Vedâ Hutbesi
Vedâ Hutbesi
Arafat'ta Allah'a hamd ve
senâdan sonra hususî olarak o sırada hazır bulunan yüz bini aşkın (120.000)
sahabîye, umumî olarak da bütün Müslümanlara, bütün insanlığa değişmez, eskimez
ölçüler ihtiva eden şu hutbesini irâd buyurdu:
"Bismillâhirrâhmânirrahîm"
"Ey insanlar!"
"Sözümü iyi
dinleyiniz. Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha
buluşamayacağım."
"İnsanlar!"
"Bugünleriniz nasıl
mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke)
nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle
mukaddestir; her türlü tecâvüzden korunmuştur."
"Ashabım!"
"Muhakkak Rabbinize
kavuşacaksınız. O da sizi yaptıklarınızdan dolayı sorguya çekecektir. Sakın
benden sonra eski sapıklıklara dönmeyiniz ve birbirinizin boynunu vurmayınız!
Bu vasiyetimi, burada bulunanlar, bulunmayanlara ulaştırsın. Olabilir ki,
burada bulunan kimse, bunları daha iyi anlayan birisine ulaştırmış olur."
"Ashabım!"
"Kimin yanında bir
emanet varsa, onu hemen sahibine versin. Biliniz ki, faizin her çeşidi
kaldırılmıştır. Allah böyle hükmetmiştir. İlk kaldırdığım faiz de
Abdülmuttalib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir. Lâkin anaparanız size âittir.
Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız."
"Ashabım!"
"Dikkat ediniz,
Cahiliyeden kalma bütün âdetler kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Cahiliye
devrinde güdülen kan dâvâları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan
dâvâsı, Abdülmuttalib'in torunu İyas bin Rabia'nın kan dâvâsıdır."
"Ey insanlar!"
"Muhakkak ki, şeytan
şu toprağınızda kendisine tapılmaktan tamamen ümidini kesmiştir. Fakat siz
bunun dışında ufak tefek işlerinizde ona uyarsanız, bu da onu memnun edecektir.
Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız."
"Ey insanlar!"
"Kadınların haklarını
gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları,
Allah'ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah'ın emri ile
helâl kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin
üzerinizde hakkı vardır."
"Sizin kadınlar
üzerindeki hakkınız; yatağınızı hiç kimseye çiğnetmemeleri, hoşlanmadığınız
kimseleri izniniz olmadıkça evlerinize almamalarıdır. Eğer gelmesine müsaade
etmediğiniz bir kimseyi evinize alırlarsa, Allah, size onları yataklarında
yalnız bırakmanıza ve daha olmazsa hafifçe dövüp sakındırmanıza izin
vermiştir."
"Kadınların da sizin
üzerinizdeki haklan, meşru örf ve âdete göre yiyecek ve giyeceklerini temin
etmenizdir."
"Ey mü'minler!"
"Size iki emanet
bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler,
Allah'ın kitabı Kur'ânı Kerim ve Peygamberinin Sallallahü Aleyhi Vesellem
sünnetidir.
"Mü'minler!"
"Sözümü iyi
dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman Müslümanın kardeşidir ve böylece bütün
Müslümanlar kardeştirler. Bir Müslümana kardeşinin kanı da malı da helâl olmaz.
Fakat malını gönül hoşluğu ile vermişse o başkadır."
"Ey insanlar!"
"Cenab-ı Hak her hak
sahibine hakkını vermiştir. Her insanın mirastan hissesini ayırmıştır.
Mirasçıya vasiyet etmeye lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona
âittir. Zina eden kimse için mahrumiyet vardır."
"Babasından başkasına
âit soy iddia eden soysuz yahut efendisinden başkasına intisâba kalkan köle,
Allah'ın, meleklerinin ve bütün insanların lânetine uğrasın. Cenâb-ı Hak, bu gibi
insanların ne tövbelerini ne de adalet ve şehâdetlerini kabul eder."
"Ey insanlar!"
"Rabbiniz birdir.
Babanız da birdir. Hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır.
Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi;
kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerine bir üstünlüğü
yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah'tan korkmaktadır. Allah yanında en
kıymetli olanınız, Ondan en çok korkanınızdır."
"Âzâsı kesik siyahî
bir köle başınıza âmir olarak tayin edilse, sizi Allah'ın kitabı ile idare
ederse, onu dinleyiniz ve itaat ediniz."
"Suçlu kendi suçundan
başkası ile suçlanamaz. Baba, oğlunun suçu üzerine, oğlu da babasının suçu
üzerine suçlanamaz."
"Dikkat ediniz!"
"Şu dört şeyi
kesinlikle yapmayacaksınız:
- Allah'a hiçbir şeyi
ortak koşmayacaksınız.
- Allah'ın haram ve
dokunulmaz kıldığı canı, haksız yere öldürmeyeceksiniz.
- Zina etmeyeceksiniz.
- Hırsızlık
yapmayacaksınız."
"İnsanlar 'Lâ ilâhe
illallah' deyinceye kadar onlarla cihad etmek üzere emrolundum. Onlar bunu
söyledikleri zaman kanlarını ve mallarını korumuş olurlar. Hesapları ise
Allah'a âittir."
"İnsanlar!"
"Yarın beni sizden
soracaklar, ne diyeceksiniz?"
Sahabe-i Kiram hep birden
şöyle dediler:
"Allah'ın elçiliğini
ifâ ettiniz, vazifenizi hakkıyla yerine getirdiniz, bize vasiyet ve nasihatta
bulundunuz, diye şehâdet ederiz."
Bunun üzerine Resûl-i
Ekrem Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem şehâdet parmağını kaldırdı, sonra da
cemaatin üzerine çevirip indirdi ve şöyle buyurdu:
"Şahid ol, yâ Rab!
Şahid ol, yâ Rab! Şahid ol, yâ Rab!"1
Öğle ve İkindi
Namazlarının Beraber Kılınışı
Resûl-i Ekrem Efendimiz,
bütün insanlığa en yüksek ve kudsî bir ders olan Vedâ Hutbesini sona erdirdiği
sırada Hz. Bilâli Habeşî öğle ezanını okumaya başladı. Resûl-i Ekrem Efendimiz
ve ashab-ı kiram, huşu içinde susup ezanı dinlediler. Ezan bitince, Hz. Bilâl
kaamet getirdi. Fahr-i Kâinat Efendimiz, o muhteşem cemaata imam olup önce öğle
namazını kıldırdı. Sonra yine kaamet getirilerek ikindi namazını kıldırdı.
Böylece Resûl-i Ekrem Efendimiz, bir ezan iki kaametle iki vaktin namazını
birleştirdi.2
İlk İşâret
İkindiden sonraydı, vakit
akşama yakındı. Resûl-i Ekrem Efendimiz, devesi Kasvâ'nın üzerindeydi. Bu
sırada şu âyet-i kerime nâzil oldu:
"Bugün sizin dininizi
kemâle erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslâmı
seçtim."3
Resûl-i Ekrem Efendimiz,
bu âyeti okuyunca, ashab-ı kiram son derece sevinip ferah duydular. Sadece biri
ağlıyordu: Hz. Ebû Bekir. Sahabîler buna bir mânâ veremediler. Niçin ağladığını
sorduklarında, "Bu âyet, Resûlullahın (a.s.m.) vefâtının yakın olduğuna
delâlet ediyor. Onun için ağlıyorum."4 cevabını aldılar.
Hz. Ebû Bekir'in söylediği
ve anladığı sır doğru idi. Zira bu âyet, Fahr-i Kâinat Efendimizin dünyadan göç
etme zamanının yaklaşmış olduğuna ilk işâret idi. Çünkü, teklif ve tebliğ
edilmesi gereken şeyler bittiğine göre, teklif ve tebliğ edenin vazifesi de son
bulacak demekti.
Aynı sırrı, Hz. Ömer'in
idrak ettiğini kaynaklar zikrederler.5
Arafat'tan Müzdelife'ye
Cuma günü, güneş battıktan
sonra Fahr-i Kâinat Efendimiz (a.s.m.) devesi Kasvâ'nın üzerinde ve terkisinde
Üsâme bin Zeyd ile birlikte, Arafat'tan Müzdelife'ye geldi. Bu sırada akşam
namazı vakti çıkmış, yatsı namazı vakti girmişti. Resûl-i Ekrem Efendimiz bir
ezan iki kaametle önce akşam, arkasından da yatsı namazını kıldırdı.6
Peygamber Efendimiz cumayı
cumartesiye bağlayan geceyi Müzdelife'de geçirdi. Cumartesi günü sabah namazını
orada edâ ettikten sonra Meş'ar-ı Harama geldi.
Resûl-i Ekrem Efendimiz,
ashabına "Cemre'de* atılacak ufak taşları toplayınız." diye emretti
ve taşların nasıl atılacağını gösterdi. Sonra Akabe Cemresine birer birer yedi
ufak taş attı. Her taş atışında "Allahü ekber" diyerek tekbir
getiriyordu. Bu arada ashab-ı kiram da aynı şekilde Cemre taşlarını
atıyorlardı.
Peygamberimiz Sallallahü
Aleyhi Vesellem Akabe Cemresinde yedi taşı attıktan sonra Mina'ya döndü.
Kurban Kesme
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz
oradan kurban kesme yerine gitti. Ömr-ü saadetlerinin her bir senesi için bir
kurban olmak üzere altmış üç kurbanı bizzat mübarek elleriyle kesti.7 Saçlarını
traş ettirdi. Kesilen saçlarını hatıra olsun diye sahabîlerine birer ikişer
dağıttı. Bu da ashabından ayrılığının yaklaştığına işaretti. Ayrıca:
"Ey insanlar! Haccın
usûl ve erkânını benden öğrendiniz. Bilmem, ama belki bundan sonra benimle
görüşemezsiniz."
Buyurarak da bu işâreti
kuvvetlendirdi.
Peygamberimiz Sallallahü
Aleyhi Vesellem'in saçının ön kısmı traş edildiği sırada, Hz. Halid bin Velid,
"Yâ Resûlallah" dedi, "alnın üzerindeki saçınızdan bana verir
misiniz?"
Peygamber Efendimiz onun
bu isteğini kabul etti ve kendisine saçının ön kısmından birkaç tel verip
hayatında devamlı muzzaffer olması için duâ etti. Hz. Halid, mübârek saçları
alıp gözüne sürdü, sonra da külâhının önüne yerleştirdi.
Resûl-i Ekrem Efendimizin
o saç ve duâsının bereketi hürmetine Hz. Halid girdiği her harpten muzaffer
çıkmıştır. Nitekim kendisi de, "Ben, onu hangi tarafa yönelttimse, orası
fetholundu."8 demiştir.
Peygamberimiz Sallallahü
Aleyhi Vesellem'in İfâza Tavafı
Resûl-i Ekrem Efendimiz,
kurban bayramının birinci günü öğle vaktinden önce ifâza (ziyâret) tavafını
yapmak üzere Kâbe-i Muazzamaya gitti. Müslümanlara da gitmelerini emir buyurdu.
Tavafını yaptıktan sonra öğle namazını kıldı. Zemzem Kuyusundan su içti.9
Resûl-i Ekrem Efendimiz o
gün akşama doğru Mina'ya döndü.
Resûl-i Ekrem Efendimiz,
kurban bayramının ikinci ve üçüncü günü, güneş batıya doğru eğrildiği zaman
yaya olarak Mina Mescidinden sonraki İlk Cemrenin yanına vardı. Oraya birer
birer yedi tane çakıl taşı attı. Her birini atarken "Allahü ekber"
diyerek tekbir getiriyordu.
Bundan sonra İkinci Cemre,
ondan sonra da Cemre-i Akabe denilen Üçüncü Cemre'nin yanına vardı. Her
birisine birer birer yedi taş attı. Her birini atarken "Allahü Ekber"
diyerek tekbir getiriyordu.10
Muhassab'a Gidiş
Zilhicce'nin on üçü, salı
günü. Resûl-i Ekrem Efendimiz, Mina'dan Muhassab denilen taşlık yere gitti.
Orada çadırı kurulmuştu. Bu sırada ashab-ı kirama hitaben şöyle buyurmuştu.
"Allah, sözümü
güzelce ezberleyip, sonra da onu duymayanlara ulaştıran kimselerin yüzünü
nurlandırıp neşelendirsin. Olabilir ki, anlayan kendisinden daha iyi anlayana
onu ulaştırır."
"İyi biliniz ki,
üç şey mü'min ve Müslümanların kalblerine kin ve kıskançlık sokmaz.
1. Allah'ın rızasını
gözeterek ihlâs ile amel,
2.. Müslüman olan âmirlere
nasihat ve itaatta bulunmak,
3. Müslüman cemaata îtikâd
ve sâlih âmelde tabi olmak."11
Dipnotlar:
1. Sîre, 4:250-252;
Taberî, 3:168-169; Müsned, 1:384, 453, 5:30, 262, 412; Müslim, 4:41-42; ibn-i
Mâce, 2:1024-1025.
2. Megazî, 3:1102; Müslim,
4:41; İbn-i Mâce, 2:1025.
3. Mâide Sûresi, 3.
4. M. Hamdi Yazır, Hak
Dini Kur'ân Dili, 2:1569.
5. Taberî, 6:52; İbn-i
Kesîr, Tefsir, 2:13.
6. Buharî, 2:177; Müslim,
4:42; Ebû Davud, 2:191.
* Cemre, kendisi ile
teyemmüm etmek caiz olan küçük taş veya toprak parçaları veyahut da taş
demektir. Minâ'da üç küçük taş kümesi vardır: Cemre-i Ulâ, Cemre-i Vusta ve
Cemre-i Akabe.
7. Müslim, 4:42;
Zâdü'l-Mead, 1:275.
8. Üsdü'l-Gâbe, 2:111.
9. Tabakât, 2:182; Müslim,
4:42-43; İbn-i Mâce, 2:1026.
10. Müsned, 2:152; Nesâî,
4:276-277.
11. Müsned, 4:80-82; ibn-i
Mâce, 2:1016.
Kaynak: (Sorularla İslâmiyet)
Yorumlar
Yorum Gönder