Zekâtını Vermeyenler
Zekâtını
Vermeyenler
Medine halkından Sâlebe, çok
mala sahip olmak istiyordu. Ama hakkında hayırlısı çok mal mıydı onu hiç
düşünmüyordu. Bu yüzden tam üç defa Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem'e
müracaat ederek zengin olması için dua etmesini istemiş, hatta sonuncu
müracaatında da yemin ederek demişti ki: "Seni hak peygamber olarak
gönderen Allah'a yemin ederim ki, istediğim serveti verirse yoksullara da çokça
yardımda bulunacak, onların da ihtiyaçlarını karşılayacağım!"
Bu kadar ısrardan sonra
Efendimiz istediği duayı yapmış;
“- Sâlebe'yi istediğine
kavuştur ya Rab!" diye niyazda bulunmuştu.
Bundan sonra Sâlebe'nin sahip
olduğu koyun sürüsü kısa zamanda öylesine çoğaldı ki, 'cami güvercini' denen
Sâlebe, artık vakit namazlarını bırak, cumalara dahi gelemiyor, çölün
derinliklerinde sürüsünün arkasında sürünüp gidiyordu. Efendimiz, camiden
çıkmayan Sâlebe'yi hiç göremez olunca:
“- Yazık oldu Sâlebe'ye. Keşke
hakkında hayırlı olanı isteseydi!... diye hayıflanıyordu. İşte bu sıralarda
zekât âyeti nazil oldu. İmkân sahibi zenginlere görevliler gönderildi.
Zekâtlarını toplayıp hazineye getirecekler, oradan da ihtiyaç sahibi fakirlere
dağıtacaklardı. Sâlebe'ye giden görevliler de durumu anlattılar.
“- Gelen ayetler, zenginlerin
zekât vermelerini emrediyor. Sen de zengin olduğundan zekât vermen gerekiyor,
bunun için geldik, dediler. Buna beklenmedik tepki gösteren Sâlebe:
“- Bu çölde malın peşinde koşup
kazanan benim, hiç ilginiz olmadığı halde hisse isteyen sizsiniz. Bu sizin
istediğiniz şey haraçtan başka bir şey değildir!..." diyerek zekât
memurlarını azarlayıp eli boş çevirdi. Sâlebe'nin bu tutumunu duyan Resulullah Sallallahü
Aleyhi Vesellem Hazretleri:
“- Yazık oldu Sâlebe'ye, keşke
mutlaka zengin olmayı değil de hakkında hayırlı olanı isteseydi, diyerek
üzüntülerini bir daha izhâr etti. Bu olay üzerine Tevbe Sûresi'ndeki
münafıkları anlatan âyetler nazil oldu:
“- Münafıklardan bazıları da,
mal mülk verip zengin ettiği takdirde yoksula yardım edeceklerine Allah'a söz
verirler de, istedikleri mala kavuştuklarında cimrilik edip yoksulun hakkını
vermezler!... (76. ayet)
Ayet-i kerime, verdiği sözünde
durmayan Sâlebe'nin münafıklar sınıfına kaydığını işaretliyordu. Bunu anlayan
akrabaları, gidip ona derhal malının zekâtını vermesini, yoksa münafıklardan
biri olarak damgalanacağını hatırlattılar. Yakınlarının zorlaması üzerine
zekâtını alıp Resulullah'a gelen Sâlebe, yoksulun hakkını getirdiğini söyledi
ise de Resulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem Hazretleri,: "Bu sizin
yaptığınız, haraççılıktan başka bir şey değildir!" diyen Sâlebe'ye
üzüntülü bir eda ile,:
"- Senin yardımını alamam
artık Sâlebe. Allah Celle ve Âlâ men etti!... karşılığını verdi. Resulullah Sallallahü
Aleyhi Vesellem'ın vefatından sonra Hazreti Ebû Bekir'e müracaat eden Sâlebe,
sırasıyla Hazreti Ömer ve Osman'a da müracaat ettiyse de hepsi de,:
“- Resulullah'ın kabul
etmediğini bize mi kabul ettirmek istiyorsun?' şeklinde karşılık verdiler.
Hazreti Osman (ra) zamanında hasta yatağında son anlarını yaşadığı sıralarda
kulaklarında Resulullah(sas)'ın ilk ikazları yankılanıyordu:
“- Sâlebe! Çok malın
sorumluluğu vardır. Yerine getirmezsen hakkında hayırlı olmaz. Mutlaka zengin
olmayı değil, hakkında hayırlı olanı iste! Ama artık vakit çok geçmişti. Sâlebe,
zamanında mükellefiyetini yerine getirmeyen zenginlere ibret örneği veriyordu
bu tutumuyla.
Yorumlar
Yorum Gönder