Öyle Bir Zaman Gelecek ki… (Hadis-i Şerifler)
Öyle Bir Zaman Gelecek ki… (Hadis-i Şerifler)
001- - Hz. Ali radiyallahu anh anlatıyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam (bir gün):
"Gençlerinizin
fıska düştüğü, kadınlarınızın azdığı zaman haliniz ne olur?" diye sormuştu.
(Yanındakiler hayretle):
"Ey Allah’ın
Resulu, yani böyle bir hal mi gelecek?" dediler.
"Evet, hatta
daha beteri!" buyurdu ve devam etti:
"Emr-i
bi'l-ma'rufta bulunmadığınız, nehy-i ani'l-münker yapmadığınız vakit haliniz ne
olur?" diye sordu. (Yanındakiler hayretle:)
"Yani bu olacak
mi?" dediler.
"Evet, hatta
daha beteri!" buyurdular ve sormaya devam ettiler:
"Münkeri
emredip, ma'rufu yasakladığınız zaman haliniz ne olur?" (Yanında bulunanlar
iyice hayrete düşerek):
"Ey Allah’ın
Resulu! Bu mutlaka olacak mi?" dediler.
"Evet, hatta
daha beteri!" buyurdular ve devam ettiler:
"Ma'rufu münker,
münkeri de ma'ruf addettiğiniz zaman haliniz ne olur?" (yanındaki Ashap:)
"Ey Allah’ın Resulu! Bu mutlaka olacak mı?" diye sordular.
"Evet,
olacak!" buyurdular."
Rezin tahric etmiştir.
Bu rivayet daha muhtasar olarak Ebu Ya'la'nın Musned'inde ve Taberani'nin
el-Mu'cemu'l-Evsat'inda tahric edilmiştir. (Heysemi, Mecma'u'z-Zevaid'de
kaydetmistir (7, 281).
002- “Öyle bir zaman gelecek ki o zaman şu üç şeyden daha
kıymetli bir şey olmayacaktır: Helal para, can u gönülden arkadaşlık yapılacak
bir kardeş ve kendisiyle amel edilecek bir sünnet.” (Heysemî, I, 172)
003- “Öyle bir
zaman gelecek ki, kişi helâlden mi haramdan mı kazandığına aldırmayacak!”
(Buharî, Büyû; 7)
004- Ebu Said el-Hudrî’den rivayet edildiğine göre
Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
“Aranızda öyle bir
grup ortaya çıkacaktır ki, namazınızı onların namazları, oruçlarınızı onların
oruçları ve diğer amellerinizi de onların amelleri yanında az göreceksiniz. Onlar
Kur’ân okurlar, fakat okudukları boğazlarından aşağı geçmez. Onlar okun yaydan
çıktığı gibi dinden çıkarlar...” (Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 36)
005- “Öyle bir zaman gelecek ki okuma meraklı kurrâ
çoğalacak; fakîhler ise azalacak ve bu sûretle ilim çekilip alınacak. Daha
sonra öyle bir zaman gelecek ki insanların okudukları boğazlarından aşağı geçmeyecek.”
(Hakim, Müstedrek, V, 504)
006- “Şiddetli bir şekilde yaklaşan fitne sebebiyle vay
insanların hâline. İnsanlar mü’min olarak sabahlar da akşam kâfir oluverirler.
İnsanlar dinlerini küçük dünya menfaati karşılığı değiştiriverirler. İşte öyle
zamanda dinlerinde sâbit kalabilenler ellerinde kor ateşi tutanlar gibidirler.”
(Ahmed İbn Hanbel, Müsned, II, 390; Ayrıca bkz. Müslim, İman 186; Tirmizi,
Fiten 30, (2196)
007- “Öyle bir zaman gelecek ki bütün insanlar ribâ ile
iş yapacak. Ondan sakınanlar dahi tozuna bulaşmak durumunda kalacaklar.”
(Nesâî, Büyû 2; İbnu Mâce, Ticârât 58; İbn Hanbel, Müsned, IV, 494; Beyhakî
Sünen, IV, 275)
008- “Öyle bir zaman gelecek ki doğru söyleyenler
yalanlanacak, yalancılar ise doğrulanacak. Güvenilir kimseler hain sayılacak,
hâinlere güvenilecek. İnsanlardan şâhidlik etmeleri istenmediği halde şâhidlik
edecekler, yemin etmeleri istenmediği halde yemin edecekler,” (Taberâni, XXIII,
314)
009- Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- buyurdular
ki: “Muhakkak ki insanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, o vakit kişi
altından sadaka ile (çarşı Pazar) dolaşır da bunu kendisinden sadaka olarak
kabul edecek tek kişi bulamaz. O zaman, tek bir erkeğe kırk tane kadının tâbi
olduğunu ve kadınların çokluğu ve erkeklerin azlığı sebebiyle ona
sığındıklarını görürsün.” (Buhari, Zekât 9; MüsIim, Zekât 59)
010- “Ben sizin dünya hırsıyla birbirinizle
kapışmanızdan, birbirinizi katletmenizden ve sizden öncekiler gibi helâk olup
gitmenizden korkuyorum.” (Müslim, Fezâil 31)
011- Hz. Sevban radıyallahu anh anlatıyor: “Rasûlullâh
-sallallâhu aleyhi ve sellem- buyurdular ki:
“–Size çullanmak
üzere, yabancı kavimlerin, tıpkı sofraya çağrışan yiyiciler gibi, birbirlerini
çağıracakları zaman yakındır.”
Orada bulunanlardan
biri:
“–O gün sayıca
azlığımızdan mı bu durum başımıza gelecek?” diye sordu.
“–Hayır, bilakis o
gün siz çok olacaksınız. Lakin sizler bir selin getirip yığdığı çer-çöpler gibi
hiçbir ağırlığı olmayan kimseler durumunda olacaksınız. Allah, düşmanlarınızın
kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalplerinize zaafı
atacak!” buyurdular.
“–Zaaf da nedir ey
Allah’ın Rasûlü?” denildi.
“–Dünya sevgisi ve
ölüm korkusu!” buyurdular.” (Ebu Davud, Melahim 5/4297)
012- Ebu Ümeyye eş-Şa’bani anlatıyor: “Ey Ebu Sa’lebe
dedim, şu ayet hakkında ne dersin?” (Mealen): “Ey iman edenler! Siz kendinize
bakın. Siz doğru yolda oldukça, sapıtmış olanlar size zarar vermez.” (Maide
105)
Bana şu cevabı
verdi:
“Gerçekten bunu, iyi
bilen birine sordun. Zira ben aynı şeyi Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve
sellem-’a sormuştum. Demişti ki:
“Ma’rufa sarılın,
münkerden de kaçının! Ne zaman uyulan bir cimrilik, takip edilen bir hevâ,
(dine, ahirete) tercih edilen dünyalık görür, rey sahiplerinin (selefi
dinlemeden) kendi reylerini beğendiklerini müşahade edersen, o zaman kendine
bak. İnsanlarla uğraşmayı bırak. Zira (bu safhaya gelince) arkanızda sabır
günleri var demektir. O günler avuçta ateş tutmak gibi (sıkıntılı)dır. O
günlerde, sizin kadar amel yapabilen bir kimseye elli kişinin ecri verilecektir.”
(Ebu Davud, Melahim 17/4341); Tirmizi, Tefsir, 5/3060); İbnu Mace, Fiten 21)
013- Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- buyurdular
ki:
“-İnsanlar öyle
günler görecek ki, katil niçin öldürdüğünü, maktul de niçin öldürüldüğünü
bilemeyecek.”
“-Bu nasıl olur?”
diye soruldu. Şu cevabı verdi:
“-Herçtir! Öldüren
de ölen de ateştedir.” (Müslim, Fiten 56)
014- Zübeyr İbnu Adiy rahimehullah anlatıyor: “Hz. Enes
İbnu Mâlik radıyallahu anh’ın yanına girdik. Haccâc’ın bize yaptıklarını şikâyet
ettik.
“-Sabredin, buyurdu.
Zira öyle günlerle karşılaşacaksınız ki, her yeni gün, gidenden daha kötü
olacak. Bu hal Rabbinize kavuşuncaya kadar devam edecek. Ben bunu, Rasûlunüz
-sallallâhu aleyhi ve sellem-’den işittim.” (Buhari, Fiten 6; Tirmizi, Fiten
35/2206)
015- Hz. Huzeyfe radıyallahu anh anlatıyor: “Rasûlullah
-sallallâhu aleyhi ve sellem- bir gün:
“-Bana kaç Müslüman
olduğunu sayıverin” buyurdular. Biz:
“-Ey Allah’ın
Rasûlü! Bizim sayımız altı-yediyüze ulaşmış olduğu halde, hakkımızda korku mu
taşıyorsunuz?” dedik.
“-Siz bilemezsiniz,
(çokluğunuza rağmen) imtihan olunabilirsiniz!” . Gerçekten öyle (belaya maruz
kalıp) imtihan olunduk ki, içimizden namazını gizlice kılanlar oldu.” (Buhari,
Cihad 181; Müslim, İman 235)
016- Abdullah ibn-i Ömer -radıyallâhu anh- tarafından
rivayet edilmiştir.
Rasûlullâh
–sallâllâhu aleyhi ve elem- bize yönelerek şöyle buyurdu:
“Ey Muhacirler
cemâati!
Beş şey vardır ki,
onlarla mübtelâ olacağınız zaman Ben sizlerin o şeylere erişmenizden Allâh’a
sığınırım. Onlar şunlardır:
a) Bir milletin içinde zina, fuhuş ortaya çıkıp nihayet
o millet bu suçu alenî olarak işlediğinde, mutlaka içlerinde taun hastalığı ve
onlardan önce gelip-geçmiş milletlerde vuku bulmamış hastalıklar yayılır.
b) Bir milletin içinde zina, fuhuş ortaya çıkıp nihayet
o millet bu suçu alenî olarak işlediğinde, mutlaka içlerinde taun hastalığı ve
onlardan önce gelip-geçmiş milletlerde vuku bulmamış hastalıklar yayılır.
c)
Ölçü
ve tartıyı eksik yapan her millet mutlaka kıtlık, geçim sıkıntısı ve
başlarındaki hükümdarların zulmü ile cezalandırılırlar.
d) Mallarının zekâtını vermekten kaçan her millet
mutlaka yağmurdan menedilir (kuraklık cezası ile cezalandırılır) ve hayvanları
olmasa (Allâh hayvanlara acımasa) onlara yağmur yağdırmaz.
e) Allâh’ın ahdini (emirlerini) ve Rasûlün sünnetini
terk eden her milletin başına mutlaka Allâh kendilerinden olmayan düşmanı
musallat eder ve düşman o milletin elindeki-avucundakilerin bir kısmını alır.
f)
İmamları
(yâni devlet adamları) Allâh’ın Kitabı ile amel etmeyip Allâh’ın indirdiği
hükümlerden işlerine geleni seçtikçe Allâh onların hesabını kendi aralarında
görür.” (İbn-i Mâce, Fiten, 22)
017- Rasûlullah sallallahu aleyhi veselem şöyle buyurdu:
“Fırat nehrinin suyu
çekilip, aktığı yatakta bulunan bir altın dağı meydana çıkmadıkça ve kurtulup
kazanan ben olayım diye birbiriyle çarpışan her yüz kişiden doksan dokuzu
ölmedikçe kıyamet kopmaz.” (Buhârî, Fiten 24; Müslim, Fiten 29. Ayrıca bk. İbni
Mâce, Fiten 25)
018- Diğer bir rivayet ise şöyledir: “Pek yakında Fırat
nehrinin suyu çekilerek aktığı yatakta bir altın hazinesi meydana çıkacaktır. O
günü gören kimse, o hazineden kesinlikle bir şey almasın.” (Buhârî, Fiten 24;
Müslim, Fiten 29-32. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Melâhim 13; Tirmizî, Sıfatü’l-cenne
26)
019- “Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki
kişi bir kabre uğrayıp üzerine abanarak: ‘Keşke bu kabrin içinde ben olsaydım’
demedikçe kıyamet kopmaz. Hâlbuki bu sözü ona söyleten din değil, belâ
olacaktır.” (Buhârî, Fiten, 22; Müslim, Fiten, 53-54)
020- Öyle bir zamanın geleceği, insanların kalblerinin
dünya sevgisi ile dolacağı, cihadı zarar olarak görüp zekat vermeyi altından
kalkılması zor bir borç olarak görecekleri bildirilir. (Ali el-Müttaki, Kenz,
III, 236/6322)
021- Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- buyurdular
ki:
“-Beni İsrail
üzerine gelen şeyler, aynıyla ümmetimin üzerine de gelecektir. Öyle ki onlardan
aleni olarak annesine gelen olmuşsa, ümmetimden de bu çirkin işi mutlaka yapan
olacaktır. Nitekim, Beni İsrail yetmişiki millete (dine, fırkaya) bölünmüştü.
Benim ümmetim de yetmiş üç millete bölünecektir. Bunlardan bir tanesi hariç
hepsi ateştedir.”
“-Bu fırka
hangisidir?” diye soruldu.
“-Benim ve ashabımın
üzerinde olduğu şeyden ayrılmayanlardır!” buyurdular.” (Tirmizi, İman 18/2641)
022- Rasûlullah Aleyhisselâm buyurdular ki: “Ümeranız
hayırlı olanlarınızdan iseler, zenginleriniz cömert kimselerse, işlerinizi
aranızda müşavere ile hallediyorsanız, bu durumda yerin üstü (hayat), altından
(ölümden) hayırlıdır. Eğer idarecileriniz kötülerden, zenginleriniz cimri ve
işleriniz kadınların elinde ise, yerin altı üstünden, (ölmek yaşamaktan) daha
hayırlıdır. (Çünkü artık dini ikame imkanı kalmaz).” (Tirmizi, Fiten 78/2266)
023- Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- buyurdular
ki: “İnsanların dünyaca en bahtiyarını âdi oğlu âdiler teşkil etmedikçe Kıyamet
kopmaz.” (Tirmizi, Fiten 37/2209)
024- Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor:
“Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-, yanındaki cemaate konuşurken, bir
adam gelerek:
“-Ey Allah’ın
Rasûlü! Kıyamet ne zaman kopacak?” dedi. Sallallâhu aleyhi ve sellem-
konuşmasına devam etti, sözlerini bitirdiği vakit:
“-Sual sâhibi nerede?”
buyurdular. Adam:
“-İşte buradayım ey
Allah’ın Rasûlü!” dedi. Sallallâhu aleyhi ve sellem-:
“-Emanet zâyi
edildiği vakit Kıyameti bekleyin!” buyurdular. Adam:
“-Emanet nasıl zâyi
edilir?” diye sordu. Efendimiz:
“-İş, ehil olmayana
tevdi edildi mi Kıyamet’i bekleyin!” buyurdular.” (Buhari, İlm 2, Rikâk 35)
025- Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: “Rasûlullah
-sallallâhu aleyhi ve sellem- birgün:
a)
“Ümmetim
on beş şeyi yapmaya başlayınca ona büyük belanın gelmesi vâcip olur!”
buyurmuşlardı. (Yanındakiler:)
b)
“Ey
Allah’ın Rasûlü! Bunlar nelerdir?” diye sordular. Sallallâhu aleyhi ve sellem-
saydı:
c)Ganimet (yani milli servet, fakir fukaraya uğramadan sadece
zengin ve mevki sahibi kimseler arasında) tedavül eden bir metâ haline gelirse,
d)
Emanet
(edilen şeyleri emânet alan kimseler, sorumlu ve yetkililer, memurlar) ganimet
(malı yerini tutup, yağmalayıp nefislerine helal) kıldıkları zaman,
e)
Zekât
(ödemeyi ibadet bilmeyip bir angarya ve) ceza telâkki ettikleri zaman.
f)
Kişi
annesinin hukukuna riayet etmeyip, kadınına itaat ettiği;
g)
Babasından
uzaklaşıp ahbabına yaklaştığı;
h)
Mescidlerde
(rıza-yı ilâhi gözetmeyen husûmet, alış-veriş, eğlence ve siyâsiyâta vs.
müteallik) sesler yükseldiği zaman.
i) Kavme, onların en alçağı (erzel) reis olduğu;
j) (Devlet otoritesinin yetersizliği sebebiyle tedhiş
ve zulümle insanları sindiren zorba) kişiye zararı dokunmasın diye hürmet
edildiği;
k)
(Çeşitli
adlarla imal edilen) içkiler (serbestçe) içildiği;
l)
İpek
(haram bilinmeyip erkekler tarafından) giyildiği;
m)
Çeşitli
adlar altında şarkıcı kadınlar ve çalgı aletleri edinildiği;
n)
Bu
ümmetin sonradan gelen nesilleri, önceden gelip geçenlere (çeşitli ithamlar ve
bahanelerle) hakâret ettiği zaman artık kızıl rüzgârı, (zelzeleyi), yere batışı
(hasfı) veya suret değiştirmeyi (meshi) (veya gökten taş yağmasını, (kazfi)
bekleyin.” (Tirmizi, Fiten 38/2210)
026- Mikdam bin Ma’dikerb’in bir hizmetçisi vardı, süt
satardı, Mikdam da karşılığında para alırdı. Ona:
“Sübhanallah, süt
satıp para mı alıyorsun?” dediler. O da:
“Evet, bunda ne var
ki? Ben Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-’in şöyle dediğini duydum:
“İnsanlar üzerine
öyle bir zaman gelecek ki o vakit dinar ve dirhemden başka bir şey fayda
vermeyecek!” dedi. (Ahmed bin Hanbel, IV, 133)
027- “Sizin üzerinize öyle bir zaman gelecek ki o vakit
siz, iyilikleri emretmeyen ve kötülükleri yasaklamayan kimselerin en hayırlı
kişiler olduğunu düşünürsünüz.” (Ali el-Müttaki, Kenz, III, 686/8462)
028- Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-:
“-İnsanlar üzerine
öyle bir zaman gelecek ki o vakit müminin kalbi tuzun suda eridiği gibi
eriyecek!” buyurdu.
“-Niçin eriyecek yâ
Rasûlallah?” diye sorulduğunda:
“-Kötülükleri görüp
de onları değiştirmeye güç yetiremediği için” buyurdu. (Ali el-Müttaki, Kenz,
III, 686/8463)
029- “Siz öyle bir zamanda yaşıyorsunuz ki sizden biriniz
emrolunduğu şeylerin onda birini terk etse helâk olur. Sonra öyle bir zaman
gelecek ki sizden kim emrolunduğu şeyin onda birini yapsa kurtulur.” (Tirmizî,
Fiten, 79/2267)
030- “Öyle bir zaman gelecek ki insanlar iyiliği
özendirmeyecek, kötülükten de sakındırmayacaklar.” (Heysemî, Mecmauz-zevâid,
VII, 280)
031- “Ben asıl sizin dünyayı elde etmek için birbirinizle
kapışıp kavga etmenizden korkuyorum.” (Buhârî, Cenâiz 71, Menâkıb 25, Megâzî
27, Rikâk 7, 53; Müslim, Fezâil 30)
Yorumlar
Yorum Gönder