Ateistin Korkunç Ölümü
Ateistin Korkunç Ölümü
(Yaşanmış Gerçek Bir Hikâye! Mutlaka Okuyun!)
1990’lı yıllarda İstanbul’da yeni bir özel okulda işe
başlamıştım. Kenan Bey adında yaşı ilerlemiş ateist bir öğretmen de vardı.
Sürekli dini değerlerle (namaz, abdest, oruç, cami, Kur’an-ı Kerim…) alay
ederdi.
İşte bazı zırvaları…
“Ben Cennet’e gidemezsem, kimse gidemez!”, “Ben Müslümanım, çay içmem!”, “Abdestsiz
namaz kılsak olmaz mı?” gibi nice zırvalar…
Değişik görüşlü kişilerin hepsi de ondan nefret
ediyordu. Konuşma ve davranışlarına öğretmenlerin çoğu kızar fakat kimse
pisliğe bulaşmamak için ses çıkarmazdı.
Bir defasında; kahkahalarla gülerek; “Bir otobüsçü
yolcu bırakmak için mahalle arasına girmiş. Bana İstanbul Esenler otogar yolunu
sordu. Ben de Gebze yolunu gösterdim!” diyerek otobüsçüyü yanılttığını E-5’ten
Gebze tarafına gönderdiğini anlatıyordu.
İkide bir “Ben Müslüman’ım!”, “Ben harama
hile katmam!”, “Kadınlarla sohbet etmeyi çok severim, erkeklerden nefret ederim!”
der; gider nerede kadın varsa onların yanına oturur; uygunsuz fıkra ve espirilerle
kadınları güldürürdü.
Yüksek kademeden veya zenginlerden biri gelirse;
yanına gider saygılı bir tavır takınır; yağ çekmek, kendini beğendirmek için
türlü şaklabanlıklar yapardı. Onu tanımayanlar etkilenir; “Kenan Bey! Kenan
Bey!” diyerek saygın bir tavır takınırdı.
Öğrenci velileri veya hizmetliler öğretmenler odasına
bir tatlı veya yiyecek bir şey getirince herkesten önce el uzatır, en iyi yerinden
fazlaca alır; diğerlerine yetecek mi yetmeyecek mi düşünmez; ağız şapırdatarak,
saygısızca yerdi.
Bilhassa başörtülü bir bayan hizmetliye sürekli
takılır ona;
“Gâvur!” derdi. Gâvur, denen hizmetli bir gün patlayarak;
“Esas gâvur sensin? “Sen gâvur oğlu gâvursun, senin ne
olduğun; ırkın-dinin; meşrebin-mezhebin belli değil!” dedi.
Kenan Bey çok bozuldu. Fakat hiç renk vermeden
kahkahalarla gülmeye başladı. Tüm öğretmenlerin cevap vermekten kaçındığı
ateist Kenan’a bir müstahdem traji komik bir ders vermişti…
17 Ağustos 1999 depremi olmuştu. Kenan Bey bembeyaz
olmuş yüzüyle öğretmenler odasına girerek depremin korkunç gürültüsünden binaları
nasıl salladığından, ölümden çok korktuğundan bahsediyordu. Televizyonlar
deprem haberleri verdikçe rengi değişiyor tir tir titriyordu.
Apartmanlarının çok eski olduğunu, pencere dibine bir
kamyon kum getirip yığdıracağını, depremde camdan kuma atlayacağını anlatıyordu.
Nihayet yumuşak karnını yakalamıştım. TV’den,
İnternetten bir deprem haberi veya yüksekten düşme haberi duyduğumda Kenan
Bey’e bahsediyordum. Beni eskiden hiç dinlemeyen Kenan Bey, renkten renge
girerek dikkatle dinliyor; “Allah sonumuzu hayreylesin! Neler yapabiliriz?”
diyor bazen Allah lafzını ağzından kaçırıyordu.
Başka bir gün heyecanla öğretmenler odasına gelip bir
şeyler anlatmaya başladı. Depremzedelere toplanan giyecek yardımlarından
başörtüleri ayırdığını; bir fakir depremzedeye vereceğim diyerek nasıl çöpe
attığını gülerek anlatıyordu.
Yine bir gün,
öğretmenler odasına girip; sanki herkesi ilgilendiriyor gibi:
“Binamızı müteahhide verdik! Bizim apartman,
İstanbul’un en sağlam binası olacak!” diye seviniyordu.
Başka bir gün sevinerek “Yeni evine taşındığını,
artık korkusunun kalmadığını geceleri rahat uyuduğunu…” anlatmaya başladı.
Yine kimse dinlemiyordu.
Bir gün üzüntülü bir şekilde; “Aldığımız sıfır
asansör sürekli bozuluyor, garantisi de bitti… Servis her geldiğinde 500 TL
alıyor. Yaptığı da bir şey yok! Tornavida ile bir iki ayar çekip gidiyor,
aslında onun yaptığını ben de yaparım. 500 TL cepte kalır.” Dedi.
Müdür bey söze karıştı. “Kenan Bey sakın yapma!
Onlar yetkili kişilerin yapması gereken şeyler; asansör tamiri çok tehlikelidir…” dediyse de laf anlatamadı.
Kenan Bey “Yeter ki anahtarım olsun, ben de yaparım! Fakat kimse
yasak diye asansör anahtarı yapmıyor!” dedi.
En sonunda sevinerek; "Bir anahtar ustasına iki kat para verdim.
Asansörün anahtarını yaptırdım!" dedi.
Çok geçmedi. Bir gün bayan öğretmenler fısıldaşıyor,
bazıları da ağlıyordu. Nihayetinde öğrendik.
Asansör yine bozulmuş. Kenan Bey 4. Kattan asansörü
yaptırdığı anahtarla açmış. Fakat kabin birinci katta imiş... Daha adımını atar
atmaz boşluğa düşüp hızla yere çakılmış. Bir kemik yığınına dönmüş. İniltiler halinde
hastaneye kaldırmışlar. Ameliyat masasına yatarken can vermiş.
Kenan Bey’in sağlam evi ona fazla yâr olmadı. Sadece
iki üç ay gibi kısa süre oturabildi. Çok kısa süre sonra feci bir şekilde can
verdi.
Allah’ü Teâlâ imhal eder (mühlet verir), ihmal etmez!
Rabbimiz bir ateiste 65 yıl ömür vermiş, sabır göstermişti. Ama o şansını hep
Cehennem’den yana kullandı. Ve çok sevdiği Cehennem’e uçarak gitti.
Keşke hepimiz şuurlansak da esas evin beka yurdu olan
ahiretteki gerçek evimiz olduğunu anlasak ona göre hazırlık yapabilsek…
Yaşar AKKAŞ
DİKKAT: Bu hikâye
aynen yaşanmıştır. Sadece isim ve yer değişiklikleri yapılmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder