Abdülkadir Geylânî Hazretlerinden Öğütler 1
Abdülkadir Geylânî
Hazretlerinden Öğütler 1
Evliyalar
Sultanı, Gavs-ı Âzam olarak meşhur olan ilim ve hikmet kutbu Abdülkadir Geylânî
Hazretleri 1077'de Hazar Denizinin güneyinde bulunan Geylan'da dünyaya geldi ve
1166 tarihinde Bağdat'ta hayata gözlerini yumdu. Hem anne, hem de baba
tarafından Peygamberimizin neslinden gelen Abdülkadir Geylânî Hazretleri hem
ilmi, hem de manevî hali ile yüzyıllar boyu muhtaç gönüllere İlâhi aşkı
yansıtmıştır. Öyle ki, Müslüman olmayanlar bile onun büyüklüğü karşısında
eğilmişlerdir.
Abdülkadir
Geylânî Hazretlerinin gerek dergâh ve medresesinde yaptığı sohbetler, gerekse
camideki vaaz ve nasihatleri talebeleri tarafından yazılıyor ve muhafaza
ediliyordu. Bizim istifade ettiğimiz Fütûhü'l-Gayb ve Fethu'r-Rabbânî isimli
eserleri 1150-1152 yılları arasında yaptığı sohbetlerden oluşmuş ve yakın
talebesi Afif tarafından kaleme alınmıştır.
Abdülkadir
Geylânî Hazretlerinin sohbetleri ve hitabelerinin muhatapları her kesimden
insanlardır. Fakat özellikle Fethü'r-Rabbâni deki hitabeleri daha çok "Ey
oğul!" şeklindedir ve çoğunlukla nefse hitap eder, nefse ağır darbeler
indirir, nefsin yapısında bulunan şirk, nifak, yalan, riya ve isyan gibi
kötülükleri temizlemeye çalışır.
Abdülkadir
Geylânî Hazretlerinin en önemli eserlerinden olan 620 sayfalık
Fethü'r-Rabbâni´den derlemeye çalıştığımız bu öğütler, hemen herkesin ortak
derdini dile getirmekte ve çareler göstermektedir. Bu vesile ile bir aczimi
itiraf edeyim: Bir an için kendimi Abdülkadir Geylânî Hazretlerine muhatap
olarak kabul ettim, ancak dayanamadım. Çünkü insanda öyle ağır bir nefis
ameliyatı yapıyor ki, uzun süre tahammül etmek mümkün olmuyor. Bunun için ağır
dersleri değil de, umumi öğütleri derlemeye çalıştık.
Önce kendini düzelt!
Ey oğul!
Önce kendi nefsine öğüt
ver, kendi nefsim düzelt. Sonra da başkalarına öğüt ver, başkalarını düzeltmeye
çalış. Sana önce kendi nefsinin özelliklerini, kendi nefsinin ne durumda
olduğunu bilmen lazım. Kendinde ıslaha muhtaç bir hal var oldukça başkalarını
düzeltmeye, başkalarına öğüt vermeye kalkışma. Eğer kendinde ıslaha muhtaç bir
hal bulunduğu halde bunu bırakır da başkasının ıslahına kalkışırsan yazık sana!
Başkalarını nasıl ve hangi
hallerde kurtarabileceğini bilirsin. Sen kendin kör isen, bir başkasının
elinden tutup nasıl bir yere götürebilirsin? Gözleri görmeyen birisinin bir
başkasının elinden tutup bir yere götürmesi mümkün olmadığı gibi, kendi nefsini
ıslah etmemiş birisinin de başkalarını irşat edip Allah'a götürmesi mümkün
değildir. Ancak kendi gözleri gören kişi başkalarını bir yerden bir yere
götürebilir.
Denize düşen ve yüzme
bilmeyen birisini ancak mahir yüzücü olan birisi kurtarabilir. Aynen bunun
gibi, Allah'a insanları ancak Onu tanıyan birisi götürebilir. Allah'ı tanımayan
kişiye gelince, Ona giden yolda bu kişi insanlara nasıl rehberlik edebilir ki?
Sana Allah'ın
tasarrufundan bahsetme ihtiyacını duymuyorum. Sen Onu seversin, amellerini sırf
Onun rızası için yaparsın. Asla Ondan başkası için yapmazsın. Ondan korkarsın,
Ondan başkasından asla korkmazsın.
Takvaya sarıl!
Ey oğul!
Sana takva gerek. Takvaya
sarıl, muttaki ol. Sana şeriat gerek, şeriatın esaslarına sarıl. Nefse, şehevî
arzulara, şeytana ve kötü kişilere muhalefet etmeli ve onlara uymamalısın.
Mü'min kişi bu hususlarda devamlı cihat halindedir. Öyle ki, başından miğferi
hiç eksik olmaz, kılıcı asla kınına girmez, atının sırtı hiç eğersiz kalmaz.
Uykuyu bile hak erenlerinin uyuduğu niyetle uyur. Hak erenleri düşmana galip
gelebilmek için zindelik kazanmak maksadıyla uyurlar. İhtiyaç dolayısıyla yemek
yerler. Ancak zaruret halinde konuşurlar. Mecbur kalmadıkça âdetleri dilsizlik
ve sükûttur. Onları ancak Allah'ın takdiri konuşturur. Bu dünyada onların
dilini Allah hareket ettirir, konuşturur. Tıpkı yarın Kıyamet gününde
organlarını konuşturacağı gibi...
Allah'ı daima görür
gibi ol!
Ey oğul!
Yalnızlık anlarında öyle
bir takvaya ihtiyacın var ve öyle bir takvaya sahip olmalısın ki, seni
günahlardan ve günaha sürükleyecek kaymalardan alıkoysun. Öyle bir murakabeye
ihtiyacın var, öyle bir murakebeye sahip olmalısın ki, Allah'ın daima seni
görmekte olduğunu sana hatırlatsın. İşte sen yalnızlık anlarında böyle olmaya
muhtaçsın, mecbursun. Bundan başka, nefis, heva ve şeytanla savaşmaya
muhtaçsın.
Gönülleri hakka davet
et!
Ey oğul!
Büyük insanları yıkıp
mahveden küçük hatalar, sürçmeler ve kaymalardır. Zahitleri mahveden nefsanî
ihtiraslardır. Hak erenlerini mahveden yalnızlık anlarındaki kötü düşünceler,
hatıra gelen kötü fikirlerdir. Sıddıkları mahveden bir anlık kötülüktür.
Onların bütün meşguliyetleri, kalblerini uygunsuz düşüncelerden korumak ve
muhafaza etmektir. Onlar Hakka davet mevkiinde bulunan kişilerdir. İnsanları
Allah'ı tanımaya davet, ederler. Gönülleri Hakka davet etmekten bir an bile
geri durmazlar.
Nefsini itaat altına al!
Ey oğul!
Bu zaman âhir zamandır.
Nifak çarşısı açılmıştır. Yalan çarşısı açılmıştır. Münafık, yalancı, deccal
kişilerle oturmayınız. Yazık sana ki, nefsin münafıktır, yalancıdır, kâfirdir,
fâcirdir, müşriktir. Böyle olduğu halde sen onunla nasıl oturuyorsun? Ona
muhalefet et, asla muvafakat etme. Onu bağla, asla salıverme. Onu hapset,
zindana at. Kendisine ancak zaruri olan haklarını ver. Fazla verme. Onu
mücahedelerle kahret, itaat altına al!
Dünya ile âhireti bir araya
getir!
Ey oğul!
Dünya ile âhireti bir araya
getir. Her ikisini de aynı yere koy. Kalbin dünya ve ahiret düşüncesinden
arınmış olarak ve çırıl çıplak bir şekilde Mevlân ile tek başına ol. Allah'tan
başka her şeyden arınmadıkça Ona yönelme. Halka bağlanıp kalarak Haktan ayrı
kalma. Bütün bu sebepleri kopar, at. Allah'a giden yoldaki engelleri birer
birer bertaraf et. Bütün bunları yaptıktan sonra dünya ve âhireti bıraktığın
yere var. Dünyayı nefsine ver, âhireti kalbine koy, Mevlâyı da özünde tut.
Tevbe ile günah
elbiseni çıkar!
Ey oğul!
Nefis ile birlikte olma. Hevesinle
birlikte olma. Dünya ile de birlikte olma. Öyle ise hemen günahlarına tevbe et,
bir daha işlememeye azmeyle. Onlardan sıyrıl. Seri adımlarla Mevlana koş. Tevbe
ettiğin zaman hem dışın, hem de için tevbe etmiş olsun. Tevbe, Allah'ın katında
makbul kul olmanın temelidir. Halis bir tevbe ile ve Allah'tan hakikaten haya
etmek suretiyle üzerindeki günah elbisesini çıkar, at.
Derdi sabırla karşıla!
Ey oğul!
Sana herhangi bir dert
geldiği zaman onu sabır eliyle karşıla ve devası gelinceye kadar sakin ol. Deva
gelince de onu şükürle karşıla. Bu hale geldiğin zaman peşinen ebedi zevkli
safalı bir hayatta olursun.
Himmetin dünya olmasın!
Ey oğul!
Dünyadaki himmet ve
gayretin yemek, içmek, giymek, evlenmek, güzel ve rahat evlerde oturmak, servet
toplamaktan ibaret olmasın. Bütün bunlar nefsin işidir, nefsin rağbet ettiği
şeylerdir. Öyleyse kalbe mahsus himmet ve gayret nedir? Kalb, öz ve sır neye
rağbet eder? Onun himmet ve gayreti Allah'ı aramaktır. Kalbin rağbet edeceği
tek şey budur. Senin himmet ve gayretin ve rağbet edeceğin şey senin için en
mühim olandır, sana ehemmiyet verendir. Öyleyse senin rağbet edeceğin şey,
Rabbin ve Onun nezdinde olmalıdır.
Ahiret için hazırlan!
Ey oğul!
Sen, ömründen sadece bir
gün kaldığını farzet ve ecel meleğinin geleceğini düşünerek ve ahiret için
hazırlan. Dünya hak erenleri için bir kuvvet kazanma ve pişip olgunlaşma
yeridir.
Dünyada ebedî kalmak
için yaratılmadın!
Ey oğul!
Sen dünyada ebedî kalmak
için yaratılmadın. Allah'ın yoluna uymayan bir yaşayış içindesin. İçinde
bulunduğun bu hali hemen değiştir.
Kendini Allah'ın takdirine
teslim et. Sonra Onunla birlikte ol. Nasıl bir binanın önce bir temele, sonra
da duvarlara ihtiyacı varsa, her işin de önce bir temele sonra da bir yapıya
ihtiyacı vardır. Senin yolunun temeli, Allah'ın takdirine teslim olmak, yapısı
da Onunla birlikte olmandır. Bu esasa yapış, ömür boyu, gece gündüz buna devam
et.
Tefekkür insanı Allah'a
götürür!
Ey oğul!
Tefekkür kalbin yapacağı
işlerdendir. Eğer kendin için bir iyilik görürsen, bir iyiliğe nail olursan,
Allah'a şükret. Bir kötülük görürsen de ondan dolayı tevbe et. İşte bu tefekkür
sayesinde dinin ihya olur, dirilir, şeytanın da ölür.
Şöyle denmiştir: "Bir
saat tefekkür, bir gecelik ibadetten hayırlıdır."
Allah'a ulaşma yolunda
yine Allah'ın fiillerini delil getir. Nasıl ki bir sanat eserinden sanatkâra
intikal ediliyorsa, Allah'ın muazzam bir sanatı olan bu kâinata bakmakla da
Allah'a ulaşılabilir. Onun için Allah'ın sanatı üzerinde tefekkür edersen
Allah'a ulaşabilirsin.
Hakiki imana sahip olan
bir mü'minin iki dış gözü, iki de iç gözü vardır. İki dış gözü ile Allah'ın
yeryüzündeki sanat eserlerini görür, iki iç gözü ile de Allah'ın göklerde
yaratmış olduğu eserleri görür. Bundan sonra onun gözünden perdeler kaldırılır.
Neticede Allah'ın yakın ve sevgili kullarından olur. Sevgiliden hiçbir şey
gizlenemeyeceğine göre, Allah'ın sevgili kullarından olan bu kişiden de İlâhî
sırlar gizlenmez.
Dinini satarak dünyalık
elde etme!
Ey oğul!
Meşru yoldan ve helalinden
alın teriyle kazandığını ye. Dinini satarak dünyalık elde etmeye ve bu yoldan
kazanılmış şeylerle geçinmeye kalkışma. Helalinden ve meşru yoldan kazan. Bu
kazancınla başkalarına ikram et. Onlara da yedir, içir. Ta ki aradaki sevgi ve
kardeşlik bağlarının devamına ve pekişmesine vesile olsun.
Allah'ı kullarına
şikâyet etme!
Ey oğul!
Allah'ı kullarına şikâyet
etmeye kalkışma. Kullara şikâyetçi olma. Allah'a şikâyetçi ol. Allah her şeye
kadirdir. Ondan başkası ise hiçbir şeye muktedir değildir. İç sıkıntıları,
maruz kalınan musibetleri, mânevi dertleri ve verilen sadakalarla yapılan
iyilikleri gizli tutmak da iyilik hazinelerindendir. Sadakayı sağ elinle ver.
Sol elinin bundan haberdar olmaması için gayret et.
Dünya seni yutmasın!
Ey oğul!
Dünya denizinden sakın.
Onda çok kişiler boğulmuş, ancak pek az kişi kurtulmuştur. O derin bir
denizdir. Her şeyi gark eder, kendinde boğar. Ancak Allah dilediği kullarım
ondan kurtarır. Tıpkı kıyamet gününde mü'minleri Cehennemden kurtaracağı gibi.
Takva güneşiyle beraber
ol!
Ey oğul!
Bütün fiil ve
hareketlerinde tevhid güneşi, şeriat güneşi ve takva güneşi ile beraber ol.
Zira bu güneş, heva ve hevesin; nefsin, şeytanın ve mahlukata dayanmanın sebep
olduğu şirk tuzağına düşmekten seni muhafaza eder. Bu güneş seni Allah yolunda
ilerlerken aceleci olmaktan alıkor.
Aceleci olma!
Ey oğul!
Aceleci olma. Zira acele
eden hataya düşer, teenni eden de isabet eder, hedefine ulaşır. Acele etmek
şeytandandır, şeytanın işidir. Teenni etmek de Allah'tandır. Çok kere seni
aceleciliğe sevk eden şey, dünyalık toplama hırsıdır. Rızık ve dünyalık
hususunda kanaat sahibi ol. Zira kanaat tükenmez hazinedir.
Sadece kısmetine ve eline
geçene razı ol. Kısmetinde olmayandan da geri dur. Helal ve meşru olandan
ayrılma. İşte o zaman zengin olursun. Allah'tan başka hiçbir şeye ihtiyaç
duymazsın. Kalbin mutmain olur, sükûnete kavuşur, özün saflaşır, berraklaşır.
Zararlı duygu, temayül ve ihtiraslardan arınırsın. Böylece dış gözünde dünya,
kalb gözünde ahiret, sır gözünde Allah'tan başkası değersiz olur.
Aklını kullan!
Ey oğul!
Akl-ı selim sahibi ol.
Aklını kullan. Acele etme. Şurası muhakkak ki acele etmekle eline bir şey
geçmez. Acele etmekle ne vaktinden önce akşamı edebilirsin, ne de sabahı.
İstediğini elde edebilmek için sabırla akşama kadar çalışmıyor, didinmiyor musun?
Allah korkusu her
kapının anahtarıdır!
Ey oğul!
Önünde kapalı bir kapının
kalmamasını istersen izzet ve celâl sahibi olan Allah'tan kork. Zira Allah
korkusu her kapının anahtarıdır, her kapıyı açar.
Amellerini güzel yap!
Ey oğul!
Güzel ameller işlemekte
tembellik etme. Zira tembellik edenler ebediyen mahrum kalırlar. Bu arada daimi
bir pişmanlık da peşlerini bırakmaz. Amellerini güzel yap. Unutma ki, Allah hem
dünya hayatı ile hem de ahiret hayatı ile sana karşı cömertlik etmiş, ikramda
bulunmuştur.
Allah'ın rızasına dön!
Ey oğul!
Dua ipini uzat. Allah'ın
rızasına dön. Kalbin itiraz ettiği halde dilinle dua eder duruma düşme. Dilinle
yaptığın duaya kalbin de inansın ve iştirak etsin.
Kötü kişilerle
arkadaşlık etme!
Ey oğul!
Kötü kişilerle arkadaşlık
etmen, iyi kişiler hakkında kötü düşüncelere sürükler. Hep kötü insanlarla
beraber oldukça iyi ve salih kişiler seni kötü bir insan olarak görürler. www.sevde.de’den alıntı
Yorumlar
Yorum Gönder