Her İşin Başı İslâm
Her İşin Başı İslâm
Prof.
Dr. İsmail Lütfi Çakan
Muaz İbni Cebel radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Rasûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Muaz İbni Cebel radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Rasûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"- Tamamıyla işin aslını
(başını, temelini) haber vereyim mi sana?"
- Ver, Ya Rasûlullah!
"- İşin başı(aslı) İslâm'dır... "(l)
Her şeyin temeline İslam'ı oturtan bu Peygamberi
beyanın tam olarak anlaşılabilmesi için, bu cümlelerin içinde yer aldığı uzunca
hadisin tamamının gözden geçirilmesi yerinde olacaktır.
Muaz İbni Cebel radiyallahu anh anlatıyor:
Bir seferde Hz. Peygamber'in maiyyetinde idim. Bir
gün, bir anda kendimi Rasulullah'ın yanında buldum. Yürüyorduk. Hemen
kendisine;
- Ya Resûlellah! Bana, beni cennete girdirecek,
cehennemden uzaklaştıracak bir iş (amel) öğret! Dedim.
"- Çok büyük bir şey istiyorsun. Ancak bu,
Allah'ın kolay kıldığı kişi için pek kolaydır: Hiç bir şeyi ortak koşmadan
yalnızca Allah'a kulluk edersin. Namazı dosdoğru kılarsın. Zekâtı verirsin.
Ramazan orucunu tutarsın. Ka'beyi haccedersin" buyurdu. Sonra ilave
etti:
Dikkat et. Şimdi sana hayır
kapılarını haber vereceğim: Oruç kalkandır. Sadaka, suyun ateşi söndürmesi gibi
günahın azabını söndürür. Kişinin gece yarısı kıldığı namaz da günahı
söndürür."
Bundan sonra Resulûllah sallallahu aleyhi ve sellem
" Korkuyla ve umutla Rablerine kulluk yaptıkları için vücutları
yataklarından uzak kalır ve kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda
harcarlar. Yaptıklarına karşılık olarak, onlar için ne mutluluklar saklandığını
hiç kimse bilemez" (2) ayetini okudu.
Daha sonra Resul-i Ekrem şöyle buyurdu:
"- Sana bütün işlerin başını, ana direğini ve
doruk noktasın! Bildireyim mi?" Ben:
- Evet, bildir Ya Rasûlallah! Dedim.
"- İşin başı İslâm, direği namaz, doruğu
cihaddır" buyurdu.
Sonra;
"- Sana bütün bunların kıvamının kendisine bağlı
olduğu şeyi (can damarım) bildireyim mi?" dedi. Ben;
- Evet, bildir Ya Resulellah! dedim. Bunun üzerine Hz.
Peygamber dilini tuttu ve;
"- Şunu koru! Buyurdu. Ben;
- Ya Rasûlullah! Biz konuştuklarımızdan sorgulanacak
mıyız? Dedim.
"- Annen yokluğuna yansın ey Muaz! İnsanları
yüzüstü (veya burunları üzerine) cehenneme sürükleyen, ancak dillerinin
ürettikleridir!" buyurdu.
Bazı Noktalar
"Cennete girdirip cehennemden uzak tutacak iş
(amel)" olarak Hz.Peygamber'in, İslâm'ın beş şartını
sayması, her şeyden önce, dünya ve ahiretin mutluluğuna kavuşabilmek için
İslâm'ın gerektiğini ortaya koymaktadır.
Başka rivayetlerden öğrendiğimize göre Tebük
Gazvesi'ne giderken yani cihad yolundayken cereyan eden bu konuşma, İslâm'sız
hiç bir şeyin bir anlamı olmadığını açıklamaktadır.
Hz. Peygamber'in hayr yollarını bildirdikten sonra "her
işin başı İslâmdır" tesbitinde bulunması, hem kötülüklerden uzak
kalmak hem de hayır ve iyiliklere kavuşabilmek için temelde İslâm'ın vaz
geçilmez şart olduğunu iyice vurgulamak anlamına gelmektedir.
İslâm temeli olmadan ne din binasını ne de toplum ve
ümmet yapısını ayakta tutmak mümkün değildir. Namaz bu temelin varlığının
ispatı, cihad ise, o temel üzerinde yapılabilecek ihya eylemlerinin ortak adı
ve son noktasıdır.
Hz. Peygamber'in, mübarek dilini göstererek " Şunu
koru!" buyurması, herhalde müslümanlar arasında zuhur edecek bir
takım olumsuzlukların asıl sebebinin gereksiz sözler, gevezelikler, yanıltıcı
propagandalar, saptırmalar ve yanıltmalar olduğunu göstermektedir. Buna
eğitim-ögretim sistemlerini, kitle iletişim araçlarını, medyayı da katmamız
mümkündür.
İslâmsız, ibadetsiz, disiplinsiz bir hayatın, dünya
huzuru ve ahiret mutluluğu için hiç bir şey vadetmediği her halde bundan daha
güzel ve daha güçlü bir şekilde ifade edilemez. Hadisimiz, ümmet, millet ve
insanlık olarak yaşadığımız acıların kaynağını açık-seçik ortaya koymakta ve
çareyi de çok net bir şekilde göstermektedir: İslâm.
Bir Olay
Hicretin onuncu yılında Medine'ye gelip müslüman olan
Benî Mu-harib temsilcileri içinde bir kişi vardı. Hz. Peygamber ona dikkatle
baktı.
Adam:
- Herhalde beni tanıdınız, ya Resulullah? Dedi.
Efendimiz:
"- Galiba ben seni görmüştüm" buyurdu. Adam:
- Evet, dedi. "Sen beni görmüş ve benimle
konuşmuştun. Ben ise sana çirkin sözler söyleyerek karşı koymuştum. Olay Ukaz
panayırında olmuştu. Sen o zaman arab kabilelerini dolaşıp İslâm'a davet
ediyordun. O zaman arkadaşlarım içinde sana benden daha katı ve kötü davranan
olmamıştı. Hamdolsun Allah'a ki, sana inanacak kadar bana ömür verdi. Halbuki o
gün benim yanımdaki arkadaşlarım, kendi dinleri üzerinde şirkleri içinde ölüp
gittiler."
Efendimiz:
"- Kalbler, Allah'ın iradesine tabîdir, O'nun
elindedir." buyurdu.
Adam:
- Ey Allah'ın Resulü! Bağışlanmam için dua et! dedi.
Efendimiz:
"- Müslüman olmak, önceki günahları ortadan
kaldırır! buyurdu.(3).
Arınma Sistemi
Bu olay açıkça gösteriyor ki Müslüman olmak yani
İslâm, kişi ve toplumları, daha önceki İslâm dışı yaşayışlarının maddi-manevi
kirlerinden temizler. Onları yepyeni bir kimlik ve kişiliğe kavuşturur. Çünkü İslâm, başta
şirk olmak üzere herşeyden arınma sistemidir.
İnsanlar ve toplumlar düzelmek istedikleri zaman,
önlerine çıkan en büyük engel, önceki yaptıklarıdır. İşledikleri yanlışlar
içinde belli bir kimlik kazanmış ve belli bir havaya girmiş olmaları çoğu kere
onları yanlışta ısrara sevkeder. İslâm'ın, geçmiş hayatın bütün sonuçlarıyla ortadan
kaldırdığını, yeni yepyeni bir başlangıç olduğunu bilmek işte bu noktada kişi
ve toplumları cesaretlendirmektedir. "Her yanlışı İSLAM ile aşmak
mümkündür" mesajını almış olmak, insanlık için pek büyük bir
muştu ve düzelme çağrısıdır.
Zihnî, fikrî, siyasî, iktisadî ve ahlakî kargaşayı ve
anarşiyi bütün boyutları ve uzantılarıyla ortadan kaldıracak en gerçekçi reçete
İslâmdır, Bu, tarih boyunca böyle ola gelmiştir. Bugün de yarın da aynı
olacaktır. Önemli olan bu gerçeği zamanında görebilmek ve kabullenebilmektir.
Yıllar boyu savaşmış olan Evs ve Hazreç kabileleri,
İslâm'ın gelişiyle biribirleriyle kucaklaşmışlardır. Değişik ırk ve
milliyetlere mensup insanlar İslâm ile kaynaşıp yeni ufuklara yönelmişlerdir.
İslâm Ortak Paydası
İslâm üstün değerler sistemidir. Çünkü çağlar
üstüdür. Üstünlük ve egemenlik kavramlarına bambaşka anlamlar kazandırmıştır.
Daha önceki durumları ne olursa olsun, her toplum bu yeni üstünlüğü hedef olarak
benimsemekle kendisini yükümlü bilmelidir.
İslâm dışı mihrakların var güçleriyle İslâm'a yüklenip
önünü kesmeye çalışmaları, onun insanlık için ne kadar gerekli olduğunun bir
başka delilidir.
İslâm, uzlaşmaz gibi görünen kişi ve toplulukları
kaynaştırıp öz kardeşlerinden daha ileri bir yakınlığa kavuşturdu. Böylece her
müslüman milletin katkısıyla meydana gelen bir İslâm Medeniyeti oluşturdu.
Düşmanlar da İslâm'ın takip ettiği yolun tam aksini benimseyerek onun
bünyesinde çatlaklar açmaya, ayrılıklar oluşturmaya, müslümanları birbirlerine
kırdırmaya çalıştılar, çalışıyorlar.
Üstün değerler sistemi olarak İslâm ortak paydasında buluşmak her
derdin devasıdır. Bunu yaşanan bunca acı ve ıstıraptan sonra da anlayamazsak,
isimiz kıyamete kalmış demektir.
Sosyal güvenlik ve barış için her kesimin ulaşılması
gerekli hedef ve elde edilmesi lazım gelen şeref olarak kabul edeceği bir üst
değer olmadan, sun'î ve mahallî bazı değer yargılarıyla problemleri çözmeye
çalışmak tek kelime ile boşuna yorulmak demektir.
Eskiyen, pörsüyen her uzvu olduğu kadar, çökmek üzere
olan her toplumu da yeniden diriltecek soluk, İSLAM'ın soluğudur.
Dipnotlar: 1. Tirmizî, iman 8; îbn Mace, Fiten 12;
Ahmed b. Hanbel, V, 231, 236, 237 2. Secde suresi(32 ), 16-17 3. İbn Sa'd,
et-Tabakatü'1-kübra, I, 299
Yorumlar
Yorum Gönder