Kayıtlar

Su

Su Bir hamam ki, arınma gayesinden şaheser; Arınmışların yeri, Cennette nurlu Kevser. Kâinatta ne varsa suda yaşadı önce; Üstümüzden su geçer doğunca ve ölünce. İnsanlar habersizken yolların verâsından, Gökle toprak arası su şaşmaz mecrâsından. Su kesiksiz hareket, zikir, ahenk, şırıltı; Akmayan kokar diye esrarlı bir mırıltı. Kâh susar, kâh çırpınır, kâh ürperir, kâh çağlar; Su, eşyayı kemiren küfe ve pasa ağlar. Su bir şekil üstü ruh, kalıplarda gizlenen; Yerde kire battı mı, bulutta temizlenen… Bu dünya insanlığa manevi hamam olsa; Her rengiyle insanlık tek renkte tamam olsa… Su duadır, yakarış, ayna, berraklık, saffet; Onu madeni gökte altınlar gibi sarf et! Necip Fazıl Kısakürek

Kur'an-ı Kerim’de Suyun Hikmetleri

Kur'an-ı Kerim’de Suyun Hikmetleri رَّبُّكُمُ الَّذِي يُزْجِي لَكُمُ الْفُلْكَ فِي الْبَحْرِ لِتَبْتَغُواْ مِن فَضْلِهِ إِنَّهُ كَانَ بِكُمْ رَحِيمًا ﴿٦٦﴾ El İsra Suresi- 66 Rabbiniz, lütfundan nasip arayasınız diye sizin için denizde gemiler yürütendir. Şüphesiz O, size karşı çok merhametlidir. Su, fiziksel ve kimyasal açıdan eşsiz özelliklere ve yararlara sahiptir. Örneğin, suyun yoğunluğunun +4 derecede en yüksek olması denizlerin ve okyanusların alttan buz tutmamasına yol açar. Böylece korunan deniz altındaki canlı hayat, gezegenimizin atmosferindeki oksijeni hayat için gerekli düzeyde tutar. Gökyüzünden yeryüzüne Rahmet olarak iner. Yeryüzüne hayat verip tekrar yerin altına veya tekrar gökyüzüne çıkar. Kâh sıvıdır, kâh katıdır, kâh buhardır. Rabbimizin izniyle döner durur. Kur’an, biz insanoğlunun ilk yaratılışını nazara vererek, hayat kaynağı olan suyun hükümlerinin ne gibi şekiller alarak, temizleyicilik, hayat vericilik, tarihteki kavimlerin başlarına ge

Sakarya Türküsü

İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya: Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.   Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak; Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.   Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir: Oluklar çift, birinden nur akar, birinden kir.   Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kainat: Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!   Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne? Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine:   Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için. Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?   Rabb'im isterse, sular büklüm büklüm burulur. Sırtına Sakarya'nın, Türk tarihi vurulur.   Eyvah, eyvah, Sakarya'm, sana mı düştü bu yük? Bu dâvâ hor, bu dâvâ öksüz, bu dâvâ büyük!   Ne ağır imtihandır, başındaki Sakarya! Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?   İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal; Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,   Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan: Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan!   Şimdi dövün

Altınları Almadı

Altınları Almadı Hazreti Osman, kölesi ile bir yerden geçiyordu. Bir ağacın altında herkesten uzak vaziyette yatan Ebu Zerr Gıfarî Hazretlerini gördü. Ebu Zerr, Eshabın maddeten en fakirlerinden biri idi. Hazreti Osman yanındaki kölesine bir kese altın verdi: — Git bunu şu ağacın altında yatan adama ver. Eğer dediğimi yaparsan seni azad edeceğim, dedi. Hazreti Osman'ın bu müjdesine sevinen köle, mutlaka parayı verebileceği ümidiyle uyuyan adamın yanına varıp uyanmasını bekledi. Bir müddet sonra Ebu Zerr Hazretleri uyanmıştı. Köle: — Al bu keseyi... Diye rica ettiyse de Ebu Zerr, kabul etmiyordu. Köle ısrar ederek: — Eğer bu altınları alırsan kölelikten kurtulacağım. Sen benim azad olmamı istemez misin, Diye yalvardığında O: — Senin kölelikten kurtulmanı ben de isterim ama ben onu alırsam, sen hür olacaksın, ben köle olacağım. Sen benim köle olmamı ister misin? Diyerek parayı almayı kabul etmedi. (Alıntı)

Zeyneb Validemizin Duası

Zeyneb Validemizin Duası Ümmü Mü'minin Zeyneb b. Cahş Radiyallahü Anh validemize hilâfeti zamanında Hazreti Ömer Radiyallahü Anh’den bir miktar hediye para gönderilmişti. Zeyneb validemiz yalnız başına yaşadığı halde halifenin kendisine hediye göndermesi ağrına gitti. Gelen parayı kendisi menfaatına kullanmak şurda dursun, eline bile almadan tamamının fakir - fukaraya dağıtılmasını istedi ve peçelerinden birini yırtarak içine sardırdı, hizmetçisi vasıtasıyla yoksullara dağıttırdı. Halife tarafından gelen paranın Beyt-ül Maldan geldiğini hesap ederek şöyle dua etti: — Ya Rabbi! Bana bundan sonra Ömer Radiyallahü Anh’ın ihsanda bulunmasını nasip etme! Bu duadan sonra Cenab-ı Allah ona daha başka yerlerden bolluk ihsan ederek yokluk çekmeden, ömrünün sonuna kadar halifenin yardımına muhtaç olmadan yaşadı ve bir cömertlik timsali olarak ahirete göç etti. (Alıntı)

Münafığın Duası

Münafığın Duası Hz. Musa Aleyhisselâm zamanında müthiş bir kuraklık baş göstermişti. Musa Aleyhisselâm peygamber ve ümmeti günlerce yağmur duasına çıktılar. Fakat duaları kabul olmuyor ve gökten yağmur inmiyordu. Hz. Musa Aleyhisselâm Tur'a çıkıp münacatta bulundu: — Ya Rabbi! Halimiz, sana malûm. Bizim duamız neden kabul olunmuyor, dediğinde, Allah tarafından şu îlâhî hitap geldi: — Ya Musa Aleyhisselâm! İçinizde nemmam (Lâf taşıyıcı) var. Duanız o sebepten kabule şayan olmuyor. Bu sefer Hz. Musa Aleyhisselâm: — Ya Rabbi bize bildir de, o nemmamı aramızdan çıkaralım ve Sana öyle yalvaralım. Bizim duamızı kabul buyur, Diye niyaz ettiğinde, Cenab-ı Allah: — Ya Musa o kulumu sana haber veremem. Duanızın kabul olunmasını istiyorsanız onu siz bulup aranızdan çıkarın, buyurdu. Hazreti Musa Aleyhisselâm, gelip kavmine durumu bildirdi ve hep beraber tevbe ettiler. Bunların içinde nemmam da bulunuyordu, o da hulusu kalb ile tevbe etmişti. Günahlarının affı

İmam-I Muhammed'in Yemek Yiyişi

İmam-ı Muhammed'in Yemek Yiyişi İmam-ı A'zam'ın en kıymetli talebelerinden İmam-ı Muhammed, son derece âlim ve fazıl bir zat olmakla beraber, dünyalık bakımından da tam aksine fakir bir kimse idi. Arkadaşı İmam-ı Ebu Yusuf Rahmetullâhi Aleyh ise, ilmiyle beraber varlıklı ve zengin bir kimse idi. Bir gün İmam-ı Ebu Yusuf Rahmetullâhi Aleyh, İmam-ı Muhammed'i evine davet etti. Evde aile efradına gelen zatın faziletlerinden bahsedip âlim ve fazıl bir kimse olduğunu söylemişti. İmam-ı Muhammed eve geldi, onu misafir odasına aldılar ve Allah ne verdi ise ikram ettiler. Bu arada İmam-ı Ebu Yusuf Rahmetullâhi Aleyh’ın kızı babasının medhettiği adamın nasıl yemek yediğini merak etmiş, anahtar deliğinden bakmaya karar vermişti. Baktı ki, babasının üstün faziletlerinden bahsettiği adam, önündeki yemekten avurdu patlarcasına yiyor ve tabaklarda yemek bırakmıyor. Kız, babası dışarı çıktığında: — Baba, efendi ve fazıl bir zat dediğin adam bu mu? Nasıl yemek yiyor o öyl

İlim Ve Hokkabazlık

İlim Ve Hokkabazlık İmam-ı A'zam, medreseden çıkıp evine giderken yol kenarında bir canbazın ip üstünde bir takım numaralar yaparak halkı meşgul ettiğini görüp kendisi de seyretmeye başladı. Talebeler Imam'ın bu hareketine hayret etmişlerdi. Onlar da hocalarının etrafını sardılar. Talebelerinin başına toplanmasını bekleyen İmam-ı A'zam: — Hepiniz beni dinleyin. Gelmeyenler de gelsin, dedikten sonra onlara şu konuşmayı yaptı: — Şüphesiz ki, bu cambazların yaptığı iyi bir şey değildir. Bunlar halkı kandırarak onlardan para topluyorlar ve böylece daha iyi yoldan rızık temin etmek varken, kötü yoldan rızıklarını bulmaya çalışıyorlar. Fakat bunlar, kötü olan bir sanatı, adî bir varlık olan dünya malı ve para-pul için yaptıklarından bunların yaptıkları yine bir dereceye kadar günahtır. Ama siz ulvî olan ilâhî ilmi, dünya malı ve para - pul için kullanır, halkı bu yolla aldatır, zengin olmanın yoluna bakarsanız hiç şüpheniz olmasın ki, sizinki bunlarınkinden

1 Dakikayla 1 Yıl Kaybettiler!

Resim
1 Dakikayla 1 Yıl Kaybettiler! Yükseköğretime Geçiş Sınavı'nda kapılar 15 dakika önce kapandı. Sınava 1 dakika geciken birçok aday, salonlara alınmayınca gözyaşlarına hakim olamadı. Üniversite adayları bugün Yüksek Öğretime Geçiş Sınavı (YGS) için ter döktü. ÖSYM tarafından ilk kez uygulanan sisteme göre, YGS'ye 09.45'ten sonra öğrenci kabul edilmedi. Saat 10.00'da başlayan sınava, kurallar gereğince 09.45'ten sonra gelen adaylar alınmayınca geç kalan öğrenciler aylarca verdikleri emeklerinin boşa gitmesiyle gözyaşlarına boğuldu. Hiç düşündük mü? Bu dünyada bir dakika kaybedenler bir yıl beklemek zorunda kalıyor. Ve hüngür hüngür ağlıyor. Ya ahiret âleminde sonsuz saadeti kaybedersek ne yapacağız?  Hiç düşündük mü? Nice saniyelerimiz, saatlerimiz, aylarımız, yıllarımız boşa geçiyor! Bırak boşa geçmeyi bir de en kıymetli zamanlarımızı günahlarla, isyanlarla dolduruyoruz. Allah’ım cümle ümmeti Muhammedi;  zamanlarını boşa geçirmekten, sonsuz s

Münafığın Hilesi

Münafığın Hilesi İçten münkir, dıştan Müslüman olarak gözüken münafıklardan biri, Peygamberimizin azatlı kölesi ve evlâtlığı Zeyd bin Haris hazretlerine ortaklık teklifinde bulundu. O da onun hakiki müslüman olduğunu zan edip beraber ticaret yapmayı kabul etti. Para münafıktan olmak kaydiyle, beraber mal getirip satmak üzere anlaşıp Taif şehrine gitmek üzere yola çıktılar. Yolda münafık, Hazreti Zeyd'e: — Yorulduk. Şu mağaraya girelim de bir müddet istirahat edelim, dedi. O da kalbinde hiçbir kötülük olmadığı için, bu teklifi kabul edip mağaraya girdiler. Münafık, Hazreti Zeyd'e suikasd hazırlamıştı. Orada uyutup, elini ayağını bağladıktan sonra öldürecekti. Biraz sonra Zeyd uyudu, Münafık da plânını tatbike başladı. Zeyd'in ellerini ve ayaklarını sıkıca bağladıktan sonra, onu uykudan uyandırdı. Zeyd uyandı ki, elleri ve ayakları bağlanmış. Kendisini niçin bağladığını sordu. O: — Siz bundan birkaç sene evvel Muhammed'le Taif'e gitmiştiniz. Orad

Sinekten Kurban

Sinekten Kurban Peygamber Efendimiz şöyle anlattılar: — Geçmiş ümmetlerden iki kişi, bir beldede müşriklerin muazzam bir put yaptıklarını duyup görmeye gitmişlerdi. Putperestler gelen Mü'minlere mutlaka putları için bir kurban kesmeleri lâzım geldiğini söylediler. Onlar: — Allah'tan başkasına kurban kesilmez, diyerek bunu reddettiler. Fakat müşrikler dâvalarında ısrar ediyorlar, aksi takdirde kendilerini öldüreceklerini söylüyorlardı. En sonunda: — Hiç olmazsa bir sinek bari kesin, yoksa öldürürüz, dediler, îki mü'minden biri: — Sinek kesmekten ne olur, ölmektense bir sinek keser kurtulurum, dedi ve kesti. Öbürü ise: — Allah'tan başkasına sinek de olsa kesilmez, diyerek onların isteklerini yerine getirmedi. Müşrikler kesmeyeni öldürdüler. Ama sinek kesen îmanından, kesmeyen ise, canından oldu, fakat îmanını kurtardı, Cennete gitti. (Alıntı)

Ülül-emre İtaat Ve İslâm

Ülül-emre İtaat Ve İslâm İran Seferi, Hazreti Ömer Radiyallahü Anh’ın hilâfeti zamanında yapılmış ve bol  Etiketler miktarda ganimet elde edilmişti. Ganimetler arasında kıymetli kumaşlar da vardı. Harpten dönüldükten sonra kumaş vesair ganimetler eshap arasında dağıtılmış ve herkes hissesine düşeni almıştı. Hazreti Ömer Radiyallahü Anh, kendisininki ile oğlu Abdullah'ın hissesini birleştirerek üzerine bir hırka diktirdi. Bir Cuma günü üzerindeki yeni hırkasıyle hutbe irad etmeye çıkıp: — Ey mü'minler beni dinleyin ve bana itaat edin! Diye hutbe okumaya başladığı zaman, eshaptan biri ayağa kalktı ve: — Üzerindeki elbisenin hesabını vermedikçe seni dinlemiyor ve sana itaat da etmiyoruz. Çünkü ganimetten bize düşenle bir elbise yapmak imkânsızdı. Sen nasıl oluyor da elbise olabilecek kumaş alabiliyorsun! dedi. Hazreti Ömer Radiyallahü Anh o eshabın konuşmasını dinledikten sonra, oğlu Abdullah'a: — Ey Ömer Radiyallahü Anh’ın oğlu kalk cevap ver! D

Bakmasıyla Güneş Karardı

Bakmasıyla Güneş Karardı Hazreti Ömer Radiyallahü Anh, sırtından elbisesini çıkarmış yürüyordu. Üzerinde başka elbisesi de olmadığından güneşin sıcaklığı sırtını yakmıştı. Canı yanan Hazreti Ömer Radiyallahü Anh, başını kaldırıp güneşe hiddetle baktığında güneşin bir anda ziyası kayboldu ve ortalık gölge haline geldi. Bu hal Resûlüllah'ın dikkatini çekmişti. Biraz sonra Hazreti Cebrail gelip: — Ya Muhammed! Söyle Ömer Radiyallahü Anh’a güneşe merhamet nazarıyla baksın. Aksi takdirde kıyamete kadar güneş bu hal üzere kalacak, Diye haber verdi. Peygamberimiz durumu Hazreti Ömer Radiyallahü Anh’a bildirdi ve Hazreti Ömer Radiyallahü Anh de güneşe merhamet ile bakınca güneş eski haline avdet etti. (Alıntı)

70 Hac Sevabına Köpeği Suladı

70 Hac Sevabına Köpeği Suladı Beyazıd-ı Bestamî Hazretleri 70. haccını ifa ediyordu. Arafat'a çıktığı zaman, insanların bir kuyu başına toplanmış su alabilmek için uğraştıklarını gördü. Kendisi de kuyunun başına vardığında baktı ki, bir köpek susuzluktan bitap düşmüş, çaresiz bir halde solumakta. Beyazıd-ı Bestamî Hazretlerine bu köpeği sulaması için ilâhî bir ilham geldi. O da kuyunun başına varıp hacılardan köpeği kim sularsa 69 haccının sevabını vereceğini ilân edip, bir miktar su vermelerini istedi. Amma kimse O'nun bu teklifine iltifat etmiyordu. Bu sefer Beyazıd-ı Bestamî 70 haccının da sevabını vereceğini ilân edip biraz su vermelerini isteyince, hacıların içinden birisi zorlukla aldığı suyu verdi. Beyâzıd-ı Bestamî Hazretleri, suyu köpeğin önüne koyup içmesini beklemeye başladığı bir anda; içinden: “Ben ne yaptım, hiç bir köpek için yetmiş hacc sevabı verilir mi?” Diye geçirdi. Bütün içtiyakıyla suyu içmeye koşan köpek bu hal üzerine gerisin geriye dönüp suyu

İmam-ı Birgivi Ve Hanımı

İmam-ı Birgivi Ve Hanımı Büyük İslâm Âlimlerinden İmam-ı Birgivî Hazretleri, ömrünün çoğunu ilim yolunda geçirdiği için, bir hayli yaşlandıktan sonra evlenmişti. Bu sebepten kendisi yaşlı olmakla beraber, hanımı daha genç ve çok da güzeldi. O yıllarda Aydınoğullarının beylik merkezi de İmam-ı Birgivî hazretlerinin bulunduğu Birgi nahiyesi idi. Aydınoğullarının beylerinden biri, İmam'ın genç ve güzel hanımının ismini duymuş ve birçok yerde' onu beğendiğini söylemişti. Beyin kalben kendisine yakınlık beslediğini duyan Birgivî Hazretlerinin hanımı da, içten içe böyle bir evliliğin olmasına arzu duyuyor fakat kimseye sezdirmemeye de gayret ve dikkat ediyordu. Manevî radarlarla hanımın bu halini sezen Birgivî, bir gün helaya abdest bozmaya gittiği zaman, tuvaletteki su testisini kasten kırıyor ve heladan ağlayarak çıkıyor. Hocanın ağlayarak heladan geldiğini gören hanımı: “Hoca hazretleri niye ağlıyorsun?” Diye soruyor. O, tuvalette kullandığı testinin kırıldığını

İbrahim Edhem'in Binekleri

İbrahim Edhem'in Binekleri İbrahim Edhem Hazretleri, yaya olarak hacca gitmek üzere yola çıkmıştı. Bir müddet gittikten sonra, arkadan bir atlı yetişti. Adam, ıssız çöllerde yalnız başına yola giden ihtiyarın kim olduğunu bilmiyordu.”Nereye böyle ey ihtiyar?” Diye seslendi. İbrahim Edhem: — Hacca gidiyorum! Dedi. Adam: — Yanına ne bir binecek ne bir yiyecek almışsın, kaç senede varacaksın böyle, dedi. İbrahim Edhem: — Sen yoluna devam et evlât. Benim bir değil hem de birkaç tane bineğim var, deyince, adam şaşkın şaşkın: — Ne bineceğinden bahsediyorsun. Baksana yaya olarak yoluna devam ediyorsun, dedi. Adam, bir türlü o büyük velînin ne demek istediğini anlamıyordu. İbrahim Edhem Hazretleri: “Benim bineklerimi merak ediyorsun. Bana belâ isabet etse, sabır benim bineğimdir, bir nimet isabet etse bineğim şükür atı olur. Bir kaza isabet etse, rıza atına binerim. Eğer nefsim beni aldatmak isterse, bilirim ki, geçen ömrüm kalanından daha çoktur. Nefsimin

Sohbette Başka, Dışarda Başka

Sohbette Başka, Dışarda Başka Ashaptan Hanzâla Radiyallahü Anh Medine sokaklarından birinde, bağıra bağıra ağlayarak süratle gidiyordu. Ebu Bekir Sıddık Radiyallahü Anh rastladı. O: “Seni ağlatan nedir ya Hanzala?” Diye sordu. Hanzala: “Ben münafık oldum ya Eba Bekir! Ben ağlamayayım da kim ağlasın!” Diye cevap verdi. Hanzala'nın bu sözünden bir şey anlamayan Hazreti Ebu Bekir: — Sen nasıl münafık olursun. Hangi sebepten dolayı münafık oldun? Diye sordu. O: — Ya Ebu Bekir! Ben Resûlüllah'ın sohbetinde başka, sohbetten çıktıktan, aile efradımın içine karıştıktan sonra başka türlü oluyorum. Sohbette iken tamamen dünyadan ayrıldığım halde, evimde iken aynı durum olmuyor. Bu münafıklık değil de nedir. İçerde başka, dışarda başka! dedi. Hazreti Ebu Bekir: — Ya Hanzala, ben de aynı durumdayım. Yürü bunu Resûlüllah'a söyleyelim, dedi. Beraber Efendimizin huzuruna vardılar. Orada bâzı eshap da vardı. Peygamberimizin huzuruna vardıklarında hâlâ

Kuldan Yardım İstemek

Kuldan Yardım İstemek Müşkil durumda kalan fakir bir şahıs, müşkilinin halli için Halife Harun Reşid'e çıkmaya karar verdi. Halifenin sarayına vardığında baktı ki, Halife namazını kılmış, ellerini kaldırmış, dua ediyor. Halifenin bile başkasından bir şeyler istediğini gören adam, başka birine muhtaç olan bir kimseden bana ne hayır gelir, gider ben de onun istediğinden isterim, deyip geri döner. (Alıntı)

Salâvat

Salâvat Borcunu ödeyemeyen bir fakir, Ravza-i Mutahhare'ye gelip: “Ya Rabbi bana yardım et” Diye yalvarırken uyuyakaldı. Rüyasında Hazreti Peygamberimizi görüp durumu arz etti. Efendimiz: “Falan yere git, orada bir zengin var, ondan borcun kadar parayı iste. Sana 300 dirhemi verir. İnandırmak için de, her akşam bana 10 salavat getirmeden yatmazdı, dün unuttu... Onu hatırlat da bu akşam getirsin” buyurdu. Heyecanla uyanan adam, belki gördüğüm rüyada bir hayır vardır diyerek, zengin adamı araya araya buldu. Adamın evine vardığında onu, samanlıkta saman elerken gördü. Adam samanın içine beş kuruş düşürmüş onu bulmak için bütün samanı elekten geçiriyordu. Onun bu halini görünce, bu kadar cimri bir adamdan bir hayır gelmez ama yine de ben vazifemi yapayım deyip, Resûlüllah'ın selâmını tebliğ etti: — Resûlüllah'ın sana selâmı var. Salavat getirmeyi dün akşam unutmuşsun, bu akşam söylesin buyurdu. Ben ise borçlu bir kimseyim benim borcumu ödemeniz için Peygamberi

Babanı Öldüremezsin

Babanı Öldüremezsin Baş münkirlerden Abdullah bin Ubeyd'in'oğlu, genç yaşta îman etmişti. Bir gün Resûlüllah'ın huzurunda otururken karşıdan babasının geçtiğini gördü. O anda Peygamber aleyhisselâm su içiyordu. Peygamberimizden elindeki suyun hepsini içmemesini diledi.”Ya Resûlallah! Şu karşıdan gelen babamdır. Sizin artığınızı ona vereceğim. Belki içer de îmana gelir” dedi. Onun bu halishane dileğini Efendimiz kabul buyurmuştu. Abdullah İbni Übey'in oğlu, su tasını alıp babasına götürdü ve: — Babacığım bu Resûlüllah'ın artığıdır. Senden bunu içmeni rica ediyorum, deyince, onun küfrü bir misli daha ziyadeleşip: - — Oğlum sana yazıklar olsun. Bana bunu getireceğine keşke ananın bevlini getirse idin daha iyi ederdin, dedi. Babasından bu sözlerini duyan sahabî kılıcını çektiği gibi Resûlüllah'ın huzuruna çıktı: — Ya Resûlüllah! Babam böyle böyle söyledi, müsaade ederseniz onun kellesini keseceğim, dedi. Gencin sözlerini dinleyen P