Kayıtlar

Gösteriş İçin Kılınan Namaz

Gösteriş İçin Kılınan Namaz Bir kişi iftar dâvetinde bulunulduğu eve gitmiş. Vakit girip ezan okununca herkesle iftarını açıp, sofraya oturmadan evvel namaz için müsaade istemiş. Ev sahipleri ve diğer misafirler sofrada yemeklerini yerken o kişi yavaş yavaş farz namazını kılmış, ardından da nâfile ibâdette bulunmuş. Tam sofra kalkacakken oturup, bir-iki lokma yeyip; “- Ben az yerim, bu kadarı kâfi” demiş. Sofradakiler o kişi için: “Ne kadar zâhid ve takvalı, ibâdet etmeyi dünya nimetlerine tercih ediyor!” demişler. Meclis dağılıp herkes evine çekildiği zaman o kişi de hızla evinin yolunu tutmuş ve eve girer girmez hanımına; “- Bana acilen sofra kur! İnsanlar ‘Az yer, bol ibâdet eder!’ desin diye bir lokma bir şey yedim, çok açım!” demiş. Bu sözü duyan çocuğu da babasına şöyle sormuş: “- Peki, babacığım, yiyemediğin yemeğin kazasını yapıyorsun da, gösteriş için kıldığın namazı, yaptığın ibadetleri de kaza edecek misin?” M. Fatih ÇITLAK

Üstün Zekâlı İnsanların 5 Akıl Stratejisi

Üstün Zekâlı İnsanların 5 Akıl Stratejisi Beynimiz, düşüncenin kaynağı ve tüm organların çalışmasından sorumlu büyük patron. Bilinç algımızı oluşturan ve derinliklerinde bilinçaltı diye adlandırdığımız alanın asıl sahibi. Hepimiz üç aşağı 5 yukarı aynı beyinlere sahibiz. Üstün zekâlı biri değilseniz tabii. Einstein öldükten sonra beyni araştırılmış ve diğer insan beyinlerinden çok farklı olmadığı tespit edilmiş. Peki, üstün zekâlı insanları diğer insanlardan farklı yapan bu üstünlük nereden geliyor. 1- Bir anda tek bir şeye odaklanmak. Üstün zekâlı insanlar; bir anda tek bir işe odaklanırlar ve bu onlara çok yüksek bir başarı getirir. Bunun için yüksek bir konsantrasyon yetenekleri vardır. Düşünürken, onları kimse başka bir şeye yönlendiremez. Zihniniz için konsantrasyon yeteneğinizi geliştirmelisiniz. Bunun için meditasyon ve nefes egzersizleri yapabilirsiniz. 2- Kendilerine Duydukları İnanç Eğer zihninize, "Ben başarılı bir insanım!" diyorsanız ve bunu...

Susmanın Faydaları

Susmanın Faydaları Sual: Az konuşmanın, susmanın faydaları, çok konuşmanın da zararları hakkında bilgi verir misiniz? CEVAP Peygamber efendimiz, “Az konuşmak imandan, çok söz nifaktandır” buyurmaktadır. Dil, büyük nimettir. İyi ve kötü işteki rolü, iyiliği de kötülüğü de büyüktür. Cennete de, Cehenneme de götürür. Cirmi küçük, cürmü büyüktür. İman ve küfür dildeki ifadeden anlaşılır. Dil, ya hak konuşur, ya bâtıl. Diğer uzuvların sahası dardır. Kulak sadece işitir, göz sadece görür. Dilin sahası geniştir. Hayır ve şer için geniş alana sahiptir. Atalarımız; “Sana senden olur, her ne olursa, Başın selamet bulur, dilin durursa” Ve; “Göz iki, kulak iki, ağız tek, Çok görüp, çok dinleyip, az söylemek gerek” demiştir. Yunus Emre de diyor ki: Sözünü bilen kişinin, yüzünü ağ ede bir söz. Sözü pişirip diyenin, işini sağ ede bir söz. Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı, Söz ola zehirli aşı, bal ile yağ ede bir söz. “Dil” üzerine çok söz söylenm...

4 Adımda Güçlü Beyin

4 Adımda Güçlü Beyin Genel olarak yaş ilerledikçe azalan bazen de hastalıklar ve stres yüzünden zayıflayan beyin fonksiyonlarını desteklemek mümkün. Memorial Hastanesi Beyin Sinir ve Omurilik Cerrahi Bölüm Başkanı Prof. Dr. İlhan Elmacı anlattı. Muz ve kuru baklagiller: Hafıza ve zekâ gelişimi için B vitamini içeren muz, kuru baklagiller, et, balık, yağsız süt, yoğurt ve yeşil yapraklı sebzelerin tüketilmesi önemlidir. Balık: Daha hızlı düşünebilmek için omega 3 bakımından zengin somon gibi balıkları belirli aralıklarla mutlaka tüketin. Kaju ve yer fıstığı: Beyinde yaşlanmayla yavaşlatmak için; E vitamini bakımından zengin ceviz, fındık, kaju, yer fıstığı, ay çekirdeği, susam, keten tohumu tüketilmelidir. Üzüm ve çilek: Dopamin salgılanmasını sağlayan üzüm, problem çözme kabiliyetini artırırken, yüksek oranda antioksidan içeren çilek, yaban mersini gibi meyvelerle domates, havuç gibi sebzeler belleği geliştirerek beyni korumaktadır. Erken yatın erken kal...

Dervişin Görmeyen Gözleri

Dervişin Görmeyen Gözleri Adamın biri, gözleri görmeyen bir dervişin evine misafir olmuştu. Evde, rahlenin üzerinde bir Kur’an-ı Kerim olduğunu gördü ve hayret etti. Çünkü derviş yalnız yaşıyordu, âmâ idi ve evde kendisinden başka kimse bulunmuyordu. Üzerinde durmadı ve sebebini de sormadı. Fakat merak etmedi de değil. Gece yarısı olduğu zaman Kur’an-ı Kerim sesiyle uyandı. Baktı ki, âmâ olduğu için gözleri görmeyen ev sahibi rahlenin başına geçmiş Kur’an okuyor. Öyle ki, okuduğu yerleri parmağıyla da takip ediyordu. Dayanamayarak sordu: - Sen, gözleri görmeyen bir adamsın. Nasıl oluyor da Kur’an-ı Kerim’e bakarak okuyabiliyorsun? Üstelik parmağınla da takip ediyorsun. Derviş cevap verdi: - Allah Teâlâ isterse her şey olur. Ben Kur'an okumayı çok seviyorum. Fakat gözlerim görmüyor. Allah'ü Teâlâ’ya dua ettim. "Ya Rabbi, Kur’an-ı Kerim okurken benim gözlerimi aç ki Kur’an-ı Kerim’i elime alıp okuyabileyim" dedim. Allah'ü Teâlâ da benim bu duamı ka...

Derviş Nasıl Olur?

Derviş Nasıl Olur? Sual: Derviş ne demektir, nasıl olmalıdır? CEVAP Derviş, tasavvuf talebesi demektir. Allah’ü Teâlâ’dan başka her şeyi gönlünden çıkarıp, İslamiyet’e tam uyarak, gönlünü yalnız Allah’ü Teâlâ’ya bağlayan; güzel huylarla süslenmiş kimse demektir. Fakirlikte rahat, zenginlikte sıkıntılı olur. Olayların değişmesi, onu değiştirmez. Başkalarının kusurlarına bakmaz. Hep kendi kusurlarını görür. Kendini hiç kimseden üstün bilmez. Dost, düşman, herkesi güler yüz ve tatlı dil ile karşılar, hiç kimse ile münakaşa etmez. Herkesin özrünü kabul eder. Dervişlik kılık kıyafet işi değildir. Onun için denmiştir ki: Dervişlik olsaydı tac ile hırka, Biz dahi alırdık otuza kırka Dervişlik, kalb kırmamaktır. Bunu yapabilen, Allah’ü Teâlâ’nın rızasına kavuşur. Dervişlik, bir gönül işidir. Gönlünü Allah sevgisiyle dolduran ve her türlü işini bu sevginin gereklerine uygun yapan, İslam büyüklerini seven, onların terbiyesini kabul eden herkes derviş demektir. Sözün...

Bir Derviş Olsaydım

Bir Derviş Olsaydım Bir derviş olsaydım, Yûnus misali, Gönlümü bir aşka salabilseydim! Kalbimde hep ismin, gözümde yaşlar, Mârifetten nasip alabilseydim! Konuşsaydım, sarıçiçek dilinden, Kokunu alsaydım, seher yelinden, Hakk’a doğru gidenlerin yolundan; Sürüne sürüne gelebilseydim! O vefâsız fânîleri bırakıp, Her dem gönülden, gönüle akıp, Boyun büküp, ulu dîvâna çıkıp; Aşkın deryâsına dalabilseydim… Ebûbekir gibi dostun izinde, Hakk’ın nûru parlasaydı yüzümde, Benliğimi yok eyleyip özümde; Hiçliğin kıymetin bilebilseydim… Osman’ım da, yok olsaydım deryâda, Mecnun gibi hak bulsaydım Leylâ’da! Ölmeden ölseydim, yalan dünyada; Gerçek dostta fânî, olabilseydim… Şair: Osman TAŞ (Allah’ü Teâlâ Osman kardeşten razı olsun!)

Zalim Padişah İle Sadık Dervişin Hikâyesi

Zalim Padişah İle Sadık Dervişin Hikâyesi İşittim ki, bir fakir, padişah huzurunda doğru bir söz söylemiş, bu söz o büyük padişaha dokunmuş, incinmiş. Azametini, kudretini göstermek için, fakiri zindana attırmış… Fakir, hapishanede iken, dostlarından biri o fakire gizlice: “A kardeş, demiş sen de o sözü söylememeliydin!” Buna karşılık fakir: “Cenabı hakkın emrini tebliğ etmek ibadettir. Zindandan korkmam, çünkü zindan bir saatlik bir iştir!” cevabını vermiş. Fakir dostun bu konuşmalarını padişahın adamlarından birisi duymuş ve hemen padişaha yetiştirmiş. Padişah gülmüş: “Zavallı yanlış düşünüyor; zindan bir saatlik iştir diyor. Bilmiyor ki o hapishanede ölecektir.” demiş Bu sözde padişahın kölelerinden biri tarafından fakirin kulağına fısıldanmış. Fakir o köleye şöyle demiş: “Tarafımdan padişaha söyle. De ki, ben hiç müteessir değilim. Bence zaten dünyanın kendisi bir saatliktir, ziyade değildir. Beni elimden tutup hapisten çıkaracak olsan sevinme...

Kalpten Bile Gıybet Etme

Kalpten Bile Gıybet Etme Cüneyd-i Bağdâdî rahimehullah’dan aktarıldığına göre, O başından geçen şöyle bir kıssa anlatmıştır: “Bağdat’ta Şûnîziyye Mescidi’nde cenaze namazı kılmak için bekliyordum. Bağdat halkı da derecelerine göre oturmuş cenazeyi bekliyorlardı. Bir ara gözüm bir fakire takıldı. Üzerinde ibadet ehli alameti vardı. İnsanlardan bir şeyler dileniyordu. İçimden kendi kendime: “Keşke şu adam kendisini dilenmekten kurtaracak bir iş yapsaydı onun için daha güzel olurdu!” diye düşündüm. İşim bitince evime döndüm. Gece namaz kıldım ve virdlerimi okudum. Virdlerim bana ağır gelmişti. Uykum kaçtı biraz oturdum. Fakat oturduğum yerde uyku bastı, biraz uyumuşum. Rüyamda o fakiri gördüm. Onu bir tepsi içinde uzatmışlar ve bana: – Onun etini ye, sen onun gıybetini yaptın, denildi. – Ben dilimle onun gıybetini etmedim; sadece içimden geçirmiştim, dedim. O zaman bana: – Sen kalbinden geçirmek şeklinde de olsa, kendisinden bu tür işe razı olunmayacak kimse...