Bütün İnsanlar Mesut Olmak İster; Ancak...
Bütün İnsanlar
Mesut Olmak İster; Ancak...
M. Said
Arvas
Dünyadaki
ilmî gelişmeler insanoğlunu mutlu edemiyor. 21. yüzyıla teknoloji asrı sürat
asrı diyebiliriz ama mutluluk asrı diyemiyoruz.
İnsan iki
şeyden meydana gelir: Ruh ve ceset! Bunlar beraber oldukça yeryüzünde hayat
devam eder. Ruh ayrılınca bedenin kıymeti kalmaz ve hiçbir işe yaramaz. İnsan,
ruhuyla insandır. Ruh ölmez bedenden ayrılınca lâyık olduğu yere gider. Beden
de topraktan gelmiştir, yine toprağa döner.
Sahip
olduğumuz bu iki şeyin de gıdaya ihtiyacı vardır. Vücudumuz acıktıkça yemek
yeriz. Hem de mümkünse en güzel yiyecekleri seçeriz. Ancak ruhumuzun gıdasına önem vermiyor, çoğu
zaman aç bırakıyoruz. İşte bu yüzden huzur bulamıyor, tek kanatla kuş uçurmaya
çalışıyoruz!
Peki, ruhun
gıdası nedir ve nasıl verilir? Ruhun gıdası "Marifetullah"tır.
“Marifetullah” Rabbimizi tanımak, emirlerini yapıp, haramlarından
sakınmaktır. Fıtratımız (yaradılışımız) bunun üzerinedir. Nasıl ruh olmazsa
ceset bir hiç ise, Allaha itaat ve teslimiyet olmazsa ruh da bir hiç olur.
Demek "ruhun da 'ruh'u var!"
Malik bin
Dinar hazretleri buyuruyor ki:
“Ben
dünya ehline çok acıyorum. Doğuyor, büyüyor, kendilerine tahsis edilen belli
bir hayatı yaşıyor, sonra göçüp gidiyorlar. Fakat dünyanın en tatlı, en
lezzetli, en büyük nimetini tadamıyor, o zevkten neşeden mahrum kalıyorlar.” Sorarlar:
"Efendim
nedir o dünya ehlinin tadamadığı şey?"
"Marifetullah!" buyurur...
Bütün
insanlar mesut olmak ister. Herkesin yegâne gayesi, belki gayelerin gayesi
budur. Ne yazık ki insanların çoğu mesut bahtiyar değildir.
Asrımıza
ilim asrı, teknoloji asrı, sürat asrı diyebiliriz. Bulutların üstünde uçuyor,
suların altına, yerin derinliklerine inebiliyoruz. Teşhis ve tedavi çok
ilerledi, ağrılar dindiriliyor organ nakilleri yapılabiliyor. Buna rağmen ölüme
çare bulunamıyor...
Bütün bu
ilmî gelişmeler insanoğlunu mutlu edemiyor. 21. yüzyıla teknoloji asrı sürat
asrı diyebiliriz ama mutluluk asrı diyemiyoruz.
Nasıl
bahtiyar olsunlar? Saadet evinin kilidini başka anahtarlarla açmaya
çalışıyorlar. Açılmaz ki! Boşuna zaman harcıyorlar, ellerine zahmetten başka
bir şey geçmiyor...
Kum
tanecikleri güneşte parlayınca çöl göl gibi görüntü verir. Günlerce susuz kalan
yolcu, onu görünce çok sevinir. Büyük bir çaba ile "hayalî suya"
koşar, daha fazla yorulur, bitap olur, mecali kalmaz. Yanıldığını anladığında
çok geçtir artık. İşte yukarıdakilerin hâli de seraptan su bekleyenlere
benziyor. Düşünün biri saadet kuşunu yakalamak istiyor. Aklı havada, gözü
havada koşuyor. Ha tuttu ha tutacak ama önünde bostan kuyusu olmasa. Saadet
neye yarar, devamlı olmadıktan sonra? Birkaç günlük huzurun ardından sizi
üzüntü ve sıkıntı bekliyorsa…
Yorumlar
Yorum Gönder