Vatan Müdafaası
Vatan Müdafaası
بِسْمِ
اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
وَلاَ
تَهِنُوا وَلاَ تَحْزَنُوا وَأَنتُمُ الأَعْلَوْنَ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ
“Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın.
Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olanlar sizlersiniz.” (Al-i İmran, 139)
وَأَطِيعُواْ
اللّهَ وَرَسُولَهُ وَلاَ تَنَازَعُواْ فَتَفْشَلُواْ وَتَذْهَبَ رِيحُكُمْ
وَاصْبِرُواْ إِنَّ اللّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ
“Allah’a ve Rasûlüne itaat edin. Birbirinizle
çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz elden gider. Sabredin. Şüphesiz Allah
sabredenlerle beraberdir.” (Enfal, 46)
26 Ağustos 1071 Malazgirt meydan
muharebesinde, 30 Ağustos 1922 başkomutanlık Meydan muharebesinde ve daha nice çetin
savaşlarda bizlere zaferler bahşeden, fetihlerin, yardımların sahibi, âlemlerin
Rabbi Allah’a hamd-ü senalar olsun.
Fetihleri ve zaferleri ile
gönülleri fetheden, insanlığın dünya ve ahiret saadeti için gönderilen, gül
yüzlü, gül kokulu, âlemlere rahmet Hz. Muhammed Mustafa Efendimize salat ü
selam olsun.
Vatan, insanların doğup büyüdüğü, üzerinde
mazisini ve halini yaşadığı, istikbal hayalleri kurduğu mekândır, topraktır.
Bir toprak parçasının vatan olması, vatan olarak kalması kolay değildir. Vatan
bedel ister. Bu bedel candır, kandır, vatan için çalışmak, gayret etmektir, ter
dökmektir.
“Bayrakları bayrak yapan
üstündeki kandır;
Toprak eğer uğrunda ölen varsa
vatandır!”
Kahraman ecdadımız, bu anavatanın
evlatları olarak analarına her an vefalı olmuşlar, anavatanı, canları pahasına
müdafaa etmişlerdir.
Bu vatan, kardeşlik, birlik
beraberlik şuuruyla müdafaa edilmiştir.
Doğusundan batısına; kuzeyinden
güneyine bütün vatan evladı, din, toprak, namus, bayrak ve
istiklal(bağımsızlık) için türküyle kürdüyle, lazıyla, çerkeziyle, şehirlisi
köylüsü, öğretmeni öğrencisi, kadını erkeği, âlimi talibi, müftüsü hocası
imamı, kısacası bütün mü’min yürekler bir olmuş, Allah’ın nusreti ile Müslüman
yurdu kâfirlerin istilasından korumuşlar, kanlarının son damlasına kadar
savaşmışlardır.
Zannetme ki ecdadın asırlarca
uyurdu
Nerden bulacaktın o zaman eldeki
yurdu?
Üç kıtada yer yer kanayan izleri
şahid,
Dinlenmedi bir gün o büyük şanlı
mücahid.[3]
Bu cennet vatanın her karış
toprağı, canını ve kanını ve de bütün varını mukaddes değerlerine hediye eden,
vatanın bekası için hayatının baharından geçen taze fidanların kanları ile
yoğrulmuştur.
Ay yıldızlı al bayrak kız
kardeşlerin gelinliği, şehitlerin son örtüsü olmuştur.
“Bastığın yerleri toprak diyerek
geçme, tanı,
Düşün altındaki binlerce
kefensiz yatanı,
Sen şehit oğlusun, incitme
yazıktır atanı,
Verme, dünyaları alsan da, bu
cennet vatanı.”
Şehide evladı olarak mesulüz.
Bu emanet cennet vatanı sevip
kıymetini bilmekle,
Dinimize, mukaddesatımıza gönülden
bağlanıp Müslümanca yaşamakla,
Bu vatanda hangi görevde isek, bu
görevi hakkıyla ifa etmekle, ailemiz, toplumumuz ve tüm Müslümanlar için
çalışıp didinip ter dökmekle, zarar dokunan değil faydası dokunan, ardından
hayır dualar okunan bireyler olmakla mesulüz.
“Sahipsiz olan memleketin
batması haktır,
Sen sahip olursan, bu vatan
batmayacaktır.”
Birlik, beraberlik ve kardeşlik
içinde, fitne ve fesattan, ayrılık ve gayrılıktan uzak bir şekilde yaşamakla
mesulüz.
“Girmeden tefrika bir millete
düşman giremez,
Toplu vurdukça yürekler, onu top
sindiremez.”
“Sen-ben’ desin efrad, aradan
vahdeti kaldır,
Milletler için işte kıyamet o
zamandır.”[4]
Rabbi, kıblesi, dini, peygamberi
bir olan, mukaddesatı bir olan Müslümanlar, her devirde İslam kardeşliği
bilinci ve hassasiyeti içinde yaşarlarsa, kâfirlerin saldırıları hep boşa
çıkacaktır. Allah yardımını mü’minlerden esirgemeyecektir.
Bu cennet vatanı koruyabilecek
şuurda Müslüman nesiller yetiştirmekle mesulüz.
Gençliğimizi bir olan Allah’a
ibadetin neşesi içinde mukaddesat şuuru ile yetiştirerek, içkiden, kumardan,
zararlı alışkanlıklardan, zararlı fikirlerden, boş ve zararlı işlerden uzak
tutmakla mesulüz.
Nesilleri İslam’dan Kuran’dan
bihaber yetiştirmek, iletişim araçları yoluyla, yavrularımızı batının batık
medeniyetinin zehirli bombardımanına maruz bırakmak, sonrasında da adı
Müslüman, giyimi, kuşamı, yaşam tarzı ve düşüncesi batılı, kimliğinden
benliğinden uzak nesillerin yetişmesine kayıtsız kalmak, kazanılan zaferleri
kaybetmek demektir.
Bizler,
Bir olan Allah’a iman
şiarımızdır,
İstiklal milletçe kararımızdır,
Vatan bize candır, o yarımızdır.[5]
düşüncesi ile hareket etmekle mesulüz.
Maddi imkân ve teknolojileri çok
gelişmiş olan yedi düvel birleşip, imanla yoğrulan bu topraklara göz dikmişler,
saldırmışlar fakat Anadolu mü’mininin, gücünü imandan alan kutlu direnişi
karşısında, bozguna uğramış, az bir topluluk, nice topluluklara galip
gelmiştir. Allah mü’minlerden yardımını kesmemiş, nice nice savaşlarda görünmez
ordularla, şehitler ve melekler ordusuyla mü’minlere zaferler, fetihler ihsan
eylemiştir. Bu hakikat Kur’an ı Azimüşşan’da şöyle buyurulmaktadır:
كَم
مِّن فِئَةٍ قَلِيلَةٍ غَلَبَتْ فِئَةً كَثِيرَةً بِإِذْنِ اللّهِ وَاللّهُ مَعَ
الصَّابِرِينَ
“Allah’ın izni ile büyük bir
topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır. Allah sabredenlerle
berabedir.”[6]
يَا
أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ
جَاءتْكُمْ جُنُودٌ فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِيحاً وَجُنُوداً لَّمْ تَرَوْهَا
وَكَانَ اللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيراً
“Ey iman edenler! Allah'ın size
olan nimetini hatırlayın. Hani (düşman) ordular üzerinize gelmişti de, biz
onların üzerine bir rüzgâr ve görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah, yaptıklarınızı
hakkıyla görmektedir.”[7]
Vatan müdafaasının sonuçları
Müslüman medeniyetler,
imanlarının gereği olarak gittikleri yerlere adalet götürmüşler, hâkim
oldukları beldeleri imar ve ıslaha çalışmışlardır. Halka hizmeti Hakk’a hizmet
olarak telakki etmişler, yönetimi altında bulunan gayrimüslim azınlıklara dahi
adaletle muamele etmişler, onların dinlerine, yaşam tarzlarına ve ticari
özgürlüklerine asla müdahale etmemişlerdir. Müslümanların nazarında savaşın
bile bir hukuku vardır. Düşmanla savaşırken, düşmanın kadınlarına, yaşlılarına
ve çocuklarına dokunmamışlardır. Çünkü Allah ifsadı, bozgunculuğu değil, imarı
ve ıslahı emreder. Yeryüzünde hakkın ve adaletin yayılmasını, zulüm ve
haksızlıkların engellenmesini emreder.
Küfürle beslenen medeniyetler ise girdikleri
yerlerde taş üstüne taş bırakmamış, yakmış yıkmış, ortalığı kan ve gözyaşı
gölüne çevirmişlerdir. Gücünü şeytandan, küfürden alan, batıldan alan İslam
dışı medeniyetler tarihin her döneminde, sahip oldukları bilgiyi, gücü,
yetkiyi, teknolojiyi, mazluma silah olarak doğrultmuşlar, kendi menfaat ve
refahları uğruna mazluma, güçsüze ve zayıfa zulmetmişler, her türlü işkenceyi
ve insanlık dışı muameleyi onlara reva görmüşlerdir. İstila ettikleri,
topraklarını iliğine kadar sömürüp semirdikleri mazlumlara terörist lakabı
takarak, dünyada terör estirmişlerdir. Halen de terör estirmektedirler.
Kalbinde Allah korkusu olmayan, hak, adalet ve istikamet gibi insana ait
erdemleri bulunmayan kimseler, güçlerini
zulüm ve haksızlık aracı olmaktan geri durmazlar.
İslam’ın beş gayesi, hür bir
vatanda, dalgalanan şanlı bayrak altında sağlanır elbet.
Din en kâmil bir şekilde hür olan
bir vatanda yaşanabilir. Hicret, İslamın en güzel şekilde yaşanması için hür
olan vatanlara göç demektir. Can, mal, nesil ve akıl güvenliği(ruh sağlığı) hür
bir vatanda mümkündür elbet.
Genç- yaşlı; kadın- erkek
kahraman ecdadımız bu uğurda savaştılar, şehid oldular.
Beytullah’ın birer şubeleri
olan, minareleri, günde beş vakit tekbir getiren şehadet parmakları gibi
göklere yükselen camilere mabedlere dokunulmasın, Bu ezanlar ki şehadetleri
dinin temeli, ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli diye savaştılar.
Minarelerden günde beş vakit
okunan ezanlar, bu ülkenin dili olmuş, mü’minliğini dağlara taşlara, tüm
dünyaya haykırmaktadır.
İnmemişse ay yıldızlı al bayrak,
Dinmemişse ezan,
Namahreme teslim olmamışsa
vatan,
Adını ezan sesi ile alıyorsa her
doğan,
Salalarla uğurlanıyorsa bu
dünyadan her ayrılan müslüman,
Camiler dolup taşıyorsa,
Çoluk çocuk kuran öğrenmeye
koşuyorsa,
Herkes huzur içinde yaşıyorsa,
Bu öncelikle Yüce Allah’ın izni
ile sonra da kahraman ecdadımızın gayretleri iledir.
Bu vatan iman ile Kur’an ile
müdafaa edilmiştir.
Aziz vatanımızın müdafaası için
kahraman ecdadımız imkânsızlıklar içerisinde olmasına rağmen, iman, sabır ve
dua ile yola çıkmışlar, Allah’dan asla ümit kesmemişlerdir.
رَبَّنَا
أَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْراً وَثَبِّتْ أَقْدَامَنَا وَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ
الْكَافِرِينَ
“Rabbimiz, üzerimize sabır
yağdır, ayaklarımızı sağlam tut. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım
et”[8]diye dua etmişlerdir.
Bu vatan namaz ile Allah’dan
yardım isteyerek müdafaa edilmiştir. Zaferler Allah’dandır.
يَا
أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَعِينُواْ بِالصَّبْرِ وَالصَّلاَةِ إِنَّ اللّهَ
مَعَ الصَّابِرِينَ
“Ey iman edenler! Sabrederek ve
namaz kılarak Allah’dan yardım dileyin. Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle
beraberdir.”[9]
Ecdadımız sabır ile dua ile
cephede bile namazlarını terk etmeyerek Allah’dan yardım istemişler, dualara
icabet eden, dua eden kulunu sevip yardım eden Allah da ecdadımıza zaferler
ihsan eylemiştir.
Vatan muhabbeti, millet yolunda
bezl i hayat (hayatını feda etmek)
Hülasa aile hissiyle cümle
hissiyat,
Mukaddesatı için çırpınan
yürekte olur.
İçinde leş taşıyan sineden ne
umulur?
Fakat sen öyle değilsin, senin
yanar ciğerin,
Vatan deyip öleceksin, semada
olsa yerin.
Nasıl tahammül eder, hür olan
esaretine,
Kör olsun ağlamayan ey, vatan
felaketine.[10]
Vatan sevgisi, millete, ümmete
hizmet aşkı ve vefakârlık ilköğretimin ilk kademesi olan ailede öğrenilir.
Sevgi, saygı, çalışkanlık,
birlik, beraberlik ve adabı muaşeret ailede öğrenilir.
Çocuk, kimliğini kişiliğini
aileden alır.
İmin, amel ve ahlakın temelleri
ailede atılır.
Vatan sevgisi, şehitlik, gazilik duyguları ailede öğrenilir. Ailede ne
kadar sağlam bir eğitim verilirse, nesil de o kadar sağlam, şahsiyetli ve
dirayetli yetişir.
Şehitlik ve gazilik,
ninelerimizin rüyasıydı. İlahi bir
lütuftu şehadet. Anadolu anaları, vatana adadıkları kurbanlık koçlarına kınalar
yakarak ve şöyle diyerek savaşlara gönderirlerdi:
Yurdunu Allah’a bırak çık yola,
‘Cenge!’ deyip çek ki vatan
kurtula,
Böyle müyesser mi gaza her kula,
Haydi, levend asker, uğurlar
ola.
Yavrularının salimen dönmeleri
için 7 hatim adarlar, şehadet haberlerini ise, metanetle, gururla
karşılarlardı.
Bu vatan için, din i mübin i
İslam için, i’lay ı kelimetullah için cihada çıkan gazilerimizin,
şehidlerimizin, var güçleriyle onlara destek olan ecdadımızın ruhları şad
olsun.
Dua
Âmin!
Ya ilahi,
Aziz şehidlerimizin ve
gazilerimizin ruhlarını şad eyle, mekânlarını cennet eyle.
Bizleri onlara vefakâr eyle.
Vatanımızı, milletimizi ve tüm
İslam âlemini iç ve dış fitnelerden, belalardan, terörden ve düşmanlardan sen
koru ya Rabbi!
Kıyamete dek nesillerimizden
Yüce dinine hizmetle şeref bulacak neferler ihsan eyle Allah’ım!
Fethini, nusretini, zaferlerini
üstümüzden eksik eyleme Ya Rabbi!
Bizleri her an, her alanda
kâfirlere karşı güçlü eyle Allah’ım!
Filistin’de, Suriye’de,
Mısır’da, ırak’ta ve diğer İslam beldelerinde zulme uğrayan, öz vatanlarında
parya olan mü’minlere yardım eyle!
İslam diyarlarını, islamın
rahatça yaşandığı, can, mal, nesil ve akıl güvenliğinin olduğu esenlik
diyarları eyle ya Rabbi!
Bizi her an bir ve beraber,
küfürle savaşta düşmana karşı gönüllerimizi topyekûn siper eyle Ya Rabbi!
Hiç kimseyi vatansız,
Milletini devletsiz,
Gönülleri sevdasız,
Ocakları dumansız,
Kalplerimizi imansız,
Bırakma Yüce Rabbim,
Asi kul değiliz biz.[11]
Kalplerimizi imansız bırakma
Allah’ım.
Biz, kısık sesleriz, minareleri,
Sen, ezansız bırakma, Allah’ım!
Ya çağır şurada bal yapanlarını;
Ya kovansız bırakma, Allah’ım!
Mahyasızdır minareler, göğü de
Kehkeşansız bırakma, Allah’ım!
Bize güç ver. cihad meydanını
Pehlivansız bırakma, Allah’ım!
Kahraman bekleyen yığınlarını
Kahramansız bırakma Allah’ım!
Bilelim hasma karşı koymasını:
Bizi cansız bırakma, Allah’ım.
Yarının yollarında yılları da
Ramazansız bırakma, Allah’ım!
Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü
Ya çobansız bırakma, Allah’ım!
Bizi Sen sevgisiz, susuz,
havasız
Ve vatansız bırakma, Allah’ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu
Müslümansız bırakma
Allah’ım.[12]
Arif Nihat ASYA
Halis BENLİ KIRIKKALE İL VAİZİ
[1] Al-i İmran,3/139
[2] Enfal,8/46
[3] Mehmed Akif ERSOY
[4] Mehmed Akif ERSOY
[5] Hayrettin KARAMAN
[6] Bakara, 2/246
[7] Ahzab, 33/9
[8] Bakara, 2/250
[9] Bakara, 2/153
[10] Mehmed Akif Ersoy
[11] Bahattin KARAKOÇ
[12] Arif Nihat ASYA
Yorumlar
Yorum Gönder