Gel Ey Dâ’î, Hemen Başla Duâya
Gel Ey Dâ’î, Hemen Başla Duâya
Gel ey Dâ’î, hemen
başla duâya,
Elin aç bârgâh-i
kibriyâya.
Nice zemânların âh
boşuna geçdi,
Yapdıkların hep mâzîye
karışdı.
Şimdiden sonra insâfa
gel bârî,
Tevbe et, yalvar da,
afv ede bârî.
Kalbimden söyledim (estagfirullah),
Rücû’ etdim dedim
(tübtü ilallah).
Olup nâdim elim çekdim
hevâdan,
Pâk etdim kalbimi
hubb-i sivâdan.
Hevây-i nefse ve
şeytâna uydum,
Hatâ etdim ilâhî, şimdi
duydum.
İnâbet eyleyip geldim
kapına,
Yüzüm yere sürüp durdum
bâbına.
Yüzüm kara, günahım
çok, elim boş,
Lâfa geldikde ammâ
sözlerim hoş.
Beni gören sanır ki bir
velîyim,
Fekat bilmez ki, bir
ahmak deliyim.
Eğer bende olaydı akl-i
kâmil,
Muhakkak olmaz idim
böyle gâfil.
Temizler rahmetinin
suyu ilâhî,
Benim gibi nice rûy-ı
siyâhı.
Ümmîdim kesmem hiç
senden ilâhî,
Ki sensin cümle
mahlûkun penâhı.
Yüzüm karasına bakma
ilâhî,
Cehennem nârında yakma
ilâhî.
Yüzüm yokdur, sözüm
yokdur ilâhî,
Yaşım çokdur, gamım
çokdur ilâhî.
Bu beykozlu dâ’î
kapında bir aç,
Fakîrim, bî-kesem
gufrâna muhtâc.
Atâ eyle, ganîsin yâ
ilâhî,
Ki sensin pâdişâhlar
pâdişâhı.
Beni sen yokdan var
etdin yâ rabbî,
Nice ni’metler lutf
etdin yâ rabbî.
Aldandım ins ve cin
şeytânlarına,
Uyamadım habîbinin
yoluna.
Nasîb oldu şimdi bana
hidâyet,
Gelip sığındım afvına
nihâyet.
Niyâz edip, yüzüm
sürmeğe geldim,
Merhamet için
yalvarmağa geldim.
Düâma eyle yâ rabbî
icâbet,
Hem dahî şu dileğimi
kabûl et.
Kanâ’at ver, tâ olmasın
gözüm aç,
Senden gayrıya yâ rab
etme muhtâc.
Boyun eğdirme yâ rab
bir habîse,
Şükr edeyim lutfuna her
ne ise.
Rızkımı halâl yoldan
nasîb eyle,
Rızânı her işime karîb
eyle.
Azrâîle verdiğin zemân
fermân,
Beni hıfz et ki,
aldatmaya şeytân.
Vereyim îmân ve
kur’ânla cânı,
Göreyim fadlınla dâr-ı
cinânı.
Eyleme kabrimi hufre-i
nîrân,
Beni o kara yerde etme
hayrân.
Gelince Münker ve Nekîr
melekler,
Yine senden budur o dem
dilekler.
Bana yumuşak etsinler
süâli,
Vereyim lutfunla doğru
cevâbı.
Geldiğinde (men
rabbüke) hitâbı,
Kolayca diyeyim (allahü
rabbî).
Hem, (men nebiyyüke)
deyince bana,
(Muhammed nebiyyî)
diyeyim ona.
Sorduklarında dîn-i
mübîni,
Diyeyim avninle
(vel-islâmü dînî).
Diyem sordukda kıblemle
imâmım,
Ki, kıblem kâ’bedir,
kur’ân imâmım.
Sen et yâ rab bana o
zemân telkîn,
Ede o iki melek beni
tahsîn.
Diyem ol demde münkerle
nekîre,
Senin ihsânın ile bu
fakîre.
Hayâtımda bunu her vakt
der idim,
Nice mevtâya telkîn
eyler idim.
Diyeler bana ol dem
(tâbe mesvâh)
(henîen lek) murâdın
verdi Allah.
Râhat et, tâ olunca
rûz-i mahşer,
Ede hak kabrini vâsi’
münevver.
Yâ rab! Kabrimi
(ravda-i cennet) et,
Yalnız bırakma, refîkım
rahmet et.
Hem et âbâ ve ecdâdıma
rahmet,
Olalar, tâ cinânın içre
râhat.
Husûsâ vâlideynim eyle
magfûr,
Ola her birisinin kabri
pür nûr.
Ölen ma’sûmlarıma
magfiret et,
Bana onları mahşerde
şefî’ et.
Kimin evinde yidimse
bir kez nân,
Nasîb eyle ona da âb-ı
cinân.
Kelâmında buyurdun
çünki ey hak,
(ücîbü da’veteddâ’)
muhakkak.
Dahî evlâdımı, ey yüce
hâlık,
Hatâdan hıfz eyle
beynel-halâyık.
Önümde bunları izzü
şeref kıl,
Sonunda her birin
hayrül-halef kıl.
Masûn et sû-i ef’âlden
ilâhî,
Nasîb eyle râzı olduğun
râhi.
Edeler dâimâ tahsîl-i
irfân,
Olalar herbiri bir
kâmil insan.
İlâhî eyledim sana
emânet,
Kimse etmeye kasd-i
hiyânet.
Edip sâlih amellerle
mu’ammer,
Rızân et bunlara her ân
müyesser.
Bu dâ’îden edenler
istifâde,
İrişe iki âlemde
murâde.
Husûsâ muhammed ve
mustafâya,
Rahmetler eyle
bî-nihâye.
Ayırmadın cihânda
birbirinden,
Ayırma hem cinânda
birbirinden.
Olunca yâ İlâhî rûz-i
mahşer,
Gele karşıma o iki
birâder.
Mülâkat nasîb et Cennetde
yâ Rab,
Ola yanımda her iki
müeddeb.
Hele Muhammedin kalbi
pür nûrdu,
Ledünnî bir ilmle
konuşurdu.
Onbeş yaşındayken o
fener söndü,
Hak âşıkları hep
mecnûna döndü.
Kamu üstâdıma hem
rahmet eyle,
Her birinin makamın
Cennet eyle.
Cenâbından budur bir
dahî maksûd,
Atâ kıl anı da, ey
Hayyu Ma’bûd.
Bu günlerdir husûsâ
ıyd-i edhâ,
Dolacak rahmetinle
hâk-i Bathâ.
Bu günlerde açıkdır
bâb-ı rahmet,
Düâmı red etme yâ Rab
rahmet et.
Bu aşkla dökdüm
gözyaşını bol bol,
Benim bu nevhamı sen
eyle makbûl!
[Yukarıdaki münâcât,
Beykozda muallim Muhammed bin Receb efendinin 1059 [m. 1649] da yazdığı
(Nevha-tül-Uşşak) kitâbından alınmışdır.]
Yorumlar
Yorum Gönder