan hakikat âşıklarının vuslata karşı dişini sıkıp dayanma sabrıdır. Sürekli öteler iştiyakıyla nefes alıp veren Hak dostlarının, vazifelerini tamamlayana kadar dünya hayatına katlanmaları ve gönüllerindeki vuslat arzusunu mesuliyet duygusuyla bastırmaları en zor sabırdır… (Alıntı)

Uzun ve Sağlıklı Bir Hayatın 40 Maddelik Anayasası

Resim
Uzun ve Sağlıklı Bir Hayatın 40 Maddelik Anayasası Prof. Dr. Osman Müftüoğlu   1- Yaşı 50’yi geçen herkes şu soruya net ve açık bir yanıt arar: “Daha huzurlu, keyifli, sağlıklı ve uzun nasıl yaşayabilirim?” Belki de bu nedenle iki haftadır ‘havanda telomer dövüp’, ottan çöpten imal haplarla ömrümüzü uzatıp uzatmayacağımızı konuşuyoruz. Lafı sündürmeden noktayı koyalım: Yok öyle bir şey! Öyle günde bir-iki hap yutarak telomeri törpülenmekten kurtarmak en azından şimdilik imkânsız. O hap da diğerleri de palavra. Palavra zira beş metre uzunluğunda telomeriniz de olsa eğer hayatınızda huzur ve sağlık yoksa o uzun hayatın size hiçbir hayrı olmaz. Peki, ne mi yapacağız? Ben bu konuda yapılmış çalışmalar ve yaşanmış tecrübelerden alınmış bazı bilgileri özetlemeye çalışacağım. Buyurun size sağlıklı ve uzun bir ömrün olmazsa olmaz 40 şartı. 2- Az ve öz yiyin Sağlıklı beslenmek bu işin olmazsa olmazlarından. Ne ki 50’li yaşların sonrasında önemi azalıyor, yaş ilerledikçe can ...

Gezgin Genç İle Bilge Derviş

Resim
Gezgin Genç İle Bilge Derviş Bir gezgin genç “Hayatın anlamını öğrenmek için” dünyayı gezmeye çıkar. Yolu üzerindeki bir bilgin dervişi evinde ziyaret eder… Bilgin Dervişin evinde birkaç zaruri şey hariç hiç eşya yoktur. Sadece; kitaplar, minder, sehpa seccade ve bir ibrik vardır. Gezgin genç: “- Sizin başka eşyanız yok mu?” Derviş: “- Hayır!” Dedikten sonra: O da gezgin gence, bir soru sorar. “- Peki, senin eşyaların nerede? Sırtındaki çantadan başka hiç eşyan yok mu?” Der. Gezgin genç, şaşırmıştır… “- Görüyorsun! Ben yolcuyum ama…” Derviş: “- Ben de yolcuyum, yavrum! Ben de yolcuyum! Bu dünyadan ahirete gidiyorum!”

Öfkesini Yutanlar İçin Cennet Vardır

Öfkesini Yutanlar İçin Cennet Vardır Hazreti Ali Radiyallahü Anh bir gazâda, kâfirlerden biri ile vuruşup onu alta düşürdü, göğsüne bastı, öldüreceği sırada, kâfir yattığı yerden Hazreti Ali Radiyallahü Anh’ın mübarek yüzüne tükürdü. Hazreti Ali Radiyallahü Anh onu katletmekten vaz geçip ayağa kalktı. Kâfiri serbest bıraktı. Adam bu işe hayret etti. “- Ya Ali! Beni katletmeye yatırdın. Yüzüne tükürdüğüm için, bana daha çok eziyet ederek öldüreceğin yerde, beni serbest bıraktın. Sebebi nedir?” dedi. Hazreti Ali Radiyallahü Anh; “- Seni katletmeye azmettiğimde, azmim Allah rızası içindi. Yüzüme tükürünce kalbime gazap geldi, sana kızdım. Derhal hatırıma; gazabını def edip yutanlar için Allah’ü Teâlâ’nın Cennet va’deylediği geldi. Bu yüzden seni salıverdim” buyurdu. Kâfir, bu hâlden ibret alıp imanla şereflendi.

Ağır İftira ve Geyik Boynuzu

Ağır İftira ve Geyik Boynuzu Hasan Sezâi Efendi (1669 - 1738) zamanında, Edirne'de, kötü yola düşmüş bir kadın vardı. Bir zaman bu kadın halisane olarak tövbe edip, eski hâlinden vazgeçti. Salih ameller işlemeye başladı. Fakat uygunsuz kimseler tarafından tedirgin ediliyor, rahat bırakılmıyordu. Bu kadın Hasan Sezâi'ye gelerek yardım istedi. O da, kadına dergâhta kadınlara mahsus kısımda kalabileceğini bildirince, bir oda tahsis edilip, kadın orada kalmaya, ibâdet ve tâatla meşgul olmaya başladı. Bu arada boş durmayan fitneciler, Hasan Sezâi hakkında çirkin iftirâlar yaymaya başladılar. Daha da ileri giderek, bir gece dergâhın kapısına geyik boynuzu astılar. O ise bu hallere sabrediyor kimseye bir şey demiyordu. Geyik boynuzunu dergâhın içine aldırdı. Edirne vilâyeti günlerce bu dedikodularla çalkalandı. Hasan Sezâi Efendi yine sabrediyor, hiç ses çıkarmıyordu. Bu şayianın yayılmasından az zaman sonra, Edirne'de müthiş bir uyuz hastalığı peyda oldu. Hasa...

Peygamber Efendimiz Aleyhisselâm Cehennemi Sordu

Peygamber Efendimiz Aleyhisselâm Cehennemi Sordu Bir gün Peygamber efendimiz Cebrail aleyhisselama Cehennemi sordu. Cebrail Aleyhisselam da uzun uzun Cehennemi anlattı. Peygamber efendimiz anlatılanlara dayanamayıp bayıldı. Ayıldığında buyurdu ki: – Ey Cebrail, böyle şiddetli, felaket yere benim ümmetim girecek mi? – Evet. Ümmetinin büyük günah işleyenleri Cehenneme girecektir. Bunun üzerine Peygamber efendimiz çok ağladı. Cebrail aleyhisselam da ağladı. Sonra odasına çekildi. Sadece namaz için dışarı çekiyor bunun dışında kimseyle görüşmüyordu. Peygamber efendimizin dışarı çıkmayışının üçüncü günü hazreti Ebu Bekir kapısının önüne gelerek. – Rasulullahı görmek mümkün mü? Diye seslendi. Fakat içeriden bir cevap gelmeyince ağlayarak kapıdan ayrıldı. Sonra hazret–i Ömer gelip, ayni şekilde söyledi. Ona da cevap gelmeyince ağlayarak oradan ayrıldı. Sonra Selman–i Farisi hazretleri geldi. Ona da bir cevap verilmeyince, ağlayarak hazret–i Alinin evine gidip durumu anla...

Haram Rızıkları Çoğaltmaz; Sadece Cehennem Ateşini Artırır!

Haram Rızıkları Çoğaltmaz; Sadece Cehennem Ateşini Artırır! Hz. Ali Radiyallahü Anh, Mescidin kapısında duran yaşlı adama, çıkana kadar atını beklemesini istedi. Hz. Ali Radiyallahü Anh mescitte iken adam atın yularını çaldı ve kaçtı. Hz. Ali Radiyallahü Anh mescitten çıkarken; adama yardımından dolayı iki dirhem verecekti. Fakat atını tek görünce yularının çalındığını anladı. Yanındaki çocuğu yeni bir yular alması için çarşıya gönderdi. Çocuk 2 dirheme bir yular aldı. Hırsız onu çocuğa satmıştı. Bunu gören Hz. Ali Radiyallahü Anh şaşırdı ve şöyle dedi: İnsan, sabretmemekle sadece, helal olan rızkını harama çevirir. Asla, kendisine verilecek rızkı artıramaz! Haram rızıkları çoğaltmaz; sadece Cehennem ateşini artırır! Rabbim her Müslüman’a helâlinden bol bereketli rızıklar nasip etsin! Âmin! Paylaşalım, herkes okusun!