Salih Amel

Salih Amel

 

وَالْعَصْرِ ﴿١﴾ اِنَّ الْاِنْسَانَ لَفٖى خُسْرٍ ﴿٢﴾

اِلَّا الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ ﴿٣﴾

 

(Asr Suresi)

 

·     Asra yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak:

Ø İman edip iyi ameller işleyenler,

Ø Birbirlerine hakkı tavsiye edenler

Ø Ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.

 

·     "Amel", iradeye dayalı iş, davranış ve eylem, ‘salih amel’ ise; niyete ve iradeye bağlı olarak yapılan bilinçli fiil ve hayırlı iş demektir.

Yapıldığı zaman sevap kazanılan, Allah Teâlâ ve Peygamber Aleyhisselâm’ın emir ve yasaklarına uygun her amel ‘salih amel’dir.

 

·     Bir amelin ‘salih amel’ olabilmesi için;

Ø ‘Salih amel’i yapan kişinin Müslüman olması,

Ø ‘Salih amel’i imanın gereği olarak yapması,

Ø Kur'an'a ve Sünnete uygun olması,

Ø Tam bir ihlas ve iyi bir niyetle yapılması gerekir.

Ø Yüce Allah, müminlerin ‘salih amel’ler işlemesini emretmektedir:

Ø وَاعْمَلُوا صَالِحًا ‘salih amel’ler işleyin!” (Sebe, 34/11).

 

·     Kur’an-ı Kerim'e baktığımızda:

Ø Allah Teâlâ rızasına uygun olan her türlü söz, fiil, ibadet ve iyiliklerin ‘salih amel’ olduğunu görmekteyiz.

Ø Namaz, oruç, zekât ve hac gibi temel ibadetlerin yapılması ‘salih amel’ olduğu gibi…

Ø İyiliği emretmek, kötülükten men etmek, sosyal yardımlaşma ve benzeri Kur’an’ı Kerim'e uygun olan her türlü iş ve davranış ‘salih amel’dir.

 

·     Îman, kalbin amelidir. Çünkü imanın yeri kalptır. Kur’an’ı Kerim’de imanın kalbe ait bir ‘salih amel’ olduğu, Nuh Aleyhisselâm’ın oğlunun Allah Teâlâ’yı inkâr ve isyan etmesini “salih olmayan bir amel” işlediği ifade edilerek bildirilmiştir:

قَالَ يَانُوحُ إِنَّهُ لَيْسَ مِنْ أَهْلِكَ إِنَّهُ عَمَلٌ غَيْرُ صَالِحٍ

“(Allah) ey Nuh! O (gemiye binmeyen) oğlun senin ailenden değildir. O’nun yaptığı salih olmayan bir ameldir…” (Hud, 11/46).

 

·     Kur’an-ı Kerim’de iman ile ‘salih amel’ler arasında o kadar kuvvetli bir bağ kurulmuştur ki, imanın zikredildiği yerde peşinden hemen ‘salih amel’ gelmektedir.

Gölgenin simayı takip ettiği gibi ‘salih amel’ de Kur’an-ı Kerim’de imanı takip etmiş, adeta ‘salih amel’ kalpteki imanın dışa yansıması olmuştur.

 

·     İslâm’ın manevi iklimine girdikten sonra, onun geniş imkân ve nimetlerinden yararlanabilmek için imanın gereğini yerine getirmek gerekiyor:

İmanın gereği ameldir, iman, amel etmeyi gerektirir.

Mü’min, kalbine imanın sevgisini, aklına ilim ve hikmeti, günlük yaşamına ibadeti, huyuna ve ilişkilerine ahlâkı uyarlarsa kâmil bir mü’min olabilir. Gereği yerine getirilmeyen iman zayıf ve samimiyetten uzaktır.

 

·     İman-amel ilişkisi konusunda itikadî mezhepler farklı kanaatlere sahip olmuşlardır.

Ehl-i sünnet bilginlerine göre amel, imandan bir cüz sayılmamıştır. Ancak iman soyut bir inançtan ibaret de kabul edilmemiştir. Ehl-i sünnet âlimlerine göre amel, imanın aslı için şart değilse de kemali için bir şart olarak görülmüş, amelsiz imanın, zayıflayacağı belki de yok olabileceği ifade edilmiş ve imanın ‘salih amel’lerle beslenmesinin gereği vurgulanmıştır.

 

·     Haricî ve Mutezile mezhepleri, ameli imandan cüz saymışlar ve ameli olmayan kimsenin mümin olmayacağını ileri sürmüşlerdir. Ancak bu görüş isabetli değildir. Kur'an-ı Kerîm'de;

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ

"İman edenler ve ‘salih amel’ işleyenler..." diye başlayan pek çok ayetin yanı sıra Tahrim Suresi 8. ayette açıkça görüleceği üzere Yüce Allah,

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا تُوبُوا إِلَى اللَّهِ تَوْبَةً نَصُوحًا

“Ey Müminler Allah’a nasuh tevbesi ile tevbe edin” buyurarak günahkâr müminlere “iman edenler” diye hitap etmektedir. Bu, amelin imandan bir cüz olmadığını ifade eder.

 

·     Amelin Kabulü İçin İman Gereklidir:

Bir amelin salih olabilmesi için ameli işleyen kimsenin mümin olması, şirk ve gösterişten uzak durması, ameli iyi bir niyet ve ihlasla yapması ve amelin İslâm’ın prensipleriyle çatışmaması gerekir. İnanmayan bir insanın yaptığı güzel, faydalı, işler ‘salih amel’ kapsamında değerlendirilemez. Çünkü amelin sıhhati için imanın gerekli olduğunu Yüce Kitabımız Kur’an şöyle ifade etmektedir:

وَمَنْ يَكْفُرْ بِالْإِيمَانِ فَقَدْ حَبِطَ عَمَلُهُ

“Kim iman (esaslarını) inkâr ederse o kimsenin ameli boşa gider” (Maide,5/5)

 

·     Yüce Allah inkâr edenlerin amellerini fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu küle ve seraba benzetmektedir. Mümin olmayanlar, kıyamet gününde yaptıkları amellerden hiçbir şey elde edemeyeceklerdir:

مَثَلُ الَّذِينَ كَفَرُوا بِرَبِّهِمْ أَعْمَالُهُمْ كَرَمَادٍ اشْتَدَّتْ بِهِ الرِّيحُ فِي يَوْمٍ عَاصِفٍ لَا يَقْدِرُونَ مِمَّا كَسَبُوا عَلَى شَيْءٍ ذَلِكَ هُوَ الضَّلَالُ الْبَعِيدُ

“Rablerini inkâr edenlerin durumu şudur: Onların işleri, fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu küle benzer. (Dünyada) kazandıkları hiçbir şeyin (ahirette) yararını görmezler. İşte bu derin sapıklıktır.”(İbrahim 14/18 )

 

·     İmanın tesiri davranışa yansımazsa davranışın tesiri imana sirayet eder.

Mevlâna Rahmetullahi Aleyh’in dediği gibi,

“İnandığınız gibi yaşamazsanız yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız.”

Kalbinizde iman ve İslâm’ın ilkelerinden başka, iman ve İslâm’la çelişen düşünce ve anlayışlara da yer verirseniz, iç çatışma yaşar, bunalıma girersiniz.

 

·     Bir gün İbrahim Ethem Kuddise Sirrûh’a buyurmuşlar ki:

“Bu sene havalar çok kurak geçiyor, bitkiler kurudu, kıtlık hüküm sürüyor, biz yağmur duasına çıkıyoruz, sen de bize katıl.

O Allah Teâlâ dostu şöyle cevap vermiş:

‘- Siz kulluğunuzu bilin, O Rabliğini bilir. Siz Allah AllahTeâlâ’nın güzel kulları olun, o yağmur da yağdırır, ekini de bitirir, rızkı da bol bol ihsan eder.’”

 

·     İman ile Müslüman oluruz, ‘salih amel’ ile Allah Teâlâ’nın rızasını kazanır ve Allah Teâlâ’nın salih kulları arasına gireriz.

Cennete ise amelimizin miktarı ile değil amelimizdeki ihlas ile girebiliriz.

İman söz vermek; amel ise verdiği sözü yerine getirmektir.

Er kişi sözünde durur.

 

(Dadaşkent Merkez Camii)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Esmaül Hüsna (Arapça- Türkçe) دُعٰٓاءُ اَسْمٰٓاءُ الْحُسْنٰى

Şifa Salavâtı (Salavâtı Tıbbil Kulubi/Salâvatı Tıbbiye)

Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis