İhlâs ile Allah’a İbadet Et!
İhlâs ile Allah’a İbadet Et!
Bir bayram arifesinde, dul bir kadın yanında babadan
yetim kalmış çocuğu ile zengin bir Hacı İbrahim’in dükkânına girer:
-“Bildiğiniz gibi bu çocuğun babası savaşta şehid düştü.
Yarın da bayram. Evde yiyeceğimiz olmadığı gibi çocuğun giyeceği de yok. Allah rızası
için biraz yardım...” diye utana sıkıla dilenir.
Hacı Efendi fakir kadına yardım etmediği gibi
hiddetli bir sesle:
-“Bıktım sizden… Sizin için mi çalışıyorum. Defol
şuradan.” diye kadını azarlar. Hacının bu çıkışı üzerine kadının gözleri dolar.
Ağlayarak dükkândan çıkar.
Hacının karşısında aynı mağazadan bir dükkânın
sahibi olan Abraham isimli Yahudi, o fakirin ıstırabını anladı. Kadının ve
çocuğunun ağlamalarına dayanamadı. Gönlü buz gibi eridi, inceldi. İnsanî
duygularla kadına yaklaştı:
-“Nedir hanım, hacı efendi niçin bağırdı?” diye
sordu. İmanlı ve şuurlu fakir kadın, Yahudi’ye hacıyı şikâyet etmek yerine:
-“O benim büyüğümdür. Döver de, kovar da, sana ne
oluyor?” diye cevap verdi.
Bir bayram arifesinde bir annenin ve çocuğunun
yokluktan ağlayışına dayanamayan Yahudi Abraham yine ısrar etti:
-“Bacım ben de insanım, rahmetli kocanı tanırdım.
İyi bir insandı. Bana çok faydaları dokunmuştu. Dükkânıma gel istediğini al.
Benden aldıklarını sadaka değil rahmetli kocanın bana olan iyiliklerinin yerine
kabul et” gibisinden sözler ederek kadını ve yetim çocuğu dükkânına gelmeye
ikna etti.
Yahudi Abraham dul kadına ve yetim çocuğuna en güzel
ve en pahalı bayramlıklar verdi. Kadının çocuğunu giydirdi, kuşandırdı. Az önce
Hacı Efendinin dükkânında üzülen ve dünya başına dar gelen fakir kadın ve yetim
çocuğunun içine yaşama sevinci girdi. Yüzlerine pembe pembe güller açıldı.
Yahudi Abraham’ın dükkânından çıkarken kadın candan ve gönülden dua etti:
-“Allah sana iman nasip etsin. Sen bizi bu dar
günümüzde ve mübarek bayram arifesinde giydirdiğin gibi Cenab-ı Allah da sana
cennette köşkler versin, sana cennet elbiselerini giydirsin. Masum çocuk da
annesinin duasına “Âmin” dedi. Dul ve yetimi dükkânında kovan Hacı İbrahim
Efendi, o gece bir rüya gördü. Rüyasında kıyamet kopmuş ve kendisi cennete
girmişti. Cennette gezerken gayet güzel, gözleri kamaştıran bir köşk gördü.
Baktı ki köşkün kapısında kendisinin ismi yazılı idi. “Demek ki burası bana
ait” diyerek köşkün kapısından içeri girmek istedi. Fakat kapıda bekçi
melekler:
-“Giremezsin” dediler.
-“Bu köşk benim değil mi?”
-“Düne kadar senindi ama, maalesef dün senden alınıp
başkasına devredildi….”
Hacı neye uğradığını anlayamadı. O telaş ve heyecan
içerisinde uyandı.
“Dün çocuklara iyilik etmemekle hata ettim” diye
düşündü. Sabah olunca doğru Yahudi Abraham efendinin dükkânına gitti.
-“Abraham Efendi dünkü, dul kadın ve yetim çocuğa
kaç altın değerinde elbise verdin?” diye sordu. Yahudi:
-“On altın değerinde”
-“Al sana onun iki katı”
-“Hayır olmaz”
-“On katını vereyim.”
-“Olmaz.“
-“Yüz katını vereyim, iki yüz katını vereyim. Sen
altın ve gümüşü seven bir kişisin iste bin katını vereyim...”
Abraham Efendi tebessüm eder:
-“Olmaz hacı Efendi olmaz. O köşk yüz altın bin
altın ile satın alınmaz. O senin gördüğün rüyayı ben de gördüm... Cennete
girebilmek için işte Müslüman oluyorum:
“Eşhedü en lâ ilahe illallah ve Eşhedü enne
Muhammeden abdühû ve Rasûluh”
Sen Cenab-ı Allah’ın rızasını kazanmak ve Cennete
girip ebedî saadete kavuşmak istiyorsan eskiden olduğu gibi ihlas ile Allah’a ibadet
et ve kapına gelen fakir, dul ve yetimleri azarlama, boş çevirme, insanlara
iyilik yapmaya bak” dedi.
Paylaşalım Herkes Okusun!
Yorumlar
Yorum Gönder